27 mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
27 mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2025 Perşembe

RÜŞTÜ ERDELHUN'UN 27 MAYISÇILARA NUTKU

 


Mayıs 1960 yılında darbe hazırlığı istihbaratını alan Erdelhun, Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesini emreder. Ancak cuntacı ekip, Genelkurmay Başkanı'nın bu hamlesini Millî Savunma Bakanı Etem Menderes vasıtasıyla boşa çıkarır. Paşa'ya göre, 'takviye kuvvet rahatsızlık oluşturur' fikrine Millî Savunma Bakanı aracılığıyla Başbakan Adnan Menderes kandırılır. Bunun üzerine Erdelhun Paşa, darbeyi önlemek amacıyla 27 Mayıs'tan bir gün önce cuntacıların da aralarında olduğu subayları Genelkurmay Karargahı'nda toplar. Erdelhun burada şu konuşmayı yapar:


"1912'de Balkan Harbi'nde Silahlı Kuvvetler İttihatçı ve İtilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal olması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Bütün bu misaller askerlerin mesleklerinden gayri bilmedikleri ve rejimin kendilerine vermediği hakları zorla alarak ya aşırı milliyetperverlik ya da birden, sıfırdan yüze çıkabilmek için yaptıkları hareketlerdir. Anayasa iç hizmet kanunu ile silahlı kuvvetler, millet iradesi yetkisine verilmiştir. Parlamento ve onun icra ettiği hükûmetin elindeki bir kuvvettir. Demokratik rejimlerde parlamento ve hükûmet, milletin seçimi ile meydana gelir. Partiler içerisinde en çok rey alan iktidara geçer. Bugün Demokrat Parti iktidardır. Silahlı Kuvvetler parti diye değil, seçimle gelmiş bir iktidar hükûmetinin emrindedir. Yarın seçimleri Halk Partisi kazanırsa ordu onun başkanına da itaat etmeye ve emirlerini yapmaya mecburdur. Seçimle gelen hangi iktidar veya partinin herhangi bir kusuru olursa onu millet takdir eder. Ve seçmez, düşürür. Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara'da 60 kadar subay Sayın Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü ve Millet Meclisi'ni basarak istifalarını isteyecekmiş. Bugün Türkiye'nin en değerli malı Silahlı Kuvvetler'dir. Bunun diğer maddi ve fiziki kıymetlerinden başka hassaten itaatkârlığı, hükûmet ve milletime; kanunlarına riayeti sayesinde malıdır. (Silahlı Kuvvetler'de) Kıta ile veya kıtasız, cüzi ve külli yapılacak böyle bir hareket, yukarıda Türkiye için değerli mal olarak ifade ettiğim biricik kıymetli silahlı kuvvetlerin bu değerini gaip etmesiyle (kaybetmesiyle) neticelenir. Sonra, demokrasiye ve seçime bir darbe olacak böyle bir hareketin milletin büyük ekseriyetince tutulmayacağından neticesi hüsran olur. 1941'de İkinci Dünya Harbi'nde Japonlar, Amerikalılar'la anlaşmaya çalışırken silahlı kuvvetlerin tazyiki ile Pearl Harbor Baskını yapılarak Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin Geminis hükûmetine müdahalesi neticesinde İstiklal harbinde mağlup olmuşlardır. İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silahlı kuvvetler siyasete girmiştir. 1935'te Japonya Silahlı Kuvvetleri bütçesinin zayıf tutularak gerekli askerî silah ve malzeme teçhizatının temin edilmemesi nedeniyle maliye bakanını öldürmeleri neticesi, Japonya'nın mali buhranlara uğramasına neden olmuştur."

Erdelhun, bu konuşmadan yalnızca 12 saat sonra 27 Mayıs günü gece saat 3'te tutuklanarak Harp Okulu'na götürülür. Ancak aynı gün Erdelhun'a cuntacı subaylar tarafından "Cuntanın lideri ol" teklifi yapılır. O gün aldığı teklifi Erdelhun notlarında şöyle anlatır:

"27 Mayıs günü öğleye kadar bazı subaylar gelerek bu hareketin (27 Mayıs Darbesi) benim tarafımdan yapılmasının beklendiğini ilettiler. Fakat benim körü körüne hükûmete bağlılığımın bu neticeyi verdiğini, kendime yazık ettiğimi iki saat içinde her şeyin olup bittiğini söylediler. Pek sevdiğim ve takdir ettiğim sınıf arkadaşım emekli bir korgeneral de 15-20 kadar subayla birlikte benim radyoya giderek beyanat vermemi, ihtilalcilere iltihakımı ve bu işin başına geçmemi teklif etti. Bu ilgisine teşekkür ettim, fakat 15-20 saat evvel, yani dün Genelkurmay'da ihtilal aleyhine konuştuğumu ve böyle bir hareketi asla tasvip etmediğimi söylediğimi ve hâlen mevkuf olup, ne sıfatta olduğumu bile bilmediğimi, hayatım pahasına da olsa böyle bir dönekliğin kabil olmayacağını söyledim ve reddettim"
(VİKİPEDİ)

4 Nisan 2025 Cuma

27 MAYIS'IN TEK SUÇLUSU MENDERES MİYDİ?



 27 Mayıs askeri darbesi ile çok şey yazılmıştır ama bu yazdığım belki de herkesin gözünden kaçmıştır yada fark etmişse ve yazmışlarsa, ben bilmiyorum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, meşhur Yasssı Ada mahkemeleri ve sonraki dönem anlatılarının hep Adnan Menderes'in şahsına kilitlenmesinden bahsedeceğim. Menderes ile ilgili konularda konularda yolsuzluk iddiaları, örtülü ödenekle sınırlı. Menderes dönemi, önemli alt yapılar ve bayındırlık dönemidir de, pek çok ihale olmuştur. Örtülü ödeneği bu kadar fütursuzca harcayan şahsın, ihaleleri incelenmemiştir bile. 27 Mayıs darbesi sonrası aylarca süren mahkemeler, büyük ölçüde Menderes'in şahsi hayatı boyunca yaptığı zamparalıklar konu edinilmiştir. O dönemin Türk halkı, şimdikinden daha erkek egemen olduğu için, bu konularla ilgilenmemiştir. Zamparalık demişken, İstanbul il emniyet müdürünün karısı ile cima ederken, kocayı kapıda bekçi yapan Menderes, o kadar iş verdiği müteahitlerden bir isteği olmamışmıdır?

Diğer Demokrat partililer pek tartışılmadığı gibi, idam edilmeyenler de iki sene kadar Kayseri'de hapis yattıktan sonra salıverildiler. Darbe yönetimin daha doğrusu darbede etkin her iki cuntanın (Darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi ve darbeden sonra etkili olan Silahlı Kuvvetler Birliği) etkin olduğu dönemde Adalet Partisi ve Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen diğer partiler kuruldu. Demokrat Partiyi, 27 Mayıs'ın emekli ettiği bir general olan Ragıp Gümüşpala kurdu. Demokrat parti, 1962'de iktidar ortağı, 1965'de tek başına iktidar oldu. Kesintilere rağmen 1980'e kadar Adalet partisi çoğu kez iktidardı ve bürokratların çoğu da Adalet partiliydi. 

27 Mayıstan sonra, EMİNSU'lar denilen ve zorla emekli edilen subaylar haricinde, bürokraside değişiklik olmadı.  Ticari yapı da pek değişmedi. O efsanevi anaysa,  12 Mart 1971 muhtırasından önce bile epeyce budanmıştı, 12 Eylül 1980'e kadar budanmaya devam etti.  12 Eylül'de tamamen yok etti. 27 Mayıstan hatıra iki kurum olan OYAK, Özal tarafından, Anayasa Mahkemesi de yetmez ama referandumunca battal edildi.

Olan, birbirine akraba üç politikacıya oldu.