19 Mayıs 2018 Cumartesi

Leoparın Kuyruğu 2



Leoparın Kuyruğu 2

Leoparın Kuyruğu 2
DEİZM, TENGRİCİLİK, ZERDÜŞTLÜK, ALEVİLİK  VE ATALAR DİNİNE DÖNÜŞ
Geçen yazımı habergalerisi.com’da daha önceki yazı ile arası açılmasın bir de yazı uzamasın diye kısa kesmiştim.
Şimdi fark ettim ki, bu sefer leoparın kuyruğunu tutan bendim ve bırakmakla hata edecektim.
Bu Tengricilik mevzusunu açtım, devam etmeliyim.
Bu da yakında, imam hatiplilerin Deizme kayması mevzusu gibi patlak verecek.
Konu dışı, imam hatiplileri Deizme iten sorular bana nedense Martin Luther’in 95 maddelik tezlerini hatırlattı nedense.

Şimdi de yeni bir meselemiz var. Ata dinlerine dönüş hevesi. Bu, Deizm akımının bir kolu.

Önce Zerdüştlük (Kürtlerin de inandığı söylenen ateşperestlik kökenli antik İran dini), şimdilerde de Tengricilik çıktı.
Yunanistan’da tekrar antik Helen dinine dönen, Zeus’a tapanlar var.
Bu konuda Alevi dedesi ve ilahiyat profesörü Cemil Kılıç, Odatv.com’a bir yazı yazmıştı.
Halit Kakınç’a memlekette öyle bir akım yok, yeme bizi hocam diye aynı sitede başka bir yazı yazdı.
Halit bey Google amcaya bir sorsaydı, durumun vahametinin farkına varırdı.
Cemil Kılıç’ın adını hatırlamakta zorlanınca, Google amcaya sordum, Alevi dedesi, odatv vb kelimelerle arama yaptım Google’da bana, bunlar da arandı gibisinden:

-Nasıl Alevi olabilirim?

-Alevi olmak istiyorum
gibisinden sorular da çıktı.
Dedim ne oluyoruz, imam hatipliler, Martin Luther gibi sorular soruyor, Ateizm, deizm, panteizm, ne varsa yayılıyor, birileri interntten nasıl Alevi olunacağını soruyor.
Buna karşı iktidarın alternatifi daha fazla din dersi, daha fazla imam hatip.
Oysa ben teşhisimi tekrarlıyorum. Sizin o yazılımınız, bu donanımdaki gençlere uymaz.
Sizin o yazılımınız, kitap, gazete dergi okumayan, tek kanallı televizyonu izleyen, darbe sonucu muhalefetin başının ezildiği, dış dünyaya kapalı, ezik gençlik içindi.
Biz Amerikan filmlerini bazı bazı bir buçuk yıl sonra sinemalardan izlerdik, şimdikiler internetten anında alt yazılı izliyor.
Şimdilerin internette fink atan, haftada iki kitap okuyan gençliğini klasik din ve siyasi bilginizi daha fazla anlatarak etkileyemezsiniz.
Olay aynen şu, şehir Adana ve siz klima günah diyorsunuz. Uçağa mazot doldurup, uçmasını bekliyorsunuz.

Ya da o uçağa, dizel motoru işletecek yazılım yüklüyorsunuz.

Daha önceki yazımda dediğim gibi, yazılım-donanım uyumsuzluğu. Bu uyumsuzluk da gençliği yeni arayışlara götürüyor.   
Aslına olay birkaç sene evvel PKK sempatizanı Kürtlerin, Zerdüştlüğe ilgi duyması ve PKK’nın da bunu desteklemesi şeklinde az biraz açığa çıkmıştı.
Akp yanlısı medya, özellikle Akit gazetesi olayın üzerine atlayıp, örgütü din kılıcı ile vurmaya çalışmıştı.
O günlerdeki bir PKK katliamının ardından, Zerdüşler diye manşet atmıştı.
Zerdüştlüğe ilgi, birazdan bahsedeceğim Tengricilik gibi atalar dinine dönüş çabasıdır.
Zerdüştlüğün pek çok kitabı kayıptır.
Büyük İskender ve ardından gelen Selevkoslar döneminde Zerdüştlük ve Zerdüşt din adamları büyük bir kıyıma uğramıştır.
Partların (Artabanlılar), İran’ı geri kurtarması, yüz yıldan uzun zaman aldı.
Üzerine de bu hâkimiyetini bazı Yunan şehirlerine bir çeşit özerklik vererek sağladı.

Devrilmeleri de bu yüzden oldu.

Artaban (Part) hanedanlığı, ülkede Hristiyanlığın yayılmasına da hoş görmesi üzerine Zerdüşt din adamları olan Sasanlar isyan etti, kendi saltanatlarını kurdu ve bu dinin son altın çağı başladı.
Bu çağda halife Ömer’in 12 yıllık mücadelesi ile İran, İslamiyet’çe fethedilince bitti.
Zerdüştlük tekrar bir yıkım yaşadı. Bu gün dünyada çoğunluğu Hindistan’da, İran’da çok az kaldı.
Bu din ile ilgili pek çok kitap ve belge kayıp.
Mesela Zerdüştlerin alkollü olduğu tahmin edilen, bitkisel içeceklerinin formülü kayıptır.
Tengiricilik ya da Şamanizm denen İslam öncesi Türk inançları ile ilgili de benzeri bir durum vardır.
Avrupa Hun İmparatoru yıllarca tanrı Ares’e ait olduğunu ileri söylediği bir kılıcı taşıdı.
Kılıç, efsanede olduğu gibi ucuna kadar toprağa gömülüydü ve kılıç Katalon savaşında kırıldı.
Kılıcın kırılması, Avrupa Hun devletini zayıflattı. Atilla’da son bir çaba ile Roma şehrini yıkmaya karar verdi.
Meşhur İtalya seferine çıktı. O dönemin papası ricacı olarak ayağına gitti.
Bu görüşmeden sonra da Atilla, Roma seferinden vaz geçip, geri döndü.
Hristiyanlara göre bunun sebebi Aziz Petrus’un, Odin kılığına girip, (kendisi çizgi roman karakteri Thor’un babasıdır) Atilla’yı korkutmasıydı.

Bu olayın da pek çok resmini, rölyefini yapmışlardır.

Roma belgelerine göre Atilla, Sezgin Burak’ın Tarkan çizgi romanının aksine, Türk’ten çok Alman’a (Germen) benziyordu, en azından dini açıdan.
Eski Türk dini açısından elimizde çok kaynak yok. Bazı Çin, İran ve Yunan kaynakları falan var.
Mesela İbni Fadlan’a göre (13. Savaşçı filminde Antonio Banderas canlandırmıştı onu) Başkurtlar, tahtadan penis heykellerine tapıyordu.
Herodot’a göre kaynanalar, gelinlerini diri diri yakma hakkına sahipti. Bunlar çok da sağlam olmayan kaynaklar.   
En sağlam olarak nitelendirilebilecek kaynak, Alman asıllı Rus Türkolog ve Antropolog Wilhelm Radlof’dur.
Uzun süredir yeni baskısı yapılmayan Sibirya’dan adlı eserinde geniş derlemeler, dil bilimi incelemeleri ve antroplojik araştırmalar yapmıştır.
Orhun yazıtlarını da keşfetmekle kalmamış, kopyasını çıkarmış, Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen’de bu kopyalarla, Kopenhag’da ki evinde kitabeleri çözmüştür.
Radlof’un araştırdığı Türkler ise, neredeyse beş yüz yıldır Ruslarla ilişkide, hatta Rusların egemenliğindeki Türklerdir.
(Radlof, Türkolojiyi bir bilim olarak kuran insandır) Orhun yazıtları ise, Türklerin Müslüman olmasalar da, Müslümanlarla karşılaştığı ve savaştığı dönemlerde yazılmıştır.
Tengricilik, sadece Türkiye değil, diğer orta Asya- Sibirya Türklerinde de yayılmaya başlayan bir akım.
Konu ile ilgili kaynaklar azsa da, gençler İslamiyet dışı arayışlarını sürdürmekte.

Benim ilgimi çekense, Tengricilerin, Alevilikle ilgilenmesi.

Tengricilik, cumhuriyetin ilk yıllarına, belki de daha eskilere kadar giden bir maziye sahiptir.
Ziya Gökalp, Türklerin inanışlarının, İslam’a çok benzediği için çabucak Müslüman olduklarını yazar.
Ders kitaplarında da böyle yazar:
Bence İslamiyet ile İslam öncesi Türk inanışları arasında tek ciddi benzerlik, domuz eti yememe tabusudur.
Sakalar (Yakutlar), Hakaslar (Yenisey Kırgızları) ve pek çok Sibirya halkı, üç yüz yıldan fazladır Hristiyan oldukları ve hiç Müslüman olmadıkları halde, halen domuz eti yemezler.
Benim ilgimi çeken, Tengrici ya da Şamanist grupların Aleviliği de merak etmesi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Alevilik ve Şaman inançları ile ilgili pek çok araştırma yapılmıştır.
Enver Benhan Şapolyo, Dinler ve Mezhepler Tarihi kitabında, bundan ayrıntılı olarak bahseder.
Bununla beraber Türkçüler, Milliyetçiler, Alevilikle pek ilgilenmemişlerdir.
Buna da sebep, milliyetçiliğin faşizan yapısı gereği azınlık olan ve geleneksel olarak ötekileşeni sevmemesidir.

Bu eskiden beri böyledir.

Nihal Atsız, Niğdeli Kadı Ahmet’in kitabında, Taptukiler adı verilen bir topluluğa yapılan hakaretlere dayanarak, Alevilere ait hakaretleri destekler.
Oysa bu iddialar, İmam Gazali’nin kitaplarında, pek çok topluluk için (Şiiler, İsmaililer, Babek taraftarları, Mazdekçiler vs vs) tekrarlanır.
Üstelik Deli Kurt romanında, Şeyh Bedrettin taraftarlarının La İlahe İllalah Bederettin Resullah diye bağırdığını iddia eder.
Başkahraman Çakır Bey, Varsaklara esir düşer.
Orada Varsakların kımız içtiğini iddia eder ama Varsakların Alevi olduğunu anlatmaz.
Aleviliğe ilgi duyulmama sebebi, bu mezhebin sadece Türklere ait olmaması, her dini inanış gibi çeşitli toplumlarda yayılmasıdır.
Bugün Alevilerin çoğu Türk’te olsa, hatta Kürtçe konuşan Alevilerin de biz Horasandan geldik diye kendi köklerini Türk olarak görmesine rağmen, en aktif Alevilerin Kürt olması olabilir.
Hüseyin Nihal Atsız’ın bile sempati duymadığı Alevilikle, bu çağın gençleri ilgi duyması, bunu da Tengricilik, Şamanizm adına yapmaları, ülkece ciddi bir dini kriz geçirdiğimizi gösterir.

Ben sağcı, dindar kesimin gençliğinden bir patlama bekliyorum.

Patlama derken ne Gezi’yi, ne de Kobane olaylarını kast ediyorum.
Gezi de, Kobane ‘de patlama falan değildi. Onlar sibobdan gaz kaçışıydı.
Belki güçlü bir gaz çıkışıydı ama patlama değildi. Bir 1968 baharı, 1848 ihtilalleri, hiç değildi.
(Yazımın görseli, Atilla ile Papa’nın karşılaşmasının temsili resmidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder