ikna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ikna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2025 Çarşamba

TAHRİK İNDİRİMİ İKNANIN REDDİDİR



Mahkemeler sadece adalet yada karar üretmez, ikna da üretmelidir demiştim. Kimi zaman mahkeme, bu konuda kendisini de inkar eder. Suçluya bir yandan ceza verir, diğer yandan da suça teşvik eder. Bazı kararların anlamı, seni istemeye istemeye cezalandırıyoruz'dur. Bunu söylemenin başka bir yolu, aniden ve çeşitli bahanelerle çıkan aflardır. Sık sık af çıkarmak, ülke yasalaraının adil olmadığının ve olmak istemeyeceğinin de gösterir.

Ülkemiz, kadın cinayetlerinin sık işlendiği ve bu cinayet sıklığının arttığı bir ülkedir. Pek çok kere kadınları silahla tehdit etmiş, hatta darp etmiş kişiler bile serbestçe gezmektedir. Bunu devletin bilmeden yaptığını, bilinçsizce yaptığını söyleyemeyiz. Lawrence Britt'in meşhur, bildik Faşizmin 14 temel özelliğinden biri de erkek egemenliktir. Bu erkek egemenlik, saece erkekler tarafından korunmaz, devlet tarafından da korunur. Devlet, tehdit edilen kadınları korumaya isteksizdir. Erkek egemenliğin yavaş yavaş yıkıldığının farkındadır ve amacı yıkımı daha da geciktirmektir. Amacı katilden çok, kurban olan kadınları korkutmaktır. Erkek egemen düzeni sürdürmek isteyenler sadece devlet ve erkekler değildir. Kadınların önemli bir kısmı da erkek egemenliğin,  kendi işlerine gelen kısmından faydalanmaya devam etmek amacındadırlar. Her türlü harcamayı erkeğe yaptırmak,  evlilik öncesinde çeşitli sebeplerle erkek ailesinden para ve hediye koparmak gibi alışkanlıklar, erkeklik üzerinden meşrulaştırılır. Erkek para ödemediğinde yada ödeyemediğinde, sen de erkek misin, diye aşağılanır. Kadsınların halen erkeklerden faydalanma adına, erkek egemenliği savunmaları; işlerine gelince de birdenbire feminist olmaya çalışmalarıdır. 

Bu kışkırtılanların da sabıkası kabarıktır. Kılıçdaroğlu'na saldıran inek hırsızı, Özgür Özel'e saldıran, evlat katiliydi. Ayyüce Türkeş Taş'a saldırılma sebebi de siyasi şovmuş, kendisi neden baba ocağında değilmiş. Genel başkanlarının baba mezarına gitmeyip, her bayramın Türkeş'in mezarında geçirmesi ve Osmaniye'deki devasa konağı, tuvalet için bile halka açmadı.  Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur Atsız, meşhur 142. maddeden (Komünizm propagandası) yargılandı, ırkçı babanın, solcu oğlu olarak ünlendi. Kardeşi Buğra Atsız'da, babasının nefret ettiği Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Hiçkimse de onlara, ne yüzle babanızın mezarına gidiyorsunuz, demedi.

Son silah bırakmadan da bir şey çıkmayacak, bunu herkes biliyor. Eriyen sağcı tabanı, Kürtlerle destekleme çabası bu olanlar. 1908'de, Meşrutiyet'in ilanından sonra, Balkanlarda benzer bir barış havası esti. Çıkarılan afla, bir sürü asker katili, eşkiya, silahları ile düze indi. Aslında olanlar, dört sene sonra, yani 1912'de çıkacak Balkan savaşları ile o toprakların kaybedileceğinin işaretiydi.  (Bu konu ile ilgili olarak, Necaati Cumalı'nın, Makedonya 1900 adlı hikaye kitabını öneririm. Cumalı, ana-babasının anlattıklarını kitaba aktarmıştır. Türkan Şoray'ın meşhur filmine konu olan Dila Hanım hikayesi de bu kitaptadır.)


Taban kaybı demişken. MHP, Zafer, İyi gibi Ülkücü partiler, Z kuşağı tabanında hızla güç kaybediyor. Artık Ülkücü olmak o kadar havalı bir şey değil. Sadece sosyal medyada takma adlar arkasına sığınarak, birilerini zorbalamanın bahanesi. PÖÖÖ ve HDP gibi Kürtçü partilerin taban kaybı ise başka. Alevi Kürtler, büyük şehir ve küçük burjuva Kürtleri arasında yayılan Kürtçe bilmeden büyümek, son beş-on yıldır doğu ve güney doğu illerine de yayılmış durumda. Diyarbakır, Mardın, Van, Ağrı gibi, memur çocuklarının yarı yarıya Kürtçe ile büyüdüğü şehirlerde bile pek çok çocuk, Kürtçe öğrenmeden büyüyor. Bu son barışma oyununun sebebi bu taban kaybı olabilir.
Tahrik indirim, mağdur ve yakınlarının da adaletin gerçekleştiğine ikna olmasına engel olur. Bu sefer mağdurların öfkesi ile karşılaşabilirsiniz.







9 Mayıs 2025 Cuma

MAHKEMELER İKNA ÜRETMELİDİR.

 


Yıllar önce, Mehmet Ali Birand'ın Demirkırat belgeseli, televizyonda  ilk yayımlandığı zamanlar babama, Adnan Menderes'in idamını sormuştum. Bebek davası, köpek davası diye astılar adamı demişti. Hayatı boyunca sağa hiç oy vermemiş, lisede Ülkü ocağına gittim diye benimle hiç konuşmayan babamın (kendisi şu günlerde demanslı), Menderes ve arkadaşlarının idamına yorumu buydu. Radyodan naklen yayımlanan yargılamalar, Menderes o kadar da ateşli bir savuma yapmadığı halde, halkın gözünde Menderes'i suçlu yapmaya yetmemişti. On sene boyunca ülkeyi tek başına yöneten iktidarın ihaleleri, kimleri zengin ettiği, hiç konuşulmadı mahkemeler boyunca. 

Sonuçta 27 Mayısçılar kaybetti. Demokrat partinin ardılı merkez sağ, 2002'e kadar ülkeye egemen ideoloji oldu. Akp'nin ilk dönem vekillerinin çoğu eski merkez sağcıydı. Zamanla hemen hemen hepsi, siyaset dışına itildi. 2002'e kadar merkez sağ, darbeler atlattı, seçimler kaybetti ama bir şekilde geri döndü. Aydın üniversitesinin adı Adnan Menderes, Manisa üniversitesinin adı Celal Bayar oldu. Cemal Gürsel'in adı, Erzurum stadından kaldırıldı, adı Kazım Karabekir stadı oldu. Darbenin asıl lideri Cemal Madanoğlu'nun adı ise unutuluyor. Yassıada mahkemelerinin ikna edici olmayışı, bunun en büyük sebebiydi. Mahkemeler sadece suçluların, cezalandırılıp, cezalandırılmayacağı yada nasıl, ne zaman yargıalancağı yerler değil; yargılananların suçlu ve cezaya layık olduklarına dair, sanığı ve halkı ikna etme kurumlarıdır. İkna edemezse, halkın kalbinde mahkeme ve devlet yargılanır. İkna etme gücü düşen devletin, bir süre sonra baskı kurma gücü de düşer. 12 Eylül rejimi,  kendisini ideoljiler üstü göstermek amacı ile 9 tane sağcı astı. Darbenin esas amacı solu ezmekti. Bunun için sadece sağı değil, solun kendisini de ezilmeyi hakettiğine inandırmalıydı. Bu yüzden sağcıları da ezdi. İşçileri suçluluğuna inandırmak için, işverenleri ezme ihtiyacı duymadı. İşverenler hakkında soruşturma bile açılmadı. İşçi sendikaları, solculukla (Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MİSK bile), solculukla suçlandı. 12 Eylül rejimi yargılamalarda ilk hatasını, Erdal Eren'i asmakla yaptı. Kamuoyunu, ne Eren'in 18 yaşından büyük olduğuna inandırabildi, ne de o askeri öldürdüğüne. Bir zamanlar her ilde bir Kenan Evren  mahallesi ve Kenan Evren adını taşıyan bir okul (ilkokul, ortaokul, lise vs) vardı. Kenan Evren mahallelerinin de  tamamı, bir zamanlar DEV-GENÇ'li ve DEV-YOL'lu gençlerin elleri ile kurup, 1 MAYIS, Özgürlük, Devrim gibi isimler verdiği gecekondu mahalleleriydi. 12 Eylül rejimi, ilk yıllarında halkın gözünde çok popülerdi. Basının da yardımıyla halk, darbeci generalleri, iç savaşı önleyen kahramanlar olarak görüyordu. Bu durum seksenlerin sonu, doksanların başına kadar sürdü. 

Darbe rejiminin başına, Kenan Evren'in elim titremedi diye övüne övüne anlattığı, Erdal Eren idamı bela oldu. Erdal Eren'in idamı, onlarca şarkıya, şiire (Grup Yorum-Büyü, aynı zamanda Gülten Akın'ın şiiridir; Teoman-Daha On Yediymiş; Sezen Aksu-Ah O Gözler ve daha niceleri), benim bildiğim bir tiyatro oyununa (Haluk Işık-Kül Renkli Sabahlar) konu oldu. Tarih boyunca insanları ikna edemeyen pek çok ceza, halkın öfkesine sebep oldu. 2. Abdülhamit'in Mithat Paşa'yı sürgünü ve idamı (Abdülhemit bu idamın emrini verdiğini kabullenmemiş, muhalifler ide hep onu suçlamıştır.) Buna karşın Abdülhamid, babası Abdülmecid'in, bıyık makasıyla intihar ettiğine inanmadı ve bundan Mithat Paşa başta olmak üzere muhaliflerini suçlu tuttu. İkna üretmeyen kararlar, düşmanlığı körükler ve daha kararlı duruma gelmesine sebep olur. Yüzbaşı Dreyfus davasını izleyen gazeteci Teodor Hertz, Yahudi düşmanlığına karşı, Yahudilerin kendi devleti olması gerektiğine karar verdi ve birinci Siyonizm kongresini toplamak için çalışmalara başladı. Yıllar sonra Dreysfus'a rütbeleri geri verilip, madalyalar takıldıktan sonra da Siyonist hareket durmayacaktı. 2.Dünya savaşı ve Holokost, İsrail'in kuruluşunu hızlandıracaktı. A.B.D'de George Stinney davası, Erdal Eren davasına benzer tepkilere yol açtı. On dört yaşında, karanlıktan korkan bir çocuğun, iki küçük kızı tecavüz edip, öldürdüğüne, siyahiler başta olmak üzere, A.B.D. halkı ikna olmadı. Olay, onlarca roman, hikaye ve filme (Türk halkı için en bilineni Stephan King'in Yeşil Yol romanı ve ondan uyarlanan filmdir.) konu oldu. Stinney, idamından yetmiş, Yeşil Yol filminden on sene sonra tekrar yargılandı ve en azından ismi beraat etti. 

İkna etmeyen yargılamalar, rejimlerin sonunu getirmiştir. FÖCÖ tarikatı da, Ergenekon, Balyoz gibi -kumpas davalarında inandırıcı olamadığı gibi, 17-25 soruşturmaları da, yılların ortaklığı yüzünden inandırıcı olmadı. İmamoğlu soruşturması ise, silkeleyin, turpun büyüğü gibi söylemlerle, baştan inandırcılığını yitirmiş, astronomik yolsuzluk iddiasıyla açılan soruşturma, kız çocuğunun küpeleri, üç yüz gram bakır (Bakır'ın kilosu üç yüz lira), çocuğun kumbarasında çıkan para tartışmalarına dönmüştür. Soruşturma yıllar sonra, Menderes'i bebek davasıynan, köpek davasıynan astılar diye hatırlanması gibi, turpunan, şalgamınan devlet yönetilmez sözleri ile hatırlanacaktır. 

İkna üretemeyen mahkemenin ürettiği karar, adalet olarak anılmaz.