Malumunuz doğada her şey arz ve talep meselesidir. Bu benim küçük blogum için de geçerli. Atatürk'ün nutku ile Orhun yazıtları, özellikle Bilge Kağan yazıtı arasındaki alaka ile ilgili yazım özellikle son 2 aydır sık sık okununca, ben de ilk yazımda eksik bıraktığımı düşündüğüm bazı şeyleri de ekleyerek, 2. bir yazı yazdım. Yazım epey okuyanları etkilemiş olmalı ki, özellikle twitter'da Orhun yazıtlarını, Nutuk ile ilişkilendiren yazı gördüm.
Atatürk'ün Orhun abideleri, özellikle de Bilge Kağan anıtından etkilenmesi çok barizdir. Bundan üçüncü bir yazı yazmam, tavşanın suyunun suyu öyküsüne döner.
Öte yandan Mehmet Akif Ersoy, Orhun Abidelerinden en son etkilenecek şair gibi görünüz. Zira İstiklal Marşı dahil her şiiri aruz veznindedir.
Lafın burasında değinmeliyim ki, İstiklal Marşının okunuşunun zor olma sebebi besteciler değil, şiirin aruz vezninde olmasıdır. Şimdiki nesil için şiir içten okuna bir şey gibi. Oysa şiir, yüksek sesle okunur ve şiirinde bir ses ahengi vardır. Bu bestelenme değilidir. Bu yüzden bazı meşhur şiirler bestelense de, öyle dile dolanmaz.
Mehmet Akif Ersoy'un istisnasız tüm şiirlerinde aruz vezni vardı. Gene de İstiklal marşının, Ersoy'un diğer şiirlerinden ayrılır. Zira bu şiir, nutuk çeker tarzı ile dikkat çekicidir. Ersoy'un diğer şiirlerinde böyle emredici-nutuk çekici bir tarz yoktur. Pek çok şiiri de aslında aruz vezni ile yazılmış hikayedir ve tüm şiirlerinin yer aldığı Safahat kitabı bütününe bakarsanız, Mevlana'nın mesnevisine daha çok benzer.
İstiklal marşının ilk sözlerini hatırlayalım:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdunun üstünde tüten en son ocak
Burada Bilge Kağan anıtındaki;
Ey Türk, titre (sarsıl, silkin) kendine dön. Altta yer yarılmasa, üstte gök delinmese, yurdunu, töreni kim yıkabilir; sözleri arasında benzerlik vardır. Her ikisi de cesaret veren emir kipi, kısa bir cümle ile başlar, sonra da verdiği cesaretin nedenini açıklar.
O benimdir milletimin yıldızıdır ancak
O benimdir o benim milletimindir ancak
diye bildiğimiz bu günkü anlamda milliyetçiliğe vurgu yapar. O vakte kadar bu günkü anlamda milliyetçiliği yapanlara Türkçüler denilirdi. Bu kelimeyi ilk kullanan Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi yazar ve şairler, daha çok dindaşlık anlamında kullanmıştı ki, Arapça köken olarak da bu anlama gelir. Hatta Erbakan ve arkadaşlarının bir sürü parti kurduran Milli görüş geleneğinin kökeni de dindaşlık ideolojisidir.
İstiklal marşında Göktürklere ait en doğrudan sözler, Yırtarım Dağları Engimlere Sığmam Taşarım sözleridir. Bu sözler, Göktürklerin demir dağı erittiklerini söyledikleri Ergenekon destanına doğrudan atıftır.
İlginçtir, İstiklal marşında Türk kelimesi hiç geçmez. İstiklal marşında her şey mecazdır. Bu daha çok divan edebiyatının gereğidir.Türk sözü yerine: Kahraman IRKIMA bir gül, ne bu şiddet bu celal sözü vardır.
Orhun Abidelerinde Ötüken'i terk etmeyin, Çin'e kervanlar gönderin der, İstiklal Marşında; Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı, der.
Orhun Abidelerinde doğrudan Çin hedef alınırken, İstiklal marşında dolaylı olarak İngilizler hedef alınır:
Ulusun korkma, nasıl böyle bir cihanı boğar; Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar. Burada Ulusum demiyor, sonda m harfi yok, n harfi var. Yani ulumaktan bahsediyor. Tek dişi derken de dişten bahsetmiyor, dişi, yani kadın demek istiyor. Tek dişi kalmış canavar, dönemin süper gücü İngiltere ya da Büyük Britanya imparatorluğudur.. Anadolu'nun çok yerinde kurda, canavar derler ve kurt Anadolu halkının kafasında yağma, soygun ve katliamla ilişkilendirilir. Şiirde Türkler ise, Kükremiş sel gibiyim, enginlere sığmam taşarım sözleri ile aslanla özdeşleştirilmektedir.
İstiklal Marşının on kıtası boyunca bir dinsel hava vardır, sürekli dini kavramlara atıf vardır. Aynı şey Orhun Abidelerinde de vardır. Sürekli Gök Tanrıya atıf buluruz.
Orhun Abidelerinde, İslamın Allah'ına benzer bir her şeye hakim ve kendisinden başka bir tanrı tanımayan tanrı vardır.
Oysa Sibiryayı gezen antropologlar (Radlof, Aralof vs) ve benzeri yazarlar, böylesi bir tek tanrıdan pek bahsetmez. Gerçi Tanrı Kayra han vardır, hatta o bazı Altay destanlarında diğer tanrıları da yaratmıştır. Lakin gene de bence, yazıtlardaki gibi Gök Tanrı pek görülmez.
Gene bence bu yazıtlarda İslam ve Hristiyanlığa karşı da mücadele vardır. Zira o tarihlerde Türkler, Araplarla savaşmakta, misyonerlerde Asya'nın uzak köşelerine kadar dolaşmaktaydı. (Henüz Talas savaşı olmamıştı ve çok az Türk boyu Müslüman olmuştu)
Mehmet Akif'in de İstiklal Marşına bu kadar çok dini öge yerleştirmesi, Osmanlı'da cirit atan misyonerlere karşı bir tepkisidir. Ahmet Vefik Paşanın kızı, Tevfik Fikret'in oğlu gibi pek çok önemli Türk'ü Hristiyan etmeyi başarmışlardı.
Mehmet Akif'in Orhun Abidelerini okuduğu ve ondan etkilendiği açıktır. Bunu ilk defa bir öğrencilere felsefi metin incelemesinden bahsederken, İstiklal Marşını örnek gösterirken fark ettim. Sonra neden o vakte kadar fark etmediğim üzerine kendimi sorguladım.
İşin doğrusu onun İslamcılığı ya da ona bu gözlükle ona bakmamız, bunu fark etmemize engel olmaktadır. Yazarları incelemek için ön yargılarımızı bırakmamız işte bu kadar zor olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder