Alevilik İslam mıdır, değil midir hep tartışma konusu oldu. Aleviliğin yaşam tarzı ve ilkeleri klasik İslam'dan farklıdır. Pek çok kişiye göre bambaşka bir din gibidir.
İşin doğrusu pek çok mezhep, hatta tarikat için bu söylenebilir, ya da onun uygulamaları.
Mesela bize yıllarca) zorunlu din derslerinde (en azından benim ortaokul ve lise hayatım boyunca derslerime giren ondan fazla din kültürü öğretmeninin tamamı) İslam'da Allah ile kul arasında kimse giremediği defalarca anlatıldı ama Kadiriler GAVS dedikleri kişi olmadan günahlarının affedileceğine inanmıyor. Bu uğurda Adıyaman Kahta'nın Menzil köyüne gidiyor, gavsının ip bağlamasını bekliyor. Bu uğurda gavsın inşaatlarında ücretsiz çalışıyor falan.
Öyleyse neden biz yıllarca papazların günah çıkarması ile alay ettik. Gerçi din her durumda kendisine tezattır. Mesela Müslümanlar binden fazla İncil olması ile ilgili olarak Hristiyanlarla dalga geçerken, Hristiyanlar da kırk binden fazla hadisle dalga geçer. Zira bu durumda son peygamber iki yüz yıldan fazla yaşamış olmalıdır.
Dünyada Allah (Tanrı) tarafından İncil diye bir kitap indirildiğine sadece Müslümanlar inanır. Hristiyanlara göre İncil, gökten inmiş bir kitap değildir. İsa ile beraber yaşamış kişilerin anılarının derlemesidir. Yani Hristiyanlığa göre binden fazla İncil olması normaldir.
Normal olmayan Roma imparatorluğunun belgelerinde İsa (Kris, Hris) diye birinin olmaması. Kaldı ki Türkçe İsa kelimesinin kökeni olan Kris kelimesi de kutsanmış, yüceltilmiş anlamına gelir. Romaa belgelerinde Yahudilerin şikayeti üzerine idam edilmiş birinden bahsetmez. Oysa Roma imparatorluğu, bu günkü hukuk sistemlerinde bile değişmeyen ilkelere ve bu günkü çok devletten daha ileri bir kayıt sistemine sahipti.
Biz gene İslama dönelim. Mesela Minangkabau diye bir topluluk var. Bunlar Müslüman ve kadın egemen. Hem de ne kadın egemen. Endonezya'da, Sumatra adasının batı kısmında yaşayan bu topluluk, Dünyanın en kalabalık kadın egemen toplumu. Yaklaşık dört buçuk milyon civarındalar. Halk olarak kadılar türbanlı, erkekler namazında, niyazında.
Gel gelelim bir Minangkabau erkeği olarak dört kadın almak, üç kere boş ol diyerek karınızı boşamak ne haddinize? Minangkabau erkeği olarak hiç bir şekilde mülk sahibi olamıyorsunuz ve karınızın evinde yaşıyorsunuz. Boşanma da, kadının erkeği evden kovması şeklinde oluyor.
Diyanet işlerimiz ise, sigaranın kesinlikle haram olduğunu söylemiş. Sigara içtiyseniz,abdest tazelemelisiniz, en azından zorunlu din derslerinde bunu öğrenmiştik. Sünni arkadaşlar da mekruh diye sigara paketlerini dışarıda bırakırdı. Oysa ben geçenlerde hem sigara içen, hem de namaz kılan birinin videosunu izledim.
Bu topluluk da kendince Müslüman. Aslında her topluluğun dini arasında derin farklar var.
Gel gelelim Alevilik bambaşka.
Bazı sağcı Sünnilerin gerçek Alevilik (o da ne demekse) şöyle-böyle demesine bakmadan Aleviliğin temel özelliklerini hatırlayalım.
Bir kere Aleviler, temel olarak bayram namazı harici (çoğu kez o da yoktur) namaz kılmaz, gusül abdestini bilmez, ramazan orucu tutmaz, mart ayında hızır orucunu ve Muharrem ayında Kerbela orucunu tutar, kadınlı, erkekli ayn-i cem yaparlar, bu cemlerde yer yer alkol alınır, vs vs.
Bu kalıba uymayan Aleviler, genelde Sünni-Şii vs komşularından etkilenerek namaz, oruç vs özellikleri edinmiştir, hiç kendimizi kandırmayalım.
Bu blogu yazmaya ilk başladığımda, Dedem Korkut kitabı hakkında da yazmaya karar vermiştim.
Kitabı, her Türk genci gibi çocukluğumda okumuştum, ben gene de tekrar okumaya karar verdim. Şu yazıyı okurken de youtube'dan sesli kitap olarak dinledim. Okuyan youtuber arkadaş Profesör Muharrem Ergin'in Drasden nüshası çevirisinden okudu.
Meğer o vakte kadar okuduklarımız, öğrenciler için sadeleşmiş olanlarmış. Orijinalinde ''Damaktan Emiştiler'' diye sık sık geçen tanımlamalar var. Muhtemelen seks yapıldığını belirtiyor. Bir de birbirlerine kızanlar gavat, gavat oğlu gavat diyorlar. Azrail bile Deli Dumrul'a böyle diyor.
Kitapta pek çok tekrar var, mesela boğanın alnına yumruğu dayamak, sonra yana çekilip, devrilmesini sağlama 3 ayrı öyküde geçiyor. Gene bir kaç öyküde oğlan babasına, evleneceği kızın kendisinden evvel davranıp, kılıç ekmesi gerektiğini söylüyor. Babası da öyle bir kızın Oğuz illerinde bulunmayacağını söylüyor falan.
Bamsı Beyrek öyküsünde ise babanın arkadaşlarının dolduruşuna gelmesi ama bir kere oğlum, senin hakkında böyle konuşuyorlar diye sormaması da ilginç. Ayrıca kardeşinin esir olduğunu öğrenen genç, avda kava çıksa, kardeşi olan, kardeşine dayanır, kardeşi olmayan dayak yer diyor. Yani çok da hukukun olmadığı bir toplum.
Bir de bu toplum, yani Oğuzlar, her halükarda erkek egemen bir topluluk. Kara gözlü kafir kızları beye içki sunuyorlar, kafir kızı alınıyor, kafir damat istenmiyor falan.
Gene de kadına değer verilen bir toplum. Bir bey oğlum olsun diye dua ederken, diğeri de onunla evlendirilecek kızım olsun diye dua ediyor.
Bir süre sonra asıl görmem gereken şeyi görmediğimi, daha doğrusu görmek istemediğimi fark ediyorum. ALEVİLİK.
Bir kere en başta BOZ ATLI HIZIR deyimi, Alevilere özgüdür. Aleviler genelde Allah'tan çok, Hızır'a dua eder, ondan yardım diler. Sünniler genelde sadece HIZIR der, Aleviler özellikle BOZ ATLI HIZIR der. İlk dikkatimi bu çekti. (Ayrıca Azrail'e al (kırmızı) kanatlı Azrail diyor, bu tanımı daha önce duymamıştım)
Dedem Korkut ise düpedüz Alevi dedesi. Bir kere imam-müezzin değil, imam bir Tacik (Tat Eri), şaman (KAM) değil, Kam davulunu çalıyor. Dedem Korkut ise kopuz çalıyor, çocuklara isim koyuyor, Oğuz beyleri arasında elçi gidiyor ve ona karşı büyük saygı var.
Boy boylama, soy soylama da muhtemelen bu günkü cemlerin atası bir tören. Kitapta boy boylama, soy soylama ile ilgili ayrıntı yok. Alkollü bir içki olan kımız içiliyor, Dedem Korkut kopuzunu çalıyor, o kadarını biliyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki, öykülerdeki kişiler basbayağı Sünni. Bunda haklısınız. Ben Aleviliğin ortaya çıkışı ile ilgili geleneksel tezi, yani başlangıcının Babailer isyanı olduğu teorisine sadık kalacağım. Dedem Korkut'ta anlatılan öyküler de Babailer isyanından çok önce yaşanmış. Aleviliğin çıkışı, Dedem Korkut'tan çok sonra olmuş.
Semah dediğimiz şey, Uygurların Sanam dansı dedikleri şeydir ve pek çok kere kadın-erkek karışık olarak dönülür.
İşin doğrusu Mevlevilerin semahını da, youtube'da bir Afgan düğünü videosunda görmüştüm. Kadın-erkek karşık oynuyorlardı. Mevlana'nın, bu gün Afganistan sınırları içinde olan Belh şehrinde doğduğunu da hatırlayalım.
Diğer şüphelendiğimiz olgu., Alevilerin pek çoğunun Türk olmaması ve en az üçte birinin Kürt ve Zaza olması. Ben Roman (Çingene) Alevi'ye rastladım. Pomak, Arnavut, Boşnak ve az da olsa Çerkez Alevilerin varlığını da duydum ve okudum.
Her inanç, belli tarihlerde, başka birileri arasında yayılmıştır. Yahudilik bile, gene bizzat Tevrat ve Zebur'da yazdığına göre Hititler, Kenanlılar (Fenikeliler) ve başka toplumlarca benimsenmişti. Demek Alevilik de başka toplumlara yayıldı.
Özellikle Kürt Alevilerinin pek çoğunun cemleri Türkçe yapması da buna delil sayılabilir.
Alevi dedeleri Seyyit, yani Peygamberin torunu Hüseyin'in değil, muhtemelen Dedem Korkut'un soyundan olmalıdırlar.
Aleviliği iyi bilen birileri, kitapta daha çok ayrıntı bulacaktır.
Öyleyse neden kimse bundan pek bahsetmiyor?
Bu sorunun iki cevabı var. İlki Türk milliyetçiliği, daha doğrusu faşizmi ile ilgili olacak. Faşizm, güce ve güçlüye tapar. Kendisine iç düşman olarak toplumsal olarak güçsüz, hor görülen grupları seçer.
Almanları, daha doğrusu Avrupalıların Yahudi düşmanlığı tarihseldir. Martin Luther bile Yahudileri ve Türkleri (Burada Türk, aynı zamanda Müslüman anlamına da geliyor.)Faşizm, temelde hazır bulunmuş nefrete konmayı sever.
Aleviler, hazır bu kadar nefret edilen kitle iken Türk Faşizmi de bundan yararlanarak tabanını genişletti. Bunun kökeni Atsız'a kadar gider. Mesela Deli Kurt romanında Börklüce Mustafa'nın (Ege Alevileri ona Dedem Sultan der) taraftarlarının la ilahe illallah, Bedrettin Resulluhah deklerini iddia eder. Sonra Deli Kurt'u Varsaklara esir düşer. Varsakların kımız içmesinden bahseder ama onların Alevi olduğundan bahsetmez.
Yetmişlerde ise MHP önderliğinde Alevilere saldırılar oldu ve sağcı Alevi'ye Düşkün (Alevi toplumundan dışlanmış kişilere Alevilerce verilmiş ad) denilir oldu.
Aslında solcu olan Aleviler değil, sağcı olan Sünnilerdir. Sünnilerin namaz-oruç vb sorularına muhatap olmamak, 2.sınıf muamelesi görmemek için solcu olmayı seçiyor. Alevilerin solcu olması ise sağcıların umurunda değil, hatta memnunlar.
Faşizm için kendine el altında aşağılayacak, yağmalayacak, bunun bahanesi için de bol bol nefret edilecek azınlık kitle lazım.Türkiye'de 1960'larda Yunan kökenlilere yapılan baskı sonucu gayrımüslüm kitle yok denecek kadar azalınca, zaten ezelden beri sevmedikleri Alevilere yöneldiler.
Hem Aleviler, Almanya Yahudileri gibi ülkenin hemen her tarafına eşit dağıtılmış gibidir. Tunceli hariç hiç bir ilde çoğunluk değildir. Yani oylarının pek kıymeti yoktur.
Kürtlerden de aynı oranda, hatta belki daha çok nefret edilse de, onlar gen,i bir coğrafyada çoğunluktur. Onlarda batıda solcu olur.
Mesela Alevilerin geleneksel partisi CHP, Tunceli hariç Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde pek oy alamaz ama batıda, özellikle kıyı Ege'de (barajı aşsın diye HDP'ye oy vermiyorlarsa) CHP'ye oy verir. Belediyede de genelde CHP'ye oy verir.
Aleviliğin tarihsel kökeninin faşizm için pek önemi yoktur. Onun için önemli olan kitlelerin nefretini kullanarak iktidara gelmek ve faydalanmaktır.
Azınlıklar da artık yavaş yavaş o milletin ferdi olmaktan uzaklaşmış, kendini koruma içgüdüyse,o toplumum milliyetçiliğinden ve o milletin ümmetçiliğinden uzaklaşmıştır.
Ne yapacaktı, katiliniz ile kan, kültür ya da inanç bağının ne önemi var? Alevilik ile Şamanizm- Dedem Korkut arasındaki bağı fark etmem, dinsizliğe bir adım daha yaklaşmama sebep oldu, o kadar.
İşin doğrusu pek çok mezhep, hatta tarikat için bu söylenebilir, ya da onun uygulamaları.
Mesela bize yıllarca) zorunlu din derslerinde (en azından benim ortaokul ve lise hayatım boyunca derslerime giren ondan fazla din kültürü öğretmeninin tamamı) İslam'da Allah ile kul arasında kimse giremediği defalarca anlatıldı ama Kadiriler GAVS dedikleri kişi olmadan günahlarının affedileceğine inanmıyor. Bu uğurda Adıyaman Kahta'nın Menzil köyüne gidiyor, gavsının ip bağlamasını bekliyor. Bu uğurda gavsın inşaatlarında ücretsiz çalışıyor falan.
Öyleyse neden biz yıllarca papazların günah çıkarması ile alay ettik. Gerçi din her durumda kendisine tezattır. Mesela Müslümanlar binden fazla İncil olması ile ilgili olarak Hristiyanlarla dalga geçerken, Hristiyanlar da kırk binden fazla hadisle dalga geçer. Zira bu durumda son peygamber iki yüz yıldan fazla yaşamış olmalıdır.
Dünyada Allah (Tanrı) tarafından İncil diye bir kitap indirildiğine sadece Müslümanlar inanır. Hristiyanlara göre İncil, gökten inmiş bir kitap değildir. İsa ile beraber yaşamış kişilerin anılarının derlemesidir. Yani Hristiyanlığa göre binden fazla İncil olması normaldir.
Normal olmayan Roma imparatorluğunun belgelerinde İsa (Kris, Hris) diye birinin olmaması. Kaldı ki Türkçe İsa kelimesinin kökeni olan Kris kelimesi de kutsanmış, yüceltilmiş anlamına gelir. Romaa belgelerinde Yahudilerin şikayeti üzerine idam edilmiş birinden bahsetmez. Oysa Roma imparatorluğu, bu günkü hukuk sistemlerinde bile değişmeyen ilkelere ve bu günkü çok devletten daha ileri bir kayıt sistemine sahipti.
Biz gene İslama dönelim. Mesela Minangkabau diye bir topluluk var. Bunlar Müslüman ve kadın egemen. Hem de ne kadın egemen. Endonezya'da, Sumatra adasının batı kısmında yaşayan bu topluluk, Dünyanın en kalabalık kadın egemen toplumu. Yaklaşık dört buçuk milyon civarındalar. Halk olarak kadılar türbanlı, erkekler namazında, niyazında.
Gel gelelim bir Minangkabau erkeği olarak dört kadın almak, üç kere boş ol diyerek karınızı boşamak ne haddinize? Minangkabau erkeği olarak hiç bir şekilde mülk sahibi olamıyorsunuz ve karınızın evinde yaşıyorsunuz. Boşanma da, kadının erkeği evden kovması şeklinde oluyor.
Diyanet işlerimiz ise, sigaranın kesinlikle haram olduğunu söylemiş. Sigara içtiyseniz,abdest tazelemelisiniz, en azından zorunlu din derslerinde bunu öğrenmiştik. Sünni arkadaşlar da mekruh diye sigara paketlerini dışarıda bırakırdı. Oysa ben geçenlerde hem sigara içen, hem de namaz kılan birinin videosunu izledim.
Bu topluluk da kendince Müslüman. Aslında her topluluğun dini arasında derin farklar var.
Gel gelelim Alevilik bambaşka.
Bazı sağcı Sünnilerin gerçek Alevilik (o da ne demekse) şöyle-böyle demesine bakmadan Aleviliğin temel özelliklerini hatırlayalım.
Bir kere Aleviler, temel olarak bayram namazı harici (çoğu kez o da yoktur) namaz kılmaz, gusül abdestini bilmez, ramazan orucu tutmaz, mart ayında hızır orucunu ve Muharrem ayında Kerbela orucunu tutar, kadınlı, erkekli ayn-i cem yaparlar, bu cemlerde yer yer alkol alınır, vs vs.
Bu kalıba uymayan Aleviler, genelde Sünni-Şii vs komşularından etkilenerek namaz, oruç vs özellikleri edinmiştir, hiç kendimizi kandırmayalım.
Bu blogu yazmaya ilk başladığımda, Dedem Korkut kitabı hakkında da yazmaya karar vermiştim.
Kitabı, her Türk genci gibi çocukluğumda okumuştum, ben gene de tekrar okumaya karar verdim. Şu yazıyı okurken de youtube'dan sesli kitap olarak dinledim. Okuyan youtuber arkadaş Profesör Muharrem Ergin'in Drasden nüshası çevirisinden okudu.
Meğer o vakte kadar okuduklarımız, öğrenciler için sadeleşmiş olanlarmış. Orijinalinde ''Damaktan Emiştiler'' diye sık sık geçen tanımlamalar var. Muhtemelen seks yapıldığını belirtiyor. Bir de birbirlerine kızanlar gavat, gavat oğlu gavat diyorlar. Azrail bile Deli Dumrul'a böyle diyor.
Kitapta pek çok tekrar var, mesela boğanın alnına yumruğu dayamak, sonra yana çekilip, devrilmesini sağlama 3 ayrı öyküde geçiyor. Gene bir kaç öyküde oğlan babasına, evleneceği kızın kendisinden evvel davranıp, kılıç ekmesi gerektiğini söylüyor. Babası da öyle bir kızın Oğuz illerinde bulunmayacağını söylüyor falan.
Bamsı Beyrek öyküsünde ise babanın arkadaşlarının dolduruşuna gelmesi ama bir kere oğlum, senin hakkında böyle konuşuyorlar diye sormaması da ilginç. Ayrıca kardeşinin esir olduğunu öğrenen genç, avda kava çıksa, kardeşi olan, kardeşine dayanır, kardeşi olmayan dayak yer diyor. Yani çok da hukukun olmadığı bir toplum.
Bir de bu toplum, yani Oğuzlar, her halükarda erkek egemen bir topluluk. Kara gözlü kafir kızları beye içki sunuyorlar, kafir kızı alınıyor, kafir damat istenmiyor falan.
Gene de kadına değer verilen bir toplum. Bir bey oğlum olsun diye dua ederken, diğeri de onunla evlendirilecek kızım olsun diye dua ediyor.
Bir süre sonra asıl görmem gereken şeyi görmediğimi, daha doğrusu görmek istemediğimi fark ediyorum. ALEVİLİK.
Bir kere en başta BOZ ATLI HIZIR deyimi, Alevilere özgüdür. Aleviler genelde Allah'tan çok, Hızır'a dua eder, ondan yardım diler. Sünniler genelde sadece HIZIR der, Aleviler özellikle BOZ ATLI HIZIR der. İlk dikkatimi bu çekti. (Ayrıca Azrail'e al (kırmızı) kanatlı Azrail diyor, bu tanımı daha önce duymamıştım)
Dedem Korkut ise düpedüz Alevi dedesi. Bir kere imam-müezzin değil, imam bir Tacik (Tat Eri), şaman (KAM) değil, Kam davulunu çalıyor. Dedem Korkut ise kopuz çalıyor, çocuklara isim koyuyor, Oğuz beyleri arasında elçi gidiyor ve ona karşı büyük saygı var.
Boy boylama, soy soylama da muhtemelen bu günkü cemlerin atası bir tören. Kitapta boy boylama, soy soylama ile ilgili ayrıntı yok. Alkollü bir içki olan kımız içiliyor, Dedem Korkut kopuzunu çalıyor, o kadarını biliyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki, öykülerdeki kişiler basbayağı Sünni. Bunda haklısınız. Ben Aleviliğin ortaya çıkışı ile ilgili geleneksel tezi, yani başlangıcının Babailer isyanı olduğu teorisine sadık kalacağım. Dedem Korkut'ta anlatılan öyküler de Babailer isyanından çok önce yaşanmış. Aleviliğin çıkışı, Dedem Korkut'tan çok sonra olmuş.
Semah dediğimiz şey, Uygurların Sanam dansı dedikleri şeydir ve pek çok kere kadın-erkek karışık olarak dönülür.
İşin doğrusu Mevlevilerin semahını da, youtube'da bir Afgan düğünü videosunda görmüştüm. Kadın-erkek karşık oynuyorlardı. Mevlana'nın, bu gün Afganistan sınırları içinde olan Belh şehrinde doğduğunu da hatırlayalım.
Diğer şüphelendiğimiz olgu., Alevilerin pek çoğunun Türk olmaması ve en az üçte birinin Kürt ve Zaza olması. Ben Roman (Çingene) Alevi'ye rastladım. Pomak, Arnavut, Boşnak ve az da olsa Çerkez Alevilerin varlığını da duydum ve okudum.
Her inanç, belli tarihlerde, başka birileri arasında yayılmıştır. Yahudilik bile, gene bizzat Tevrat ve Zebur'da yazdığına göre Hititler, Kenanlılar (Fenikeliler) ve başka toplumlarca benimsenmişti. Demek Alevilik de başka toplumlara yayıldı.
Özellikle Kürt Alevilerinin pek çoğunun cemleri Türkçe yapması da buna delil sayılabilir.
Alevi dedeleri Seyyit, yani Peygamberin torunu Hüseyin'in değil, muhtemelen Dedem Korkut'un soyundan olmalıdırlar.
Aleviliği iyi bilen birileri, kitapta daha çok ayrıntı bulacaktır.
Öyleyse neden kimse bundan pek bahsetmiyor?
Bu sorunun iki cevabı var. İlki Türk milliyetçiliği, daha doğrusu faşizmi ile ilgili olacak. Faşizm, güce ve güçlüye tapar. Kendisine iç düşman olarak toplumsal olarak güçsüz, hor görülen grupları seçer.
Almanları, daha doğrusu Avrupalıların Yahudi düşmanlığı tarihseldir. Martin Luther bile Yahudileri ve Türkleri (Burada Türk, aynı zamanda Müslüman anlamına da geliyor.)Faşizm, temelde hazır bulunmuş nefrete konmayı sever.
Aleviler, hazır bu kadar nefret edilen kitle iken Türk Faşizmi de bundan yararlanarak tabanını genişletti. Bunun kökeni Atsız'a kadar gider. Mesela Deli Kurt romanında Börklüce Mustafa'nın (Ege Alevileri ona Dedem Sultan der) taraftarlarının la ilahe illallah, Bedrettin Resulluhah deklerini iddia eder. Sonra Deli Kurt'u Varsaklara esir düşer. Varsakların kımız içmesinden bahseder ama onların Alevi olduğundan bahsetmez.
Yetmişlerde ise MHP önderliğinde Alevilere saldırılar oldu ve sağcı Alevi'ye Düşkün (Alevi toplumundan dışlanmış kişilere Alevilerce verilmiş ad) denilir oldu.
Aslında solcu olan Aleviler değil, sağcı olan Sünnilerdir. Sünnilerin namaz-oruç vb sorularına muhatap olmamak, 2.sınıf muamelesi görmemek için solcu olmayı seçiyor. Alevilerin solcu olması ise sağcıların umurunda değil, hatta memnunlar.
Faşizm için kendine el altında aşağılayacak, yağmalayacak, bunun bahanesi için de bol bol nefret edilecek azınlık kitle lazım.Türkiye'de 1960'larda Yunan kökenlilere yapılan baskı sonucu gayrımüslüm kitle yok denecek kadar azalınca, zaten ezelden beri sevmedikleri Alevilere yöneldiler.
Hem Aleviler, Almanya Yahudileri gibi ülkenin hemen her tarafına eşit dağıtılmış gibidir. Tunceli hariç hiç bir ilde çoğunluk değildir. Yani oylarının pek kıymeti yoktur.
Kürtlerden de aynı oranda, hatta belki daha çok nefret edilse de, onlar gen,i bir coğrafyada çoğunluktur. Onlarda batıda solcu olur.
Mesela Alevilerin geleneksel partisi CHP, Tunceli hariç Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde pek oy alamaz ama batıda, özellikle kıyı Ege'de (barajı aşsın diye HDP'ye oy vermiyorlarsa) CHP'ye oy verir. Belediyede de genelde CHP'ye oy verir.
Aleviliğin tarihsel kökeninin faşizm için pek önemi yoktur. Onun için önemli olan kitlelerin nefretini kullanarak iktidara gelmek ve faydalanmaktır.
Azınlıklar da artık yavaş yavaş o milletin ferdi olmaktan uzaklaşmış, kendini koruma içgüdüyse,o toplumum milliyetçiliğinden ve o milletin ümmetçiliğinden uzaklaşmıştır.
Ne yapacaktı, katiliniz ile kan, kültür ya da inanç bağının ne önemi var? Alevilik ile Şamanizm- Dedem Korkut arasındaki bağı fark etmem, dinsizliğe bir adım daha yaklaşmama sebep oldu, o kadar.