9 Mayıs 2025 Cuma

MAHKEMELER İKNA ÜRETMELİDİR.

 


Yıllar önce, Mehmet Ali Birand'ın Demirkırat belgeseli, televizyonda  ilk yayımlandığı zamanlar babama, Adnan Menderes'in idamını sormuştum. Bebek davası, köpek davası diye astılar adamı demişti. Hayatı boyunca sağa hiç oy vermemiş, lisede Ülkü ocağına gittim diye benimle hiç konuşmayan babamın (kendisi şu günlerde demanslı), Menderes ve arkadaşlarının idamına yorumu buydu. Radyodan naklen yayımlanan yargılamalar, Menderes o kadar da ateşli bir savuma yapmadığı halde, halkın gözünde Menderes'i suçlu yapmaya yetmemişti. On sene boyunca ülkeyi tek başına yöneten iktidarın ihaleleri, kimleri zengin ettiği, hiç konuşulmadı mahkemeler boyunca. 

Sonuçta 27 Mayısçılar kaybetti. Demokrat partinin ardılı merkez sağ, 2002'e kadar ülkeye egemen ideoloji oldu. Akp'nin ilk dönem vekillerinin çoğu eski merkez sağcıydı. Zamanla hemen hemen hepsi, siyaset dışına itildi. 2002'e kadar merkez sağ, darbeler atlattı, seçimler kaybetti ama bir şekilde geri döndü. Aydın üniversitesinin adı Adnan Menderes, Manisa üniversitesinin adı Celal Bayar oldu. Cemal Gürsel'in adı, Erzurum stadından kaldırıldı, adı Kazım Karabekir stadı oldu. Darbenin asıl lideri Cemal Madanoğlu'nun adı ise unutuluyor. Yassıada mahkemelerinin ikna edici olmayışı, bunun en büyük sebebiydi. Mahkemeler sadece suçluların, cezalandırılıp, cezalandırılmayacağı yada nasıl, ne zaman yargıalancağı yerler değil; yargılananların suçlu ve cezaya layık olduklarına dair, sanığı ve halkı ikna etme kurumlarıdır. İkna edemezse, halkın kalbinde mahkeme ve devlet yargılanır. İkna etme gücü düşen devletin, bir süre sonra baskı kurma gücü de düşer. 12 Eylül rejimi,  kendisini ideoljiler üstü göstermek amacı ile 9 tane sağcı astı. Darbenin esas amacı solu ezmekti. Bunun için sadece sağı değil, solun kendisini de ezilmeyi hakettiğine inandırmalıydı. Bu yüzden sağcıları da ezdi. İşçileri suçluluğuna inandırmak için, işverenleri ezme ihtiyacı duymadı. İşverenler hakkında soruşturma bile açılmadı. İşçi sendikaları, solculukla (Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MİSK bile), solculukla suçlandı. 12 Eylül rejimi yargılamalarda ilk hatasını, Erdal Eren'i asmakla yaptı. Kamuoyunu, ne Eren'in 18 yaşından büyük olduğuna inandırabildi, ne de o askeri öldürdüğüne. Bir zamanlar her ilde bir Kenan Evren  mahallesi ve Kenan Evren adını taşıyan bir okul (ilkokul, ortaokul, lise vs) vardı. Kenan Evren mahallelerinin de  tamamı, bir zamanlar DEV-GENÇ'li ve DEV-YOL'lu gençlerin elleri ile kurup, 1 MAYIS, Özgürlük, Devrim gibi isimler verdiği gecekondu mahalleleriydi. 12 Eylül rejimi, ilk yıllarında halkın gözünde çok popülerdi. Basının da yardımıyla halk, darbeci generalleri, iç savaşı önleyen kahramanlar olarak görüyordu. Bu durum seksenlerin sonu, doksanların başına kadar sürdü. 

Darbe rejiminin başına, Kenan Evren'in elim titremedi diye övüne övüne anlattığı, Erdal Eren idamı bela oldu. Erdal Eren'in idamı, onlarca şarkıya, şiire (Grup Yorum-Büyü, aynı zamanda Gülten Akın'ın şiiridir; Teoman-Daha On Yediymiş; Sezen Aksu-Ah O Gözler ve daha niceleri), benim bildiğim bir tiyatro oyununa (Haluk Işık-Kül Renkli Sabahlar) konu oldu. Tarih boyunca insanları ikna edemeyen pek çok ceza, halkın öfkesine sebep oldu. 2. Abdülhamit'in Mithat Paşa'yı sürgünü ve idamı (Abdülhemit bu idamın emrini verdiğini kabullenmemiş, muhalifler ide hep onu suçlamıştır.) Buna karşın Abdülhamid, babası Abdülmecid'in, bıyık makasıyla intihar ettiğine inanmadı ve bundan Mithat Paşa başta olmak üzere muhaliflerini suçlu tuttu. İkna üretmeyen kararlar, düşmanlığı körürkler ve daha kararlı duruma gelmesine sebep olur. Yüzbaşı Dreyfus davasını izleyen gazeteci Teodor Hertz, Yahudi düşmanlığına karşı, Yahudilerin kendi devleti olması gerektiğine karar verdi ve birinci Siyonizm kongresini toplamak için çalışmalara başladı. Yıllar sonra Dreysfus'a rütbeleri geri verilip, madalyalar takıldıktan sonra da Siyonist hareket durmayacaktı. 2.Dünya savaşı ve Holokost, İsrail'in kuruluşunu hızlandıracaktı. A.B.D'de George Stinney davası, Erdal Eren davasına benzer tepkilere yol açtı. On dört yaşında, karanlıktan korkan bir çocuğun, iki küçük kızı tecavüz edip, öldürdüğüne, siyahiler başta olmak üzere, A.B.D. halkı ikna olmadı. Olay, onlarca roman, hikaye ve filme (Türk halkı için en bilineni Stephan King'in Yeşil Yol romanı ve ondan uyarlanan filmdir.) konu oldu. Stinney, idamından yetmiş, Yeşil Yol filminden on sene sonra tekrar yargılandı ve en azından ismi beraat etti. 

İkna etmeyen yargılamalar, rejimlerin sonunu getirmiştir. FÖCÖ tarikatı da, Ergenekon, Balyoz gibi -kumpas davalarında inandırıcı olamadığı gibi, 17-25 soruşturmaları da, yılların ortaklığı yüzünden inandırıcı olmadı. İmamoğlu soruşturması ise, silkeleyin, turpun büyüğü gibi söylemlerle, baştan inandırcılığını yitirmiş, astronomik yolsuzluk iddiasıyla açılan soruşturma, kız çocuğunun küpeleri, üç yüz gram bakır (Bakır'ın kilosu üç yüz lira), çocuğun kumbarasında çıkan para tartışmalarına dönmüştür. Soruşturma yıllar sonra, Menderes'i bebek davasıynan, köpek davasıynan astılar diye hatırlanması gibi, turpunan, şalgamınan devlet yönetilmez sözleri ile hatırlanacaktır. 

İkna üretemeyen mahkemenin ürettiği karar, adalet olarak anılmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder