28 Ocak 2018 Pazar

POPPER-SOROS VE LİBERAL KAPİTALİST YAVŞAKLIK
               
 Geçen gün okuduğum bir haber, bana bu yazıyı acele yazma ihtiyacını getirdi.  Ünlü devrim ihracatçısı ve piyasa spekülatörü, Macar kökenli Amerikalı dolay milyarder, George Soros, facebook ve twitter’dan şikayetçi, bunlar medeniyetimizin, teknolojinin önünde engel, bunlardan kurtulmalıyız deyip duruyordu. Özgürlük öncüsü açık toplum vakfının başkanı ve finansörüne yakışıyor mu, Recep Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek ve pek çok otoriter liderle aynı çizgiye gelmek? Sosyal medya, iletişim özgürlüğünün zirvesi değil mi? Sayesinde kimse, hiçbir haberi sansür edemiyor.
                Aslında her ikisinin de derdi aynı,  kontrol edemiyor. Mevcut iktidar interneti, özellikle de Twitter’ı trol denen gereksiz ve kötü yayın yapıcılarla doldurduğu halde kontrol edemiyor. Soros’un binlerce kişiyi trol diye maaşa bağlama imkânı da yok.  Soros’un temel silahları, televizyon kanalları, özellikle haber kanalları. CNN ve Fox kanalları ona ait gibi bir şey. Doksanlarda ve iki binli yıllarda ortalığı kasıp, kavurdu, özellikle eski doğu bloku ülkelerini kasıp kavurdu. O zamanlar medya patronu olmak önemli bir şeydi.  İnsanlar, özellikle birinci körfez savaşı sırasında tüm gün haber kanallarını, özellikle de CNN’i açıp, haberleri öğrenmeye çalışırdı. Özellikle CNN’in o zamanki Bağdat muhabiri Peter Arnett takip edilirdi. Müzikte de belli başlı kanallar ve medya baronları ile iyi ilişkiler önemliydi. Örneğin Özlem Tekin, şöhretinin doruğunda iken, medya patronu Hakan Uzan’ın o zamanki eşi Yeşim Salkım’ın düşmanlığını üzerine çekince, müzik piyasasından silindi. Kendisi Bodrum’a yerleşti, muhtarlık ihtiyar heyeti azası oldu.  Bu gün bir medya patronunun böyle bir şansı yok. Seksen dört grubu ve Hayalet Sevgilim şarkısı ile ünlü olan İrem başta olmak üzere pek çok müzik grubu, müzik yapımcılarından ve medya patronlarından izinsiz ve habersiz şöhret oldu. Artık pek çok sanatçı C.D ya da başka bir formda albüm çıkarmıyor, sadece dijital ortamda varlar. Dinleyiciler yorum yapıyor, keşke falancayı değil de, seni ünlü yapsaydık diye. Artık yapımcılar yok. Neredesin Firuze ve Unutursam Hatırla filmlerinin Unkapanı sahnelerinde abartı yoktur. O zamanlar bir müzisyen için şöhret olmanın ilk şartı,  önceleri plak, sonraları da kaset olarak albümünün iyi bir firma tarafından yayımlanmasıydı. Pek çok hevesli müzisyen de kendi parası ile kaset çıkarır, iyi dağıtıcılar,  televizyon ve radyo kanallarınca tanıtılmayınca da kasetleri elde kalırdı.  Şimdilerde haberler de twitter, müzikte de youtube ve benzeri sosyal medya mecraları önemli. Şimdi bu güç ellerinden alındı diye öfkeliler. Oysa birkaç haber kanalı, birkaç uyduruk dernek ve birkaç yüz bin dolar ile hükumet devirirken ne kadar da keyifliydiniz? Kaldı ki televizyon kanallarına kalsak bile, bir sürü kanal var. Üç oda, bir salon stüdyo, gökteki yüzlerce uydulardan bir hat kiralayarak, çok kolay bir televizyon kanalı kurabilirsiniz. Oysa pek çok youtuber, televizyon kanallarının hayallerinde bile göremeyeceği reytingi alıyor.
                Kaldı ki beş sene evveline kadar bu Sorosçu takımının facebook ve twitter ile arası iyiydi. Mesela facebook, Küba’lı muhaliflerin toplanma mekanı olduğuda facebook övgüsü yapıyordu, ya da twitter Arap baharının itici gücü olduğunda. Ben bir ara Karl Popper’ın hayranı da olsam, bu Sorosçuları hiç sevmedim. Onları bir ara Banu Avar’ın kitaplarından takip ettim. Banu Avar ise, Akp muhalifi olacağım, Avrasyacılık yapacağım diye Uygur Türkleri ve Çin’de ki baskı gören halklara sırt çevirdi. Çin’de üç beş ihale uğruna AKP hükumeti ile anlaştı, buda olayın ayrı yönü. Böylece milliyetçileri de kendine küstürdü. Sorosçular için doksanlar ve iki binler verimli geçti. Bol bol turuncu devrim yaptı. Lakin marifet iktidara gelmekten çık, iktidarda kalmaktır. Pek çoğu devrildi. Bazıları da Soros’un istediği miktarda Amerikancı olmadı. Gezi olayları ve Arap baharından sonra geleneksel medya, özellikle haber kanallarının gücü kırıldı. Facebook ve twitter’ın tekelinden bahsediyor, bir de tek düşüncelerinin üye sayısını arttırmak olduğundan. Oysa sosyal medyada da yoğun bir rekabet var. Bu siteler kapatılırsa bir sürü alternatifi var.
                İşin ilginci bu alternatiflerin çoğunun Rus kökenli olması. Muhaliflerine göz açtırmayan Putin rejimi, internette garip bir özgürlük ortamı yaratmış. Vk.com, da.ru, telegram gibi sitelerde, Putin rejimini hedef almadığınız sürece sınırsıza yakın bir özgürlük sahibisiniz. Çocuk pornosu ya da doğrudan şiddet eylemi öneren bir terör propagandası olmadıkça kolay kolay engellenmediğiniz gibi, adınızı öyle kolay kolay polise, istihbarata da vermiyorlar. Telif sorunu ile de öyle çok fazla ilgilenmiyorlar. Komünist bir devletken Rusya ile uğraşmak kolaydı. Din adamlarını falan ortaya sürer, Komünist ideolojinin nasıl bir özgürlük düşmanı olduğundan bahsederdiniz. Sonuçta Sovyet Sosyalizmi yetmiş dördüncü yılında yıkıldı. Rusya, sırf Sovyetler Birliği olarak bir Amerika Birleşik Devletleri kadar toprağı kaybetti.
Varşova paktı ülkeleri de, 1991’e kadar fiilen Rusya’nın kontrolündeydi. Todor Jivkov, bizzat kendisi Brejnev’e Sovyetler Birliğine katılmayı teklif etmiş, Brejnev’de ret etmişti. O anlı şanlı doğu Avrupa diktatörleri, birer komprador olarak Rusya’nın kölesi idi. Devlete karşı isyanlar iyice arttığında Honecker, yüzsüzce ve televizyon kameraları önünde bir Rusya müdahalesi istedi. ( Doğu Almanya’nın Varşova paktına bağlılığından falan bahsetti. Demek istediğini herkes anlamıştı.) Gorbaçov ise kısa ve net bir cevap verdi. Gecikeni tarih affetmez dedi. Bu demekti ki, artık 1953 doğu Almanya, 1957 Macaristan ve 1968 Çekoslovakya ‘da olduğu gibi halk isyanı Rus askerleri ile bastırılamayacaktı. Sonrasında o muhteşem iktidarlar, iskambil kâğıdından kuleler gibi devrildi. Bulgaristan’da Komünist parti, kendisi iktidardan vazgeçti. Çünkü Rusya’ya en uzak doğu bloku ülkesi olsa da, ekonomisi Rusya’ya en bağımlı olanı oydu. Sadece Çavuşesku biraz direnecek gibi oldu, kanlı diyebileceğimiz tek devrim de orada oldu.  Romanya, önemli bir petrol ülkesiydi ve ülkenin hemen hemen tüm ticareti Sovyetler Birliği ileydi. Bu yüzden 1968’de Çekoslovakya isyanının bastırılmasına asker göndermeme, 1984 Los Angeles olimpiyatı boykotuna katılmama gibi şımarıklıklarına göz yumulabiliyordu. Sonrasında o kadar hızlı yıkılıdılar ki, iki Almanya birleşirken Honecker’in adı bile anılmadı.
Kapitalist blok, bütün bunları geleneksel medya araçları ile yaptı. Rus medya araçları, batı kadar güçlü olmadığı gibi, batı gibi eğlenceli de değildi. Bu yüzden gençler Komünist ideolojiden koptu. Kaldı ki geleneksel medya araçları, sadece doğu blokunda değil, tüm dünyadaki solu bastırmak için de kullandı. 1978 Ecevit ile CHP, 1987 Erdal İnönü ile SHP yükselişi, medyanın saldırıları ile önlendi en başta. Akp’de iktidara gelir gelmez önce SHP’yi yıkan Uzan ailesinin Star medyasını halletti. Sonra BDDK (Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Üst Kurulu) aracılığı ile havuz medyasını kurdu. Napolyon Bonapart bile, gazeteleri kontrol edemezsem altı ay iktidarda kalamam demişti. Oysa şimdi sosyal medya geleneksel medyanın yerini alıyor. Radyoyu sadece araç kullananlar dinler oldu. Edebiyat dergisi Ot’un dijital satışı, kâğıt satışına yaklaştı. Televizyonun elinde bir tek diziler kaldı. Dizilerde de Netfix, Blue tv gibi abonelikle çalışan sistemler ciddi satışlara yaklaştı. Artık büyük medya kartelleri kitleleri o kadar kolay yönlendiremez oldu, öfkeleri bundan.

Son olarak da bu Soros’un akıl hocası Karl Popper’ı severdim, ta ki soyunda Yahudilik olduğunu öğrenene kadar. Çünkü kendisini Naziler ya da faşizm aleyhine en ufak bir eleştirisi, hatta şikâyeti olmamıştır. Oysa Naziler iktidara gelince korkudan Yeni Zelanda’ya kadar kaçmış, Nazi iktidarı yıkılana kadar da dönmemiştir. Sonrasında İngiltere’ye yerleşmiş, Komünizmi ve Karl Marks’ı  eleştireceğim diye Hegel’i ve üzerine Platon’u eleştirmiştir. Bu kafa ile Nazileri eleştirmek için Shiller, Nietzsche  ve Kant’ı da eleştirmeliydi. 2. Dünya savaşından sonra Faşizm Avrupa’da, İspanya ve Portekiz’de daha uzun yıllar, bu ki ülkenin diktatörleri olan Salazar ve Franco geberene kadar iktidarda kalmış ve Yahudiler, Basklar ve Katalanlar başta olmak üzere azınlıklara baskı yapmaya devam etmiştir. Çünkü Faşizm, kapitalistlere para kazandırmaya devam etmiştir. Popper’da soyunda Yahudilik olmasaydı Martin Heidegger  gibi Nazi yalakası olacak ve onun gibi yetmşli yıllara kadar görmezden gelinecekti. Soros ve Açık Toplum vakfı da onun gibi Faşizan baskıları görmezden gelmekte. Sosyal medyayı da Faşizme karşı direnişlerin odağı olduğu için nefret etmeye başladılar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder