Kandırılmak hayatın kaçınılmaz bir sonucudur ve hayatta kandırılmamış kimse yoktur. İnsan denen varlık çok bencil de olsa, topluluk halinde yaşamaya mecburdur. Bu sebeple güvenmek için ve güvenmemek için sebepler, ölçütler oluşturmuştur. Ben de kendimce bu ölçütleri, yani kandırılmanın mantığını anlatmaya karar verdim. Maddeler halinde yazıyorum:
1)Kandırılanın yetkinliği; Kandırılan olarak yetkin-yetişkin değilseniz, kandırılmanız hoş görülebilir. Yasalar da bunun yanındadır. On sekiz yaşından küçük birisi senet imzalarsa geçerli değildir. Gene yaşı çok küçük biri ile, o kişinin isteği bile seks yapmış olursanız, bu iğfal suçuna girer. Yani o kişinin aklı olgunlaşmadığından, onu kandırmış olursunuz. Bunun yanında demans (bunama), akıl hastalıkları durumunda da benzeri yetkin olma konusuna girer.
Yaşınız ve beden sağlığınız sağlam olmasına rağmen yetkin olmama konusu da o konuda bilgi azlığınız olmasıdır. Örneğin köyden yeni göç etmiş birisinin dolandırıcıdan Boğaziçi köprüsünü ya da Saat kulesini satın alması normaldir. Yılların esnafı, tüccarı olarak böyle basit dolandırılmanız çok mantıklı değildir. Oğlu polis olan bir arkadaştan, başka bir polisin, telefon dolandırıcıları tarafından, sizin telefondan albayın karısını rahatsız ediyorlar diye dolandırıldığını duymuştum da ne gülmüştüm. Teşkilat olarak parayı kurtarmışlar ve olay duyulmasın diye büyük çaba harcamışlar.
Politik açıdan bir liseli genç ya da taşralı bir politikacı kandırılmış olabilir ama yılların tecrübeli politikacılarının kandırılmasını normal görmeli miyiz, kabullenmeli miyiz? Ya da o en kalite okullarda okumuş, yurt dışında gezmedik ülke bırakmamış, Türkiye'yi bıraktım, yurt dışında kaliteli üniversitelerde mastır, doktora yapmış aydınlarımız, kumpası görmediler mi ya da yetmez amanın tek amacının yargıyı ele geçirmek olduğunu görmediler mi? Ben yabancı dil bile bilmeyen, onların pek çoğunun okuduğu liseden bile daha geri olanakları olan bir taşra üniversitesinden mezun, taşrada bir lise öğretmeni olarak gördüğümü, onlar nasıl görmediler? O kadar eğitimin sonu, kullanışlı aptal olmak mı?
Gene şu günler Adnan Oktar'ın kediciklerini, kandırılmış masum kızlar gibi gösterme çabaları var ve bunda da başarılılar. Bilkent, Koç, Boğaziçi gibi kalburüstü, yüksek puanlı ve yüksek ücretli üniversitelerde okumuş ve üst düzey gelirli aileden kızlar nasıl kandırılabiliyor?
2) Kandıranın Kandırana Yetkinliği: Kandıran çok üst düzey bir dolandırıcıysa ya da dolandıranın iyi niyetini suiistimal edebilecek bir konumdaysa, kandırılma mazur görülebilir. Yıllarca güven kazanmış bir doktora, ciddi bir bilim adamına inanmamız da normaldir.
Öte yandan ilkokul mezunu bir vaizin etrafında o kadar çok insanın toplanması mantıken kabul edilebilir değildir. Sıradan bir banka memurunun, devasa miktarda parayı çaldığına veya zimmetine geçirdiğine kolay kolay inanmayız.
3)Kandıranın kaçıncı kez kandırdığı: Kumarda bile ilk elin günahı olmaz derler. İnsan ilişkileri özünde güven vardır ve çoğu kez yabancı birileri işe önce güvenimizi kazanarak ya da kazanmaya çalışarak geçer. Oysa aynı kişinin bizi defalarca dolandırılmansın arkasında başka nedenler ararız.
Banker Kastelli, Fadıl Akgündüz gibi kişiler, çoğu kez de aynı kitleyi, defalarca dolandırılmıştır .Bu dolandırılma tabi ki normal değildir. Aslında bu kişiler dolandırılmamaktadır. (Daha sonraki bir maddede yazacağım)
Aslında tek parça yazacaktım ama yazılması uzun sürecek. Bu yüzden de bir kaç parça olarak yazacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder