DOKSANLI YILLAR GÜZELLEMELERİNE İTİRAZ
İnternette çokça dolaşan doksanlı yıllar
güzellemelerine itiraz olarak bir seri yazı yazacağım. Önce o döneme damga
vuran radyo-tv ve pop müzik konularıyla başlayalım.
1.BÖLÜM RADYO-TV VE POP
Epeydir sosyal medya ortamlarında bir
doksanlar güzellemesi var. Doksanları
hiç görmemiş çoluk çocuk bile, bunun muhabbetini yapıyor. Doksanları bizzat
göbeğinden yaşamış, 1994-98 arasında üniversitede okumuş biri olarak bahsetmeye
karar verdim.
Doksanlar denince ilk akla gelen pop müzik,
daha doğrusu hareketli pop müziktir. Yetmişler ve seksenler, özellikle seksenler
büyük ölçüde arabesk-fantezi dönemidir. Bu döneme de hâkim olan radyo, polis
radyosudur. Doksanlar ise artık Kral tv’nin devridir. Beraberinde bir sürü özel
radyo ve televizyon kanalının açıldığı, iletişim fakültelerinin puanlarının
tavan yapıp, ÖSS ve ÖYS sınavlarında bazı bazı ilk yüzde birden öğrenci aldığı
dönemdi. Özel bir kanala stajyer giren iki sene geçmeden başka bir kanala yayın
yönetmeni oluyordu. 1991’se Star1 kanalının açılması ile yaygınlaşan klip
yayımı, 1994’le hız kazandı. Bu patlama 1990’da Aşkın Nur Yengi’nin Sevgiliye
albümünü ile başladı. Asıl patlama ise Yonca Evcimik’in 1991 tarihli Abone
albümüdür. 1994’de kurulan Kral tv, uzun süre pop müzik piyasasını
yönlendirmiştir. Seksenlere Polis radyosunda bir-iki kere çalan bir şarkı,
kasetinin satışlarını patlatırken, doksanlarda aynı işi Kral tv görüyordu.
Polis radyosuna bir şarkıyı çaldırmak için telefonla arayıp, istek yaptırmak
yeterliydi. Zaten radyonun programları çoğunlukla istek saatlerinden
oluşuyordu. Kral TV’de ise bu iş biraz paraya, biraz Uzan ailesinin keyfine ve
hatta bazı dedikodulara göre Kemal Uzan’ın ve Uzan ailesi erkeklerinin cinsel
arzuları rol oynuyordu. Bazı kadın popçuları, kendisi ile ilişkiye girmeyi ret
ettikleri için kliplerini yayımlamadıkları gibi, kadını magazin programlarında
rezil ediyorlardı.
Doksanlar popu bolca Sezen aksu demekti.
Özellikle 95-97 arasında haftada bir, iki, bazen de dört-beş yeni popçu
(abartmıyorum) piyasaya çıkardı. Çoğu da Sezen Aksu’dan feyz alır, onun
tarafından müzik piyasasına sürülürdü. Uzanların, Aksu’ya Kral tv (ve
kendilerine ait 5-6 kanalda) boykotu bile Sezen’in yıldızını söndürmedi. Onun
yıldızını yıllar sonra 2010 Referandumunda Yetmez Ama Evet güruhuna katılması,
akabinde yüz felci geçirip, birkaç yıl hiç görünmemesi söndürdü. O dönemim ve
bu günlerin mega starı şüphesiz Tarkan’dı. Uzan ailesi bile onu boykot etmeye
cesaret edemedi. Uzanlar Tarkan’ı televizyondan boykot edemedi, sadece uzun yıllar
düzenledikleri Rumelihisarı konserlerinden boykot ettiler. Doksanlı yıllar
Uzanlar ve Rumeli Holding demektir birazda.
Boykot edilenler sadece Sezen Aksu ya da
Tarkan değildi, özellikle rak müzik, uzun yıllar Kral Tv ve Uzanlar boykotu ile
karşılaştı. Mesela Mor ve Ötesi grubu, biraz da muhalif yapısından dolayı, uzun
yıllar televizyon kanallarına çıkmadı ve çok fazla tanımadı. Kısa ömürlü Eko TV
kanalına çıkıp, bir de kliplerini yayımlayınca patladı.
Pop patlaması boyunca çok aşırı kaset
formatında albüm satıldı. C.D’nin ömrü kısa oldu. Çünkü hemen ardından mp3 ve
ADSL interneti geldi. Artık kotalı ve belli saatlerde uygun internet yoktu, bol
ve ucuz internet vardı ve pek çok kişi kaset almaktansa, bedava indiriyordu.
İndiremeyenlerde, 100-150 şarkı barındıran ful albüm mp3 CD’leri alıyordu.
1997-98 gibi bir anda türkü tarzı pop patladı. Meğer sebebi, orijinal
bestelerde yüksek telif maliyeti, düşen kaset satışları ve anonim türkülerin
bedava olmasıymış. Kaset satışlarının düşmesi ile beraber pop fırtınası azaldı
ise de şöyle 2008 civarına kadar sürdü.
Doksanların ışıltılı başka bir yüzü de yeni
açılan özel televizyon ve kanallarıdır. 1990’da Star 1 ile başlayan furya, arka
arkaya pek çok kanalın açılması ile sürdü.
Bu dönemde açılan radyo ve televizyonlar, yasaya, hatta anayasaya göre
kanunsuzdu. Anayasaya göre radyo ve televizyon kanalı açmak yetkisi sadece
devletteydi ama cumhurbaşkanının oğlu, ilk özel radyo televizyon şirketinin
sahibiydi. Star1 uzun bir süre tek
televizyon kanalı olarak kaldı. Sonra Uzan ailesi, kardeş kanallar kurdu.
Derken diğer pek çok şirket, özel televizyon kanalını kurdu. Ardından özel
radyolar geldi.
Radyolara burada özel bir yer ayırmalıyım.
Radyo doksanlı yıllar boyunca ikinci altın çağını yaşadı. Sadece Kral fm gibi
büyük kanallar değil, bir sürü küçük ve yerel radyo kanalı da bu furyaya
katıldı. Sermayesi düşüktü, basit bir telsiz vericisiyle kısa dalga, yani fm
yayın yapmak yeterliydi. Genelde Kral tv başta olmak üzere, pop şarkıları
çalınırdı. Bazıları da arabesk yayınlayıp, aradan sıyrılırdı. Arabeskin de
halen önemli bir dinleyici kitlesi vardı. Viceylik denen radyo sunuculuğu,
gözde bir meslektti. Benimde viceylik yapan arkadaşlarım oldu. Anlattıklarına
göre o zamanlar radyolarda dijitall sistem ya da CD çalar yokmuş ve kasetle
yayın yapıyorlarmış. Bir şarkı yayınlanırken, ötekinin kasetteki yerini
ayarlıyorlarmış. Masrafı pek olmayan, geliri çok bir işti radyo yayımcılığı. Diceylerden
bazıları iyi maaş alırdı, çünkü hangi radyoya giderse, onu dinleyen kitleleri
olurdu. Viceylik denen Kral tv gibi video müzik kanallarının sunuculuğu da
vardı. İki binli yılların başında bazı kanalların viceysiz yayımların bazı bazı
daha çok izlendiğini fark edilince, bu meslek ölmeye başladı. Radyoculuk ise,
iki binli yıllardan sonra toptan ölmeye başladı. Parlak olduğu doksanlarda bir
de solcu radyolar furyası vardı. Bolca devrim şarkıları, protest müzik
yayımlarlardı. O yıllara ait başka bir ayrıntı da her erkeğin sesine âşık
olduğu bir kız vicey vardı. Bir de o yıllarda genç erkeklerin sesine aşık
oldukları bir kız radyocu olurdu.
Parantezi kapatıp, televizyonlar konusuna
geri dönelim. O dönem televizyonlarda bolca seks, çıplaklık ve küfür vardı. Bu
yayımlar özellikle gece yarısından sonra. Gerçi pek çok gündüz yayımında da
böylesi görüntüler, o yıllar boyunca normaldi. Küfür ve argo da gırlaydı.
Şimdiki nesil o dönemin programlarını izlediğinde, bunlar nasıl yayımlanmış
falan diyor. O zamanlar daha önce de söylediğim gibi bu kanallar yasal değildi
bir de o zamanlar internet yok ve yeni başlamıştı. Gazete bayisinden utana
sıkıla porno dergi ya da Tan, Bulvar gibi gazeteler alır, genelde bodrum katta
ve pis kokak sinemalara giderdiniz. Olay yasaktan çok, ihtiyaç meselesi, şimdi
internetten, üstelikte cepten her türlü görüntüye ulaşabiliyorken, çok da
ihtiyaç değil. Televizyonlarda dönüşüm 1997’de Levent Kırca’ın Olacak O Kadar
programındaki Jet Ski skeci ile başladı. Tansu Çiller’in ve merkez sağın siyasi
yaşamının sonu olan bu skeçten sonra, uzaya TÜRKSAT uyduları fırlatıldı,
Anayasa değişti, RTÜK kuruldu.
Teknolojik ve sosyal değişim olarak 1920’ler
ile kıyaslanabilirdi. Bu yıllar elektrik,
otomobil ve radyo’nun günlük hayata girdiği yıllardır. Doksanlar da
bilgisayar, internet, cep telefonu ve bankamatiklerin insan hayatına girdiği
yıllardır. Cep telefonu ile internetin birleşmesi yaklaşık on beş yıl sürdü,
2010’ları buldu. Poşetli dergilerin, Üç film birden sinemalarının, VHS-BETAM
videokasetlerin, merkez sağın ve ev
telefonlarının son yıllarıydı. Sabit telefon demişken, o yıllarda sabit
telefonlardan dokuz yüz diye başlayan ve bu yüzden dokuzyüzlü hatlar olarak
anılan telefon numaraları aranır, burç, fal, seks yorumları, maç, ganyan
tahminleri falan dinlenir ve gayet kabarık telefon faturaları ödenirdi. Cep telefonları
yeni çıkmıştı, sahip olmak ve konuşmak çok pahalıydı. Renkli kapaklar ve yılan
oyunu bile iki binlerin başına doğru yeni yeni gözükmeye başlamıştı.
Doksanlar muhabbetine sebep olan bu pop ve
eğlence furyasıdır, başka bir şey değil. Bu satırları yazdığım yıl 2017 ve
halen bir müzik kanalını açsam, star ünvanlı popçuların çoğu o dönemden kalma.
90’ların asıl öteki ve karanlık yüzü vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder