18 Temmuz 2025 Cuma

SERKAN HOCANIN YEDİĞİ DAYAK



Yenişarbademli'den hatırladığım bir sima da Serkan hocadır. Ne yazık ki soy adını unuttum. Diğer türlü pek çok şeyi hatırlıyorum onunla ilgili. Fen Bilgisi öğretmenliği mezunuydu ve o yıl atanamamıştı. Öğretmenlikte atanamama o yıl başlamıştı, sonraki yıllarda kronikleşecek, ortalık atanamayan öğretmenle dolacaktı. Kendisi, Yenişarbademli'nin, ilçe olmadan önce bağlı olduğu Şarkikaraağaç ilçe milli eğitim müdürlüğünde bir bürokratın oğluydu. Ben o sene Kasım ayında askere gidecek, o da ilçedeki lise ve orta okulda derslere girecekti. Bense, zaten Kasım ayında askere gideceğimden, sadece dört saat dersle duruyordum. Sonra orta okulun sosyal bilgiler öğretmeni ve bizim okulun eski müdürü Mevlüt Yalçın'ın (Onun hikayesi de bambaşka, bir ara yazmak gerek, Fecöcü, çok ekzatrik bir tipti) Isparta il merkezine yakın Atatbey ilçesine tayin olması, onun derslerinin bizim okulun coğrafya öğretmeni Mustafa Korkmaz'a verilmesi, Korkmazın'da iki saatlik vatandaşlık bilgisi dersini, Sinan hocanın da maaş karşılığı demesi üzerine,  üç haftalığına vatandaşlık bilgisi dersine de girdim. (Özellikle Fen-Anadolu öğretmen liselerinde pek çok arkadaş, din kültürü, İngilizce veya beden eğitimci oldukları halde, meslek lisesi görmemişlerdi, öğretmenlik hayatları boyunca. Ben felsefeci olarak orta okul bile gördüm, üzerine de lisenin hemen hemen her türünğ gördüm, en iyisinden, en kötüsüne kadar.) Zaten Kasım'ın 20.'den sonra sekiz ay (er-onbaşı-çavuş) veya on altı ay (asteğmen) olarak askere gidince, dersler başkalarına kalacaktı mecburen.

Serkan Hoca, hem idealist ve hevesli, hem de bürokrat çocuğu olarak şımarık birisiydi. Yenişarbademli'nin artık Şarkikaraağaç'a bağlı olmadığını,  burannsa kendi kurallarına göre yönetildiğini anlamamıştı. Bademli'de olanların hepsinin benim hatam olduğunu sanıyordu. Uyarılarımı dikkate almıyordu. Ona özellikle belediye başkanının kızlarından uzak durmasını söylemiştim. Askere gidişime günler varken, arrkadaşlarım bana, belediye başkanının ikizlerinden küçük olanı ima edip, duruyordu. Serkan'ın da bana olan saygısı hızla azaldı. Hatta lojmanda onun evinden bazı eşyalar alacaktım (üç katlı bir apartmandı lojmanımız, girişteki iki adire, bekar öğretmenlere aitti) Hadi naş naş diye abartılı jestlerle beni kovmuştu.

Aslında daha başta uyarılmıştı. Sadece ücretli ders değil, hafta sonları kurs, halk oyunları falan da çalıştıracak, bu arada KPSS'ye de çalışacaktı. Bir hafta sonu okula gitmiştim. Öğrencilere mola verdirdiği için müdür kızmıştı. Etrafın boş olduüunu, kömürlüpün ve bazı yerlerin her türlü haltı yemeye müsait olduğunu yazmıştı. O sene üniversite sınavı için kurs vereceği sınıf on üç kişiydi ve on ikisi kızdı. O zamanlar lise üç yıldı okulda toplam öğrenci sayısı kırk kişi kadardı.

Ben sekiz ay askere gittim ve dönüşümde tahmin ettiğim gibi, şahane bir dayak yemişti ama meydan dayağı değil. Eğitim yılının son günü, akşam öğrenciler halk oyunları gösterisi yapacakken, belediye başkanının  adamlarınca alınmış, öğrenciler, öğretmenleri olmadan gösteri yapmıştı. Serkan dayağı yemiş, o gece acele ilçeden kaçmış, eşyaları da orada kalmıştı.

Yenişarbademli yada benzeri küçük kasabalarının pek çoğunda, memuru son günlerinde dövme yada hırpalama geleneği vardır.  Orada özellikle jandarma astsubayları, görevlerinin son günlerine doğru, özellikle de düşünlerde, toplu bir dayak yerdi. Olayın içinde başkanın kızları da vardı. Çok dedikodu duydum ama eklemiyorum. Olayın asıl anlatılacak kısmı, Bademli halkının bu olaylarla, kendilşerine hizmete gelmiş devlet memurları yada yabancı işçileri dövmeleriyle ÖVÜNMELERİYDİ. Zaten orada en çok duyduğum iki söz, sen buranın yerlsisi misin ve sürgün tehditleriydi. 25 sene önceydi ve daha henüz 2002 seçinleri olmamıştı. Ülke koalisyonlarla yönetiliyordu ve hepsi birbiriyle akraba ve düşman olan ilçe halkının, her partiden tanıdığı vardı.

Ben sekiz aya askerlik yaptım. Ertesi gün okullar açıldıktan bir kaç hafta sonra Ekim ayına doğru bir cumartesi günü, yakınlarına ait bir otomıbille geldi. Kapıda karşılaştık, kırk yıllık dostu özler gibi sarıldı bana. Eşyalarını taşımaya yardım ettim. Büyükçe, şöyle yaklaşık bir metre çapında aliminyum tepsi ve züerindeki bir sürü mutfak eşyasını bana bıraktı. Bazılarını lojmanın en üst katına yerleşmiş sınıf öğretmeni Kezban hocaya (nişanlıydı), pilastik tabak ve çatal-kaşınları askerden dönen ve lojmanı bıraktığım Ahmet Salih Kutlu'ya bıraktım. Diğer pek çok eşyayı, Beypazarı'na kadar kendimle gezdirdim. Çok büyük bir çoğunluğunu, Beypazarı'ndan taşınırken, vedalaştığım ve orada ortak ev tutmuş olan, Hatice-Cemil Ercan Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencilerine bıraktım.

Yenişarbademli'nin aklımdaki en olumsuz imajı, o hevesli genç öğretmene yaptıkları ve bununla öğünmeleriydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder