6 Eylül 2017 Çarşamba

DOKSANLI YILLAR GÜZELLEMELERİNE İTİRAZ
İnternette çokça dolaşan doksanlı yıllar güzellemelerine itiraz olarak bir seri yazı yazacağım. Önce o döneme damga vuran radyo-tv ve pop müzik konularıyla başlayalım.
1.BÖLÜM RADYO-TV VE POP
Epeydir sosyal medya ortamlarında bir doksanlar güzellemesi var.  Doksanları hiç görmemiş çoluk çocuk bile, bunun muhabbetini yapıyor. Doksanları bizzat göbeğinden yaşamış, 1994-98 arasında üniversitede okumuş biri olarak bahsetmeye karar verdim.
Doksanlar denince ilk akla gelen pop müzik, daha doğrusu hareketli pop müziktir.  Yetmişler ve seksenler, özellikle seksenler büyük ölçüde arabesk-fantezi dönemidir. Bu döneme de hâkim olan radyo, polis radyosudur. Doksanlar ise artık Kral tv’nin devridir. Beraberinde bir sürü özel radyo ve televizyon kanalının açıldığı, iletişim fakültelerinin puanlarının tavan yapıp, ÖSS ve ÖYS sınavlarında bazı bazı ilk yüzde birden öğrenci aldığı dönemdi. Özel bir kanala stajyer giren iki sene geçmeden başka bir kanala yayın yönetmeni oluyordu. 1991’se Star1 kanalının açılması ile yaygınlaşan klip yayımı, 1994’le hız kazandı. Bu patlama 1990’da Aşkın Nur Yengi’nin Sevgiliye albümünü ile başladı. Asıl patlama ise Yonca Evcimik’in 1991 tarihli Abone albümüdür. 1994’de kurulan Kral tv, uzun süre pop müzik piyasasını yönlendirmiştir. Seksenlere Polis radyosunda bir-iki kere çalan bir şarkı, kasetinin satışlarını patlatırken, doksanlarda aynı işi Kral tv görüyordu. Polis radyosuna bir şarkıyı çaldırmak için telefonla arayıp, istek yaptırmak yeterliydi. Zaten radyonun programları çoğunlukla istek saatlerinden oluşuyordu. Kral TV’de ise bu iş biraz paraya, biraz Uzan ailesinin keyfine ve hatta bazı dedikodulara göre Kemal Uzan’ın ve Uzan ailesi erkeklerinin cinsel arzuları rol oynuyordu. Bazı kadın popçuları, kendisi ile ilişkiye girmeyi ret ettikleri için kliplerini yayımlamadıkları gibi, kadını magazin programlarında rezil ediyorlardı.
Doksanlar popu bolca Sezen aksu demekti. Özellikle 95-97 arasında haftada bir, iki, bazen de dört-beş yeni popçu (abartmıyorum) piyasaya çıkardı. Çoğu da Sezen Aksu’dan feyz alır, onun tarafından müzik piyasasına sürülürdü. Uzanların, Aksu’ya Kral tv (ve kendilerine ait 5-6 kanalda) boykotu bile Sezen’in yıldızını söndürmedi. Onun yıldızını yıllar sonra 2010 Referandumunda Yetmez Ama Evet güruhuna katılması, akabinde yüz felci geçirip, birkaç yıl hiç görünmemesi söndürdü. O dönemim ve bu günlerin mega starı şüphesiz Tarkan’dı. Uzan ailesi bile onu boykot etmeye cesaret edemedi. Uzanlar Tarkan’ı televizyondan boykot edemedi, sadece uzun yıllar düzenledikleri Rumelihisarı konserlerinden boykot ettiler. Doksanlı yıllar Uzanlar ve Rumeli Holding demektir birazda.
Boykot edilenler sadece Sezen Aksu ya da Tarkan değildi, özellikle rak müzik, uzun yıllar Kral Tv ve Uzanlar boykotu ile karşılaştı. Mesela Mor ve Ötesi grubu, biraz da muhalif yapısından dolayı, uzun yıllar televizyon kanallarına çıkmadı ve çok fazla tanımadı. Kısa ömürlü Eko TV kanalına çıkıp, bir de kliplerini yayımlayınca patladı.
Pop patlaması boyunca çok aşırı kaset formatında albüm satıldı. C.D’nin ömrü kısa oldu. Çünkü hemen ardından mp3 ve ADSL interneti geldi. Artık kotalı ve belli saatlerde uygun internet yoktu, bol ve ucuz internet vardı ve pek çok kişi kaset almaktansa, bedava indiriyordu. İndiremeyenlerde, 100-150 şarkı barındıran ful albüm mp3 CD’leri alıyordu. 1997-98 gibi bir anda türkü tarzı pop patladı. Meğer sebebi, orijinal bestelerde yüksek telif maliyeti, düşen kaset satışları ve anonim türkülerin bedava olmasıymış. Kaset satışlarının düşmesi ile beraber pop fırtınası azaldı ise de şöyle 2008 civarına kadar sürdü.
Doksanların ışıltılı başka bir yüzü de yeni açılan özel televizyon ve kanallarıdır. 1990’da Star 1 ile başlayan furya, arka arkaya pek çok kanalın açılması ile sürdü.  Bu dönemde açılan radyo ve televizyonlar, yasaya, hatta anayasaya göre kanunsuzdu. Anayasaya göre radyo ve televizyon kanalı açmak yetkisi sadece devletteydi ama cumhurbaşkanının oğlu, ilk özel radyo televizyon şirketinin sahibiydi.  Star1 uzun bir süre tek televizyon kanalı olarak kaldı. Sonra Uzan ailesi, kardeş kanallar kurdu. Derken diğer pek çok şirket, özel televizyon kanalını kurdu. Ardından özel radyolar geldi.
Radyolara burada özel bir yer ayırmalıyım. Radyo doksanlı yıllar boyunca ikinci altın çağını yaşadı. Sadece Kral fm gibi büyük kanallar değil, bir sürü küçük ve yerel radyo kanalı da bu furyaya katıldı. Sermayesi düşüktü, basit bir telsiz vericisiyle kısa dalga, yani fm yayın yapmak yeterliydi. Genelde Kral tv başta olmak üzere, pop şarkıları çalınırdı. Bazıları da arabesk yayınlayıp, aradan sıyrılırdı. Arabeskin de halen önemli bir dinleyici kitlesi vardı. Viceylik denen radyo sunuculuğu, gözde bir meslektti. Benimde viceylik yapan arkadaşlarım oldu. Anlattıklarına göre o zamanlar radyolarda dijitall sistem ya da CD çalar yokmuş ve kasetle yayın yapıyorlarmış. Bir şarkı yayınlanırken, ötekinin kasetteki yerini ayarlıyorlarmış. Masrafı pek olmayan, geliri çok bir işti radyo yayımcılığı. Diceylerden bazıları iyi maaş alırdı, çünkü hangi radyoya giderse, onu dinleyen kitleleri olurdu. Viceylik denen Kral tv gibi video müzik kanallarının sunuculuğu da vardı. İki binli yılların başında bazı kanalların viceysiz yayımların bazı bazı daha çok izlendiğini fark edilince, bu meslek ölmeye başladı. Radyoculuk ise, iki binli yıllardan sonra toptan ölmeye başladı. Parlak olduğu doksanlarda bir de solcu radyolar furyası vardı. Bolca devrim şarkıları, protest müzik yayımlarlardı. O yıllara ait başka bir ayrıntı da her erkeğin sesine âşık olduğu bir kız vicey vardı. Bir de o yıllarda genç erkeklerin sesine aşık oldukları bir kız radyocu olurdu.
Parantezi kapatıp, televizyonlar konusuna geri dönelim. O dönem televizyonlarda bolca seks, çıplaklık ve küfür vardı. Bu yayımlar özellikle gece yarısından sonra. Gerçi pek çok gündüz yayımında da böylesi görüntüler, o yıllar boyunca normaldi. Küfür ve argo da gırlaydı. Şimdiki nesil o dönemin programlarını izlediğinde, bunlar nasıl yayımlanmış falan diyor. O zamanlar daha önce de söylediğim gibi bu kanallar yasal değildi bir de o zamanlar internet yok ve yeni başlamıştı. Gazete bayisinden utana sıkıla porno dergi ya da Tan, Bulvar gibi gazeteler alır, genelde bodrum katta ve pis kokak sinemalara giderdiniz. Olay yasaktan çok, ihtiyaç meselesi, şimdi internetten, üstelikte cepten her türlü görüntüye ulaşabiliyorken, çok da ihtiyaç değil. Televizyonlarda dönüşüm 1997’de Levent Kırca’ın Olacak O Kadar programındaki Jet Ski skeci ile başladı. Tansu Çiller’in ve merkez sağın siyasi yaşamının sonu olan bu skeçten sonra, uzaya TÜRKSAT uyduları fırlatıldı, Anayasa değişti, RTÜK kuruldu.
Teknolojik ve sosyal değişim olarak 1920’ler ile kıyaslanabilirdi. Bu yıllar elektrik,  otomobil ve radyo’nun günlük hayata girdiği yıllardır. Doksanlar da bilgisayar, internet, cep telefonu ve bankamatiklerin insan hayatına girdiği yıllardır. Cep telefonu ile internetin birleşmesi yaklaşık on beş yıl sürdü, 2010’ları buldu. Poşetli dergilerin, Üç film birden sinemalarının, VHS-BETAM videokasetlerin,  merkez sağın ve ev telefonlarının son yıllarıydı. Sabit telefon demişken, o yıllarda sabit telefonlardan dokuz yüz diye başlayan ve bu yüzden dokuzyüzlü hatlar olarak anılan telefon numaraları aranır, burç, fal, seks yorumları, maç, ganyan tahminleri falan dinlenir ve gayet kabarık telefon faturaları ödenirdi. Cep telefonları yeni çıkmıştı, sahip olmak ve konuşmak çok pahalıydı. Renkli kapaklar ve yılan oyunu bile iki binlerin başına doğru yeni yeni gözükmeye başlamıştı.

Doksanlar muhabbetine sebep olan bu pop ve eğlence furyasıdır, başka bir şey değil. Bu satırları yazdığım yıl 2017 ve halen bir müzik kanalını açsam, star ünvanlı popçuların çoğu o dönemden kalma. 90’ların asıl öteki ve karanlık yüzü vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder