3 Şubat 2018 Cumartesi


DİNİ İNANÇLARIMI KAYBETMEM
 1 DİNİ ÖĞRENMEK 
Bu konuyu yazmak için erken mi, bilemiyorum. Kendimi bir deist olarak hissedeli üç ay bile olmadı. Aslında hep ateizmle ya da Ateistlerle iç içe olsam da, tam anlamı ile dinden kopmam en fazla bir buçuk yıl öncesine gider. Ben olayı en başından anlatayım.

Aslında hep sorgulayan biri oldum. Biz zorunlu din dersleri ile yetişen ilk nesiliz.  Orta okul ve lisede din dersi hocalarının anlattıklarına karşı hep mesafeli oldum. Özellikle Erdoğan Keleş adlı bir Din Kültürü hocası vardı. Sonradan müdür yardımcısı oldu. Çok uzun yıllar müdür yardımcılığı yaptı, ben üniversiteden mezun, hatta on küsur yıllık öğretmenken bile müdür yardımcısıydı. Derslerinde bir sürü hikâye anlatırdı. Hemen hepsi de Yahudilerle ilgiliydi. Sonraları bu öykülerde adı geçen çoğu kabilenin Yahudilerle alakası olmayan Arap kabileleri olduğunu öğrenecektim daha sonra. Daha sonraları din adamlarının hep yalan söylediklerini öğrenecekti.  Bu yalanları ben ve bizim kuşak yıllar sonra öğrenecektik. O dönem İnternetsiz ,tek kanallı ve gazetelerin de birbirinini kopyası gibi olduğundan pek çok mit, bize gerçek gibi sunuldu. Aya inen ilk astronot olan Luis Amstrong'un ayda ezan sesi duyup, Müslüman olduğu, meşhur su altı belgeselci Cousteau'nun Kur'andaki bir ayetten etkilenip, Müslüman olduğu gibi yalanlar, o zamanlar çok yaygındı. Cousteau'nun cenazesi meşhur Notre Dame katedralinde, muhteşem bir kalabalığın katıldığı cenaze ile gömüldü. Bu gibi yalanlar, o dönem gençliğini dindar ve inançlı yapmak için kasten yayıldığını düşünüyorum. Mesela sonradan Yusuf İslam adını alan Cart Stevens, o kadar da büyük bir yıldız değilmiş. Adamın Müslüman olmadan evvel tek bir albümü var. Tesadüfen bir albümü çok satan bir hippi, üstelik eski bir kokainman. Müzik dünyasından dışlanınca, Müslüman olup, ilahi albümleriyle servet yapıyor. O zamanın meşhur yalanları arasında namaz kılar vaziyetinde cesedi bulunan firavun ve Kur'an a bastığı için fareye dönüşen kız da vardı. Şimdilerde aynı fotolar ara ara facebook ve bilumum internet ortamlarında dönüyor. Bu gün o fareye dönüşen kızın bir çeşit plasitk ve üretim hatalı oyuncak olduğunu biliyoruz. Bize Musa'nın ardından deniz suyuna kapılan firavun diye anlatılan cesetse, Musa'dan çok önce yaşamış bir Mısırlının mumyalanmış cesediymiş. 12 Eylül rejiminin Atatürkçülüğü, en büyük yalanlardan biridir. Her kuruma Atatürk büstü, köşesi, her meydana Atatürk heykeli ve her odaya Atatürk resmi şart koşulurken, icraatlar ile Atatürkçülükten de uzaklaşılıyordu. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, komisyon olarak birleşip, bilimden uzaklaşıyor ve giderek Türk İslamcı bir hal alıyordu. Alevi köylerine cami yapılıyor, her tarafa İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat fakülteleri açılıyordu. Şimdi şimdi anlıyorum ki, merkez medya aslında o zamanlar da havuz medyasıydı. toplum bu saçma sapan dini mucize haberleri ile dincileştiriliyordu. bu sadece zorunlu din dersleri, Kuran kursları bile değil, böylesi mucize haberleri ile de yapılıyordu.  Ben buna yalan bombardımanı diyorum. Sürekli karşı tarafı kötüleyen görüşler,  sürekli mucize haberleri, bin de biri de doğru olsa ne iyi olur diye düşündürür insanı ve buna inandırır. İlk, orta ve lise eğitimim boyunca hiç bir yıl ders kitabındaki ünitelerin bitirildiğini görmedim. O yıllarda amaç, bolca masal anlatıp, sonraki yılların hazırlığını yapmaktı.
      Bunu yaparken de, din üzerine gerçekleri söylemediklerini ya da sakladıklarını sonradan öğrenecektim. Mesela bize din derslerinde peygamberin devasa bir kalabalık cenaze töreni ile gömüldüğü söylenecekti. Gerçek ise, Müslümanların iktidar kavgaları yüzünden peygamberin cesedinin günlerce yerde beklediği, koktuğu ve en nihayetinde amcasının oğlu ve damadı olan Ali'nin imamlığında, imamı dahil 17 (on yedi) kişilik bir cenaze namazı ile gömüldüğüdür. Asrı saadet dene peygamberin yaşadığı ve sonrasında dört halifenin yönetim yaptığı dönemde birbirlerinin kuyusunu kazdıklardır. Pek çok menkıbede Ebu Bekir'in halife olmadan önce tüccar olduğu, tüccar dediysek, kafasında sepetle kumaş sattığı falan anlatılır. Gerçekse dört halifenin de muazzam servetlere sahip olduğudur.
      Bunun gibi pek çok gerçke, din eğitiminde verilmiyor. Oysa artık gençler, internetten kolayca öğreniyor. Ben de geç de olsa öğrenecektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder