1 Ekim 2016 Cumartesi

ÇARPICI GERÇEK: SİNEKLERİN TANRISI
          Bir İngiliz gazeteci, Gandi’ye sormuş; İngiliz medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevap şahane: Olsa, iyi olurdu. William Golding, bu eseri yazmana, 2. Dünya savaşı yıllarında başlamış. Bu savaş batı için bir şoktur. Almanlar, binlerce yıllık komşuları Yahudiler başta olmak üzere Avrupa içinde bir soykırım yapmışlardır. Oysa şok geçirmeleri için çok bir sebep yoktu. Bu batılıların yaptığı ilk katliam değildi, hatta Almanların yaptığı ilk katliam değildi. Hatta katliamı bir yana ilk Alman soykırımı da değildi. Almanlar daha önce Namibya (Güney Batı Afrika), Tanganika  (Tanzanya) gibi sömürgelerinde katliamlar, hatta soykırımlar yapmıştı. İngilizlerin ya da Fransızların soykırımlarını sıralamaya bile kitaplar yetmez. Yoksa sebep olayın Avrupa’da olması mıdır? Oysa Avrupa tarihi boyunca elli sene barışı, 2. Dünya savaşı ile Yugoslavya iç savaşı arasındaki elli yıllık süreçte yaşadı. Balkan yarımadasının tarihi, soykırımlar tarihidir.
           Aslında ilk dehşete düşen ve tehlikeyi fark eden ressam Picasso’dur. Meşhur Guernica tablosu, medeniyetimiz batıyor çığlığıdır. (Nihat Genç, Leman yazılarından birinde buna eğinmişti) Almanlar neden iki bin yıllık komşuları Yahudileri böyle canice katletmişti? Çünkü sömürgelerinden olmuştu. Tanganika, Nabibya, Kamerun, Kuzey Doğu Yeni Gine, Bismark adaları gibi pek çok değerli sömürgesini kaybetmişti.  Hicaz demiryoları ihalesini alması sayesinde bütün bu sömürgelerden daha fazla pamuk ithal edebildiği Osmanlı’da dağılmıştı. İngiltere, Fransa gibi devasa bir imparatorluk olmak isterken ufak bir orta Avrupa devleti olup, kalmıştı.
         İşte o hırsla 2. Dünya savaşını başlattı Almanya. Diğer sömürge imparatorluklarının o devasa servetini istiyordu ama donanması Paris antlaşmaları gereği yok edilmişti ve olsa bile İngiltere ve Amerika ablukasını yarıp, Afrika’da toprak edinemezdi artık.  Hitler’i o kaybettikleri zenginlikleri geri alsın diye seçmişlerdi.  Son hızla ve acımasızlıkla ele geçirdikleri yerleri yağmalamak istiyorlardı. Yaptıkları, Avrupalı beyaz adamın Afrika ve diğer sömürgelerinde yaptıklarının aynısıydı.
          Biz buradan konuyu romana zıplatalım. Bu gençlerin ıssız adada köleleri ya da aşağılayacakları başka ırkları yoktu. Hepsi seçkin sınıf üyesiydi ve işçi sınıfını ezmeye alışmış ailelerden geliyorlardı. Sonuçta çocuklar orada kendi cehennemlerini yaratır. Kaçınılmazdır bu, medeniyetimiz nedir ki, çocuklarımız o olsun?  Bizdeki vahşet, onlara da bulaşmış olabilir mi?

         Bir pedagogun sözü halen aklımdadır. Çocuklar her dediğimizi yapmaz ama her yaptığımızı mutlaka yaparlar. Roman bu gerçeği gözümüze sokmakta.