23 Eylül 2020 Çarşamba

BALKAN YARIMADASININ SOĞUK SAVAŞ SONRASI ÇÖKÜŞÜ



Aslında bu yazıyı Bulgaristan için yazacaktım ama Sırbistan ve Kosova başbakanlarının Trump'ın karşısındaki hallerini görünce, Balkanlar için yazmaya karar verdim.
Bu fotoğraf işin gerçeği Rusya için de bir hezimettir çünkü Balkan yarım adasında Ruslara sempati duyan iki millet vardır, Bulgarlar ve Sırplar. Bosna savaşına Sırbistan, Rusya ve o zamanlar açıkça Rus yanlısı iktidarı olan Ukrayna'nın desteğini almıştı.
Bu destek sadece Bosna-Hersek'de yüz binlerce Müslümanın öldürülmesi, Bosna'nın kantonlara bölünmesi sonucunu doğurdu. Bu Sırp kantonları Bosna'nın yönetiminde olmadığı gibi Sırbistan'da olmadı, Sırp ekonomisinin bir parçası da olmadı.
Sırbistan ve Kosova başbakanlarının, Tel Aviv'deki başkentlerini Kudüs'e taşıyacaklarını Trup'ın ağzından öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlık, aslında tüm Balkan yarım adasının halidir.
Çöküşün başlangıcı, Sosyalist rejimin çöktüğünü öngören Bulgaristan hükumetinin şoven duygularla aldığı faşizan bir kararla başladı.


Ülkede Bulgarların ve diğer Hristiyan unsurların doğum oranlarının düşmesi ve Türkler ve diğer  Müslüman  azınlıkları önce zorla asimile etmesi, sonra da Türkiye'ye sınır dışı etmesi ile başladı.
Hikaye uzun, asimilasyon politikası çöktü, üzerine de Türkler gidince tarım sektörü çöktü. Çünkü Bulgaristan her ne kadar sosyalist bir ülke de olsa, hatta sosyalistliği Sovyetlerden de önce ( Lozan konferansında Bulgar delegeleri taksi kullanıyordu çünkü Bulgaristan'ın solcu Köylü partisi lüksü yasaklamıştı) sosyalist de olsa, gayet ırkçı ve ayrımcı bir ülkeydi.
Doğma, büyüme Bulgaristanlı bir Türk'le tanışmıştım internetten. Anlattığına göre Bulgaristan'da piramitsel bir yapı vardı. Piramidin en altında Romanlar vardı ve Romanların önemli bir kısmı Müslümandı ve Bulgarlar bunlara Türk Çingenesi diyordu. En ağır ve pis işleri yapanlar bunlardı. Bir üstte tarım ve köy işlerini yapan Türkler ve en üstte de memurluk, beyaz yaka işler ve şehirlerde yaşayan Bulgarlar vardı.
Türkler gidince  tarım başta olmak üzere ağır ve zor işleri yapacak kimse kalmadı ve tarım sektörü çöktü.
Sovyetler Birliği çökünce ve iki Almanya birleşince, en büyük ticari ortağını kaybeden diğer eski doğu bloku ülkeleri (Polonya, Çekostovakya (Çekya ile Slovakya), Macaristan, Romanya ve Bulgaristan) gibi ekonomik krize girdi. (Batı ile birleşen Doğu Almanya, krizi de batıya yükledi.)
Meşhur Demir Perde 'nin yıkılması ile genç nüfus batıya aktı ve iyice nüfussuz kalan Bulgaristan, Avrupa Birliğine üye olunca,  gençlik Avrupa'nın dört bir yanına dağıldı. Sonra nüfusu iyice azalan Bulgaristan, bir zamanlar ülkeyi terke zorladığı vatandaşlarına, tekrar vatandaşlık hakkı verdi.
Bunu Avrupa Birliği kriterleri gereği mecbur olduğu için yapmadı. Nitekim Yunanistan, vatandaşlıktan çıkan, göç etmiş, Yunan kökenli olmayanlara geri vatandaşlık vermiyor.
(Yunanistan'ı sonra anlatacağım)
Aslına bu anlattıklarım hemen her Balkan devletinde olan bir şeydi. Tüm Balkanlarda Sosyalist rejimler iktidarda da olsa, toplumsal yaşamda gerçek bir faşizan piramit vardı. En altta genelde Romanlar, bir üstte de Türk-Tatar veya diğer Müslüman azınlık olurdu.






Balkan yarım adasında etnik düşmanlık sadece Müslümanlara, Türklere ve Romanlara değildi. Yugostlavya iç savaşında ve Bosna iç savaşında Sırp-Hırvat savaşında da çok insan öldü. Bulgaristan,
 sırf Sırplardan intikam almak için Almanya yanında savaşa girmişti.
Yabancı bir yazarın hikayesini okumuştum. Bir Sırp subay, savaş anısını anlatıyordu. Sırplar kaçarken, yaralıları geride bırakmak zorundadır. Askerler, Bulgarlara esir düşmektense,  ölmeyi tercih ederler. Sırplar, arkadaşlarını mermi ziyan olmasın diye kılıçla öldürürler. Çünkü Bulgarlar Sırplara, Sırplar Bulgarlara çok kötü işkence yaparlar.
Balkanlarda milletler arası bu düşmanlıkların kökeni, Osmanlı egemenliğinden bile öncedir. Osmanlı'nın gerileyip, yıkılması, ardından da Avusturya-Macaristan imparatorluğunun egemenliği,  Balkan savaşları, 1. Dünya savaşı ve Nazi işgalleri bu düşmanlıkları körükledi ama üstü kapalı Sovyet egemenliği, Yugostlavya'da Mareşal Tito, Arnavutlukta Enver Hoca egemenlikleri bunu bastırdı.
Bu Sosyalist dikta dönemlerinde baskı altında nefret de büyüdü. Daha ilginci Yugostlavya'da bu dönemde karma evlilikler zirvedeydi, hatta galiba halen de çok yoğun (hele Bosna'da, ilginç).
Yugostlav iç savaşından sonra bölge ülkelerinin çoğunun (Sırbistan, Bosna, Arnavutluk ve Kosova hariç) Avrupa Birliğine üye olması veya olacak olması da işleri daha da zorlaştırdı, zira Avrupa'nın işçi açlığı, Sosyalizmin getirdiği sağlık, eğitim gibi devlet güvencelerinin yıkılması ile doğum oranları trigonometrik şekilde düşen bölge ülkelerinin bir de göç vererek tükenmelerine yol açtı.
Uzun süre dikta ve polis devletinin ardından Balkan yarım adası mafya yarım adası oldu. Dünyanın on büyük mafyasından 2'i (Sırp ve Arnavut mafyaları) Balkan yarım adasında. Öte yandan tüm yarım ada mafyalarla dolmuş durumda.
Bence en ilginci ise Romanya. Avrupa Birliğine üye olmasından üç yıl kadar sonra tüm Avrupa birliği projelerinden (Erasmus vs) çıkarıldı, halen de alınmıyor. Ülke o kadar ki yolsuzluğa batmış. Muhtemelen birliğin üye yaptığına en çok pişman olduğu ülkesi. Sıradan bir Avrupalı için Rumen ya da Romanya denilince akla ilk ve son gelen yankesici ya da cepçi denen sokak hırsızları.
Tüm Balkan yarımadası boyunca doğum oranları mevcut nüfusu besleyecek durumda olan ülkeler Bosna-Hersek ve Arnavutluk.
Yunanistan hariç hiç biri göç almıyor. Yunanistan, Gürcistan ve Kafkasya'dan iki milyon kadar Yunanca bilmeyen Ortodoks Hristiyan'ı Batı Trakya'ya yerleştirip, nüfusunu 10 milyon yaptı ama son bitmek bilmeyen ekonomik krizinde beş yüz binden fazla genci de yurt dışına göç etti. Ülkenin ana ekonomik damarlarından gemi taşımacılığı da, Alman ve diğer büyük Avrupa ekonomileri karşısında çökmüş durumda. Kuzey Kıbrıs ve Malta bir zamanlar kolay bayrak (Vergi Avantajı) ülkesiydi ama birliğe katılınca bu özelliklerini kaybetti.
Balkanlar ve Doğu Avrupa (Ukrayna, Baltık Ülkeleri vs), Karaip adaları ile beraber Dünyanın hızla nüfus kaybeden iki bölgesinden biri.
 Balkanlarda (Yunanistan hariç) göl ve deniz kıyısındaki turistlik tesisler ve devlet kurumları haricinde işleyen ekonomi yok ve onlar da mafyanın elinde. Çöküş de dibi bulmadı, daha da sürüyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder