13 Mayıs 2023 Cumartesi

NOMENKLATURA'NIN TASFİYESİ VE DEĞİŞİMİ

 




Filozof ya da felsefeci çocuk gibi olmalı, everen ile ilgili hayretini hep korumalı denir. Ben de çocuklar gibi, yeni öğrendiğim kelimeleri cümle içinde kullanmayı seviyorum. Nomenklatura denen bu telaffuzu Türkçe'de zor kelime, egem sınıf ya da elitler demekmiş. İlk olarak ilginç bir şekilde, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku için kullanılmış.Yazarı Rusya'dan topladığı bilgilerle batıya kaçan bir KGB ajanı ama yayıncı ve çevirmeni de antikomünist ve uzun bir dipnotla, komünist olmayan ülkelerde nomenklaturanın istisna olduğunu uzun bir dipnotla açıklıyor. Oysa her rejimin nomenklaturası vardır. Bu nomenklatura da sık sık değişir. Ülkede yüz yirmi kadar aile 1923, bir o kadarı da 1950'den itibaren 2002 ve hatta daha sonrasına kadar babadan oğula milletvekilliğ devşirdi. 1999'dan itibaren güç kaybeden bu nomenklatura, 2002'den itibaren de azaldı.

2013'den ve hatta daha öncesi 2002'den beriberi giderek azalan nomenkletura, eskinin muhafazakarları, sağcılarını ve hatta iktidar unsurlarını da içeriyor. Bu unsurların tasfiyesi o kadar yavaş ve sinsice ki bu unsurların pek çok üyesi de tasfiye sırası kendisine gelmedikçe, bu tasfiyeyi anlamıyor. En başta Ülkücüler. Ta 20022den beri kamu kuruluşlarında Ülkücü yönetici tasfiyesi var ve bu AKP-MHP ittifakında da değişmedi. AKP, ortağını yatıştırmak için bazı küçük idarecilikleri Ülkücülere verdiyse de, kilit noktalarda ülkücüler çoktan tasfiye edildi. Sedat Peker'in yurt dışına kaçması, muhalif cepheye geçmesi, Sinan Ateş cinayeti hep bu tasfiyenin ürünü. Üstelik bence bu tasfiye, Alparslan Türkeş'in ölüp, partinin başına Devlet Bahçeli'nin geçmesine kadar uzanıyor. Bahçeli'nin başkan olmasının ertesinde, Antalya, Akdeniz üniversitesinde olan olaylardan sonra pek çok Ülkü ocağı kapanmış, Ülkücüler de sokaklardan çekilmişti. Öte yandan da pek çok üniversitede, Kürt ve Alevi öğrencilere zorbalık eden Ülkücüler, rektörler ve Kredi Yurtla müdürlüğünce pasifise edilip, dağıtılmıştı.Sinan Ateş cinayeti, 1972'de işlenen Ali Balseven cinayeti ile aynı benzerlikleri içeriyor. Alparslan Türkeş'in, davadan döneni  vurun sözünü, bizzat Balseven'in öldürülmesi için verdiği iddia edilir. Balseven  cinayeti bugün unutuldu. Sinan Ateş cinayeti de depremle beraber unutulmaya başlandı. Ali Balseven cinayeti, MHP'de Atsızcıların tasfiyesi, Sinan Ateş cinayeti de klasik Ülkücü tiplerin tasfiyesi anlamına gelmektedir. Balseven'in Alevi, Ateş'in Atatürkçü kimliği de katledilmelerinin sebebidir. Sedat Peker'in muhalif tarafa geçmesinin sebebi de tasfiyeye direnmesidir. Bu tasfiye sessiz ve sakin olmalıdır çünkü halen sağcıları sokaklarda temsil edecek yeni oluşum yoktur. Bu yeni oluşumlarda Ülkü ocaklarında gelişmek zorundadır çünkü kimse eline kan bulaştırmak istememektedir.

Sağ nomenklaturadan başka tasfiyeler de var. Biri bayağı belli oldu, konu Süleymancılar. Yıllarca neredeyse Diyanetten daha fazla Kuran kursu ve öğrenci yurdu işlten bu tarikat, şimdilerede sessizce tasfiye ediliyor. Bu tarikatın bir kaç yurdu geçen yıl polis zoru ile boşlatılmıştı. Süleymancılar 2002'e kadar ANAP'ı, sonrasında MHP'yi desteklemesi, öncesinde imam hatip liselerini kendi kuran kurslarına rakip gördükleri için desteklememeleri, diğer tarikatlarla da iktidar mücadelelerine girmelerinden dolayı sevilmiyorlardı. Gene de binlerce hafız yetiştiren, yüzlerce öğrenci pansiyonu olan bu örgütü silmek kolay olmuyor. Bürokraside üzt düzey Süleymnacı kalmadı gibi. Diğeri de Nurcuların tasfiyesi. Sadece Fetö ve okuyucu Nurcular değil (Kırkıncı Hocacılar, Yeni Asyacılar vs), yazıcı Nurcular da (Dilara grubu, Hüseyin Penbe vs) yavaş yavaş tasfiye ediliyor.

Onların yerine İsmail Ağa ve Menzcilciler geliyor. İlginçtir onlar da Nakşibendi kökenli. Süleymancı yurtları, sessizce (ve biraz da gizlice) onların eline geçiyor. Süleymancılar ve Nurcular, kısmen daha ılımlı gözüken ve sağcı-dindar kitle için daha sevimli tarikatlardı. Şimdi ise dincilik, halkı sevimsiz yüzüne alıştırma derdinde. Bu iki tarikat, son depremde de görüldü ki Nurcular ve Süleymancılar kadar örgütlü değil. Bu son deprem, devlet kadar, devleti ele geçirmeye çalışan bu iki tarikatın da güçsüzlüğünü ve örgütsüzlüğünü gösterdi.  Başka bir sorun da, yıllarca Nurculuk ve Süleymancılık sayesinde mevki kazanmış kişilerin emnuniyetsizliği.

Gene de iktidar, bu din nomenklatura  değişiminde kararlı. Kendisi o helalliği Adıymanlılardan istemedi, tarikatın adını aldığı, Kahta ilçesindeki Menzil köyü ve civarındaki tesislerde yıkılmıştı. O helalliği Menzil tarikatından istedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder