Şu günlerde tılsımlı olduğu iddia edilen bir kitap piyasaya çıkınca, o kitap da çok satınca, bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Bundan on sene kadar önce kapış giden SIR kitabını şimdilerde bilen var mı? Ben o kitabı hiç okumadım.
İşin doğrusu bu şekilde satış, tekke ve zaviyeler kanununa aykırı. Gerçi peygamberi rüyada gösteren terlik satıldığı ülkede bu kanun unutulmuş durumda.
Günümüz hurafecileri, metafizik kavramları, fizik kavramlarla karıştırmayı seviyorlar. Mesela geçenlerde bir videoya denk geldim, terk edilmiş bir mekanda cin arıyorlar. (Bir de cinlere üç harfliler deme modası çıktı. Arap alfabesinde sesli harf olmadığından, iki harfle yazılır, iki harfliler mi diyelim?)Biri diyor ki, cinlerin enerjisini hissediyorum. Tamamen metafizik varlık olan cinlerde, fiziki bir varlık olan enerji ne arar?
Bilimsel kavramlar, giderek daha fazla günlük dilin içine giriyor. Mesela insanlar birisinden hoşlanıp, hoşlanmamayı,elektrik almak olarak tanımlıyor.
Klasik yıldız falcıları da artık matematik ve fizik dili ile konuşuyor. Yıldızların yaptıkları açılardan bahsediyorlar. Her güneş-ay tutulması haberinde kafalarını kaldırıp, tutulmanın burçlara etkilerinden bahsediyorlar. Hayatta ellerine teleskop ya da horoskop aldıklarını da sanmıyorum.
Horoskop (Usturalp) kelimesini çok kullanırlar ama bunun yarım küre şeklindeki gök haritası olduğunu bildiklerini de sanmıyorum. Önlerine konacak bir gök haritada yıldızların yerlerini bulacakları da şüpheli.
Böylesi üfürükçü bir oluşumun bayağı bir içine girmiştim bir zamanlar. Küçük bir ilçeden, Kırıkkale'ye gelmiştim ve hafta sonlarını Ankara'da ki ailemin yanında geçiriyordum. Bir felsefe öğretmeni olarak, sokaktaki ilan üzerin, Yeni Yüksektepe Felsefe derneğinde kurslara gitmeye başladım.
Derneğe hemen üye olamıyorsunuz, haftada bir, genelde cumartesi günleri 3-4 saat süren kurslara gidiyorsunuz. Ben bazı saçmalıkları görünce bıraktım.
Önce bazı Hint destanlarını falan anlattılar, sonra da birden bire Platon'a geçtiler. Platon anlatımları çok ilginçti zira Platon denince akla ilk gelen idealar alemi, geometri ve jimnastiğe hiç değinmeden Platon anlatmayı başardılar. Üstelik hocası Sokrates'ten hiç bahsetmeden.
Sonra bütün diğer çağları geçip, 20. Yüz yılda Madam Blavatsky diye birine geçtiler. On altı yaşındayken elli beş yaşında bir generalle evlendirilmeye kalkınca, hafiften delirmiş; kafayı mistisizme (gizemciliğe) takmış. Tibet senin, Meksika benim dolaşmış.
Kadınlar ilgili tuhaf tuhaf şeyler anlatmaya başladılar. Bir ara İstanbul'a gelmiş de, köpeği kaybolmuş, aynada bulmuşlar falan.
Her cumartesi günleri derslerim bu minvalde giderken, dernek içinde bir de burç falı kursu açıldı. Kursu verecek olan kadın üye ciddi ciddi burçlarla geleceğin okunacağını iddia ediyordu.
Bu saçmalık üzerine derneğe ve kursa daha eleştirel gözle bakmaya başladım. Mesela en başta matematiksiz ve idealar dünyasız Platon da neydi? Felsefe derneği neden materyalist felsefeyi öğrenmeyi ret ediyordu?
Sonra dernekteki Türkler neden ömür boyu ders alıyordu da, derneğin asıl yöneticisi olan İspanyollar en üst gruba ders verip duruyordu? Anlatılanlara göre dernek uluslar arası New Akropolis kurumunun Türkiye şubesiydi. Van dahil 8-10 ilde, 15-20 şubesi falan vardı.
Dernekten ayrıldıktan bir süre sonra, şimdilerde çoktan kapanmış bir dergi, derneği haber yaptı. Kapakta Sokrates tarikatı olarak geçiyordu ve yazılanlara bakılırsa Satanistlerle bir olmuş, Papayı tehdit etmişlerdi.
Bir New Age (Yeni Çağ)topluluğu olan grup, Ankara'da diplomatik misyon temsilcilerince kurulmuş. (İlk kurucuları arasında Antonyo hoca dedikleri yüzünü hiç görmediğim bir İspanyol vardı. Ankara'dan sorumlu kişi de, bir süs köpeği ile gezen ve yetmişlerinde olduğunu tahmin ettiğim Maria hoca dedikleri bir İspanyol kadındı.)
Aslına tamamen ioe-sapa gelmez bir New Age inançlarını, felsefe kılığında yayıyorlardı.
Bilimin hiç olmadığı kadar popüler olduğu bir çağdayız. Bilimsel yayınlar ara ara eğlence yayımları kadar izleniyor ve satılıyor. Bazı imam hatipler ve kurslarda, Kuran odasına, Kuran laboratuvarı diye tabela koyuyorlar.
Günümüz üfürükçüleri de, dini kullanır gibi, bilimin dilini kullanıyor. Bu da onlara karşı mücadeleyi daha da zorlaştırıyor.
Bilimsel kavramlar, giderek daha fazla günlük dilin içine giriyor. Mesela insanlar birisinden hoşlanıp, hoşlanmamayı,elektrik almak olarak tanımlıyor.
Klasik yıldız falcıları da artık matematik ve fizik dili ile konuşuyor. Yıldızların yaptıkları açılardan bahsediyorlar. Her güneş-ay tutulması haberinde kafalarını kaldırıp, tutulmanın burçlara etkilerinden bahsediyorlar. Hayatta ellerine teleskop ya da horoskop aldıklarını da sanmıyorum.
Horoskop (Usturalp) kelimesini çok kullanırlar ama bunun yarım küre şeklindeki gök haritası olduğunu bildiklerini de sanmıyorum. Önlerine konacak bir gök haritada yıldızların yerlerini bulacakları da şüpheli.
Böylesi üfürükçü bir oluşumun bayağı bir içine girmiştim bir zamanlar. Küçük bir ilçeden, Kırıkkale'ye gelmiştim ve hafta sonlarını Ankara'da ki ailemin yanında geçiriyordum. Bir felsefe öğretmeni olarak, sokaktaki ilan üzerin, Yeni Yüksektepe Felsefe derneğinde kurslara gitmeye başladım.
Derneğe hemen üye olamıyorsunuz, haftada bir, genelde cumartesi günleri 3-4 saat süren kurslara gidiyorsunuz. Ben bazı saçmalıkları görünce bıraktım.
Önce bazı Hint destanlarını falan anlattılar, sonra da birden bire Platon'a geçtiler. Platon anlatımları çok ilginçti zira Platon denince akla ilk gelen idealar alemi, geometri ve jimnastiğe hiç değinmeden Platon anlatmayı başardılar. Üstelik hocası Sokrates'ten hiç bahsetmeden.
Sonra bütün diğer çağları geçip, 20. Yüz yılda Madam Blavatsky diye birine geçtiler. On altı yaşındayken elli beş yaşında bir generalle evlendirilmeye kalkınca, hafiften delirmiş; kafayı mistisizme (gizemciliğe) takmış. Tibet senin, Meksika benim dolaşmış.
Kadınlar ilgili tuhaf tuhaf şeyler anlatmaya başladılar. Bir ara İstanbul'a gelmiş de, köpeği kaybolmuş, aynada bulmuşlar falan.
Her cumartesi günleri derslerim bu minvalde giderken, dernek içinde bir de burç falı kursu açıldı. Kursu verecek olan kadın üye ciddi ciddi burçlarla geleceğin okunacağını iddia ediyordu.
Bu saçmalık üzerine derneğe ve kursa daha eleştirel gözle bakmaya başladım. Mesela en başta matematiksiz ve idealar dünyasız Platon da neydi? Felsefe derneği neden materyalist felsefeyi öğrenmeyi ret ediyordu?
Sonra dernekteki Türkler neden ömür boyu ders alıyordu da, derneğin asıl yöneticisi olan İspanyollar en üst gruba ders verip duruyordu? Anlatılanlara göre dernek uluslar arası New Akropolis kurumunun Türkiye şubesiydi. Van dahil 8-10 ilde, 15-20 şubesi falan vardı.
Dernekten ayrıldıktan bir süre sonra, şimdilerde çoktan kapanmış bir dergi, derneği haber yaptı. Kapakta Sokrates tarikatı olarak geçiyordu ve yazılanlara bakılırsa Satanistlerle bir olmuş, Papayı tehdit etmişlerdi.
Bir New Age (Yeni Çağ)topluluğu olan grup, Ankara'da diplomatik misyon temsilcilerince kurulmuş. (İlk kurucuları arasında Antonyo hoca dedikleri yüzünü hiç görmediğim bir İspanyol vardı. Ankara'dan sorumlu kişi de, bir süs köpeği ile gezen ve yetmişlerinde olduğunu tahmin ettiğim Maria hoca dedikleri bir İspanyol kadındı.)
Aslına tamamen ioe-sapa gelmez bir New Age inançlarını, felsefe kılığında yayıyorlardı.
Bilimin hiç olmadığı kadar popüler olduğu bir çağdayız. Bilimsel yayınlar ara ara eğlence yayımları kadar izleniyor ve satılıyor. Bazı imam hatipler ve kurslarda, Kuran odasına, Kuran laboratuvarı diye tabela koyuyorlar.
Günümüz üfürükçüleri de, dini kullanır gibi, bilimin dilini kullanıyor. Bu da onlara karşı mücadeleyi daha da zorlaştırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder