Felsefenin bir sürü tanımı vardır. Bir felsefe öğretmeni olarak ben, uzun yıllar sonunda felsefenin ukalalık olduğu sonucuna vardım.
Öyle lafı bölme, laf çakma gibisinden basit bir ukalalık değil. Ciddi ciddi kitap yazma, yazı yazma, iddiada bulunma anlamında ukalalık.
Modern anlamda Türklerde böyle bir filozof olarak Rıza Teyfik Bölükbaşı karşımıza çıkar. Yazılarını Filozof Rıza Teyfik diye imzalar. Arkasından alay edilir, eskiden Arnavut taklidi yapardı (O yıllarda bu yılların Laz taklidi ve fıkraları, Arnavutlar için yapılırmış), şimdi filozof taklidi yapıyor diye yazılar yazılır. Sevr antlaşmasını imzalayan heyette yer alması da, üstüne tuz biber olmuştur.
Sadece felsefe değil, her alanda başarısızlar ve başarısızlıklar, başarılardan daha fazladır. Başarılı insanların da başarıya giden yolu öyle düz bir çizgide ilerlememiştir. Sık sık başarısızlıklar yaşanmıştır.
Filozof olarak çalışmalarınız matematik ile ifade edilip, deney ve sistematik gözlemlerle ifade ederseniz de, adı bilim oluyor.
Ukalalık yapmak için de bazı kriterler lazımdır yoksa çok doğru şeyler anlatsanız bile sizi dinlemez ve okumazlar. Benim de başıma gelen bu oldu.
Tarihte de çok olmuştur. Mesela elektromanyetizma biliminin kurucusu Faraday, sonuçları matematikle anlatamayınca, teori Maxwell'e ait olmuş.
Belli durumlarda ise, iş başa düşer, kendiniz bir icat çıkarmak zorunda kalırsınız. İlk otomatik operatörü icat edende bir tesisatcıymış. Rakibi esnafın karısı santral operatörü olup, işleri kendi kocasına yönlendirince, mecbur kalmış.
Ben de böyle bir durumda icat değilse bile, kendi yapmamam gereken tehlikeli bir iş yaptım, baca temizledim. Hem de üç katlı bir apartmanın bacasında. Kışın ortasında soba yakamıyordum, kimlere gitmedim bacayı temizletmeye. İstedikleri her parayı da vermeye hazırdım.
Sonuçta çatıya çıktım be bacayı temizledim. Temizliğin nasıl yapılacağını teorik olarak öğrenmiştim. Bütün baca havalandırması kadar ip ve ucuna demir bir ağırlık, tercihen terazi ağırlığı alacak, çatıya çıkacak ve bacadan sallayacaktım. Döküntüleri de havalandırma deliğinden toplayacaktım.
Ankara'da yıllarca ailemle kömür sobalı evlerde yaşadım, hiç ben ya da babam baca temizlemedik. Apartman halkı olarak yılda bir kere baca temizleme parası verirdik. O baca temizlediğim ilçeden ayrıldıktan sonra da sobalı evlerde oturdum ama hiç baca temizlemediğim gibi, baca temizleme parası da vermedim. Sadece arada bir şimdilerde galiba şirketi Fetöden dolayı kapatıldığı için üretilmediğini duyduğum bacasil kullandım.
Bu baca temizlemeyi uzun uzun anlatma sebebim, uzmanlık alanı olmadığımız işleri yapma mecburiyetini anlatabilmektir.
Neyse ben işin nasıl yapıldığını anlatayım. En başta çatıda 2 tane baca görünse de o baca birbirinden ince tuğlalarla ayrılmış. Önce az bir ateş yakıp, o dilimlerden hangisi senin dairene ait, onu öğreniyorsun.
Sonra ucuna balyoz kafası ya da demir ağırlık eklediğiniz ipi sallayıp, bırakarak o kiremiti kırıp, temizliyorsunuz. Sonra havalandırma deliğinden kiremit ve kurumu temizliyorsunuz.
Kiremiti temizlerken bir defa daha o dağ başındaki ilçeden ayrılmaya karar verdim. Zira kırılmış haliyle bile o bacadan içeri doğal olarak girmezdi.
Bazen ülkeniz içinde böyle üzerinize vazife olmayan şeyleri yapmanız gerekir, özellikle internet ortamlarında. Mesela kadın katilleri tutuklansın diye twitter tabelalarına, rt ile bile olsa destek olmak gibi.
2010 Yetmez ama sonrası olacakları, Kürt açılım ve çözüm süreçlerinin çökeceği bence baştan belliydi. Yetmez amaya (sözde) boykotla destek veren Selahaddin Demirtaş'ı da her zaman sistemin bir parçası olarak gördüm. Zaten kendisi Gezi'de darbeyi görmüştü. ( 15 Temmuzu görmemişti o ayrı )
Bence 2016 Nisan-Mayıs aylarında 15 Temmuz darbe girişiminin geleceği, davul-zurna ile belliydi. İktidarın da bunu bildiği de belliydi bence. Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak'ın saldırganlığı bile tek başına delildi. Fetöcü tüm yayınlar da bir şekilde susturuluyordu. Çünkü halk darbelere propaganda yolu ile hazırlanır. Öte yandan milli eğitimde bile il-ilçe-bölge imamı gibi önemli konumdaki fetöcülerin hemen hepsi pasif görevlere gönderilmiş, çoğu yöneticilikten alınmıştı.
Ben darbeyi askeriyeden debilde, AKP içinden bekliyordum çünkü o 17 Aralık öncesinde AKP'li olup da hoca efendiyi (o zamanlar öyle deniliyordu) sevmeyen yoktu. (17-25 Aralık operasyonlarını da bu kadar erken beklemiyordum ama Hakan Fidan'ın Mit müsteşarlığına ve dershanelerin kapanmasına itiraz sürecinin ipleri koparacağı belliydi ama kimse bu kadar erken beklemiyordu.
2016'ın yaz aylarında Fetöcülerin büyük çapta bir darbe girişiminde alacakları belliydi. Olayın askeri yanını tahmin etmeme sebebini, 17-25 Aralıktan sonra okullara ve neredeyse her yere beleş gelen örgüt yayınlarını, para verip almayı kendime zul olarak görmekle açıkladım. Oysa Zaman gazetesinin meşhur sirenli-bebekli reklamı bile darbeyi haber veriyordu.
Askeri darbe olsa bile önce AKP içi bir kalkışma olmalıydı zira tek parti iktidarına karşı isyanın bir meşruluğu olmalıydı.
Darbeden sonra bu blogu yazmaya karar verdim. Zira baktım doktora bir yana, yurt dışında yaşamış, eğitim almış kişilerden ola ola kullanışlı aptal oluyor. Ben yabancı dil bilmeyen, taşra üniversitesinden mezun bir lise öğretmeni olarak, görevini yapmayanlara karşı üzerime görev edinmeye karar verdim.
Tıpkı baca temizlemediğim gibi.
Bu blogun çok okuru yok ama ben buraya yazarak görevimi yaptığımı düşünüyorum. Çok okunmayı isterim ama okunmama sorununu da göze aldım
Sadece felsefe değil, her alanda başarısızlar ve başarısızlıklar, başarılardan daha fazladır. Başarılı insanların da başarıya giden yolu öyle düz bir çizgide ilerlememiştir. Sık sık başarısızlıklar yaşanmıştır.
Filozof olarak çalışmalarınız matematik ile ifade edilip, deney ve sistematik gözlemlerle ifade ederseniz de, adı bilim oluyor.
Ukalalık yapmak için de bazı kriterler lazımdır yoksa çok doğru şeyler anlatsanız bile sizi dinlemez ve okumazlar. Benim de başıma gelen bu oldu.
Tarihte de çok olmuştur. Mesela elektromanyetizma biliminin kurucusu Faraday, sonuçları matematikle anlatamayınca, teori Maxwell'e ait olmuş.
Belli durumlarda ise, iş başa düşer, kendiniz bir icat çıkarmak zorunda kalırsınız. İlk otomatik operatörü icat edende bir tesisatcıymış. Rakibi esnafın karısı santral operatörü olup, işleri kendi kocasına yönlendirince, mecbur kalmış.
Ben de böyle bir durumda icat değilse bile, kendi yapmamam gereken tehlikeli bir iş yaptım, baca temizledim. Hem de üç katlı bir apartmanın bacasında. Kışın ortasında soba yakamıyordum, kimlere gitmedim bacayı temizletmeye. İstedikleri her parayı da vermeye hazırdım.
Sonuçta çatıya çıktım be bacayı temizledim. Temizliğin nasıl yapılacağını teorik olarak öğrenmiştim. Bütün baca havalandırması kadar ip ve ucuna demir bir ağırlık, tercihen terazi ağırlığı alacak, çatıya çıkacak ve bacadan sallayacaktım. Döküntüleri de havalandırma deliğinden toplayacaktım.
Ankara'da yıllarca ailemle kömür sobalı evlerde yaşadım, hiç ben ya da babam baca temizlemedik. Apartman halkı olarak yılda bir kere baca temizleme parası verirdik. O baca temizlediğim ilçeden ayrıldıktan sonra da sobalı evlerde oturdum ama hiç baca temizlemediğim gibi, baca temizleme parası da vermedim. Sadece arada bir şimdilerde galiba şirketi Fetöden dolayı kapatıldığı için üretilmediğini duyduğum bacasil kullandım.
Bu baca temizlemeyi uzun uzun anlatma sebebim, uzmanlık alanı olmadığımız işleri yapma mecburiyetini anlatabilmektir.
Neyse ben işin nasıl yapıldığını anlatayım. En başta çatıda 2 tane baca görünse de o baca birbirinden ince tuğlalarla ayrılmış. Önce az bir ateş yakıp, o dilimlerden hangisi senin dairene ait, onu öğreniyorsun.
Sonra ucuna balyoz kafası ya da demir ağırlık eklediğiniz ipi sallayıp, bırakarak o kiremiti kırıp, temizliyorsunuz. Sonra havalandırma deliğinden kiremit ve kurumu temizliyorsunuz.
Kiremiti temizlerken bir defa daha o dağ başındaki ilçeden ayrılmaya karar verdim. Zira kırılmış haliyle bile o bacadan içeri doğal olarak girmezdi.
Bazen ülkeniz içinde böyle üzerinize vazife olmayan şeyleri yapmanız gerekir, özellikle internet ortamlarında. Mesela kadın katilleri tutuklansın diye twitter tabelalarına, rt ile bile olsa destek olmak gibi.
2010 Yetmez ama sonrası olacakları, Kürt açılım ve çözüm süreçlerinin çökeceği bence baştan belliydi. Yetmez amaya (sözde) boykotla destek veren Selahaddin Demirtaş'ı da her zaman sistemin bir parçası olarak gördüm. Zaten kendisi Gezi'de darbeyi görmüştü. ( 15 Temmuzu görmemişti o ayrı )
Bence 2016 Nisan-Mayıs aylarında 15 Temmuz darbe girişiminin geleceği, davul-zurna ile belliydi. İktidarın da bunu bildiği de belliydi bence. Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak'ın saldırganlığı bile tek başına delildi. Fetöcü tüm yayınlar da bir şekilde susturuluyordu. Çünkü halk darbelere propaganda yolu ile hazırlanır. Öte yandan milli eğitimde bile il-ilçe-bölge imamı gibi önemli konumdaki fetöcülerin hemen hepsi pasif görevlere gönderilmiş, çoğu yöneticilikten alınmıştı.
Ben darbeyi askeriyeden debilde, AKP içinden bekliyordum çünkü o 17 Aralık öncesinde AKP'li olup da hoca efendiyi (o zamanlar öyle deniliyordu) sevmeyen yoktu. (17-25 Aralık operasyonlarını da bu kadar erken beklemiyordum ama Hakan Fidan'ın Mit müsteşarlığına ve dershanelerin kapanmasına itiraz sürecinin ipleri koparacağı belliydi ama kimse bu kadar erken beklemiyordu.
2016'ın yaz aylarında Fetöcülerin büyük çapta bir darbe girişiminde alacakları belliydi. Olayın askeri yanını tahmin etmeme sebebini, 17-25 Aralıktan sonra okullara ve neredeyse her yere beleş gelen örgüt yayınlarını, para verip almayı kendime zul olarak görmekle açıkladım. Oysa Zaman gazetesinin meşhur sirenli-bebekli reklamı bile darbeyi haber veriyordu.
Askeri darbe olsa bile önce AKP içi bir kalkışma olmalıydı zira tek parti iktidarına karşı isyanın bir meşruluğu olmalıydı.
Darbeden sonra bu blogu yazmaya karar verdim. Zira baktım doktora bir yana, yurt dışında yaşamış, eğitim almış kişilerden ola ola kullanışlı aptal oluyor. Ben yabancı dil bilmeyen, taşra üniversitesinden mezun bir lise öğretmeni olarak, görevini yapmayanlara karşı üzerime görev edinmeye karar verdim.
Tıpkı baca temizlemediğim gibi.
Bu blogun çok okuru yok ama ben buraya yazarak görevimi yaptığımı düşünüyorum. Çok okunmayı isterim ama okunmama sorununu da göze aldım