Falih Rıfkı Atay hakkında yazı yazmama sebep olan Lui Ramber adlı bir İsviçrelinin, Gizli Notlar adı altında yayımlanmış anıları oldu. Bu şahıs, Abdülhamit döneminde tütün rejisinde üst düzey yönetici. Osmanlı devleti sürekli tütün rejisinden para istemedi, rejinin sorumluluğundaki tütün alanları ve tütün alım-satım merkezleri ve depoları denetlemek ve bazı sorunları halletmek adına da o dönemin Osmanlı ülkesini bol bol gezmiş, şirketinin çıkarları için Osmanlı yönetimiyle bol bol mücadele etmiş, yani ülkeyi çok iyi tanıyan birisi.
Ramber'in her satırı bana Falih Rıfkı Atay'ı ve Şevket Süreyya Aydemir'in yazdıklarını hatırlattı; bir de Reşat Nuri Güntekin'in hikaye ve romanlarını. Ramber'in anlattıkları ise daha dehşet. Mesela efeler, tütün postasını soyuyor, peşlerine devletin jandarması düşüyor. Jandarma yüzbaşısı, efe çetesinin reisinin kardeşi ve çetenin kaçmasını sağlıyor. Devlet, memurlarına pek çok kere maaş veremiyor ama devlet hanedan üyeleri için yeni saraylar ve köşkler yapacak parayı hemen buluyor. Memurlar da bazen aylarca dairelerine uğramıyor, arada maaş verileceğini duyunca dairelerine uğruyor.
Benzer olayları Falih Rıfkı Atay, Aydemir ve Güntekin'de anlatıyor ama genelde linç edilen Falih Rıfkı oluyor. Zira kendisi Birinci Dünya Savaşı sırasında, İttihat ve Terakki'nin üçüncü en güçlü (Enver ve Talat'tan sonra) üçüncü paşası olan Talat paşanın katipliğini yapıyor. Hiç istemediği halde, Talat Paşanın adamı lakabını kazanıyor. Kurtuluş savaşı sırasında, Atatürk'ün emri ile İstanbul'da kalıp, Ankara hükümetinin sesi oluyor ve bu uğurda Nemrut Mustafa Divanında idam istemi ile yargılanıyor. Sonra gene Atatürk'ün emri ile Ankara'ya geliyor.
Cumhuriyetin ilk yılları anlatılırken, hemen her cepheden ilk alay edilen ya da eleştirilen Falih Rıfkı Atay olunur. O, bu eleştirilere ezelinden beri alışıktır. Cephede Cemal Paşanın adamı, Kurtuluş Savaşından sonra Cumhuriyetin prenslerinden olmuştur.
Diğer yandan da q harfinin Türkçeye girmesine engel olması ile alay edilir. Kendisi harf devriminde q harfinin alınmayışını kendi ısrarı ve imzasını küçük harflerle atan Atatürk'ün bu harfin küçük halini beğenmemesine bağlar.
Oysa bunun sebebi Türk harf devriminin ses açısından muhafazakar olması, Türkçeye yabancı sesler alınmasına engel olma çabasında olmasıdır. W ve x harfleri de bu yüzden kabul görmemiştir. Sürekli kıyaslanan Japonlar ise, 1863'de daha büyük bir harf devrimi yapmış, beş bin civarı karakteri sadeleştirmenin yanında, sayı sistemini değiştirip, yabancı sesler için alfabeye yeni şekiller eklemiştir. Üstelik bunu Türkiye gibi okuma-yazma oranın en iyimser açıdan %10, kadınlarda %1 civarındayken değil, erkekler arasında en kötü ihtimalle % 40 üzeri okuma-yazma varken yaptı.
Falih Rıfkı Atay ise, kendisine yapılan bu saldırı ve alaylara rağmen, dürüst gazeteciliği ve tarihi dosdoğru anlatan anılarıyla, kitapları ile kütüphanelerdeki yerini aldı.