feminizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
feminizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Haziran 2024 Cuma

FÜRUĞ'UN GÜNAHI

 


Günah

günah işledim lezzet dolu bir günah

titreyen esrik bir tenin yanında
tanrım ne bileyim ne yaptım ben
o karanlık susku dolu zulada

o karanlık susku dolu zulada
baktım gözlerine gizemleriyle dolu
gözlerinin çaresiz isteklerinden
kalbim göğsümde çırpınıp durdu

o karanlık susku dolu zulada
yanında darmadağın oturdum
dudaklarıma heves döktü dudakları
deli kalbimin üzüncünden kurtuldum

aşkın öyküsünü okudum kulaklarına:
seni istiyorum ey benim cânânem!
ey bağrı can bağışlayan, seni
seni ey aşkım benim divânem!

kırmızı şarap camda oynadı
gözlerinde heves yalazlandı
yumuşak yatakta benim bedenim
göğsünde onun sarhoşça kıvrandı

günah işledim lezzet dolu bir günah
alevli yangılı bir kucakta
günah işledim kinci, sıcak
ve demirsi iki kol ortasında

Bu şiir, İranlı şari Füruğ Ferruhzat'ın hayatını karartmıştır. Yayınlanmasının ardından, oğlunun velayeti elinden alınmış, bir daha oğlunu görememiş, oğlu da anası sadece gömülmeden önce ölüsünü görmüştür. Pek çok eserine rağmen, yaşamı boyunca bu şiiri ile anılmış, ardından Fahişe Füruğ diye manşetler atılmış, cesedi gasilhanede iki gün beklemiş, imamlar cenaze namazını kılmayı red etmiş, gassal kadınlar sadece ayakları yıkamış, uzun yıllar mezarına bir taş konmamıştır. Oğlunun ve cüzzamlılar evinden aldığı (meşhur Ev Karadır belgeselini yaparken) evlatlığının bekar ölmesi bile, bu günah şiirinin sonucu olabilir.

Burada ünlü şairin günahının savunmasını yapmayacağım. Kendisi bu şiire konu olan erkekle ilgili hiç konuşmamıştır. Şiirin ilk yayımlandığı Roşanfekr dergisinin baş editörü Naşir Hodayar, bu olay defalarca ve ballandıra ballandıra anlatmıştır. Olay olduğunda Füruğ tahminen 17-18 yaşlarındadır. (16 yaşında, ailesinin itirazlarına rağmen otuzundan büyük biriyle, ailesini, kendisini açlıkla öldürmekle tehdit ederek evlenmiş, sene geçmeden de krize girmiş, bir kaç kez baba evi-koca evi gitgelleri yapmıştır. Olay da bu bu git-gellerden birinde ve baba evinde de değil, kiralık, küçük bir dairede kaldığı günlerde olmuştur.) Kocasından ve oğlundan ayrıdır. Ailesi Ahvaz 'da, kendisi Tahran'da, ana-babası ile de arası bozuk, küçük bir dairede kalmakta, Soğuk Mevsimin Başlangıcına İnanalım, Benim Sobam Yok, Odunum Yok diye şiirler yazmaktadır. (Dağlar arasında kalan Tahran şehrinin bu kadar güneyde olması insanı kandırmamalı. Kışın çok soğuk olabiliyor. Ben Antalya'da, Şubat ayında nasıl titrediğimi hatırlarım) Naşir'de muhtemelen kocasından şiddet gören,  ailesinden de destek görmeyen, parasızlık çeken, 17-18 yaşlarındaki bir kadını kandırıp, ondan faydalanmıştır. Muhtemelen, seni aktrist yapacağım deyip, kızlardan faydalanan Yeşilçam prodüktörleri gibi, gazeteci ve ünlü bir yazar-şair olma peşindeki bu kadından faydalanmıştır. Füruğ, günahının bedelini fazlası ile öderken, Naşir, hiç bedel ödememiştir. Kimse onun ardınsan sapık, iğfelci gibi manşetler atmamış ve sık sık bu olayı bir bahane ile anlatmıştır. Yıllar içinde Füruğ'un şair ve sinemacı olarak (bir yönetmenlik ve bir kaç seneristlik-yönetmen yardımclığı falan vardır) şöhreti arttıkça, o da iki de bir bu olayı anlatmıştır. Füruğ, genç yaşta (32 yalındadır öldüğünde)ölünce susmuştur.

Naşir, bir derginin editörü olacak kadar önemli bir makamda olan bir erkek, muhtemelen evliydi ve belki de birden fazla eşi vardı. Muhtemelen eşi yada eşleri, olaya ciddi tepkiş gösterseydi, bu olayla ilgili olarak iki de bir konuşmazdı. Acaba karısı yada karıları, şu günlerin ( 2024 Haziran) moda olan Roman havasındaki gibi, yırt onu kocacım, yırt yırt falan mı demiştir. Bu aptal şarkının moda olması bile, cinselliğin halen erkeğin elinin kınası, kadının yüzünğn karası olduğunu gösterir. (Bu deyimi Erdal Atabek'den okumuştum.)

Görüleceği üzeri din ve muhafazakarlıkta zina, kadınlara ait bir suçtur ve bu anlamda pek çok Arap ülkesinde fiilen tecavüz suçu yoktur.  Tecavüze uğrayan  kişi, zina ile suçlanır. Recm sırasında kadın göğsüne, erkek beline kadar gömülür. Erkek etrafını kazaak kurtulur, kadın, kolları da gömülü olduğundan kurtulamaz. Recm, Osmanlı tarihinde çok az uygulanmıştır. (4 diyen var, 20 diyen var) Gerçek, ölenlerin hepsinin kadın olmasıdır.

Olay, Ofli Hoca fıkrası ile özetlenebilir. Hocanın köyünde, seks işçiliği ile geçinen bir kadın ölmüş ve kimse de namazını kılmak istememiş. Hoca da, o kadar müşterisi öldü, hepsinin namazını kıldık, bu karının günahı nedir, demiş.

Füruğ, günahının bedelini ödeyip, kısacık ömründe tüm dünyanın bildiği efsane bir şair ve sinemacı oldu. Peki Naşir, adını adını bu olay dışında biliyor muyuz?

11 Haziran 2024 Salı

DUYGU ASENA-ALAY EDİLEN ŞÖVALYE

 


Füruğ Ferruhazad'ın hayatının anlatıldığı Ve Yaralarım Aşktandır adlı oyunu izledikten sonra, onun hakkında yazı yazmaya karar verdim ama ondan önce hakkında yazı yazmam gereken önemli başka bir kadın olduğu aklıma geldi, Duygu Asena. Türkiye'de kadınlar, Duygu Asena, 1970'lerde başlayan, Türkiye'nin ikinci dalga feministlerinin öncüsü ve sözcüsüydü. Duygu Asena'nın tek mesleği gazetecilik, ten ünvanı da frministlilkti. Ona solcu bile demediler. Asena'da kadın sorunlarından başka bir konu ile ilgilenmedi. Sadece Asena değil, ikinci feminist dalganın pek çoğunun bugün adı hatırlanmayan üyelerinin tek derdi, kadın sorunlarıydı.

O yıllarda kadın sorunları, şimdikinden daha fazlaydı. Önce tecavüz edenin evlenme durumunda serbest kalması meselesini ayrıntısı ile anlatayım. 1986 yapımı Fatmagül'ün Suçu Ne filmi, bu yasaya karşı halkın duyarlılığını arttırmak için yapılmıştı. Film, zamanında iyi gişe yapmış, televizyonda reytin rekorları kırmıştı. Bir de bu yasanın artık olmadığını düşünürsek,  en başarılı Yeşilçam filmidir diyebiliriz. Ben bu filmi teelvizyondan, RTÜK öncesi izlemiştim, doksanlar yada ikibinlerde falandı, tam hatırlamıyorum. Geçenlerde bir Youtube videosunda denk geldim. Filmde tecavüz sahnesinden önce, tecavüzcü grup, Fatmagül'den (filmde bu rolü Hülya Avşar oynuyor) önce bir eşeğe halleniyor. Hatta eşeğin kafasına tülbent benzeri bir bez geçiriyor. Filmi göstren televizyon kanalı, o zamanlar zaten varlığı illegal (televizyon ve radyo kanalı sahibi olmak, 1982 anayası gereği devletin tekelindeydi o zamanlar) yapısı nedeni ile dört kişinin tecavüzünü uzun uzun yayınlamışken, eşek ile ilgili kısmı kesmiş. İşin ilginci bu sahne ne 1986'da, ne de yayımlandığı  doksanlarda dikkat çekmemiş. Herkes o dönemin ünlü oyuncusunu tecavüzüne odaklanmış. Bir kaç sene önce bu yasa, bazı iktidar milletvekilleri tarafından tekrar diriltilmek istenmiş, tepkiler sonucu sümenaltı edilmişti. Bu yasanın erkekler için de tehlikeleri var. Mesela gene o yıllardan bir üçüncü sayfa haberi haberi hatırlıyorum. Hastenenin birinde bir temizlikçi, doktorum diye bir kıza tecavüz ediyor. Kız, doktor olsaydı evlenirdim,  cezasını çeksin diyor. Yani adamın cezası tecavüz değili kızın evleneceği erkek olmamak. Bu yasa sürecinde kaç erkek, tecavüzcü iftirası veya şantajı ile evlenmek istedi, belirsiz.

Tecavüzcü ile evlenme yasası, kadınların sorunlarından sadece birisiydi. Hatta tecavüz yasaları ile ilgili tek dert bu değildi. Gene o dönemde, tecavüz edilen fuhuş yapıyorsa, tecavüz cezasında üçte bir indirim yasası vardı. Bu yüzden tecavüze uğrayan kadınlar, bir de fahişelik ithamına maruz kalıyordu.  Twcavüzde kurbanların kızlık zarının yırtılmaması da bir sorun oluyordu. Kızlık zarı denen doku, çoğu kez kadının ilk cinsel ilişkisinde yırtılır. Ancak nadiren de olsa yırtılmaz, buna zar esnek denilirdi o zamanlar. Özellikle seksenli yıllar, halen kanlı çarşaf sergilendiği yıllar olduğu için, pek çok yeni gelinin ölümüne sebep olurdu. Tecavüz sonucu kız hamile kalırsa, doğum beklenir, doğum sezaryen olursa, tecavüzcü gene ceza almayabilirdi. Bütün bunlar ve daha fazlası gerçekti, doksanlardan itibaren yavaş yavaş bitti yada azaldı.

Bakirelik o zaamnlar daha bir önemliydi. Hatta Milli Eğitim ve sağlık bakanlığının, bakirelik testi uzmanı hemşireleri vardı. Hatta İngiliz eğitim bakanlığı, kırk ayağın vajinası nerede uzmanlarınız bulabilir mi diye Türk eğitim bakanlığı ile alay etmişti. Okullara yada yurtlara ani kızlık zarı muayenesi baskınları yapılır, falan okul yada yurtta kızlık muayenesi yapılmış da,  sadece şu kadarı kız çıkmamış  diye efsaneler anlatılırdı. Bir kaç intihar olayından sonra böyle şeyler, 18 yaşından küçükler için aile iznine bağlandı, sonra unutuldu gitti.

Zinanın suç olamtan çıkma sebebi, hem suç tanımı, hem de ceza açısından, kadın ve erkek arasındaki muazzam farktı. Kadının zina suçu işlemiş olması için bir erkekle beraber, yatakta yakalanması yeterliuken, erkek, herkesin bileceği bir şekilde, beraber yaşamış olmalıydı. (Eskiler buna dost  hayatı derler) Üsteliak suçlu bulunsa bile erkek altı ay, kadın altı yıl hapis yatardı. Zinanın suç olmaktan çıkmasının tek sebebi, erkeklere ufak tefek zampaaralıklarında dolayı altı yıl hapis verilememesiydi.

Feministler, bu ve buna benzer kadın ayrımcılığı için çabaladı ve çabalamaya devam ediyor. Doksanlarda elle taciz eden erkelere karşı ellerinde mor kurdeleli iğnelerle gezdiler. Kadınların rahatça girip, çıkabileceği kafeler yoktu. Sadece erkeklerin gittiği kahvehaner vardı. Topluca kahvehaneleri bastılar.

Yazı daha şimdiden fazlası ile uzadı. Asena'nın önderliğindeki ikinci kuşak feministlerin kazanımlarıydı. Sistem onlarla alay ederek mücadele etti. Çünkü Asena ve dönem feministleri, kadın sorunlarına yoğunlaşmıştı. Asena'ya solcu bile diyemediler. Asena ve dönemin feministleri, bugün bile komedide (sahne-sinema yada televizyomda) genel anlamda kullanılan karikatürize feminist tipine ilham verdiler. Bu karikatürize feminist, otuzunun üzerinde, çirkin, bekar (evde kalmış), erkek düşmanı,  kötü giyinen, kedi besleyen, cırtlak saçlı kadındır. Bu karikatürize modelin gerçekçi tarafı, güzel ve genç kadınların feminist olmaması. Gerçekte düzenimiz erkek egeme diye geçiyor ama ben bu düzene sözde erkek egemen diyorum. Erkek, değerli  ödül olan kadını elde etmek ve elinde tutmak için sürekli çabalamak ve kadını memnuh etmek zorunda. Kadınlara toplumsal eşitlik adına verilen her pozitif ayrımcılık, bu erkek egemenliği daha da sözde yapıyor. 

Oysa erkekler, halen bu egemenliklerinin karşılığını istiyor ve bu bazen de bu karşılık kadının canı oluyor. Her kadın bir gün feminist olmayacaktır ama feminizmden yardım istiyecektir.

https://onbinkitap.blogspot.com/2020/05/ayse-ozyilmazel-ve-her-kadin-bir-gun.htm

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/11/kadn-cinayetlerinin-politikligi.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/09/dinsizlik-turleri-4-feminist-dinsizlik.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2020/07/cinsi-fasizme-karsi-kadinlari-direnmesi.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/11/feminizmden-once-kizkardeslik.html