İnsanlar, çizgi filmler yüzünden ayıları yanlış biliyor. Ayılar, hantal ve sevimli yaratıklar değildir. Aksine çok hızlı ve çok uzun süre koşabilen canlılardır. Belki tamamen otçul bir tür olan pandalar hariç. Pandaların da çoğu günümüzde koruma altında, özel rezervlerde yaşamakta, gene de saldırgan olabiliyor. Ülkemizde tüm yabani ayıların tamamı ve dünya üzerindeki ayıların çoğu bozayı. Ayılar üzerine ansiklopedik bilgi vermeyeceğim. Ayıların tamamının ortak özelliği, bireyci canlılar olmaları, kendi kendilerine yetmeleri, kendilerine arkadaş aramamaları, o koca gövdelerine (bazı türleri küçük te olsa, ayı denilince ilk akla gelen bozayı, karaayı, kahverengi ayı, kutup ayısı, panda gibi türler, genelde yüz elli ve daha üstü kiloda, iki ayak üzerinde de iki metre kadar boydadırlar.) rağmen tokgözlü olmalarıdır. Yiyecek bolsa onlarca, hatta yüzlerce ayı, bir arada yaşayabilir.
Ayıların en büyük güçsüzlüğü, sürü olamamalarıdır. Bu yüzden sürü hayvanlarının yoğun olduğu düz arazilerde ve orman olmayan bozkır-savana iklimlerinde nadiren görülürler. Hatta Afrika'da hiç ayı türü yoktur. Güney Amerika'da, And dağları boyuniytica, bölgeye özgü gözlüklü ayı görülür. Ayıların, insanalardan sonraki en büyük düşmanı, sürü hayvanlarıdır. Çünkü ayılar asla sürü olamazlar.
Bazı hayvanlar da birey olarak yaşayamazlar. Arılar, karıncalar, termitler gibi böcekler böyledir. Erkekleri, kraliçeyle bir kere çiftleştikten sonra ölür, kraliçe ise sürekli yeni yavru yumurtlayan bir köledir. Yuvanın güvenliği için her birey kendisini feda eder.
İşte insan, her ikisine de uyamayan bir canlı. Tek başına her işini halledemediği gibi, duygusal açıdan da topluma yada sürüsüne muhtaç. Sadece güzel bir kadınla birlikte olmamalı, ayrıca zamparalığını cümle aleme yada yakın arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatmalıdır. Yakışıklı ve zengin bir erkekle evlenmek yetmez, düğün yapmalı, eşi-dostu çağırmalı, hatta sosyal medyadan tüm dünyaya duyurmalıdır. Buna karşın kendisini topluma kayıtsız-şartsız adayamaz yada bunu nadiren yapar. Bu fedaları için şehit sayılmalıdır. İnsan topluluklarında herkesin kişiliği aynı değildir. Çok fedakar bireyler kadaar, çok bencil bireylerde vardır. İnsan toplumlarındaki karışıklık, çatışma ve kargaşalıkların temel sebebi budur. Bu yüzden toplum sözleşmeleri kolay kurulmaz ve çok hassasdır.
İlkel toplumların pek azı Jane-Jacques Rousseau'nun düşlediği gibi barış içerisinde yaşar. Rousseau'nun yaşadığı yıllarda antropoloji ilmi çok fazla gelişmemiş, yeterince gözlem yapmamıştı. Karl Marks'ın ilkel komünal toplum tanımına ilham olan ve tarihin başlangıcında tüm insan topluluklarında var olduğunu bahsettiği bu barış toplumu, gerek doğal gözlemler, gerek arkeolojik veriler, gerek se veri taramaları ile nadiren gözlemlenmiştir. Arkeologlara göre Çatalhöyük antik yerleşimi, ilkel komünal toplumdu, ancak yazı olmadığı için bilmiyoruz. Burada antik Mısır'dan daha eski bir ekmek kalıntısı (hem de en az 5500 beş bin beş yüz yıl) daha eski bir ekmek kalıntısı daha yeni bulundu.
Ben de naçizane bir ukala olarak, toplum sözleşmesi ve onun üç kademeli aşaması ve neden pek çok toplumun ikinci kademede kaldığı üzerine tezlerimi yazmadan evvel, insanın öyle toplumcu, paylaşımcı olmadığı, arı kovanında yaşamaya mahkum olmuş ayılar olduğunu söylemeliyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder