İşin doğrusu ben de Şafak Sezer'i sevmediğinden Kolpaçino serisini izlemeyenlerdendim. Etrafımda çok fazla insan bu filmden replikleri paylaşınca, ben de üç filmi bir solukta izledim. Çok komik olmakla beraber, sisteme ciddi eleştiriler de var, aslında absürtlükte zirve yapmakla beraber, hatta senaryo nedir, olayların gidişi nedir derseniz anlatacak bir şey bulamazsınız.
Öte yandan üç filmde de dikkat çeken noktalar var. Mesela filmdeki karakterler, karşısındaki güçsüzken, çok cesur olup, esip, gürlüyorlar. Karşısındakinin güçlü olduğunda da aniden geri çekiliyorlar. Örneğin üç filmde de rol alan Ganyotçu karakteri (Ebubekir Öztürk, Özgür karakteri ile baş başa olduğunda esip, gürlüyor. Kumarhane deki çatışma sahnesinde ise, daha konuşmanın başında silahların konuşacağını anlayıp, masanın altına giriyor. Filmin kahramanlarının her filmde en az iki kere cesurca atılıp, korkakça kaçamama sahnesi var.
Filmdeki karakterler her türlü illegal ve gayrı ahlaki işe karışmakla beraber, dillerinden Allah sözü düşmüyor. Olaylarda her türlü rezillik boyu geçmiş ama din, iman yerinde. Film serisinin dile pelesenk olmuş bir sözü gibi, imkanları olsa on numara namaz kılacaklar.
Filmin tüm önemli karakterleri erkek, çoğu evli ve hepsinin de, evli olsalar bile metresleri var, nakit karşılığı günü birlik cinsellik yaşıyorlar ama gene de toptan bir abazanlık, cinsel açlık durumları var. Kadınlar hakkında da, eğer kendi namus dairelerindeki bacı-eş-ana- kadınlardan değilse, sadece cinsel objeler. Onlar hakkında hep aşağılayıcı bir dille konuşuyorlar. Hatta filmlerin birinde olayın kahramanlar, başka bir kişinin (Sabri- Aydemir Akbaş) kıza hakareti yüzünden kızın sevgilisinin zengin ve güçlü bir adam çıkması yüzünden darp ediliyorlar.
Üç filmde de yapılan kanuni işler lüks araba satıcılığı ve inşaat işlerinden ibaret. İnşaat da devlet ihaleleri ve lüks konutla sınırlı. Satılan arabalar da, süper lüks arabalar. (Neden acaba?)
Filmde uyuşturucu kullanmak (genelde yanlışlıkla alınıp, komik durumlara sebep oluyor) değil de ticareti yaygın. Adam öldürme, hırsızlık ve dolandırıcılık, sıradan olmadan da öte, komiklik unsuru. O kadar cinayet işleniyor, canlı bomba bile patlıyor ama tutuklanan pek az, tutuklansa da bir şekilde kendilerini kurtarıyorlar.
Filmlerde en çok gözüme batan şeyse, kahramanların hainliği, sürekli birbirlerini dolandırıp, kandırmaları oldu. Öyle ki üçüncü filmde, olayların merkezinde bulunan ve dış ses olarak da konuşan Özgür karakteri, tüm arkadaşlarına ihanet edip, önceki filmde kendisine ihanet edip, boşanmasına sebep olan Sabri'nin paralarını çalıyor. Ardından karısını ve kızını da arkadaşları gibi geride bırakıp, Hollanda'ya gidiyor. Filmde bir tane bile dürüst kişi yok. Hırsızın, hırsıza itimadı kalmamış. Görünüşte çok iyi arkadaşlar ama hep birbirlerinin zayıflığından faydalanma çabası içindeler.
Film serisini izlememe bir sebep de oyuncuların ara ara film karakteri gibi davranmaları. Ganyotçu, Atatürk'e söverken tam bir Ganyotçu gibi davrandı. Son filmdeki başkan rolünü oynayan oyuncu da, başkan gibi(Başkan da şu günlerde muhalefet partisini tehdit eden mafya liderinin aynısı. Sazan Sarmalı filminde de bir ara duş alma tehditleri savunan bir mafya liderinin aynısı vardı.) milleti tehdit edip, film dünyasından kovulmuştu. Aydemir Akbaş yılların oyuncusu ama filmde de, gerçek hayatta da 1975-80 dönemi filmlerde oynadığı gibi davranıyor. En son Onedio'da Şafak Sezer'in evi, Özgür'ün evi aynısı haberin görünce, filmi izlemeye karar verdim.
Gülse Birsel, Haeper's Bazaar dergisinde çalışırken, tıpkı Avrupa Yakası'nda olduğu gibi derginin fotoğrafçısının adı Cem, moda editörünün adı da Yaprak'dı. Fotoğrafçı Cem Göçmen, dizideki oyuncu Levent Üzümcü ya da dizideki Cem karakterine pek benzemiyor ama dizideki yaprak aynen editör Yaprak Gerçek. Rutkay Aziz'in oynadığı emekli ve zampara diplomat Bülent Onaran karakteri ise, öldüğü zaman bayağı konuşulmuş, meşhur bir medya yöneticisi oal Ercan Arıklı. Gülse Birsel'in çalıştığı medya holdinginde dergilerden sorumluymuş.
Gülse Birsel aslında kendi çevresini hicvetmiş. Avrupa Yakası'ndan sonra da pek çoğu senesini dolmadan yayımdan kalkan komedi dizilerinde aynı Nişantaşı'lı zengin çevreleri hicvetmişti. Yani gördüğünü yazmış. Tahminim, Şafak Sezer de aynısını yapmış.
Bu filmleri, bu günlerde absürt komedi diye izliyoruz. Gelecekte bir devri, o devrin adamlarınca hicvedildiği komediler olarak izleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder