30 Mayıs 2021 Pazar

AYDINLARIN ŞAŞIRMA VE ŞAŞIRTMA GÖREVİ

 


Norveçli yazar Henric İbsen'in tiyatro oyunlarında, oyunun baş kahramanı (çoğu kez kadındır) bir aydınlanma anı yaşar. Bulunduğu durum yaşadığı toplum tarafından normal karşılansa da, onun aleyhinedir ve o, toplum tarafından buna zorlanmıştır. Buna hayret eder ve o andan itibaren oyunun yönü değişir. Benzer bir durum, Duygu Asena başta olmak üzere feminist yazarların ve Atıf Yılmaz'ın filmlerinde de sık sık görülür. 

Film demişken, hani bazen çok absürt bir film izlersiniz ve dersiniz ki, bu sette bir tane de biz ne saçmalıyoruz ya diyen yok mu diye, işte aydınlar ve felsefe de tam bunları yapmalı.

Bu yazıyı yazmaya, ÖSS'de din kültürü ve ahlak bilgisi netinin 1 (bir) olduğunu öğrenince yazmaya karar verdim. Uzun yıllar felsefe dersi, eğer lisenin sözel bölümü değilse,  sadece lisenin son sınıfında (o zamanlar liselerin çoğu üç yıllıktı) haftada iki saat felsefe görüyordu. Onda da öğrenciler, mayıs ortası gibi, üniversite sınavını bahane ederek, bazen ta mayıs başında sahte raporlarla okuldan ayrılıyordular. Sözel bölümlerde ise, mantık, psikoloji ve sosyoloji dersleri, 10 ya da 11. sınıflarda, haftada iki saat alınıyordu. Son bir kaç yıldır,  felsefe 10 ve 11. sınıflara ve haftada ikişer saat oldu ama diğer felsefe dersleri, yani psikoloji, sosyoloji ve mantık dersleri ise,  her sınıfta ve her türlü programda seçmeli oldu ve nadiren seçilir oldu.

Oysa din dersi, ilkokul dörtten sonra her yıl bir saat iken, iki saate çıktığı gibi, imam hatipler çoğaldı, yetmedi fen liseleri bile seçmelilerle (siyer, kuran vs) bile haftada bazı bazı 6 saat din dersi alır hale geldi. Yetmedi pek çok çocuk, yaz tatilini kuran kurslarında geçiriyor, tarikat yurtlarında kalıp, saatlerce dini sohbet dinliyor. Üzerine de, özellikle Ramazan'da yoğunlaşsa da, televizyonları saran dini programları ekleyelim.

Bu ortamda, ÖSS ve benzeri sınavlarda din sorularının çözülme oranları bir yana, gençliğin deizme koşması, iktidar bir yana din adamlarını nasıl çıldırtmıyor? Gerçi ben bundan daha önce bahsetmiştim. (https://habergalerisi.com/2020/11/10/dinsiz-birakan-din-egitimimiz/)

Eğitimimizde şaşırmamız gereken tek şey bu da değil.

Bunun yanında yabancı dil eğitimimiz o kadar kötü ki, öğrencinin sonraki yıllarda dl öğrenmesini de zorlaştırıyor. Buna neden çıldırmıyoruz? Çin'de İngilizce bilenlerin sayısı, Amerika Birleşik Devletlerinin nüfusunu aşmış. Bunu da orta öğretimde dil eğitimini mükemmelleştirerek başardılar. O kadar ki, filmler altyazısız, kitaplar da çeviri olmadan dağıtılabiliyor. İsrail'de liseliler, sosyal medyada trollük yapması için Farsça öğreniyor. 

Ben artık ciddi ciddi eğitim bakanlığımızın gençler yabancı dil öğrenmesin diye özellikle uğraştığına inanıyorum. Mesela son yıllarda yurt dışına çıkan genç sayısı, dil sorunu yüzünden bu kadar sınırlı. 

Pek çok şey var hayatta, şaşırmamız gereken ama toplum çok fazla kanıksamış. Bunlar eğitim alanında ve benim gördüklerim.

Daha yaşadığımız neler neler var ve bizim düşünen ve yazan insan olarak, bu olanların olmaması gerektiğini  anlatmanın yolu,  hayretimizi anlatmaktır. Hayret etmemek ise, kötülüğü benimsemektir. Hayret etmeli, şaşırmalı, hayret ettirmeli ve şaşırtmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder