19 Temmuz 2021 Pazartesi

12 EYLÜL'ÜN SUÇLULUK DUYGUSU 4-DEVLET BÜYÜKLERİNE SAYGISIZLIK VE GENÇ OLMAK

 


Kenan Evren'in konuşmalarında sık sık yakındığı konulardan biri de gençlerin büyüklerine, özellikle de devlet büyüklerine saygısızlığıydı. Zaten 12 Eylül sonrası ilk on yıl boyunca genç olmak, kendi başına bir suç sayıldı.

Peki, kimdi bu devlet büyükleri? Kenan Evren'e göre en başta kendisi ve Milli Güvenlik Konseyi dediği generalleri, subayları, astsubayları, polisleri ve tüm devlet yöneticileri, devlet büyüğüdür. Onlara saygı gösterilmelidir.

Bu saygıyı göstermeye klasik saygı gösterileri yeterli değildir. Bu devlet büyüklerine ekstra saygı sözleri ile hitap etmelidir. Kaymakam bey değil, sayın kaymakamım denmelidir. Yapılan hiç bir devlet faaliyeti eleştirilmemelidir.

Bu devlet büyükleri ve Türk büyükleri meselesi, seksenlerin ilk yarısında gerek derslerde, gerek tek kanallı radyo ve televizyonlarda, gerekse diğer yazılı basında bolca işlendi. Okullara Türk büyükleri portreleri o zamanlar asıldı ve ilk olarak Büyük Türk Büyükleri diye asıldı ve gene Büyük Türk Büyükleri diye kitaplar basıldı. Sonra bu büyük kelimesinin tekrarından oluşan anlam bozukluğu fark edildi ve sadece Türk Büyükleri diye basımı yapıldı. Tarihteki bir sürü hükümdar, din adamı, yer yer de İbni Sina falan yer alıyordu.

O yıllarda Kenan Evren, daha Cumhurbaşkanı seçilmeden, Çankaya Köşküne, Hizmet Binası denen devasa yapıyı yaptı. Pek çok görkemli devlet konutu o yıllardan kalmadır. Kendisini görkemli törenlerle karşılattı. Bir sürü insanı sokaklarda, onu karşılaması için bekletip, sonra alkışlattı. (Bunlardan biri de bendim. Kenan Evren'e (o zamanın deyimi ile) coşkun sevgi gösterisinde bulunmak için Dikmen Merkez İlkokulundan (Şimdiki Necla Kızılbağ Ortaokulu), Kızılay'a kadar iki kere tüm okulca yürütüldük. Birinde Pakistan'ın darbeci generali Ziya Ül Hak'ı, diğerinde de halk isyanı ile devrilen Romanya diktatörü Nikolay Çavuşesku'yu ağırlamıştı. Saatlerce aç-susuz bekleyip, hazretleri konvoyuyla geçerken alkışlamış, sonra yürüyerek geri dönmüştük. Hatta ben ilkinde yolu kaybetmiş, Balgat civarını dolaşarak, akşam yedi gibi eve gelmiştim.

Özal'da 12 Eylül'ün bir parçasıydı. Özal ve ondan sonra gelenler, 12 Eylül'ün mirasını hunharca kullandı. Özellikle 1980-85 arası dillere pelesenk olan devlet büyüğü kavramına sıkı sıkı yapıştı.

Aslında devlet büyüğü lafı, Osmanlı'dan ve padişahlık rejiminden kalmadır. Yüz yıla yaklaşan cumhuriyetimiz,  bu zihniyeti yıkamamıştır. Seçtiğimiz politikacıları, ömür boyu padişah olarak seçmiyoruz. Onları saraylarda ve lüks içinde yaşatmak  zorunda değiliz. Seçimle getirdiğimiz gibi,  seçimle götürebiliriz. Onlar padişah değilse, biz de reaya (Arapça sürü, Osmanlı'da halka verilen isim)  değiliz. Abartılı saygı sözlerine de hiç gerek yok.

Devlet büyüğü kavramı, Osmanlıdan beri tekrarladığımız bir zırvadan başka bir şey değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder