7 Eylül 2017 Perşembe

DOKSANLI YILLAR 3 ÜLKÜCÜLER VE MHP
O yıllar Ülkücülerin en güçlü olduğu, ya da güçlü göründüğü zamanlardı. Alparslan Türkeş yaşarken, MHP hiç %10 barajını aşamadı.  1995 seçimlerinde barajı aşmaya heves etti. Dişçisi, doktoru ve dünürü başta olmak üzere parti teşkilatlarının sevmediği kişileri, milletvekilliklerinde 1. listeye aldı, taban tepki verdi ve parti %7 ile baraj altında kaldı. O zamanlar MHP’nin oy oranları düşük, meydanları, ocakları kalabalıktı. Her MHP mitingi dolar, taşar ama seçimler genelde hüsran olurdu. Gene de yükseldiği görülebiliyordu. Bafra, Tarsus gibi büyük ilçelerin belediye başkanlıklarını alarak bir anda kamuoyuna şok geçirtiyordu. Hemen her okulda Ülkücü teşkilat vardı ve çoğunda da okula teşkilat hâkimdi. Üniversitelerde, her tülü okulda teşkilat bir yana, reisten geçilmezdi. İç İşleri bakanlığı ile Sağlık bakanlığı çok açık olarak ülkücülerin ve MHP’nin elindeydi. O yıllarda yeni kurulan Özel Harekat Timlerine alım sonuçlarının önce Ülkü Ocaklarına gittiği söyleniyordu. DYP’nin kadın başkanı ve başbakanı Tansu Çiller’in bil Türkeş’e, Başbuğum dediği iddia edilirdi. Ülkücülerin, DYP, ANAP ve Fenerbahçe kongrelerine müdahale ettikleri iddia edildi.
1994 seçimlerinde MHP’lilerin Başbuğ diye hitap ettikleri Alparslan Türkeş, miting kalabalıklarının, Ülkü ocaklarının gücünü ve anket sonuçlarının verileri ile tek başına seçime gitmeye (daha önce Refah Partisi ile ittifak yapmışlardı) heves etti. Amacı barajı aşmaktı.  Anket sonuçlarına kanıp, dişçisini, dünürünü, doktorunu, böylesi birkaç tanıdığını ve teşkilatların sevmediği bir sürü kişiyi (aralarında o zamanlar öğrencisi olduğum Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi dekanı Bayram Kodaman’da vardı) aday gösterdi. Teşkilatların itirazlarına da Başbuğluğuna güvenip, kulaklarını tıkadı. Sonuç %7 ile baraj altı. Gerçi bu bile MHP’nin, Türkeş’le aldığı en yüksek oydu. 1997 Nisanında öldüğünde, Ankara’da birkaç kanalın canlı yayınladığı, pek çok ünlünün de dâhil olduğu mahşeri bir cenaze yapıldı. Sonrasında kongre yapıldı, en güçlü aday oğlu Tuğrul Türkeş’ti. Hatta Baştuğ diye zorlama bir unvan da edinmişti.  İlk turda yarıya yakın oy aldı. Lakin geri kalan 5 adaydan 4’ü Devlet Bahçeli lehinde adaylıktan çekilince, Tuğrulcular çıldırdı. Ülkü Ocakları başkanı Azmi Karamahmutoğlu kürsüyü devirip, ‘Yaşasın Hainler Karşı İllegalite diye bağırdı. Ardından kavga çıktı ve sandalyeler havada uçuştu. Ardından partiye kayyum atandı, 2. Bir kongre yapıldı ve Devlet Bahçeli, partinin genel başkanı oldu.
90’ların diğer bir Ülkücülük olayı da Erciyes Zafer Kurultayıdır.  O zamanlar İç Anadolu, Karadeniz ve İç Batı Ege’de çok güçlü olan MHP, Kayseri’de de çok güçlüyü. Bölgede kalabalık olan Çerkezlerin çoğu Ülkücüydü. Doksanlı yılların sonuna doğru, özellikle MHP’nin koalisyon ortağı olduğu 1999-2002 arası abartısız bir buçuk milyondan fazla izleyicisi vardı kurultayın. Kurultay aslında Nazilerin, Nümberg kurultaylarının taklidiydi. Tıpkı Ülkü ocaklarının NAZİ S.A’larının (İktidara geldiklerinde SS olmuştur), başbuğu unvanının führer ve duçe ünvanlarının taklidi olması gibi.  Kurultay denen festival, bazı yıllar üç haftadan fazla sürer, sonrasında birkaç ay boyunca Kayserililer bol klorlu su içerdi. Kurultay için tuvaletler konuyorduysa bile, kanalizasyon sistemi yoktu. Koli basili bakterileri tüm Erciyes’e yayılırdı.
Alparslan Türkeş’in ölümünden sonra Devlet Bahçeli, Ülkü ocaklarının sayısını azalttı ve pek çoğunu kapattı. Mevcutlarını da sokaklardan çekti. Partiyi de Türkçü geleneğini bozmadan,  partinin aşırı uçlarını törpüledi. Sonuçta %17.98 , yuvarlama ile 18’i aşarak,  %10 barajını aşmakla kalmadı,  genelde 2. , sağ cenahta da 1. ,parti oldu. 99  seçimleri demişken. Hatırladığım bir şeyi size aktarmak isterim.
O seçimlerde, milletvekili seçimleriyle, belediye seçimleri birlikte yapılmıştı. Seçimlerde büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinde Fazilet (Refah’ın devamı), DSP ve MHP güçlüyken, merkez sağ denen DYP-ANAP, buralardan silinmişti. Ancak belde belediyelerinin çoğu halen DYP-ANAP kazanmıştı. İlçelerde bu iki parti, mevcut durumlardan daha iyi durumdaydı. O zamanlar yeni atanmıştım. Başka bir öğretmen arkadaşa, sebebinin aday olan kişiyle ilgili olup, olmadığını sorduğumda da, olayın aslında belediyeye para girmesi ile ilgili olduğunu söyledi. Ha, bir de o zamanlar belde belediyesi çoktu. Nüfus 2 bini geçince belediye kuruluyordu. 5 yılda bir yapılan nüfus sayımlarında da beldelerden şehre göçenler 1 günlüğüne misafir oluyor, beldenin yerlisi sayım görevlileri de kafalarına göre defterleri dolduruyorlardı. Belediyenin kapanması için en az  2 sayımda 2 binin altına düşmesi gerekiyordu.  Önce 2000 yılı sayımında küçük yerlerin hileleri fark edildi. Ardından AKP iktidarı döneminde beyana dayalı nüfus sayımı geldi ve belde kurma nüfus sınırı 5 bin oldu. Önce 2005 ve 2010 nüsü sayımlarının ardından ardı ardına nüfusu düşen pek çok belde kapatıldı,   arkasından da epey bir kısmı büyük şehir yasasıyla yok edildi. Asıl konumuz şu ki, Dünya’nın çoğunda (Neredeyse Çin hariç hiçbir yerinde) devrimler ve değişimler köyden başlamamıştır, hep şehirden başlamıştır.

MHP, sağın yükselen yıldızı ve geleceğin iktidar partisi olabilirdi ama 1999 seçimleri kazananlarına değil, kaybedenlerine yaramıştır. Zaten 90’lar boyunca beli bükülen ekonomi, 2001 ocağındaki Anayasa kitapçığı krizi ile ağır bir darbe daha yedi. Sıkı para politikaları halkı daha da yoksullaştırdı. Devlet Bahçeli de, iyi kötü işleyen koalisyonu 2002’de yıkarak seçime gitti. O seçimlerin yükselen yıldızı Cem Uzan ve Genç partisine verdiği paslar da oy kaybı olarak geri döndü. Sonuçta 2002 seçimlerinde, Genç Parti, DSP, ANAP, DYP ile beraber MHP’de baraj altı kalıp, iktidar olma olasılığını en az elli sene ve belki de sonsuza kadar kaybetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder