5 Ocak 2019 Cumartesi

ZIBIK VE BULANTI(15 TEMMUZ)

        Aslında bu yazı da öncekiler gibi bayağı bir uzayacak ve internetten öğrenebileceğiniz pek çok gereksiz detay verecekti. Youtube'da Nihat Genç'i izleyene kadar.
zıbık ile ilgili görsel sonucu       Nihat Genç, solcu yazarlar arasında kendine has bir yere sahiptir. Otuzlu yaşlarından sonra solcu olmuş, gençliği Ülkü ocaklarında, tarikat yurtlarında falan geçmiştir. Doksanlarda Leman'da yazarken, dergi o yıllarda solun da yeni tanıştığı homoseksüel hakları üzerine yazılar yazıyor, canı yanan, dışlanan, hor görülen homoseksüellerin mektuplarını falan paylaşıyordu.
        Bu homoseksüellik konusu solcular için de tabuydu. Murathan Mungan, Arkadaş Zekai Özger gibi şairler bile bu yüzden dışlanmıştır.
        Nihat Genç'de bu konuda önce olayı garipseyen yazılar yazmış. onlar da Nihat Genç'i ayrımcı-faşist diye Yüksel caddesine resmini falan asmışlar. Sonra o da zamanla onları tanımaya başlamış. Sonra o meşhur KOPÇA HASAN hikayesini yazıyor, zamanla aralarına bile girmeye bile başlıyor. (Nefis hikayedir, tavsiye ederim)
       Sonra onlarla beraber, meşhur Engürü kahvesine takılıyor. Orası şimdilerde kapandı, kapanma sebebi de bu olayın sonucu. Tabi genç daha bir süslü püslü anlatıyor, youtube'dan kaldırılmadan izleyin derim. Şu günlerdeki Engürü kahve sarayı ile burası aynı yer değil.
surname aziz nesin ile ilgili görsel sonucu       Bu kahvenin bir kısmı homoseksüellerin takıldığı köşeydi. bu kahveye ben hiç gitmedim, böyle yerleri pek sevmiyorum, böyle alışkanlığım yok. Buraya her çeşit insan gelirdi. Hatta bir köşesi de Ülkücü kabadayılara aitti. Bir de ilginçtir burası tiyatrocuların esnaf kahvesi gibi kullandığı bir yerdi. Özellikle çocuk tiyatrosu işlerini buradan bağlar, pazarlıkları da burada yaparlardı.
         İşte bu kahvenin, homoseksüellere ait köşesinde lezbiyen bir  kadın çantasından bele bağlanan penis gibi bir şey, dildo var, onu düşürüyor.
         Nihat Genç bilmese de onun Osmanlıca adı var, zıbık. Bu gün lezbiyenler ya da tuhaf cinsel fantezileri olanların kullandığı bu alet aslında yaşına bakmadan geç eş-kuma-cariye alanlar için icat edilmiş.
          Yalnız bunu karanlıkta kullanacaksın, kadın fark etmeyecek. Aziz Nesin'in Surname adlı romanın yan öykülerinden birinde, zıbık kullandığını gördüğü için karısını öldüren birisinden bahseder. Çünkü kadın gerçeği öğrenmiştir.
              Hayatta böyle bulantı anları olur. Jean Paul Sarte'ın romanı Bulantı'da, roman kahramanı böyle bir andan sonra çevresinin ve dünyanın pisliğini kavrayıverir.
           Tıpkı çocuğunuzun ilk çavuşu tokatlamasına şahit olmanız gibi,  o artık sizin  minik oğluşunuz değildir.
          Böyle bulantı anlarımız vardır. Mesela yıllar evvel şimdilerde kapanan itiraf.com'da okumuştum. Muhafazakar bir zamparanın hikayesi. Amacı eğlenecek kızlarla gün geçirip, evlenilecek bir kızla da yuva kurmak. Böyle bir kızla tanışıyor (belki de tanıştırılıyor) da, hem de kız türbanlı. Kızla konuşuyor ve birbirlerini tanıyorlar da. Derken erkeğin cüzdanından, kız da yanındayken, prezervatif düşüyor.
          Ardından da kızla ayrılıyorlar. Her ne kadar erkeğin zamparalığını biliyor da olsa, o andan itibaren erkekten tiksinmeye başlıyor.
               Bu zıbıkta, kahvenin müdavimlerinin, çalışanlarının ve sahibinin kahveden tiksinmesine sebep oluyor. Oysa sahibi ne büyük paralar karşılığında vazgeçmemişti bu mekanı satmaktan. Bir kaç ay sonra mekan el değiştirir, hatta  lokanta olur. O zaman da bile olayı hatırlayanlar, zıbığın düştüğü yeri ayakları ile silerler, o noktaya masa koymazlar.
          İşte 15 temmuzda Amerikan zıbığının Genelkurmay Başkanlığına düştü diyor Nihat Genç.
          NİHAT GENÇ'İN YANILDIĞI NOKTA ŞU:
          O zıbık sadece Genelkurmaya değil, tüm tolumun üzerine atıldı ve tüm toplumsal düzen bir bulantıya girdi.
cento ile ilgili görsel sonucu             Gezi'den sonra Türk sağı, yıkılacağı korkusu ile birleşti. 15 Temmuzdan sonra da kendin tiksintisinden birleşti. Bu tiksinti ile toplum yavaş yavaş çözülmeye başladı.
           15 temmuzda neler olduğunu başka yerlerden de öğrenirsiniz. Öğrenmeniz gereken o an toplumun tamamına yakınının, belki de tamamının önüne o zıbık düştü ve kendisini suçlu hissetti.
          Türk milliyetçisi, 27 mayısta darbe sabahı Ankara radyosuna koşup, NATO'ya CENTO'ya (hatta Cento diyeceğine senato demişti de, halk şaşırmıştı, senatoya bağlıysa neden darbe yapıldı diye) bağlıyız diyen, Wesp Point mezunu NATO subayına BAŞBUĞ dedi.
mücahit ören amerikan yemini ile ilgili görsel sonucu         Kendisine yıllarca Sait-i Kürdi diyen şahsı SEYYİT bildi. Amerikan Morison şirketi danışmanı Süleyman Demirel, Türk sağının birleştirici lideri oldu yıllarca.
          Türk solu da yıllarca Türkeş'in sözcüsü olduğu 27 mayısı ilerici ve devrimci sandı. Erdoğan'a başbakanlığı bahşeden Deniz Baykal'ı sorgulamadı.
recep seksenler ile ilgili görsel sonucu          En çok da, ona Fethullah bey diyemezsin, hoca efendi diyeceksin diyenler,  şahsın doğum günü olan 24 Nisan'ı KUTLU DOĞUM HAFTASI diye kutlatanlar,  Türkçe olimpiyatları için para bastıranlar, Zaman gazetesini ve bilumum örgüt yayını gözümüze sokan esnaflar,
            Bu utanç ve özsaygı yitimi ile yıllarca Fetö'yle mücadele edenlere Fetöcü diye hakaret ediyorlar. Nietsche'nin de dediği gibi, KİM AHLAK BEKÇİLİĞİ YAPIYORSA, EN AHLAKSIZ ODUR.
erdoÄŸan mezartaşı ile ilgili görsel sonucu          Öte yandan çıplak gerçek şu ki, çoğu halen hoca efendilerine bağlı. O gece sokağa çıkanların pek çoğunun amacı da bunu gizlemekti. ( Zaten o gece yaralana bir polis dahil pek çok kişi Fetö'den atıldı. Hatta önce hayırlı olsun diyen, işler ters gidince darbecilerin karşısında duran-bunu yaparken de telsiz görüşmelerinin kayıt atına alındığını hesap etmeyen- iki astsubay da vardı.) Hepsi bir şekilde hoca efendileri ya da onun ardılının (EZEL)dönüşünü bekliyor ve Reis her an, en yakınından hançer yiyebilir.
         Dahası da şöyle bir acı gerçek var ki, komünizmle mücadele derneklerini, tarikatların çoğunu NATO ve Amerika kurdu ve bir ipleri mutlaka oralarda. Sağın güvendiği o kurumların ipi her an çekilebilir.
nietzsche ile ilgili görsel sonucu          Kaldı ki şu an Işıkçıların (Türkiye Gazetesi) lideri Mücahit Ören (Enver Ören'in oğlu) Amerikan vatandaşı. Kıbrıs'ın meşhur  Şeyh Nazım Kıbrısi tarikatının yeni şeyhide Amerika'da, hatta Pensilvanya'da. (Belki de Türkiye gazetesi bir kitap daha yayımlar, Pensilvanya evliyaları diye. Koca bir cilt İzlanda eviyaları kitabı çıkmıştı. Bir türlü fırsat bulup, karıştıramadım. Ülkede şu an iki yüz elli Müslüman yaşıyor.  O kitabı dolduracak ne evliya var, bilmiyorum. )Hatta öyle bir kaç şeyh daha var, cemaati burada, kendi Amerika'da,  hatta Pensilvanya'da.
           İşte sağ, bu suçluluk duygusu ile yansıtma yapıyor. Nietsche'nin dediği gibi, kim ahlak bekçiliği yapıyorsa, en ahlaksız odur. (Freund'da, yazarlar, şairler, ressamlar, hatta filozoflar, benden çok önce bilinçaltını keşfetti, ben sadece teorisini kurdum demiştir. Yansıtmanın daTürkçe karşılığı zeytinyağı gibi üste çıkmak olmalı)
            Zaten kendisi de yıllarca Nato'nun kuklası olduğu halde sola, dış güçlerin kuklası demişti. Şimdi de kendisi yıllarca Fetö'yü övenler, sola ve yıllarca Fetö aleyhine yazanlara Fetöcü diyor.
          Aslında 17-25 aralık operasyonlarından sonra tarikat üyeliği, sağlam bir aile bağı olmaktan çıkmıştı. 15 Temmuzdan sonra ise patlama yaşandı. Bende ateizmi ilk defa o zaman ciddi olarak düşündüm.
           15 Temmuz gecesi Türkiye bir şok yaşadı. Türkiye'deki tarikatlar ve sağcılar, ise ciddi bir özsaygı yitimi yaşadılar. İktidarlarını korudukları için özgüvenlerini yitirmediler. İktidarlarını yitirdikleri an, özgüvenleri de kalmayacak.
isyan eden akpli ile ilgili görsel sonucu           Bunu bildikleri için iktidarlarını son ana kadar korumaya kararlılar. Reisleri bile, Müslüman düştü mü kalkamaz derken, bunu kast ediyor.
       15 Temmuz ülkemize travmatik şok yaşattı, özellikle din alanında. Şokun ilk aşamaları olan inkar ve yansıtmayı yaşamaktayız. Sonrasında kabullenme ve çöküş başlayacaktır.
        Bu herkeste aynı anda ve aynı şekilde olmayacaktır. Kendi içlerinde parçalanmalar, birleşmeler olacak. Tam parçalanıyorlar derken kenetlenmeler olacaktır.
          Seksenlerde RECEP'i öldürenler,  Kurtlar Vadisinde ERDOĞAN mezar taşını gözümüze sokanlar, KURTLAR VADİSİ DARBE'nin isim haklarını alanlar hedeflerinden vazgeçmemişlerdir. Yani önümüzdeki günler, yıllar, haftalar, hem muhalefet, hem de iktidar için zorlu geçecektir.
         Şu anda ortam aynen Ezel dizisinin 2. sezonunun başlangıcı gibi. Ramiz dayı ezilmiş ve sinmiş, Kenan Birkan iktidarını kurmuş. Oysa Ramiz dayı her yerde.
zal oÄŸlu rüstem ile ilgili görsel sonucu       Bu süreçte ateizm artıyor. Dindarlar ise kendi içlerinde çatlaklar oluşuyor. Arpası kesilenler ufaktan da olsa bağırmaya başlıyor.
    Ekonominin düzeleceği falan yok. Cebi boşalan, iş bulamayan, zarar edenler bunu daha net anlamaya başlayacak. O zaman ikinci bir zıbık önlerine düşecek.
         Biz ise bütün onurumuzla burada olacağız.
   Not.1:Nihat Genç youtube'da kanal açınca konuşmaları Leman yazılarına dönmüş
 Not.2: Çarpışmayı öğlen yemek yerken 10 dakika izleyebildim. Kıvanç Tatlıtuğ aynen Sekiz karakterine bürünmüş. Bence bu sekiz, pek çok Kurtlar Vadisi karakteri gibi gerçek bir insanın taklidi. Hayat hikayesi de Polat Alemdar'a benziyor. O da aslında Baron'un (ölüm şekli itibarı ile Üzeyir Garih) oğluydu. (Gerçi Polat, Abdullah Çatlı idi). Bu evladı kaçırıp babaya düşman etmenin en eski mitolojik Zal oğlu Rüstem'in oğlu Sohrap (Şorap)'ın Efrasiyap (Tahminen Ap Er Tunga) tarafından kaçırılıp, kendisine düşman edilmesine benziyor.

2 yorum:

  1. selam hocam. blogunuzu keşfettikten sonra neredeyse tüm yazılarını okudum hala devam ediyorum. hadiselere pek çok açıdan bakabilmeniz gerçekten takdire şayan.

    (buradan sonrasına inanmak zorunda değilsiniz)

    Şimdi bu yorumu yazma sebeplerimden en büyüğü ne zamandır entelektüel seviyede iletişim kurabilecek kimseyi bulamıyor olmam.

    bilgisi ile kültürü ile hayatı,olayları entelektüel seviyede nesnel yorumlaması ile, en önemlisi düşünceleri, hareketleri felsefi olarak irdeyebilecek aydın insanlar neden hep basit meselelerde ofsayta düşer hiç anlamıyorum. Yanlış bakış açısı desen, hayır gayet rasyonel ve yansız olarak kendini ıspatlamış. İdeolojik dar bakış açısı desen , hayır yazdıkları söyledikleri ortada gayet düşünce dünyası geniş. Peki ne? Yani özellikle konu cemaat olduğu zaman bu sığlık neden? Tamam 99 doğru fakat o 1 var ya o 1 mutlaka olacak o 1. Önceleri turnusol kağıdı vazifesi görürdü benim için fakat şu süreçte o kadar çok sukutu hayale uğradım ki sonra tamam dedim hakikate uyanmak farklı bir şey. Her düşüncesinden , entelektüel tutumundan etkilendiğin kişiden mükemmel olmasını bekleme.

    Ama

    NEDEN ?

    (neyse yazacaktım vazgeçtim)

    Cemaat ile alakalı merak ettiğiniz soru varsa sorabilirsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cemaat diye temiz göstermeye çalıştığınız fetö gibi oluşumların iyi yanlarını göstermek, Hitler'in vejeteryanlığını, sigara düşmanlığını ve çok sevdiği birayı bile kısıtlı içmesini övmek gibi bir şeydir. gerçek hayatta dört yanlış, bir doğruyu götürmez, çoğu kez bir yanlış, tüm doğruları götürür.

      Sil