İktidar partisinin sinsice yaptığı bir şey var ki, sıradan bir öğretmen olan benim dışında kimse bahsetmedi veya bilmiyor. Başka bir ihtimal de ben kuruntu yapıyorum.
Hükumet tarikatların ne olduğunu istiyor, ne de öldüğünü. Tarikatların itibarını, muhalif bası aracılığı ile eziyor.
Şimdi sizden kuruntu yapıyorsam da kuruntumu okumanızı isteyeceğim.
Bundan ilk defa Soner Yalçın'nındı, bir tweet'e verilen bir cevapla şüphelenmeye başladım.Yazan kişi Fetöcü olduğu besbelli bir hesaptı ve Soner Yalçın'ı iktidarı Fetö operasyonu yapmak için kışkırtmakla suçluyordu.
Sonra garip bir şekilde Fetö operasyonları ile, Soner Yalçın-Odatv-Sözcü Gazetesi şeytan üçgeninde, hükumet halen Fetö ile işbirliğinde, her an barışabilirler, üstü örtülü af geliyor ve benzeri haberler çıktıktan sonra, Fetö operasyonları yapıldığını fark ettim.
Sözcü gazetesini elde, koltuk atında taşımak, AKP muhalifi olduğunu sokakta göstermenin en bariz yolu oldu.
Odatv ise muhaliflerin başına ne geleceğinin simgesi oldu. Site yazarları ya iki yıl içeride, iki dışarıda ya da altı ay içeride, altı ay dışarıda yaşıyor.
Gene de çocuk tacizcisi şeyh, Odatv, Sözcü ifşa eder de rezil olurum diye sesini tit tir titretiyor. Zira artık açık ki, yandaş gazeteler, tarikatın üyelerini iktidara düşman etmemek adına ifşa işini muhalif basına bırakmış durumda.
İç kavgalarda düşmanı kullanmak yeni bir durum değil. Seksenlerin sonunda Dev-Sol'un DHKP-C olması sürecindeki Dayıcı (Dursun Karataş)-Bedrici (Bedri Yağan) savaşında taraflar birbirlerini polise ihbar ediyor, birbirlerini polise öldürtüyorlardı.
Şimdi de iktidar benzeri taktiği uyguluyor. Çünkü her ne kadar iktidar partisinin temeli bu tarikatların üyelerine dayanıyor da olsa, 15 Temmuzdan beri tarikatlarla ilgili olarak diken üzerinde.
Irak ordusunun Amerika karşısında hızlı çözülmesinin arkasından bazı şeyhlerin subaylara teslim olması olduğunu biliyoruz. Libya'da da benzeri oldu. Saddam'dan farklı olarak Kaddafi, tüm kilit noktalara kendi kabilesi olan Sirtelilerle doldurmuştu ve buna güveniyordu. Oysa şeyhler ve kabile reisleri iç savaş için kendi subaylarını atamıştı bile.
Esad ise bu tür unsurları ordusundan itina ile temizlemişti. İç savaşı da çok önceden sezip, Lazkiye limanını Rusya'dan gelecek büyük gemiler için derinleştirmişti. Bunun sonucunda da ordusu iç savaşın başlarında Lazkiye ve Şam'ın bir kısmında kapalı kaldığında bile çok fazla fire vermedi. (Savaşı bitiremedi, o ayrı)
Ben altı gün savaşlarında İsrail'in muhteşem zaferinde de benzer durumlar olduğundan şüpheleniyorum.
Ülkemizde olmaz diyenler, 15 Temmuz sonrası devletin helikopteri ile Yunanistan'a sığınan Fetöcüleri hatırlasın.
Bir de Tarikat kelimesini sosyolojik olarak anlatayım ki, aklı başında kimselerin ve hükumetin tarikatların gizlice altını oyduğunu anlatayım.
Amerikalı sosyologlar (o kitapları okuyalı uzun zaman oldu, isim vermeyeceğim) tarikatları dinsel değil, örgütsel olarak ele alır. Hatta bir tanesi Ferdinand Tönnies'in meşhur Cemaat (birincil, senli-benli ilişkilerin olduğu çoğunlukla da küçük insan toplulukları)-Cemiyet (İkincil, resmi ilişkilerin olduğu, büyük ve sizli bizli konuşan topluluklar) ayrımına 3. olarak ekler tarikatı.
Tarikatlar, belli ortak hedef ve değerleri olan, birbiri ile samimi ama hiyerarşik olarak örgütlenmiş topluluklardır.
Bu tanıma göre sosyalist-komünist örgütlerin pek çoğu, pek çok siyasi parti, bazı mafya grupları (Cosa Nostra, Ndrangetha, Camaro vs) ve çok büyümemiş bazı mezhepler (Sabataycılar, Yezidiler vs) tarikat sınıflandırmasına girer.
Tarikatların asıl tehlikeli özelliği hiyeraşileri ve bu hiyeraşiye bağlı okültist (gizli öğreti) yapısıdır. Tarikatlarda rütben yükseldikçe bazı sırları öğrenir, bazı törenlere katılırsın.
Nazi partisi iktidarının doruğunda olduğunda bile üye sayısı otuz beş bini geçmemişti.(Boşevikler, Lenin'in dediğine göre iktidara geldiklerinde on altı bin üç yüz kişi kadardılar. 1979'da Sandilisler üç yüz kişi ile Nikaragua'da iktidarı ele geçirdiler, Castor ile kendisi dahil seksen üç kişi ile Batista rejimini devirdi) Bazı toplantı ve törenlerinde ne yaptıkları halen belli değildir. Bazı iddialara göre Hristiyanlık öncesi Alman kabilelerinin dinlerine inanıyorlardı.
Tarikatlar taze üyelerine bazı bilgileri vermezler, bunun için tarikatın içine girmeli, topluluğa karışmalı ve uyum göstererek, tarikatın dediğinin doğruluğuna inanmalısınız.
Bu uyum durumu o kadar güçlüdür ki 26 Mart1997'de Uzay Kapısı (Heaven's Gate) tarikatı toplu intihar ettiğinde, ölen otuz dokuz kişiden ikisi, iddialara göre tarikatı kontrol etmekle görevli FBI ajanlarıydı. Daha sonra tarikattan iki kişi daha intihar eder. Ölenlerin çoğu bilgisayar sektöründen, bilgisayara ve yazılım mühendisiydi.
İnançlarına göre 1997'de Dünya'nın yakınından geçen Halley-Bob kuyruklu yıldızı (76 yılda bir geçen Halley kuyruklu yıldızı ile karıştırılmamalı) onları cennete götürecek gemiydi. Zehirle intihar ederek, bu uzay gemisine binecek ve cennete gideceklerdi. Ceplerinde gemiye giriş ücreti olarak on dolar ve gemideki (öğünler hariç) yeme-içme otomatlarından yararlanmak için bozuk para vardı.
İnsanlar normalde saçma gelen fikir ve inançlara kapılmada birinci nedenleri uyum durumudur. İnsanlar bulundukları durumlara uymaya eğilimliydi.
Bu uyumla elde edilen düşünce değişikli en güçlüsüdür. Hasan Sabbah'ın fedaileri afyonkeş değildi. Bu katiller çok önemli kişilerin yanlarında uzun yıllar kalıp, ciddi mevkilere geliyordu. Psikiyatristlere göre bir maddeyi bir buçuk yıl almazsanız, artık bağımlı değilsinizdir. Bağımlılık, iş yapmanızı engelleyen bir unsurdur. İmam Gazali ve Enver Berhan Şapolyo; Hasan Sabbah aleyhine çok şey yazsalar da, esrarkeşliklerinden bahsetmez.
Bir genç nasıl tarikat ortamına girer?
Yurtlar ve Kuran öğretmeyen Kuran kursları ile. Ülkemizde halen bir milyondan fazla çocuk, tarikat yurtlarında.
Şu an hem iktidar, hem de tarikatlar bir ikilem içinde.
Tarikatlar, evlerin içine girerek iktidar için oy topluyor, iktidar da tarikatlara devletten kadro vererek elini güçlendiriyor.
Lakin her ortaklıkta çıkar çatışmaları bulunur ve bu yüzden hiçbir ortaklık sorunsuz değildir. İktidar partisi, tarikatlardan, yukarıda bahsettiğim durumlardan dolayı korkuyor. Zira bir tarikatın en iç çemberindeki sır odasında ne karar verildi, bilemezsiniz.
Diğer yandan da İslamcıları Amerika'ya tam anlamıyla sırtını döneceklerine inanmak fazla saflık olur. Bu tarikatların hepsi Nato ile yükseldi, 12 Eylül ile beslendi. Türkiye bir yana, dünyanın dört bir yanına Amerika desteği ile yükseldi. Tarikatlar yeni bir 15 Temmuza kalkışmaz sanıyoruz, belki de kalkışmaz ama gene de iktidara zarar verebilir.
Tarikatlar, Akp benzeri bir sağcı iktidarı hazırlamadan Akp'yi iktidardan indiremez, iktidar da açıkça tarikatlara cephe alamaz.
Bu memnuniyetsizlikler çatışmaya dönmeyecek demek değildir. Her memnuniyetsizlik, eninde sonunda çatışmaya döner.
Bu çatışmanın sonucunda da insanlar dinden kaçıyor. Bir milyon genç tarikat yurtlarında ve kuran öğretmeyen kuran kurslarında demiştim ya, onlardan en az yüz bini dinsiz yetişiyor. Sosyal medya ya da internette iki yıldır dinsiz takılan pek çok genç ya buralarda kalmış ya da halen kalmakta.
Okulu terk eden çocukların da çoğu imam hatipli desem yalan olmaz galiba. sene önce yarım dönemliğine bir imam hatibe yarım günlüğüne derse gitmiştim. Teneffüs arasında öğretmenlerle konuşuyordum. Okul o zamanlar açılalı dört yıl olmuştu. Okulun eski öğretmenlerinin anlattığına göre okula ilk açıldığında (5. ve 9. sınıflar, yani orta okul ve lise başlangıcı olarak) bin dört yüz küsur öğrencisi varmış. Dördüncü yıl sonunda dört yüz küsur kalmış.
Şimdi sizden kuruntu yapıyorsam da kuruntumu okumanızı isteyeceğim.
Bundan ilk defa Soner Yalçın'nındı, bir tweet'e verilen bir cevapla şüphelenmeye başladım.Yazan kişi Fetöcü olduğu besbelli bir hesaptı ve Soner Yalçın'ı iktidarı Fetö operasyonu yapmak için kışkırtmakla suçluyordu.
Sonra garip bir şekilde Fetö operasyonları ile, Soner Yalçın-Odatv-Sözcü Gazetesi şeytan üçgeninde, hükumet halen Fetö ile işbirliğinde, her an barışabilirler, üstü örtülü af geliyor ve benzeri haberler çıktıktan sonra, Fetö operasyonları yapıldığını fark ettim.
Sözcü gazetesini elde, koltuk atında taşımak, AKP muhalifi olduğunu sokakta göstermenin en bariz yolu oldu.
Odatv ise muhaliflerin başına ne geleceğinin simgesi oldu. Site yazarları ya iki yıl içeride, iki dışarıda ya da altı ay içeride, altı ay dışarıda yaşıyor.
Gene de çocuk tacizcisi şeyh, Odatv, Sözcü ifşa eder de rezil olurum diye sesini tit tir titretiyor. Zira artık açık ki, yandaş gazeteler, tarikatın üyelerini iktidara düşman etmemek adına ifşa işini muhalif basına bırakmış durumda.
İç kavgalarda düşmanı kullanmak yeni bir durum değil. Seksenlerin sonunda Dev-Sol'un DHKP-C olması sürecindeki Dayıcı (Dursun Karataş)-Bedrici (Bedri Yağan) savaşında taraflar birbirlerini polise ihbar ediyor, birbirlerini polise öldürtüyorlardı.
Şimdi de iktidar benzeri taktiği uyguluyor. Çünkü her ne kadar iktidar partisinin temeli bu tarikatların üyelerine dayanıyor da olsa, 15 Temmuzdan beri tarikatlarla ilgili olarak diken üzerinde.
Irak ordusunun Amerika karşısında hızlı çözülmesinin arkasından bazı şeyhlerin subaylara teslim olması olduğunu biliyoruz. Libya'da da benzeri oldu. Saddam'dan farklı olarak Kaddafi, tüm kilit noktalara kendi kabilesi olan Sirtelilerle doldurmuştu ve buna güveniyordu. Oysa şeyhler ve kabile reisleri iç savaş için kendi subaylarını atamıştı bile.
Esad ise bu tür unsurları ordusundan itina ile temizlemişti. İç savaşı da çok önceden sezip, Lazkiye limanını Rusya'dan gelecek büyük gemiler için derinleştirmişti. Bunun sonucunda da ordusu iç savaşın başlarında Lazkiye ve Şam'ın bir kısmında kapalı kaldığında bile çok fazla fire vermedi. (Savaşı bitiremedi, o ayrı)
Ben altı gün savaşlarında İsrail'in muhteşem zaferinde de benzer durumlar olduğundan şüpheleniyorum.
Ülkemizde olmaz diyenler, 15 Temmuz sonrası devletin helikopteri ile Yunanistan'a sığınan Fetöcüleri hatırlasın.
Bir de Tarikat kelimesini sosyolojik olarak anlatayım ki, aklı başında kimselerin ve hükumetin tarikatların gizlice altını oyduğunu anlatayım.
Amerikalı sosyologlar (o kitapları okuyalı uzun zaman oldu, isim vermeyeceğim) tarikatları dinsel değil, örgütsel olarak ele alır. Hatta bir tanesi Ferdinand Tönnies'in meşhur Cemaat (birincil, senli-benli ilişkilerin olduğu çoğunlukla da küçük insan toplulukları)-Cemiyet (İkincil, resmi ilişkilerin olduğu, büyük ve sizli bizli konuşan topluluklar) ayrımına 3. olarak ekler tarikatı.
Tarikatlar, belli ortak hedef ve değerleri olan, birbiri ile samimi ama hiyerarşik olarak örgütlenmiş topluluklardır.
Bu tanıma göre sosyalist-komünist örgütlerin pek çoğu, pek çok siyasi parti, bazı mafya grupları (Cosa Nostra, Ndrangetha, Camaro vs) ve çok büyümemiş bazı mezhepler (Sabataycılar, Yezidiler vs) tarikat sınıflandırmasına girer.
Tarikatların asıl tehlikeli özelliği hiyeraşileri ve bu hiyeraşiye bağlı okültist (gizli öğreti) yapısıdır. Tarikatlarda rütben yükseldikçe bazı sırları öğrenir, bazı törenlere katılırsın.
Nazi partisi iktidarının doruğunda olduğunda bile üye sayısı otuz beş bini geçmemişti.(Boşevikler, Lenin'in dediğine göre iktidara geldiklerinde on altı bin üç yüz kişi kadardılar. 1979'da Sandilisler üç yüz kişi ile Nikaragua'da iktidarı ele geçirdiler, Castor ile kendisi dahil seksen üç kişi ile Batista rejimini devirdi) Bazı toplantı ve törenlerinde ne yaptıkları halen belli değildir. Bazı iddialara göre Hristiyanlık öncesi Alman kabilelerinin dinlerine inanıyorlardı.
Tarikatlar taze üyelerine bazı bilgileri vermezler, bunun için tarikatın içine girmeli, topluluğa karışmalı ve uyum göstererek, tarikatın dediğinin doğruluğuna inanmalısınız.
Bu uyum durumu o kadar güçlüdür ki 26 Mart1997'de Uzay Kapısı (Heaven's Gate) tarikatı toplu intihar ettiğinde, ölen otuz dokuz kişiden ikisi, iddialara göre tarikatı kontrol etmekle görevli FBI ajanlarıydı. Daha sonra tarikattan iki kişi daha intihar eder. Ölenlerin çoğu bilgisayar sektöründen, bilgisayara ve yazılım mühendisiydi.
İnançlarına göre 1997'de Dünya'nın yakınından geçen Halley-Bob kuyruklu yıldızı (76 yılda bir geçen Halley kuyruklu yıldızı ile karıştırılmamalı) onları cennete götürecek gemiydi. Zehirle intihar ederek, bu uzay gemisine binecek ve cennete gideceklerdi. Ceplerinde gemiye giriş ücreti olarak on dolar ve gemideki (öğünler hariç) yeme-içme otomatlarından yararlanmak için bozuk para vardı.
İnsanlar normalde saçma gelen fikir ve inançlara kapılmada birinci nedenleri uyum durumudur. İnsanlar bulundukları durumlara uymaya eğilimliydi.
Bu uyumla elde edilen düşünce değişikli en güçlüsüdür. Hasan Sabbah'ın fedaileri afyonkeş değildi. Bu katiller çok önemli kişilerin yanlarında uzun yıllar kalıp, ciddi mevkilere geliyordu. Psikiyatristlere göre bir maddeyi bir buçuk yıl almazsanız, artık bağımlı değilsinizdir. Bağımlılık, iş yapmanızı engelleyen bir unsurdur. İmam Gazali ve Enver Berhan Şapolyo; Hasan Sabbah aleyhine çok şey yazsalar da, esrarkeşliklerinden bahsetmez.
Bir genç nasıl tarikat ortamına girer?
Yurtlar ve Kuran öğretmeyen Kuran kursları ile. Ülkemizde halen bir milyondan fazla çocuk, tarikat yurtlarında.
Şu an hem iktidar, hem de tarikatlar bir ikilem içinde.
Tarikatlar, evlerin içine girerek iktidar için oy topluyor, iktidar da tarikatlara devletten kadro vererek elini güçlendiriyor.
Lakin her ortaklıkta çıkar çatışmaları bulunur ve bu yüzden hiçbir ortaklık sorunsuz değildir. İktidar partisi, tarikatlardan, yukarıda bahsettiğim durumlardan dolayı korkuyor. Zira bir tarikatın en iç çemberindeki sır odasında ne karar verildi, bilemezsiniz.
Diğer yandan da İslamcıları Amerika'ya tam anlamıyla sırtını döneceklerine inanmak fazla saflık olur. Bu tarikatların hepsi Nato ile yükseldi, 12 Eylül ile beslendi. Türkiye bir yana, dünyanın dört bir yanına Amerika desteği ile yükseldi. Tarikatlar yeni bir 15 Temmuza kalkışmaz sanıyoruz, belki de kalkışmaz ama gene de iktidara zarar verebilir.
Tarikatlar, Akp benzeri bir sağcı iktidarı hazırlamadan Akp'yi iktidardan indiremez, iktidar da açıkça tarikatlara cephe alamaz.
Bu memnuniyetsizlikler çatışmaya dönmeyecek demek değildir. Her memnuniyetsizlik, eninde sonunda çatışmaya döner.
Bu çatışmanın sonucunda da insanlar dinden kaçıyor. Bir milyon genç tarikat yurtlarında ve kuran öğretmeyen kuran kurslarında demiştim ya, onlardan en az yüz bini dinsiz yetişiyor. Sosyal medya ya da internette iki yıldır dinsiz takılan pek çok genç ya buralarda kalmış ya da halen kalmakta.
Okulu terk eden çocukların da çoğu imam hatipli desem yalan olmaz galiba. sene önce yarım dönemliğine bir imam hatibe yarım günlüğüne derse gitmiştim. Teneffüs arasında öğretmenlerle konuşuyordum. Okul o zamanlar açılalı dört yıl olmuştu. Okulun eski öğretmenlerinin anlattığına göre okula ilk açıldığında (5. ve 9. sınıflar, yani orta okul ve lise başlangıcı olarak) bin dört yüz küsur öğrencisi varmış. Dördüncü yıl sonunda dört yüz küsur kalmış.
Hemen her yeni açılan imam hatip lisesinin başına gelen bu.
Bu iktidar nasıl ve ne zaman düşecek diye bir tahminim yok. Her iktidar gibi, şu anki iktidarımızın da bir sonu var.
Bu iktidar nasıl ve ne zaman düşecek diye bir tahminim yok. Her iktidar gibi, şu anki iktidarımızın da bir sonu var.
Bildiğim bir şey varsa, bu iktidar değiştikten sonra bir saha uzun süre sağ iktidara gelemeyecek, gelse de eski sağcılık olmayacak. Daha şimdiden dinsizlik kartopu gibi büyüyor. Bir zamanlar Zaman, Türkiye, Akit aboneliklerini gözümüze sokan esnaf, duvardaki Atatürk resmini gözümüze sokuyor. Çünkü iktidar sayesinde zenginleşen sınıflar bile, bu zorlama muhafazakarlıktan nefret ediyor.
Geçenlerde bir apartmanda Atatürk'ün Kocatepe pozu olan bir ilan gördüm. İlk önce siyasi bir ilan sandım, oysa bir ciğer kebapçısına aitti.
O muhalif Sözcü-Cumhuriyet ve hatta Birgün gazetelerine yaz boyu reklam veren özel okullar hep tarikatların elinde. Müşteri çekmek için sadece bu ilanları vermiyorlar. Tiyatro kulüplerine Atatürklü oyunlar oynatmak gibi çeşitli gösteriler yapıyorlar. Özel hastanelerin de pek çoğu aynı şekilde tarikatların elinde ama mümkün olduğunca türbanlı personel (en azından göz önünde) çalıştırmıyorlar. Konu para olduğunda dinin imanın bir değeri kalmıyor.
İnsanlar din adına oynanan bu siyaset oyunundan sıkıldı ve sıkılanlar her geçen gün daha da artıyor. İktidar, tarikatlara karşı kendisi bir tarikat olmak için diyaneti kullanıyor. Tarikat yurtlarına karşı, kendi yurtlarına ilahiyat mezunu manevi danışmak atıyor.
Oysa devlet memuru, tarikat şeyhi ya da abisinin yerini tutmaz. Tarikatlar, devlet içinde güçlü olmalı, devlet içinde torpil-adam kayırma işine yaramalı, ama devletin kendisi tarikat olursa bu iş tutmaz.
Katiller, tecavüzcüler tutuklu yargılansın diye twitter'da çırpındığımız, imara açılan her ormanda yangın çıkan bu dönemde, din ve tarikatlar, para ve iktidar olarak yükselseler de, kalplerde çökmekteler.
Bu kalplerde çöküş, para ve iktidarda çöküşü de getirecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder