17 Haziran 2025 Salı

GİZLİ İŞLEVLER DEĞİL, İKİNCİL İŞLEVLER PEDAGOJİSİNE İHTİYAÇ

 




Yapay zekanın öğretmenliği bitireceği iddiasına çok gülüyorum. Bu iddiayı ortaya atanlar, öğretmenlerin ve okulun tek işlevinin bir şeyler öğretmek olduğunu sananlar. Öyle olsa, korona salgınından sonra okullar kapanırdı. Hangi yapay zeka, öğrenciye rol model olabilir? Günümüzde üç kuruş maaşlı öğretmenler, rol model olmaz diyeceksiniz. Okullar, kariyer günleri diye mesleğinde başarılı kilileri, öğrencilerin karşısına çıkarıyorlar. Sayın okurlarım, rol model olma, sadece meslek seçimi değildir. Çocuk yada genç kişinin edebiyat, müzik,  yemek zevki,  tuttuğu takım gibi konular, yemek yeme, yürüme şekli gibi pek çok davranışı, rol modellerle ilgili bir konudur. Mesela ben Nurcuların erkeklerini çoğu kez(Föcöcü olsun-olmasın) yürüyüşleri veya ses tonları gibi özelliklerinden anlayabiliyorum. Sadece ben değil,  pek çok kişi bunu fark etmekte. Kısa bir süre Ankara'da, bir kız meslek lisesinde görev yapmıştım. Bazı sınıfta tüm öğrenciler, davranış ve konuşma açısından birbirine benziyordu. O okulda meslek öğretmenleri çoğu kez, genel anlamda lisenin ilk yılından, son yılına kadar, sınıfı tek başlarına götürüyordu. Yıllarca, haftada yirmi saate yakın zamanlarını aynı öğretmenle geçiren öğrenciler,  öğretmenlerinin her davranışını kopyalıyordu.

Aristo'nun, İskender'i yetiştirmesi için istediği parayı çok bulan Filip'in, okur-yazar bir köle bulurum sözüne, o zaman iki tane kölen olur cevabının anlamı da burada gizlidir. Yoksa pek çok okulda-eğitimde ters-yüz edilmiş eğitim modeline geçilmiş durumda. Öğrenci evde 2 ila 20 dakikalık (idelai 5-6 dakika) ders anlatım videosunu inceliyor, sınıfta da ödev, araştırma ve tartışma yapıyor. Burada öğretmenin temel rolü, dersi anlatmak değil, rol model olmak, öğrencinin araştırmasındaki olası hataları önlemek.

Görüldüğü gibi yapay zeka,  en basit öğretmen görevi olan rol model olmayı bile yapamıyor. Ek olarak, bu ters-yüz eğitim için öğrenci, hem üstün zekalı, hem de her türlü kaynağa erişebilecek kadar varlıklı olması gerekiyor; öğretmen de bu alanda ciddi anlamda yeterli, en azından yüksek lisanslı olmalı.

Gizli işlevler, açık işlevler kadar, hem öğrenciye, hem veliye, hem de devlete ihtiyaçtır. Günümüzde pek çok şehirde, gençlerin ve çocukların, yaşıtları ile sosyalleşebileceği en iyi yer, hatta çoğu kez tek yer, okullar. Okullar aynu zamanda pek çok ailenin, çocuğun güven içinde bakımı için emanet edebileceği tek kurum. Devlet açısından gençleri sokaktan uzak tutmanın en güvenli yolu okullardır. Pk'ya katılan gençlerin çoğunun okuldan atılmalar olduğu tespit edilince, okuldan atılma zorlaştırıldı. Öğrencilerin en fazla izinsiz devamsızlık yaptıkları günlerce suç işledikleri fark edilip, izinsiz devamsızlıkları azaltıldı, izinli devamsızlıkları arttırıldı, öğrenci okulda değilse, ailesinin yanında olsun diyerek. İtalya'da felaketlerde okul tatili değil, ders tatili varmış, zira çoğu çift çalıştığı için, çocukları güvenle bırakcak akraba falan da olmadığı için, bu uygulama yaygınmış. Bu yıl da bazı son an okul tatillerinde veliler sosyal medyadan isyan etmişti. Ülkemizde de bu uygulama yakında gelebilir.

Bu işlevler öyle büyük ihtiyaç ama gizli diyoruz, çünkü bunların ihtiyaç olduğunu kabullenmek istemiyoruz. Biz derken, tüm eğitimcileri kast ediyorum. Bu işlevler, özellikle çocuk bakımı, fazlasıyla açık bir  ihtiyaçtır. Bu konuda, en azından benim bildiğim ne akademik çalışma var, ne de öğretmen eğitimi. Üniversiteden yıllar sonra, Anadolu lisesi öğretmenliği sınavlarına hazırlanırken (sınavı kazandım), Anadolu Öğretmen Liselerinde, öğretmenlik meslek bilgisi öğretmeni olurken, uzman-baş öğretmenliğe hazırlanırken ve kurum içi çeşit sınavlara hazırlanırken, tekrar ve tekrar pedagoji dersleri aldım, vidolarını izledim, makalelerini okudum; bu ikincil işlevlerle ilgili bir konuya rastlamadım.  Üniversitede pedagoji derleri alırken de böyle konuların anlatıldığını hatırlamıyorum. Eğitimciler bunlara gizli işlevler deyip, geçiyor. Akademik araştırma yapsa da, öğretmen yada öğretmen adaylarına bir şey öğretmiyor.

Oysa öğretmenleri bu  gizli işlevlerden çocuk bakımı ve ana-baba yerine geçmeyi öğrenmeye ne çok ihtiyacı var, bilmiyorlar. Yatılı okullar, pek çok kere gizli yetimhaneler işlevi görür. Çocukların bir ana-babası vardır ama onlar, ana-babalık yapmak bir yana, çocuğu evde görmek bile istemezler. Çocuğun ailesi,  caddenin karşısında oturuyor ve aile okula doğru düzgün uğramıyor bile. Ben, anadolu öğretmen liseleri ve fen liselerinde öğretmenlik yaptım. Bu okullar, devlet okulları da olsa,  aileler genelde varlıklı oluyor, çünkü bu puanlar kolay alınmıyor. Burjuvalarda bile ciddi aile sorunları görebiliyorsunuz. Bazı ailelerdeki sorunları para yokluğu ile ilgili olmayabiliyor. Asıl bakım görevi yatılı ilkokullarda oluyor, oradaki öğrencilerin hem yaşları çok küçük, hem de çok daha zor koşullardan gelmiş olabiliyor. Şimdi de dört yıldır pansiyonda çalışan öğretmenlere verilen ekstra hizmet puanları (erkeklere ayda 1, kadınlara 2) kaldırılmış. Gene pek çok okul, pansiyoner öğretmen arayacak. Ben kadrom olmayan okulda pansiyoncu olmamam gerektiğini öğrendim, anlatması uzun sürer.

Çocuk bakımı ve ana-baba yerine geçme görevine karşı en hazırlıksız olanlar lise öğretmenleri; çocukların boyları, posları ve yer yer zekaları bizleri kandırıyor; onlar halen çocuk. Mesela lise dizilerinde çocuklar, genelde yetişkin oyuncular oynadığından, dizi boyunca hiç uzamaz; gerçekte dört yılda bazı öğrenciler bir metre uzayabilir.  Duygusal dalgalanmalarında, saçma kararlar alıp, sonra birden yardım isteyebilir. Başka bir sorun da lise öğrencilerini sözle kandıramamız ve onlara güç yetirememizdir. Liseye gelmiş öğrenci, öğretmenlerin zaaflarını fark edip, öğretmenlere karşı kullanabilir. Lise öğrencisi ile mücadele, bambaşka mücadele gerektirir.

Okulların sosyal öğrenme, toplum içine karıştırma görevi de çok küçümseniyor. Pek çok okul, okul gezisi, sergilere, fuarlara götürme, okul piyesi, oyunu, okul takımı kurma gibi etkinlikleri küçümsüyor yada yapmıyor. Çünkü çoğu kez yapmadığınızda, neden yapmadığınız sorgulanmıyor. Yapıp, sorun yaşarsanız, o sorun sorgulanıyor, icabında ceza alınıyor. Bu yüzden özellikle küçük okullarda bu tür işlere pek girilmiyor.  Resmi törenlerde de, okulun kamuoyuna rezil olmaması adına aynı öğrencilere görev veriliyor.

Oysa öğrencilerin ekip-takım çalışmasını öğrenmeyi, vali-kaymakam yada benzeri üst düzey bürokrat-politikacılar ile aynı ortamda olup, prtokolü öğrenerek yaşamayı, gezide disipli şekilde gexzmeye, otelde kalmayı da öğrenmesi, bunu çok erken yaşlarda deneyimlemesi de önemli. Bu sadece para-pul işi değil, zihniyet işi. Bu zihniyetin aileler, öğretmenler, eğitim bürokratları ve hatta politikacılardan önce, eğitim akademisyenlerinden başlayarak değiştirmek gerek. Staj eğitimleri üzerine hemen hemen hiç araştırma yok, staj ucuz işçilik kaynağı olmaya başladı. Stajdaki öğrenme faaliyetlerini gözlemleyip, tez yazan yok. Bir kaç yıldır müze eğitimi üzerine tezler yazılıyor, onda da böğrencileri serbest keşfetmeye teşvik yok, sunumun müzede yapılanı gibi. Oysa müzeler, gelenlerin bir şeyleri kendisi keşfetsin diye vardur.

Bulunduğu şehir, hatta kasabadaki ören yerleri, tarihi mekanları bilmeden ölüp, giden bir sürü insan var. İl, ilçe milli eğitimleri, o şehrin önemli müze, tarihi alan ve ören yerlerinin gezilmesi ve tanıtılması için, bölgedeki okulları plan dahilinde gezdirmeli. Devlet tiyatroları ve belediye tiyatroları, bölgelerindeki her okula en az bir gösterim yapabilmeli, öğrenciler benzer şekilde düzenli olarak konserlere de götürülmeli. Hem böyle bir mekanı ve eylemi erken yaşta yaşamış olmaları, hem de ilerleyen yaşlarda bunu ihtiyaç hissetmeleri için gerekli bu. Okulalarda da problemli öğrenciler dahil, tüm öğrenciler, yıl yada okulda bulundukları süre boyunca bir sosyal etkinlik yada törende görev almış olmalılar.

John Dewey'in dediği gibi, okul, yaşama hazırlanılan yer değil, yaşamın kendisi olmalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder