12 Mart 2019 Salı

Azınlık Eksikliği

        
      Heidigger üniversite hocalığının ilk yıllarında Platon üzerine ders veriyormuş.Demiş ki, dersimiz iki bölümden oluşacak. İlkinde Platon'un hayatını, ikinci bölümde de Platon'un felsefesini anlatacağız.
        Platon herkes gibi doğdu, yaşadı ve öldü. Şimdi Platon'un felsefesine geçiyoruz, demiş.
        Kendisinin sonradan Nazi olmasına şaşmamalı, insanı anlamaya çalışmayan birisi. Bir filozofun, sanatçının, hatta fizikçi ya da kimyagerin ne yaptığı, kim olduğu ile daima ilgilidir.
       Hedigger'in bir zangocun oğlu olması, bir Ateist olmasını sağladığı gibi, sonradan Nazi olmasını da sağlamıştır.
        İmre Lakaos'un Kanıtlar ve Çürütmeler adlı kitabını okumaya başlamıştım. Cambiridge üniversitesinde, üstelik dünyaca tanınmış bir filozof iken yaptığı ikinci doktora tezinin, matematik felsefesinde bir dönüm noktasını olduğunu duymuştum. Kitapla ilgili bilgi ararken, filozofun hayatına dair başka bilgiler de buldum.
       Lacatos'un bir Macar Yahudisi olduğunu ve Annesi dahil neredeyse tüm aile ve akrabalarının toplama kamplarında katlediklerini biliyordum.
      Öğrendim ki bir komşusu annesini Nazilere, mobilya vaadi karşılığında satmış. İhbar mektubu, her nasılsa yakılmamış ve Sovyet askerlerince bulunmuş.
      İşte azınlık olmanın eksiklik duygusu tam da burada başlar. Çünkü bilirsiniz, siz vatanınızı çok sevseniz de, vatanınız sizi o kadar çok sevmez.
         Lacatos, savaş sırasında kendisini gizlemeke için bir sürü takma ad ve soy ad kullanmış. Lacatos soy adını da Macar tarihindeki bir kahramandan ilhamla almış.
      Kendisine Macar ulusal kahramanında soy adı seçecek kadar Macar milliyetçisi olan Lacatos,  Gene de Macaristan'da tutunamamış ve İngiltere'ye yerleşmiş.
         Azınlık üyesi olanlar bilirler ki, Barac Obama gibi Hindistan cevizi de olsanız (Obama'nın dışı Mandela kadar siyah da olsa, içi Trump'dan daha beyazdır), Saddamm Hüseyin'in Hristiyan dış işleri bakanı Tarık Aziz gibi işbirlikçi olun, Muhammed Ali veya Lefter gibi ülkenizi gururlandırın, gene de azınlık ve ötekisinizdir, azınlıksınızdır.
       Troçki, Lenin'in sağ kolu, Kızıl ordunun kurucusu ve baş taktisyeniydi. Gene de Lenin ölünce, yerine Stalin geçti. Çünkü Troçki, Yahudi'ydi. Stalin gene aynı sebeplerden, Macar devrimci Bella Kun'u istemedi.
        Faşizmi sadece sağcılıkta olduğunu yanılıyorlar. Bulgaristan rejimi, Sovyet askerlerinden de evvel sosyalist olan nadir ülkelerdendi. Buna karşın Türklere, Romanlara ve Müslümanlara karşı açıkça faşist bir rejimdi.
         Türkiye'de de durum çok farklı değildir. Aslına bakarsanız MHP BBP gibi geçmişi azınlıklara karşı sabıkası kabarık (Maraş-Çorum-Sivas katliamları) partilerde bolca Kürt ve Alevi bulunurken; Alevilerin partisi olarak bilinen CHP'nin içinde de Alevilere düşman çok kişi vardır.
        Gerçi özellikle taşrada CHP il ve ilçe başkanlıklarının başında CHP ile ilgisiz kişiler bulunur, o da ayrı konu.
      Azınlıklar ile ilgili cinsel (mum söndü, dört gönül bayramı vs), dini (Ali'nin peygamber sayılması, Yahudiler'in İsa'yı öldürmesi vs) ve diğer ahlaki suçlamaları da (at hırsızları, siyah biri tarafından öldürüldü vs) sosyolojinin konusudur. Bu şekilde söylemlerin amacı, o grubu ezmektir.
       Amaç o grup üzerindeki egemenliklerini artırmaktır. Eskiden bunu pek anlamazdım.Sonraları öğretmen atandığımda pek çok sağcı-dindar ailenin kızlarını benimle evlendirme çabalarını da bu sebepten anlamıyordum.
           Oysa bu söylediklerinin yalan olduğunu biliyorlardı ve amaç karşısındakini ezmekti. Benimle evlenme-evlendirme sebepleri de, benim memur maaşımın ve Ankara'da esnaf olup, bir evi, bir arabası ve bir iş yeri sahibi babamın servetini yağmalamaktı.
          Bir erkeği yağmalamanın en iyi yolu, onunla evlenmek ya da onunla damat olmaktır. İki kız kardeşim olduğu halde, evin tek erkek çocuğu olduğumu öğrendiklerinde;
         -Bir evin bir oğluymuşsun dediklerinde ağızlarından salyalar aktığı bile olurdu. Toplumumuz erkek egemen görünse de, o çok değerli kızlarını alan damatları ömür boyu sömürmeyi ve köle yapmayı da iyi bilir.
       İşte bu azınlık olmanın eksiklik duygusudur ki; gurbetçilere Almanya, Avrupa ve dünyanın geri kalanında sola, Türkiye'de sağa oy verdirtiyor.; Yahudilere çölün ortasında devlet kurdurtuyor, Ermenilere yüz yıl sonra bile dünmüş gibi 1915'i hatırlatıyor, Brezilya'da yaşayan Japonlar (Japonya'dan sonra en fazla Japon yaşayan ülke Brezilya'dır), Japonya'nın 2. Dünya savaşında yenilmediğine inanıyor.
     Lakin her şey boşunadır. İsterseniz Obama gibi hindistancevizi olun, isterseniz orda dolcu, burda sağcı (ya da tam tersi) olun, isterseniz Yavuz Bingöl gibi Yavuz'dan daha Yavuz olun, isterseniz İsrail'i, hatta Akdeniz'den Fırat'a kadar büyük İsrail'i falan kurun, o azınlık duygusunun eksikliği bir kere içinize girdi mi, çıkmaz.
      Bunu kendimden biliyorum.
       Bu duygu bana yıllarca uzak oldu. Sataşanlar, hakaret edenler bana bu duyguyu veremedi. Yıllar önce bir kadın bana bu duyguyu verdi ve hiç gitmedi.
       Bu duyguyla beraber, etrafınızdaki insanları ister istemez biz ve ötekiler diye ayırıyor ve ötekilere güvenmiyorsunuz. Sizi hindistancevizi yapmak isteyenlerden de nefret ediyorsunuz, bir zaman sonra tanrıya ve diğer metafizik şeylere karşı inancınız azalıyor ve buna rağmen kendi benliğinize yöneliyorsunuz.
      İşin acı tarafı, herkes dünyanın geri kalanına göre azınlık ve bir gün herkes bu duyguyu yaşayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder