küreselleşme sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
küreselleşme sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

22 Kasım 2016 Salı

KAPİTALİZM İLE İLGİLİ YANLIŞ BİLGİLER

        Şu an, yaklaşık dört yüz yıldır dünyanın ekonomik sistemi kapitalist sistem. Bu sistemle ilgili doğru bilinen ve bence yanlış olan şeyleri bir derledim.
1)Kapitalizm, serbest piyasa rejimidir, serbest piyasa rejimi ile çalışır.
      Komünistlerin bile inandığı çok baba bir yalandır. Piyasanın gizli eli kuralını ortaya atan Adam Smith bile, İskoçya’nın maliye ve gümrük bakanı iken, İngiliz kumaşlarına ağır gümrük koymuştur. Üstelik bu olay Ulusların Zenginliği kitabının Türkiye İş Bankası yayımlarından çıkan baskısının önsözünde yer alır. Kapitalist, güçlü iken, güçsüzler korunasın diye bunu uydurmuştur. Yoksa canı yanınca gümrük duvarları ördürmeyi, devletten yardım almayı çok iyi bilir.  Güçlü rakiplerine karşı piyasayı korumaya almayı bilirler.
         Nihat Genç yıllar önce Türk burjuvazisinin Çinlilere düşmanlığından bahsetmişti.  Özellikle Özal ekonomilerinden sonra,  her yabancıya kucak açan, rekabet kaliteyi arttırır diyen Türk üreticileri, Çinliler gelince çıldırdı.  Gerçi gene de engel olamadılar. Çin malları her sektörü ve her ürün türünü ele geçirdi.  Kırıkkale’de bunun sebebini öğrendim. Çinli firmalar bir ülkeye açılmak için büyük bir distribütör firma aramıyor. Çoğu üründe de gerek yokmuş zaten.  Sıradan esnaf, alibaba.com adlı  siteden sipariş veriyor. (not, girmeyin, bir çeşit çerez program atıyor, virüs gibi zor siliyorsun. İnternet kafelerden deneyin) mesela bir saatçi, seçimlere yakın, 6 oklu, Atatürk resimli, bozkurtlu ve benzeri resimleri kadrana basılı saatler istiyor. Kargo ile doğrudan Kırıkkale’ye kargo ile gönderiyor. Çin mallarının ucuzluğu biraz da bu yüzden.  Bu yüzden de kapitalist basın, Çin’e damping cezası diye ağlıyor.
2)Kapitalizmde piyasayı ihtiyaçlar belirler, ihtiyaçlar piyasayı.  Bu çağda ihtiyacını reklamlar belirler, önce bunu belirtelim. İhtiyacımız sandığımız pek çok şeyi, reklamlar yüzünden alıyoruz. En temel ihtiyaçlarda da fiyatları çoğunlukla vurguncular, istifçiler belirler. Dünyada 13 milyar insanı doyuracak kadar gıda üretiliyor , 2 milyar insan aç, 1 milyar insan obez. Piyasayı ihtiyaçlar belirlerse bu olmazdı.
3)Kapitalizm, özgürlük ve demokrasi ister.  En komik yalandır bu. Misal 12 Eylülü ele alalım. Generallerin ilk işi DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve MİSK (milliyetçi işçi sendikaları konfederasyonu) gibi sendikaları kapatıp, kapatmadıklarını da etkisi hale getirdi.  TÜSİAD’I MÜSİAD’I kapatmadı.  Gerçi MÜSİAD, 1990’da kuruldu ama eminim olsaydı da kapatılmazdı. Nitekim 28 Şubatta MÜSİAD’a dokunmak kimsenin aklına gelmedi. 12 Eylül komutanları da haklarını arayan işçilerin suçlu olduğuna hükmetti de, işçisine zam yapmayan, işçine sabunu, suyu bir kalıp sabunu çok gören sanayici suçlu değil miydi? İşçilere grev yasağı gelince, iş dünyası ilk iş, ücretleri düşürdü.  O generallerin de pek çoğu, ücret düşüren holdinglere yönetim kurulu üyesi oldu. Kapitalizm, büyük sermaye sahiplerine özgürlük ve demokrasi ister.
          Mesela hayranı da olduğun Karl Popper bile,  otokrat Marksizm’i eleştireceğim diye Hegel’i, Hegle’i eleştireceğim diye de Platon’u eleştirmiştir. Oysa kendisi Yahudi atalarından dolayı (kendisi Yahudi olmasa bile) Nazizm korkusu ile ülkesini terk etmiş, terk etmek bir yana, o korku ile Yeni Zelanda’ya kadar kaçmıştır. Gene de milliyetçi, ırkçı ideolojiler üzerine kalem oynatmamıştır. Marksizm’in diyalektiğini eleştireceğim diye, Tarihselciliğin Sefaleti diye kitap yazmış, tarihselci olarak bir tek Sosyalizmi anlamıştır. Altın çağa dönmeci, eski büyük devlete özlem duyan faşizan ideoloji üzerine tek söz söylememiştir.
4)Kapitalizm, huzur ve güven (istikrar( ister. Antidemokratik rejimleri destekleme bahanesidir bu. Sermaye istikrar olmayan yerden kaçar, istikrarsızlık ekonomik kriz ister diye insanları korkutup, dururlar. Oysa pek çok krizi bizzat kendileri, zorla çıkarırlar. Bunun ilk sebebi, maaş ve ucuzluk isteyen halkı baskılayacak bir dikta rejimini çağırmak için bahanedir. Öte yandan savaş, iç savaş, siyasi istikrarsızlık, büyük vurgunlar yapma fırsatıdır. Fiyatı aşırı düşen mal ve mülkleri alıp, aşırı artanları da satmaktır. Savaşsa yüksek fiyatla silah ve cephane satma zamandır.  İspanya iç savaşının üç sene sürme sebebi, Basil Zaharoff’un, Türk-Yunan savaşında kaybettiği parayı, kazanma çabasıdır. Her iki dünya savaşında Almanya’ya savaşı genişletmesini Alman sanayicileri istemişti.
         Bir ülkede büyük burjuvalar, büyük sermaye sahipleri, istikrar, istikrar diye ağlıyorsa muhtemelen bir diktatör iktidara hazırlanıyordur.
5)Kapitalizm küreselleşme ister, evrenselleşme ister, açık toplum ister, içe kapanma istemez. İşte başka bir büyük yalan. Doksanlardan beri o kadar çok tekrar ediliyor ki, insanlar cidden böyle sanıyor. Bu yalan, serbest piyasa rejimi bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ilkesinin yan sonucu ya da gelişmiş sonucu gibi gelir. Oysa küreselleşmemiş ülkeler, çoğunlukla yerli ya da yerliymiş görünen ve komprador olan yabancı sermayenin oyuncağıdır. Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, askeri diktatörlüklerin ve ülkeyi sömüren büyük ticari kartellerin kontrolü alında yıllarca içe kapandı. Bazı büyük Amerikan holdingleri, içe kapanma sayesinde gücümü koruyan diktatörler sayesinde ülkelerin yerüstü ve yeraltı madenlerini sömürdü. Türk sanayicisi, içe kapanma sayesinde kötü ürünlerini halka pahalıya sattı.

        Sonuç:  Kapitalizmde tek hedef, ilke ve ideoloji, büyük sermaye sahiplerinin ihtiyaçlarıdır. Geri kalanı yalandır.

31 Mart 2018 Cumartesi

Küreselleşme Yalanı Hani Gümrükler Kalkıyordu   
Turgut Özal’ın en çok övülen icraatlarından biri de, 1989’da gümrük duvarlarını yıkmasıydı.
Pek çok kişi itiraz etse de, toplumdaki hava olumluydu.
Yıllardır Türk sanayicisinin yerli malı diye piyasaya sunduğu kötü kötü mallardan bıkmıştı tüketici.
İşin ilginci, bizzat bu malları, yüksek gümrük duvarları sayesinde Türk halkına satan, argo deyimle kakalayan sanayiciler de bu durumdan memnundu.
Rekabet sayesinde ürünler daha kaliteli olacaktı. Piyasa ucuzlayacaktı.
Ucuzlama pek olmadı. Enflasyonun en yüksek olduğu, paraya bolca sıfırlar eklendiği zamanlardı.
Gene de piyasadaki ürünler daha kaliteli olmaya başlamıştı.
Piyasaya pek çok rakip gelse de, sanayici uzun süre bundan şikâyetçi olmadı.
Doksanlı yıllar boyunca gümrükler düşmeye başladı.
Bir ara 2015’de tüm dünyada gümrükler kalkacak dedikodusu yayıldı. Bütün bular iki binli yıllara kadar sürdü.
O yıllarda sanayiciler, Çin ve Hindistan, özellikle Çin’den gelen ucuz ve (dolayısı ile) kalitesiz ürünlerden şikâyet etmeye başladılar.
Oysa tüketici bu durumdan çok memnundu. Bilgisayar çok pahalı bir şey olmaktan çıkmıştı.
Hatırlayan olursa, doksanlı yılların sonunda ve iki binli yılların ilk yarısında bilgisayar satın alınmaz, toplatılırdı.

Ekran kartı, fan, hard disk vs,  ayrı ayrı alınır ve birleştirilirdi.

Bütün bu parçalar hep Amerikan doları üzerinden alınır, en vasat bir bilgisayarın maliyeti bin doları bulurdu.
Çin ve Uzak Doğu ülkelerden gelen kartlar, yavaş yavaş bilgisayar piyasasına hâkim olmaya başladı.
Yavaş yavaş hayatımızın her alanı ucuz Çin malları ile dolmaya başladı.
Sonra sanayiciler, Çin’in haksız rekabetinden şikâyet etmeye başladılar.
O günlerde, 2003-2004 gibi bu durum, o zamanlar Leman dergisinde yazan Nihat Genç’in de dikkatini çekmiş.
Avrupa firmaları aynı sektöre girdiğinde ses çıkarmıyordunuz, hatta rekabet iyidir diyordunuz, Çin olunca neden istemeyi diyorsunuz diye soruyordu.
Cevabını Kırıkkale’ye atandığım zaman öğrendim.
Çin, Hint ve Rus başta olmak üzere sanayileşen pek çok ülke sanayicileri, disbirütör firma aramıyor, malını doğrudan küçük esnafa satıyordu.
Alibaba.com’dan siparişini veren esnaf, Kırıkkale gibi küçük bir şehirden, tüm Türkiye’ye satış yapıyordu.
Sonra onun satıcıları da Alibaba’ya sipariş veriyordu, daha doğrusu halen veriyor.
Zaten kendi ülkesinde çok ucuza üretim yaptığından, bir de Türkiye’de montaj hattı kurmuyordu.
Aradan yıllar geçti.
Böyle şeylerle ilgilenmeyi bırakmıştım ki, internette bazı arkadaşlarımın ve yurt dışında yaşayan bazı kişilerin şikâyetlerinden, gümrüklerin yeniden yükseldiğini öğrendim.
Biraz incelediğimde, bazı alanlarda 1989 öncesinden de beter olmuştu.
Üstelik bu durum, Türkiye’ye özgü de değildi.
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Rusya gibi ekonomik devler arasında bile bir gümrük, koruma ve ticaret savaşları çoktan beridir başlamıştı.
Francis Fukuyama’nın tarihin sonu tezi yalan olmuş, birilerinin canı çabucak sıkılmıştı.   
Meşhur makalesinin sonu, belki birinin canı sıkılırsa bu düzen değişebilirdi diye bitmişti. 
Yazıma, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler diye özetlenebilecek Liberal ekonominin fikir babası, Ulusların Zenginliği kitabının yazarı Adam Simith’in kendisinin de İskoçya Gümrük ve Maliye bakanı iken, İngiltere’den gelen ucuz kumaşlara gümrük koyduğunu da anlatarak bitirelim.
Üstelik bu bilgi, kitabının Türkçe baskısının önsözünde anlatılıyor.
Anlaşılan rahmetli kendisi de piyasanın gizli elinin ekonomiyi düzeltmesini bekleyememiş.