Ülkemiz terk edilmiş, devam etmeyen inşaatlar mezarlığı oldu. Kimse bu konuda bir şeyler yazmayınca, ben yazmaya karar verdim. Ülkemizde inşşattab para kazanma histerisi olduğunu yazmıştım. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2023/03/buyuk-insaat-histerimiz.html ) Ülkemizde sürekli bir inşaat furyası var ve elde edilen gelir sürekli emlağa gidiyor. Ülkemizde sanat yada antika kolleksiyonculuğu gibi ince meraklar yok. Bankalar genelde güvensiz, yatırım araçları da belirsiz. Buna bir de vurgunculuk hevesini de katalım.( https://onbinkitap.blogspot.com/2023/02/vurguncu-ve-firsatci-toplum.html ) En büyük vurgun, emlaktan vurulur. Şehrin genişlemesiyle, bir zamanlar yüzüne bakılmayan araziler, birden kıymetlenir. Hele bir de bu araziye imar izni verilirse, değmeyin keyfine. Bir birime aldığınız arazi, bir anda bin, hatta on bin birim olabilir. Bazen de tersi olur. bulunduğunuz arazi yada ev değer kaybedebilir. Bu bazen beklemedik bir şekilde de olabilir. Ankara Oran'da iki büyük Alış-veriş merkezi açılınca, Oran sitesindeki evlerin değeri düştü. Çünkü zenginler, avm'lerde vakit geçirmeyi sevseler de, avm'lerde vakit geçiren garibanlarla yüz yüze gelmekten hoşlanmıyorlar. Oran, Yıldız civarında oturan zenginler, Çayyolu civarına taşındı.
Bu kadar paranın olduğu bir sektörde, aslında paranın olduğu her sektörde, dolandırcılığın olmaması da imkansız. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2021/05/dolandiricilari-ve-dolandiriciligi.html )Burada anlatacağım sorun dolandırılan insanlar değil, sonucunda ortaya çıkan metruk yapılar ve yer yerde çukurlar.
Bu dolandırmalar, çoğunlukla kitlesel dolandırılmalardır. Çoğunlukla da dev inşaat projeleri, kooperatifler, dev iş yerleri, bazı bazı da apartmanlar oluyor. Burada dolandırıcılığın bir kaç şekli var. İlki başlıkta belirttiğim gibi, maketten (eskiden projeden veya topraktan-temel atılmadan satıldığı için topraktan deniliyor-) satılan evler yada dükkanların satışı yapıldıktan sonra inşaat bitmiyor. Bu bitmeyen inşaata bahaneler bulunuyor. Genelde aniden fırlayan maliyetler bahane ediliyor. Bazı üyeler,n taksitleri yatırmaması da ayrı bir bahane.
Olayda dolandırılan onlarca, yüzlerce ve hatta bazı büyük projelerde binlerce mağdur olması bir yana, bir sürü metru, hayalet ve hali hazırda yarı bitmiş ve boş bina ortaya çıkıyor. Ülkemizde bu binalardan, daha doğrusu bina gruplarından tahmin edilemiyecek kadar var. Olası bir depremde çökme riski taşıyorlar. Çünkü yarı bitmiş durumda olduklarından, matematiksel olarak eksik durumdalar. (İnşaat mühendisleri bunu daha iyi izah edebilir) Demirleri sürekli yağmurlarla paslanıyor, betonları da, yer yer sıvasız ve aşınıyor.
Diğer yandan bu boş binalar, en masumundan sokakta hurda (kağıt başta olmak üzere, cam metal vesair) toplayıcılarının deposu; sonra uyuşturucu satıcı-kullanıcılarının buluşma yeri, ve diğer illegal işler için uygun mekanlar olmaktadır.
Bu boş binalar, onlarca ve hatta yüzlerce hak sahibinden dolayı ne yıkılıyor, ne de yapılıyor. Davalar yıllarca sürüp, mahkemeleri meşgul ediyor. İnşaatları devam ettirmeyi teklif yada kabul eden müteahitler, daha çok para istiyor. Yıkım masrafını da kimse üstlenmek istemiyor. Hem ekonomiye, hem bürokrasiye (özellikle davalar nedeniyle adalet bürokrasisine), hem doğaya, hem de belediyelere yük oluyorlar. İnşaatları yarım bırakan müteahit ve mal sahiplerine ağır cezalar verilmeli, o kadar ağır cezalar olmalı ki, zararına da olsa inşaatlar tamamlanabilmeli. Bir inşaatın bitmesi için maksimum süre belirlenmeli. (Bu kamu inşaatları içinde gereklidir. Keçiören metrosunun ilk kısmı (Atatürk Kültür MerkezŞehitler istasyonu arası) inşaatı, yirmi beş yıla yakın sürmüştü.)
Bu sorun artık ciddi bir güvenlik sorununa dönüşmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder