Mahkemeler sadece adalet yada karar üretmez, ikna da üretmelidir demiştim. Kimi zaman mahkeme, bu konuda kendisini de inkar eder. Suçluya bir yandan ceza verir, diğer yandan da suça teşvik eder. Bazı kararların anlamı, seni istemeye istemeye cezalandırıyoruz'dur. Bunu söylemenin başka bir yolu, aniden ve çeşitli bahanelerle çıkan aflardır. Sık sık af çıkarmak, ülke yasalaraının adil olmadığının ve olmak istemeyeceğinin de gösterir.
Ülkemiz, kadın cinayetlerinin sık işlendiği ve bu cinayet sıklığının arttığı bir ülkedir. Pek çok kere kadınları silahla tehdit etmiş, hatta darp etmiş kişiler bile serbestçe gezmektedir. Bunu devletin bilmeden yaptığını, bilinçsizce yaptığını söyleyemeyiz. Lawrence Britt'in meşhur, bildik Faşizmin 14 temel özelliğinden biri de erkek egemenliktir. Bu erkek egemenlik, saece erkekler tarafından korunmaz, devlet tarafından da korunur. Devlet, tehdit edilen kadınları korumaya isteksizdir. Erkek egemenliğin yavaş yavaş yıkıldığının farkındadır ve amacı yıkımı daha da geciktirmektir. Amacı katilden çok, kurban olan kadınları korkutmaktır. Erkek egemen düzeni sürdürmek isteyenler sadece devlet ve erkekler değildir. Kadınların önemli bir kısmı da erkek egemenliğin, kendi işlerine gelen kısmından faydalanmaya devam etmek amacındadırlar. Her türlü harcamayı erkeğe yaptırmak, evlilik öncesinde çeşitli sebeplerle erkek ailesinden para ve hediye koparmak gibi alışkanlıklar, erkeklik üzerinden meşrulaştırılır. Erkek para ödemediğinde yada ödeyemediğinde, sen de erkek misin, diye aşağılanır. Kadsınların halen erkeklerden faydalanma adına, erkek egemenliği savunmaları; işlerine gelince de birdenbire feminist olmaya çalışmalarıdır.
Bu kışkırtılanların da sabıkası kabarıktır. Kılıçdaroğlu'na saldıran inek hırsızı, Özgür Özel'e saldıran, evlat katiliydi. Ayyüce Türkeş Taş'a saldırılma sebebi de siyasi şovmuş, kendisi neden baba ocağında değilmiş. Genel başkanlarının baba mezarına gitmeyip, her bayramın Türkeş'in mezarında geçirmesi ve Osmaniye'deki devasa konağı, tuvalet için bile halka açmadı. Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur Atsız, meşhur 142. maddeden (Komünizm propagandası) yargılandı, ırkçı babanın, solcu oğlu olarak ünlendi. Kardeşi Buğra Atsız'da, babasının nefret ettiği Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Hiçkimse de onlara, ne yüzle babanızın mezarına gidiyorsunuz, demedi.
Son silah bırakmadan da bir şey çıkmayacak, bunu herkes biliyor. Eriyen sağcı tabanı, Kürtlerle destekleme çabası bu olanlar. 1908'de, Meşrutiyet'in ilanından sonra, Balkanlarda benzer bir barış havası esti. Çıkarılan afla, bir sürü asker katili, eşkiya, silahları ile düze indi. Aslında olanlar, dört sene sonra, yani 1912'de çıkacak Balkan savaşları ile o toprakların kaybedileceğinin işaretiydi. (Bu konu ile ilgili olarak, Necaati Cumalı'nın, Makedonya 1900 adlı hikaye kitabını öneririm. Cumalı, ana-babasının anlattıklarını kitaba aktarmıştır. Türkan Şoray'ın meşhur filmine konu olan Dila Hanım hikayesi de bu kitaptadır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder