20 Ağustos 2025 Çarşamba

BEYŞEHİR GÖLÜ-ZARARIN NERESİNDEN DÖNELİM ÖYLEYSE ACELE EDELİM

 


Uzun zamandır Akdeniz bölgesine gitmiyordum. Beyşehir gölünde 1998'de bile çekilme vardı. Şimdi ise düpedüz kuruma var. Beyşehir gölü, Aral gölünün sonuna doğru gidiyor. Ne kadar geç kaldık bilmiyorum ama acele etsek iyi olur. Bir an önce Torosları kaplayan mermer ve taş ocaklarını kapatmalıyız. Sütçüler'e açılan taş ocakları, Göller yörsininin, çöller yöresine dönmesinin ilk adımı oldu. Ege ve Akdeniz boyunca yapılan mermer sondajları da bu gölleri besleyen yer altı sularına zarar veriyor. Ben bu sözde mermer sondajlarına çöp gömüldüğünden de şüpheleniyorum.

Sorun sadece göller ve çöller değil, inadına ormansızlaştırma, siyanürleştirme gayretleri var.  Bütün kamu kuruluşlarında yağma ve hırsızlık var. Sadece maddi varlığımızı değil, manevi varlığımızı, tarihimizi de yağmalıyorlar. Bir an önce bu zarardan dönmemiz lazım.

Ülkemizde yıkılan sadece devlet değil, din de kaybediyor. Bu iktidar sonsuza kadar sürmeyecek, eninse sonunda yıkılacak. Yıkıldığında ne diyeceksiniz?Bazıların, demokrasiyi araç olarak gördüğünü bağıra bağıra ilan edenlere, hayır onlar demokrattır, yetmez ama evet mi dedik diyeceksiniz; bazılarınız çalıyor ama çalışıyordu diyeceksiniz; bazılarınız burnu pudra şekerinde de olsa, alnı secdede olan iktidarımız vardı diyeceksiniz; bazıarınız milletin .. koduk diyeceksiniz; bazılarınız eften püften sebeplerle muhalefete muhalefet yaptık diyeceksiniz; ülke süratle yıkılırken, ana muhalefet liderinde kusur, zayıflık aradık diyeceksiniz; aslında bunları da diyemeyeceksiniz. Pek çoğunuz iktidar değiştiğinde foyanız ortaya çıkmasın diye ; bir kısmınız da sanki o yıllarda muhalifmişsiniz gibi yalancı anılar anlatacak; sonuçta Norveçlilerin, Nazi işbirlikçisi Hemric İbsen'i tarihe gömdüğü gibi, tarihe gömüleceksiniz. 

Bizimse acelemiz var. Sovyetler Birliği geride dünya haritasında kocaman bir Aral gölü lekesi bıraktı, biz sadece Türkiye'yi değil, dünyayı da kurtarmalıyız.

19 Ağustos 2025 Salı

FÖCÖ KARİKATÜRÜ MEVLÜT YALÇIN ve TİPİK NURCU ŞAHİN ÖZBUDAK

 


Mevlit Yalçın, benim ilk müdürümdü. Malum darbeci tarikatın en tipik elemanıydı, hatta karikatürüydü.

Önce bu karikatürü konusunu açayım. Kafamızda kavramların imgeleri vardır ama bu imgeler, kavramların yani ideaların kendisi değildir. Mesela bir kişiye armut çiz derseniz, evrensel bir armut çizer ve bu çizim, kaba şekil olarak avokadoya çok benzer. Oysa Ankara armudu, tad ve koku olarak armuda benzer ama şekil olarak armuda benzemez. Bu insanlar ve ait oldukları gruplar için de böyledir. Mesela kafamızda bir Alman imajı vardır, sarışın, bira düşkünü, teknolojiden anlayan. Bir de bu ırk-millet-kültür tiplemelerinin karikatürü vardır. Örneğin popüler dizi Kurtlar Vadisi'nde Samuel Vanunu karakteri, tipik Yahudi'dir, sinsi, kumpas kuran, sır tutan bir tiptir. Aynı dizideki İplikçi Nedim, Yahudi karikatürüdür. Sadece aksanıyla değil, cimriliği, korkaklığı ve her önüne gelene yaltaklanmasıyla, Yahudi tipinden öte, Yahudi karikatürüdür.

Yenişarbademlideki ilk iki müdürümğn biri tipikti, diğeri de karikatür. Tipik Föcöcü diyeceğim ama değildi, yazıcı Nurcu'ydu. Nurcular, daha o yıllarda bile bir sürü gruba ayrılmıştı ve o zaman bile en büyükkeri FÖCÖ'tdü. Nurculuk da köken olarak Nakşibendi'ydi, çünkü Said-i Nursi, Nakşi olarak yetişmişti. Sonra ilahi ilhamla ve Kur'anla pek çok yerde çelişen risalelerini (kitapçık) yazmış ve yazdırmıştır (katibi Enver'e). Bir sürü gruba ayrılan Nurcular, bu kitabın yazılması ve okuması ile ilgili olarak da ikiye bölünmüştü.  FÖCÖ'nünde içinde olduğu grup, okuyucuydu, bunlar risale denen ikinci Kuranlarını durmadan okuyorlardı. Bazı gruplar ölülerin arkasından bile kuran değil, risale okuyordu; ara ara risale okuma geceleri yapıyordu. Yazıcılarsa bu risaleleri elleriyle yazıyorlardı. Şahin Özbudak'da üç ablasının çeyizi için üç kopya risaleyi elleriyle yazmıştı. Şahin hoca, Föcöcüleri sevmiyordu. Zaman gazetesine abone olmuş, bir hafta sonra da iptal etmişti. Föcyü zerre kadar sevmiyordu ama colormatic camlı gözlüğü, badem bıyıkları, süveter denilen, kilim desenli kolsuz kazağı , ses tonu ve konuşma tarzıya, Föcülerden daha föcöcü gibi görünüyordu.

Tabi bütün bunlar olduğunda 1998 Eylül-2001 Eylül arasındaki dönemdi. FÖCÖ gene çok güçlüydü ama dokunan yanar konumuna gelmemişti henüz. DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı ve 1950'den beri Türkiye'yi fiilen yöneten merkez sağ, son nefesini vermek üzereydi. 2002'de Devlet Bahçeli, birdenbire koalisyona son verip, şu anki parti iktidarını başlatınca, föcö çok kuvvetlendi. Yıllar sonra sosyal medyadan,  internetten, tanıdklardan, Föcö'den nefret eden pek çok kişimnin, örgüte katıldığını öğrendim. Bazıları 15 temmuz'dan sonra KHK'lı bile oldu. Buaraları uzun uzun anlatıyorum çünkü arama motorları ve yapay zekayla bile kolay kolay öğrenemeyeceğiniz ayrıntılar. Bunlar olmadan hikaye eksik kalıyor.

29 Eylül 1998'de, Isparta'nın Yenişarbademli ilçesinin lisesine felsefe öğretmeni olarak atandığımda Mevlüt Yalçın müdürdü. Ailemde hiç devlet memuru yoktu ve usul-erkan, hiç bilmiyordum. Kimliğimle Isparta'ya gittim. O yıl yedi yüz felsefe öğretmeni atanmıştı. O yıl mezun olanlardan aldığım bilgiyle, Isparta il milli eğitim müdürlüğüne gittim. Orara Yenişarbademli lisesi adını öğrendiğimde ilk tepkim>:

-Orası neresi ya? demek olmuştu. İl milli eğitimde çalışa Bademlili bir memur, beni daha önce sadece bir kaç kere Eğirdir'e (göle) gitmek için uğradığım ilçe otogarına götürdü. İlçenin tek toplu taşıma aracı, ilçe merkezi ile il merkezi arasında gelip-giden bu dolmuştu. O dolmuşla Bademli'ye geldiğimde akşam beş gibiydi ve resmi kurumlar kapanmış yada kacpanmak üzereydi. Tek katlı, gecekonduya benzeyen binada, Mevlüt Yalçın ve memuru Selahattin beyi buldum. Bir kaç kağıda imza attırdıysa da, pek çok iş yarına kaldı. Sonra evinde gitmiştik. Klasik Föcöcülerin aksine soğuk, birilerini kazanma gayreti olmayan birisiydi. Evi, üç katlı lojmanın en üst katındaydı. Çay içitiğimizi, konuşkan olmadığını, evin günümüz iktidar zenginlerinin evine benzediğini, duvarda, sürgündeki hoca efendisinin iki çelenk arasındaki fotoğrafını anımsıyorum. Onunla konuştuklarım arasında da, konu bir şekilde dine gelmişti galiba, namaz-oruç derken, şu sözleri aklımda kalmıştı:

-İbadet yeterli değil, hizmet etmeli, hizmer, Gazete (Zaman gazetesi) satıyoruz biz burda.

Sonra prefabriklerden kurulu öğretmenevine gittik, orada diğer öğretmenler ve devlet memurlarıyla tanıştım. Beni gece misafir etmek istemedi, Ülkübey Özsoy isimli edebiyat öğretmeni arkadaşın evinde kaldım. Ertesi gün köyümsü ilçede, okul-ilçe milli eğitim- mal müdürlüğü- banka arasında gelip, gittiğimi hatırlıyorum. İlçedeki ikinci gecemi öğretmenevinde geçirmiş, sabah sekiz gibi de köy dolmuşuyla ilk merkezi üzerinden Ankara'ya dönmüştüm. Haftanın hangi günüydü hatırlamıyorum ama pazartesi, eşyaları alıp, geleceğimi söyleyip gitmiştim. İlk ev ortağım olacak olan beden eğitimi öğretmeni Kemal Melih İzci'ye, buzdolabı müjdesini vermiştim. Hatam şuydu ki izin dilekçesi vermemiş, resmi izin almamıştım. Geldikten sonra bu çok konuşuldu.

Biz önce Mevlüt Yalçın'a odaklanalım. Kendisi o kadar problemdi ki öğretmenlerin büyünleme parasını vermiyordu. O zamanlar lise öğrencileri, yıl sonunda, kaldıkları derslerden sınav olurlar ve bu sınavlara bütünleme sınavları denilirdi. Bu sınavlarda da öğretmenlere ek ders ücreti verilirdi. O yıllada bir öğretmen, tek görevi alsanız bile, o eğitim yılının en çok iş günü olan ayı (çoğunlukla Mart) süresince alabileceğiniz ful ek ders kadar, ek ders ücreti alıyordunuz, yani öyle imiş. Benim atandığım 1998 yılında, önce ek ders ücretleri arttırıldı (sonra 2005'de gene arttırıldı), sonra sınav başı ücret (her göreve 3 ek ders saati) olarak değiştirildi.2011 yılında da bütünleme sınavları tamamen kalktı. Bu sınavlarda o zamanlar idareciler (müdür ve müdür yardımcıları) bu parayı, sınavda görev alsalar da alamıyorlardı. Sonra girdikleri sınav kadar da olsa alma hakkı kazandılar. Mevlüt Yalçın'da, idareciler almıyor diye, bu parayı öğretmenlere vermiyor, daha doğrusu verilmesine engel oluyor, bunun için de bu ek derslerin bodrosunu yapmıyordu. O yıllarda bu ek dersler, öğretmen maaşını  yüzde beşi-onu kadardı ama bodroyu yapmamakta inat ediyordu. Gene o yıllarda henüz edevlet-eokul falan yoktu. 

Bu tür mobbing hareketleri, Yenişarbademli'de yaygındı ve oraya atanan herkes,  oradan ayrılmanın yoluna bakardı. Ben ve ikinci ev arkadaşım Ahmet Salih Kutlu'nun ilk atama yollukları, kasten duyuna bırakıldı ve biz yolluğumuzu 1999 Mart ayı gibi aldık. 29 Eylül ve öncesinde başlayanların, kırtasiye yardımı dene  sene başı destek ücretini ( o zamanlar bayağı bir paraydı, o parayla iki ton, torbalanmış ve yerli  kömür aldığımı hatırlıyorum) alma hakkım vardı ve bana verilmeyeceğini söylediler. Ben de, üniversitede derslerimize de girmiş olan, sonradan sosyoloji bölümüne öğretim görevlisi olan, ilçe milli eğitim, şube müdürü Bilal Duman'ı aradım. (Beni Bademli'den kurtarması için yanına çok gitmiştim, en büyük pişmanlıklarımdandır.) Benle biraz konuştu ve Sinan, ben Bademli'ye bir telefon edeyim dedi ve bir hafta sonra beni mal müdürlüğünden aradılar ve çekimi takdim ettiler. İlçe zaten mahrumiyet bölgesi, mesela berber yoktu ve ben ilçe dışına bir kaç kere sırf traş olmak için çıktım. Henüz üç harfli marketler yoktu ( ilk defa 2001 yada 2002'de Yalvaç'da BİM'den alış-veriş yapmıştım.), alış veriş için Halil Altınışık'ın bakkalından başka bir yer yoktu. Bu şartlara rağmen böyle şeylere maruz kaldığımız gibi bir de herkesin illa her partiden tanıdığı olduğu yerde, bol bol sürgün tehdidi alıyorduk (en azından ben alıyordum) Suyunu Şırnak da içen (içersin), Kars'a gidersin falan. Isparta ilinde ise buradan kötü olarak lise olan yer, Sütçüler ilçesinin Kesme kasabasıydı. O sene seçilen belediye başkanı, seçimi kaybedince, oraya atanmış, iki sene sonra da geçici görevle Isparta merkeze gelmiş ve oradn emekli olmuştu.

Bütün bu şartlara Mevlüt Yalçın'ın abartılı ve saçma icraatleri ekleniyordu. Mesela okul gündüzlüydü ve öğlen bir buçuk saat kapanıyordu.Nöbetçi öğretmenleri bu süre içinde okulda kalmasına karar verdi Mevlüt müdür. Üstelik nöbetler sıraylaydı, yani haftanın belli bir günü değildi ve bazı günler, bazı öğretmenlerin, karşımızdaki ilköğretim (ortaokul ve lise, 28 şubat uygulaması) okulunda da dersleri vardı.Ben ve Kemal Melih, biz iki stajyeri, illa pazartesi ve cuma günü İstiklal marşına, dersi olmasa da çağırdı. Kemal Melih'le işi kan davasına vardırmıştı. Benin 12 saatli dersimi, haftanın beş günü ve tam öğle saatlerine güzelce yerleştirmişti. Sık sık toplantı yapıyor, toplantıda da herkesi hor görüp, hakaret ediyordu. Bir toplantıda Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya fakültesinden mezun oluşundan, bu fakültenin Atatürk'ün emri ile kurulmasından, kendisinin hafife alınmaması gerektiğinden bahsetti. Okuldaki diğer öğretmenler, yeni kurulan üniversitelerden mezunduk. Ben, Süleyman Demirel üniversitesi, Ülkübey ve Mustafa Korkmaz, Selçuk üniversitesi, Şahin Özbudak, Samsun 19 Mayıs, Veli Kitiş, Atatürk Üniversitesi, Burhan Gündüz'de, Sivas, Cumhuriyet üniversitesi mezunuydu. Allah korumuş ya ODTÜ-Boğaziçi-Hacettepe mezunu olsaydı, demek o zaman tanrısallığını falan ilan edecekti. Sonraki yıllarda, bu üniversitelerden mezun öğretmen arkadaşlarım oldu. Boğaziçi, ilköğretim matematik mezunu bir arkadaşım, sonradan Süleyman Demirel'e araştırma görevlisi oldu. Son çalıştığım fen lisesinde, Hacettepe'li arkadaşım oldu. En fazla ODTÜ'lü arkadaşım oldu, hemen hemen hepsi de İngilizce öğretmeniydi. Dil Tarih Coğrafya mezunu felsefe zümre arkadaşım da çok oldu, hiç böyle kibire rastlamadım. İşin kötüsü, bir  de öğrencileri bize karşı kışkırttıi öğrencşler derste Kemal Melih'e, biz Mevlüt Yalçın'ı çok seviyoruz diye diklendiler falan.

Atatürk'ün emri ile kurulan Dil Tarih Coğrafya'dan mezun olması ile övünen müdürümüz, onun eseri olan cumhuriyetin 75. yıl dönümünü kutlamaya hevesli olmadı. İki yada üç hafta kala sağlık raporu aldı, hiç kimseye haber vermeden. Okul müdürlüğü Ülkübey hocaya kaldı, üstelik bazı çekmeceler kilitliyken.  Biz hem okulun işleri, hem de cumhuriyetin 75. yılı kutlamaları için uğraşırken, Mevlüt Yalçık elleri arkada okulun etrafında dolaştı durdu. Hatta bir kere okula, önceden sipariş edilen bando takımları geldi. Bu küçücük okulun bando takımı da vardı. Davulları, boruları, kostümleri tek tek çıkardı, öğrencilere dağııtı, gösterisini de yaptı. Otuz ekimde geri geldi ve terör estirmeye devam etti. Fecöcü kaymakam da ona desteğini gizlemiyordu. Benim olmadığım bir saatte okula gelmiş, öğretmenler odasına bir girmiş, dumanı görünce, burası köfteci dükkanı mı deyip gitmiş. O zamanlar henüz sigara yasağı yoktu., hatta sigara odaları da yoktu. Ülkübey ve Veli hoca, termik santral bacası gibi tütüyordu durmadan.

Mevlüt Yalçın'ın konumu, bir tenefüsle ve kaymakamın, ilçe milli eğitim müdürüyle gelmesiyle bozuldu. Nçnetçi öğretmenler dahil, tüm öğretmenler, öğretmenler odasındaydık, okulda öğrenciler ciyak ciyak bağırıyor, Mevlüt Yalçın'da odasında,  memuruyla uyuyordu. Uyandı, kaymakama okulu gezdirdi (o tek katlı gecekondumsu yerin ney,ni gezdirecekse) ve öğretmenleri suçlamaya devam etti. Fakar ipi çekilmişti artık. Sonuçta istifa etti zira görevden alınırsa, bir daha idareci-yönetici olamayacaktı, hakkında soruşturma açılacak, pek çok göreve (mesela yurt dışı görevlendirme) gidemeyecekti. İlköğretim okulunda sosyal bilgiler öğretmeniydi, görevine geri döndü. Onun yerine tahmin edersiniz ki Şahin Özbudak geldi.

Şahin Özbudak'ın müdürlüğü beklenen bir şeydi, Föcöcü kaymakam için başka aday yoktu. Diğer yandan bizim yazıcı-Nurcu'da kendi kulisini yapmıştı. Mevlüt Yalçın'ın asıl öfkesi galiba bunaydı. Bir kere apartman girişinde tartıştıklarını duymuştu. Yalçın, Özbudak'a altı buçuk yıllık düzenimi bozdun diye bağırıyordu.

Şahin Özbudak'ın da tarikat abileri vardı ve imam hatip lisesi bittikten sonra, artk dini konular istemiyorum, iktisat, işletme istiyorum demiş ama tarikat abileri ona zorla 19 Mayıs İlahiyat fakültesini birinci tercih olarak yazdırmış. Onların tarikat da Föcö'ye bayağı benziyormuş. 

Mevlü Yalçın gibi kibirli bir adam, müdürlükten alındıktan sonra artık Yenişarbademli'de kalamazdı. O da il merkezine yakın bir yere gitmeli, il merkezi diye inaat etmemeliydi. Bunun için de müftülükte kuran hocası olan karısını il merkezine gönderdi. Ertesi yıl da önce bir kaç hafta üst üste rapor aldı, sonra Atabey ilçesine tayini çıktı, onun dersleri, lisenin coğrafya öğretmeni olan Mustafa Korkmaz'a verildi. O da, vatandaşlık bilgisi dersi de Sinan hocanın maaş karşılığı, ona verin dedi. Bense zaten Kasım ayında askere gidecekti. ama üç haftalığına vatandaşlık bilgisi derslerine girdim.

Mevlüt Yalçın'la, Şahin Özbudak kavgası daha sonra, Isparta Merkezdeki IYAŞ alış veriş merkezinde (halen var mı bilmiyorum, belki de adı değişmiştir), Mevlüt Yalçın'ın saldırısı ve yaka-paça birbirlerine girmeleri ile devam etmiş ve galiba son kavgaları olmuş.

GAZİ DİYOR Kİ: 'Kadınlarımız da yüzlerini cihana göstersinler ve gözleriyle cihanı dikkatle görsünler'



Kadınlarımız da yüzlerini cihana göstersinler ve gözleriyle cihanı dikkatle görsünler.

Arkadaşlar içtimai hayatın mebdesi, ukdesi aile hayatıdır. Aileyi izaha hacet yoktur ki kadın ve erkeğin heyeti umumisidir. Kadınlarımız hakında da erkekler hakkında da söylediğim kadar açık izahatta bulunacağım. Bu mevcudiyet-i ulviyeyi müsade buyrulursa bir iki kelime ile söyleyeyeceğim. Seyahatim esnasında köylerde değil bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini gözlerini kapamakta olduklarını gördüm. Bu belki çok afif (namuslu) çok dikkatli olduğumuzun icabıdır. Fakat muhterem arkadaşlar nisvanımız da bizim gibimüdrik ve mütefekkir insanlardır. Onlara icabat-ı ahireyi telkin etmek ve milli ahlakımızı anlatmak ve onların dimağını nur ile nüzhetle techiz ettikten sonra fazla hodbinliğe lüzüm kalmaz. Onlar da yüzlerini cihana göstersinler ve cihanı dikkatle görsünler. Bunda korkulacak bir şey yoktur. Arkadaşlar kormayınız, bu gisiş zaruridir. Bu zaruret bizi yüksek ve mühim bir neticeye isal ediyor. İsterseniz bildireyim ki bu kadar yüksek ve mühim neticeye vusul için lazım gelirse bazı kurbanlar da verelim, bunun pek bir ziyanı yoktur. Mühim olarak şunu ihtar edelim ki bu halin muhafazasında taannüz (direnme) ve taassup, hepimizi her an kurbanlık koyun olmaktan kurtarmaz.

Mukavemet beyhudedir; Hanım ve bey arkadaşlarım! Size malumunuz olan bu hakikati kısa bir cümle ile tekrar arz edeceğim. Beni mazur görünüz. Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet beyhudedir. O, gafil itaatsızlar hakkında çok bi-amandır.Dağları delen, semada pervaz eden (uçan) gözle görünmeyen yıldızlara kadar her şeyi gören, tenvir eden, tetkik eden medeniyetin muvacehet-i kudret ve ulviyetinden korkan, ibtidai hurafelerle yürümeye çalışan milletler mahfolmaya  veya hiç olmazsa esir ve zincirli olmaya mahkumdur. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halkı mütekamil bir halkı olarak ilelebet yaşamaya karar vermiş , esaret zincirini parçalamıştır.

Gayet ve sürekli alkışlar

29 Ağustos 1929 İkdam gazetesi..

(Toplumsal Tarih dergisi Ağustos 2025 sayısı. 380. sayı)


17 Ağustos 2025 Pazar

NİHAT ZİYALAN -KOCASINA GÖZ OLAN KADIN



 Osman Kavala yedi yıldır

ağaç görmeden tek kişilik koğuşunda
karısı
onun yerine de
ağaç seyrediyor

on beş günde bir
belleğine istiflediği ağaç cümbüşünü
yaprak yaprak çalıyor
konuşmaya fırsat kalmıyor
dallara konan kuşlardan
ötüşlerinden

yapraklar on beşte bire yetecek güneş taşıyor
görenler şaşıyor Kavala’nın tenine
yüzünde Boğaz turundan dönmüş bir gülüş
dipçiğin kıskandığı bir yürüyüş

Paris doğumlu Fransızcasıyla değil
Türkçe
karısının kulağına üflüyor
yanık et kokan on beşlik güncesini

ezberinde tekrarlayarak karısı
eve varıp temize çekiyor
gidip gömüyor
kocası için seyrettiği ağaçların altına

adam el konulan özgürlüğünü
kadın kocasını bekliyor
nasıl bir beklemek
sorsan
anlatamazlar

KURAN'daki Problemler

 


KURAN'daki Problemler

1. Köleliği yasaklamıyor. (Bakara: 177-221), (Nisa: 24-25-36-92), (Maide: 89), (Tevbe: 60), (Nahl: 71-75), (Muminun: 5-6), (Nur: 33-58), (Ahzab: 26-50-52-55), (Mucadele: 3), (Mearic: 29-30), (İnsan: 8 ), (Beled: 12-13), (Rum: 28)
2. Kadını dövmeyi emrediyor. (Nisa: 34)
3. Dünyayı düz olarak tasvir ediyor. (Hicr: 15), (Ra’d: 3), (Kaf: 7), (Gâşiye: 20), (Şems: 6), (Naziat: 30), (İnşikak: 3), (Bakara: 22), (Nede: 6-7), (Zariyat: 48)
4. Ayetlerde konuşanın kim olduğu belli değil. 3 ayrı özne var; Ben (Muhammed), O (Allah), Biz. (Hud: 2), (Zariyat: 51), (En’am: 114), (Hicr: 9), (Tekvir: 19-20), (Ahzab: 56) ???
5. Spermin testiste oluştuğunu bilmiyor. (Tarık: 7)
6. Her canlıyı çift yarattık diyor, bakterilerden haberi yok. (Zariyat: 49)
7. Güneşin çamura battığını iddia ediyor. (Kehf: 86)
8. Yıldızlar şeytanın atış tanesi diyor. (Mulk: 5)
9. Kutuplar yok. En kuzey ve en güneyde oruç nasıl tutulabilir, bir malumat yok. (Bakara: 187)
10. Milyonlarca yıl hüküm sürmüş dinozorlar yok ama deveden bahsediyor! (Gaşiye: 17)
11. İnsansı canlılar olan Neanderthal yok ama olmayan melekler, şeytanlar ve cinler var. (Bakara: 102), (En’am: 8-9), (A’raf: 20)
12. Beyin kelimesi yok. Beyin yerine düşünme organı olarak kalp anlatılıyor. (Muhammed: 24), (A’raf: 179), (Hacc 46), (Ali İmran: 119)
13. Mirasta adaletsiz. (Nisa:11-12)
14. Şahitlikte kadın ve erkeği bir tutmuyor. (Bakara: 228-282)
15. Sadece Arap kavmi için yazılmıştır. (Fussilet: 44), (Yusuf: 2), (Şuara: 198-199), (Enam: 92)
16. Peygamberin seks sırası anlatılıyor. (Ahzab: 51)
17. Birçok ayet birbirini yalanlıyor. İlk müslümanın Muhammed, Musa ve İbrahim olduğuna dair ayrı ayrı ayetler var. Hangisi belli değil. (A’raf: 143), (En’am: 163), (Ali İmran: 67)
18. El, ayak kesme, sopayla dövme gibi akıl almaz ceza yöntemleri öneriyor. (Maide: 33-38)
19. Kelle kesmeyi emrediyor. (Muhammed: 4)
20. Nerede bulursanız öldürün diyor. (Bakara: 191)
21. Sadece Muhammed'e özel kadınlar listesi var. Müminlere 4 kadın, Muhammed'e sınır yok. (Ahzab: 50)
22. Kadının cariye olmasına onay veriyor. (Mearic: 30), (Nisa: 24-25), (Muminun: 6), (Nur: 33)
23. Ayetlerin bazılarında anlatım bozuklukları var. Haram davranışları sayarken "anne babaya iyilik edin" gibi pozitif cümleler var. ???
24. Anlayasınız diye Arapça indirdik deniliyor. Arapça evrensel değil. (Yusuf: 2)
25. "Mekke ve civarı için indirdik" diyen ayet de var evrensel diyen de... Kuran evrensel değil KAVİMSELDİR. (En’am: 92)
26. Peygamberin öz amcası Ebu Leheb'e beddua ve hakaretler var ve bu namaz suresi... (Tebbet: 1-5)
27. Peygamberin evinden misafir kovma ayeti var. (Ahzab: 53)
28. Peygamber evlatlığı Zeyd'in karısını koynuna alabilsin diye ayet var. (Ahzab: 37)
29. Evlenme yaşı için sınır yok. ???
30. Sınırsız cariye helal. (Muminun: 6), (Nur: 32-33), (Ahzab: 50-52-55), (Mearic: 30)
31. Ayetleri sorgulamayın diye ayet var. (Maide: 101)
32. Dünyada haram ettiği zina ve içkiyi ahirette ödül olarak anlatıyor. (Bakara: 219), (Maide: 90-91), (Yunus: 4), (Nahl: 67), (Bakara: 25), (Ali İmran: 15), (Duhan: 54), (Tur: 20), (Rahman: 72), (Vakıa: 23), (Nebe: 33-34)
33. Eşcinselleri lanetliyor. (Nisa: 15-16), (Araf: 80-81), (Hicr: 71), (Şuara: 165), (Neml: 55)
34. Gayrimüslimlerin cennete girebileceği de söylenirken, başka ayette tam zıttı söyleniyor. (Bakara: 62), (Maide: 69), (Nur: 39), Hu: 15-16), (Tevbe: 17)
35. Namazın nasıl kılınacağı anlatılmıyor. ???
36. Tarihi bir olay anlatırken Meryem'leri karıştırıyor. Kur’an’da “Ey Harun’un kız kardeşi” diye hitap etmişlerdir. Halbuki bu iki Meryem birbirinden tamamen bağımsızdır. İsa’nın annesi olan Meryem’in Harun isminde bir kardeşi olmadığı gibi, bu iki Meryem’den ilki, diğerinden yaklaşık 1700 yıl önce yaşamıştır. (Meryem: 28)
37. Lat, Menat ve Uzza isimli putları övüyor. (Necm: 19-20)
38. Savaşa teşvik eden ayetler var. (Bakara: 190-193-216-244), (Ali İmran: 166), (Nisa: 71-72-76-84), (Enfal: 17-39-65), (Tevbe: 14-15-46-111-123), (Hac: 39), (Ahzab: 18-19), (Muhammed: 20), (Fetih: 11-16)
39. Bir savaşta kaç müslümanın kaç kafire denk geldiğini anlatan ayeti hemen bir sonraki ayet yalanlıyor. (Enfal: 65-66)
40. Kadına savaşta "ganimet" diyor. (Nisa: 4)
41. "Cahiliye dönemindeki gibi açılıp saçılmayın" diye kadının özgürlüğünü kısıtlıyor. (Ahzab: 33)
42. Ayın yarıldığını iddia ediyor. (Kamer: 1)
43. Galaksiler yok. ???
44. Evrenin nasıl oluştuğu tamamen yanlış anlatılıyor. ???
45. Dünyanın oluşumu bilime taban tabana zıt…
46. Güneş dünyanın etrafında döner diyor. (Enbiya/33)
47. Allah pek çok ayette beddua ediyor, hatta bazılarında kendi kendine "Allah onları kahretsin" diyor. (Munafikun: 4), (Tevbe: 30)
48. Kuran'da kadınlara hitap hiç yok. ???
49. Bazı hayvanları hâkir görüyor ve kafirler için "aşağılık maymunlar" gibi çocukça hakaretler kullanıyor. (Bakara: 65), (Maide: 60)
50. Muhammed tanrılaştırılıyor. (Ahzab: 56)
51. Bir ayette ganimetlerin tamamı peygamberin diyor, cihatçılar savaşı reddedince "ganimetlerin 5'te 1'i peygamberin" ayeti geliyor. (Enfal: 1-41)
52. Peygamberin küçük karısı Ayşe'nin zina yapıp yapmadığına dair ayetler var. Entrikalar ve dedikodular da unutulmamış. (Nur: 11-12-13-14-15)
53. Evrim hiç yok. ???
54. İçki konusunda önce olumlu sonra olumsuz ayet geliyor. (Nahl: 67), (Bakara: 219), (Maide: 90-91)
55. Yahudi ve hristiyanları dost edinmemeyi emrediyor. (Maide: 51)
56. Kadınlara "TARLA" diyor. (Bakara: 223)
57. Peygamberler arasında fark olmadığını söyleyen ayet ve Muhammed'in en değerli peygamber olduğunu söyleyen başka bir ayet var.
58. İyilik ve kötülüğün Allah'tan geldiğini söylüyor, sonra iyilik Allah'tan kötülük senden diyor.
59. Uzaya çıkmayı imkansız görüyor. (Rahman: 33)
60. Ay'ı nur kaynağı olarak nitelendiriyor, güneşin ışığını yansıttığını bilmiyor. (Yunus: 5), (Nuh: 16)
61. Büyük patlama ile ilgili hiçbir bilgi geçmiyor. ???
62. Köleyle hür bir tutulur mu, diye insanları ayrıştırıyor. (Nahl: 75)
63. Konuşan karınca, ejderha, vs masalsı anlatımları var. (Neml: 18), (Araf: 107)
64. İblis için bir ayette melek, diğerinde cin diyor. (Kehf: 50), (Bakara: 34)
65. Mahşerde Allah şefaat etmez diyen ayet de var, eder diyen de. (Bakara: 48), (Zuhruf: 86), (Necm: 26), (Zümer: 43)
66. Hayvan, bitki, coğrafi şekil ve besinler Ortadoğu’ya özgü. ???
67. Bir ayette vasiyet şart, diğerinde değil. (Bakara: 180),
68. Allah, Muhammed'e salat ediyor. (Ahzab: 56)
69. Kıble önce Kudüs'ken Yahudiler itiraz ettikten sonra Kabe oluyor. (Bakara: 144)
70. Cehennemde Ebu Cehil'e düello teklif ediliyor. (Alak: 13-19)
71. Rahman suresinin 31 ayeti plak takılmış gibi aynı cümleyi yazıyor. (Özellikle bakınız..)
72. Her şeyi bilen Allah kıyamet saatini meleklerden öğreniyor.
73. Cennette kadınlar için vadedilen hiçbir şey yok. ???
74. Hayvanları yük taşıma, öldürüp yeme ve ulaşım aracı olarak görüyor, evrimden alakasız.
75. Bazı ayetler daha Muhammed zamanında hükmünü yitiriyor ama hala duruyor.
76. Peygambere soru sormak için sadaka vermek emrediliyor. (Mücadele: 12)
77. Cennetin genişliği ayetlerde farklı anlatılıyor. (Hadid: 21), (Ali İmran: 133)
78. Dünya kainattan daha önce yaratıldı diyor. (Fussilet: 9-12)
79. Rüzgar olmasa gemiler durur diyor. (Şura: 33)
80. Boşanma konusunda kadını 3 kez boşayıp başkasıyla evlendirip boşarsan tekrar sana helaldir gibi garip bir mantığa sahip. (Bakara: 230)
81. Göklerle yer bitişikken onları ayırdığını iddia ediyor. (Enbiya: 30)
82. Diğer kitaplar gibi varlığına kanıt olmayan Nuh'un gemisi efsanesini anlatıyor. (Muminun: 27), (Hud: 37-38-42-44), (Araf: 64), (Yunus: 73), (Şuara: 119), (Ankebut: 15-65)
83. Mekke'de ayetler barışçılken Medine'de Muhammed güçlenince vahşi ayetler geliyor. (Kafirun: 6), (Tevbe: 29)
84. Muhammed'in "sapık" olmadığını savunan ayet var. (Araf: 61)
85. Gece ve gündüz bilimsellikten çok uzak anlatılıyor.
86. Mikail'in meteorolojiden sorumlu olduğu söyleniyor ama trilyonlarca gezegen var.
87. Tatlı suda mercan ve inci yetişebileceği anlatılıyor. (Rahman: 19-22)
88. Tevrat'tan alıntılar yapılırken hata yapılmış, Zebur kitap zannediliyor. (Kuran/Maide: 45 - Tevrat/Mısırdan çıkış: 21:23.25), (Kuran/Enbiya: 105 – Tevrat/Mezmurlar: 37:29), (Kuran/Araf: 40 – İncil/ Matta 19:24–Markos 10:25–Luka 18:25), (Kuran/Ali İmran: 93 – Tevrat/Yaratılış Bölümü 32:22.31), (Kuran/Hicr: 9 – Tevrat/Yeşaya: 40/8 – İncil/Matta: 5-18)
89. Cennet sadece erkeklere özgü bir harem gibi anlatılıyor.
90. Allah'ın bazı insanlara hidayet vermediği ve onları yakacağı söyleniyor.
91. Göğün yere düşmemesi için tutulduğu yazıyor. (Hacc: 65)
92. Nisa 11-12 ayetlerinde matematik hesap hatası yapılıyor.
93. Güneşin sıradan bir yıldız olduğu bilinmiyor.
94. Bilimselliğe ters olarak her şey insan için yaratıldı mantığı var.
95. Cinlerden bahsediyor, varlıklarına dair hiçbir bilimsel delil yok.
96. Allah bazı ayetlerde pazarlık yapıyor.
97. Hırsızlık haram ama savaşta ele geçirilenlerin yağmalanması helal. (Maide: 38), (Nisa: 24)
98. Nisa 23 ensesti yasaklıyor, Ahzab 50 sadece peygambere izin veriyor.
99. Kuran'da "AŞK" kelimesi hiç geçmiyor.
Kaynak: KURAN
PS : Karikateist-ten alıntı