12 Eylülün en büyük bahanesi ve övgüsü, kardeş kavgasına son vermiş olduğu iddiasıydı. Muhtemelen bu yüzden yaşı altmış beş ve üzeri olanlar, daha doğrusu yaşı çok büyük olanlar 12 Eylül taraftarı ve hayranı. Çünkü suçluluk duygusunu yaşamak için, suç işlemiş olmalı, 12 Eylül öncesinin meşhur sağ-sol kavgalarına karışmış olmalıydınız. 1974 yılında doğmuş ve 12 Eylül sabahı, kendi sağını ve solunu bile sık sık karıştıran bir çocuk olarak ben, nasıl bir suç işlemiş olmalıydım ki, suçluluk duygusu yaşayayım. Oysa 12 Eylül öncesini yaşayanlar, sağ-sol çatışmasına ve kardeş kavgasına alet olmuşlardı.
12 Eylül döneminde Kenan Evren'in halkı, özellikle de gençleri, sıkça kardeş kavgasına alet olmakla suçlardı. Sonra bu suçlamayı Özal'da yaptı. Suçlama ilk başta, neden kardeş kavgası yapıyorsunuz minvalindeydi. Oysa suçlamanın geri planında, neden solcu oldun, neden azınlık oldun şeklindeydi.
12 Eylül öncesinin Maraş katliamı, Çorum katliamı gibi ( pek çok olay var, hepsini yazamam, daha fazla yazarsam, yazmadıklarıma ayıp olur) olaylarının sözde mahkemeleri, giderek daha fazla kurbanların yargılandığı mahkemeler haline geldi. Yazılı olmasa da, devletin dini önce Sünnilik, sonra da Hanefilik oldu. Zorunlu din dersleri, Hanefi olmayanların aşağılanma dersi oldu.
Zorunlu din dersleri bir tek bu konuda başarılı. Lisede gençlere bakıyorum, o kadar din dersine rağmen, dini bilgileri yerlerde ve cumaları camiye giden öğrenci sayısı her sene azalıyor. (En az yarısı sigara içmeye gidiyor. Üzerlerindeki sigara kokularından anlıyorum. Pek çok öğrenci açıkça Deist olduğunu söylüyor. Deistler ve Ateistler dahil, Alevi-Kürt-Gayrı Müslüm nefreti pek az azalıyor. Azalma var ama pek az. Bunu sebebi din dersleri. Dün dersi müfredatı ve öğretmenlerinin tavrı, dini öğretmekten çok, başkalarına nefret etmeyi öğretmek üzerine kurulu. Meşhur 1984 romanındaki nefret eğitimi, ülkemizde kırk yıldan fazladır uygulanıyor.
12 eylül iktidarının (12 eylüle 24 Ocak kararlarını hazırlamış Turgut Özal'ı, Eylül yönetiminden farklı görmeyin) kardeş kavgasını engelleme iddiası, sonrasında AKP iktidarınca da, Gezi olaylarına kadar sürdü. Meşhur karıştırma-barıştırma, tahmin edileceği gibi bir işe yaramadı. İşin ilginci, mahkum isyanlarında jandarma ve gardiyanlar, sağcılardan destek istedi ve çoğu kez de bu desteği aldı.
Yurt Kur ve YÖK'ün desteği ile pek çok üniversite, sağcılığın merkezi oldu. Seksenli ve doksanlı yıllarda üniversitede okuyan Kürt, Alevi ve solcuların en büyük kabusu organize Ülkü ocakları saldırılarıydı. Gene o yıllarda üniversiteler, PKK, DHKP-C ve diğer örgütler için eleman alım bürosu gibiydi. Alevi ve Kürt ailelerin en büyük korkusu, çocuklarının bu örgütlere katılmasıydı. Bu Ülkücü çeteler, üniversite yönetiminden aldıkları güçle, Ramazanda oruç tutmaz, kendilerinden başka oruç tutmayanları döver, kız arkadaşları ile herkesin önünde yiyişir, ortamda terör estirirlerdi.
Sonra ben üniversite son sınıftayken, 1997'de bu çeteler, yeni atanan rektörlerle beraber dağıtılmaya başladı. Bunun sebebini ilk önce DYP'nin MHP'ye oy kaptırması sanıyordum. Oysa Alparslan Türkeş ölünce, Devlet Bahçeli'de Ülkü ocaklarını tasfiye etmeye başladı. Acaba bunlar MHP'ye zarar mı veriyordu?
Bu ocaklar, üniversitelere zarar veriyordu. Dayak yiyen, eğlenemeyen gençler, bir daha sınava giriyor, girenlere de gelmeyin diye uyarıyordu. İlerleyen zamanlarda, Bilkent Üniversitesinin meşhur Ülkücü grubu ATA (Alparsalan Türkeş'in askerleri) grubu da dağıtıldı. Rekabet vardı.
Şimdi ise üniversitelerden bu örgütlere ekmek çıkmıyor, zira gençler ailelerden uzaklaşmışken eğlenmeye bakıyorlar. Demek ki bölücü olan sağcılarmış. Şimdi Ülkücüler o günlere dönemez zira zaten pek çok bölüm öğrencisizlikten kapanıyor, öğrencilere bel bağlayan taşra esnafı aç kalır.
Kardeş kargasına son verme iddiası, kardeş kavgası çıkaranların son maskesidir. Süleyman Demirel'de, seksenlerde ve doksanlarda, 28 şubat sürecine kadar bununla halkı avuttu.28 şubat sürecinde de olası bir kargaşalıkta iktidarını tekrar ettirmek adına türbanlı-laik kavgasına çanak tuttu. Tarihteki tüm darbecilerin önemli bir yalanı da, kardeş kavgasını bitirmektir.