Furya kelimesi Türk sinemacılarının ya da sinema tarihçilerinin ( benim neslim bile büyüklerinden duymuşsa genelde genç olan sinema izleyicileri hiç bilmez) aklına 1975-81 arasındaki seks filmleri dönemi gelir. Bu dönemde Türk sineması adına üretilen, adına seks komedisi denen, senaryosu belirsiz, erotik filmler dönemidir. 12 Eylül 1980 darbesi yaklaştıkça içine parça denen yabancı filmlerden alınan hard porno filmler artmış, aileler sinemalardan uzaklaşmıştır. Dönemin pek çok sinema oyuncusu da sinemadan çekilmiştir.
Furya kelimesi seksenlerde sinemaları işgal eden arabesk şarkıcı filmleri için de söylenmiştir. Seksenlerde yaklaşık bir buçuk yılda bir albüm yapan arabesk-fantezi şarkıcıları, albümlerden (o zamanlar kaset derdik, albümler genelde kaset formatında tüketilirdi) sonra klip yerine film yaparlar, filmlerin adı da genelde albümlerinin ya da albümlerinin en çok satan şarkısının adı olurdu.
1987-88 yılları gibi birden bir ülkemizde sinema filmi üretilmez oldu. Tüm ülke yabancı, özellikle Holivud denen Amerikan filmlerine kaldı. O dönemde genelde Antalya Altın Portakal olmak üzere festivallerde gösterilen sıkıcı filmler vardı sadece yerli film olarak. Bir gençlik travması olarak Nuri Bilge Ceylan başta olmak üzere böyle filmleri sevmem.
Tarih, özellikle kültür tarihi, önce yaşanır, sonra yazılır. Bu çağın sinemasını da ne olarak anlatacağız? Ben çöp sineması diyorum. Önce sinema salonlarında tekelleşen Cinemaximum'um bir Koreli dolar milyarderi tarafından satın alınması, sinema ücreti üzerinde sinema yapımcılarının utanmazca politik manevra arayışları derken, üzerine bir de salgın koşulları da eklenince, sinema cidden ölmeye başladı.
Günümüzde bir alış-veriş merkezi sinemasının olması gereken fiyat en fazla 20, ideali de 5-10 lira olmalıdır. Çünkü bu sinemalar, çoğu kalitesiz ve küçük salonlarda, cips ve diğer yiyecekleri, envaı çeşit meşrubatla içen seyircilerle beraber ve en az yarım saat reklam ile izliyoruz. Üstelik filmler çoğu kez çoktan korsan sitelere düşmüş oluyor. Sinemaların temel görevi ise bu AVM'lerin yemek katını doldurmak, alış verişteki insanların daha meşgul olmasını sağlamak.
Bir de yaklaşık son 10-15 yıldır yapılan filmlere bakalım. Bir kısmı cinler temalı, bol çığlıklı, sözüm ona gerçek hikayelerden esinlenmiş korku hikayeleri. Geri kalanları da küfürlü, abartılı şiveli absürtümsü komediler. Ortak özellikleri, mafyanın sevimli ve zararsız gösterilmesi, kaba ve saygısız insanlara hiç kimsenin cevap vermemesi, müdahale edenin olmaması, bunun da komikmiş gibi gösterilmesi ve benzeri şeyler. Son on yıldır yerli film diye böyle çöpleri izliyoruz. Sebebi de Cinemaximum denen salon tekeli.
Doğrusu Türk sineması. özünde de bolca çöp film üreten bir sektör. Mesela en ünlü sinema yıldızlarımız ele alalım. Cüneyt Arkın denilince ne aklımıza geliyor? Z kuşağını geçelim, ben bile onun filmlerini VHS kasetlerden ve en fazla da televizyondan seyrettim. Şöyle muhteşem bir Cüneyt Arkın oyunculuğu var mıdır? Kendisi sadece aslında eğitimli dublörlerin yapması gereken akrobatik hareketleri yapması ile öğünür. Bunu yapan onun dışında Charles Bronson ve Erol Flyn vardır. Onlar da uzun yıllar dublörlük yaptıktan sonra başrol oyuncusu olmuştur. Sinema tarihine geçmiş bir Cüneyt Arkın filmleri nelerdir? Dünyanın en absürt filmi sayılan Dünyayı Kurtaran Adam ve Maraş katliamının işaret kullanılması sebebi ile Güneş Ne Zaman Doğacak filmleri akılda kalmıştır, o da meraklılarının. Hülya Koçyiğit-Ediz Hun'un sırf ikili olarak toplam otuz tane filmi vardır, hangisi söyle sıra dışı ve efsanedir? Koçyiğit'in Susuz Yaz filmi vardır, kült film olarak ama Ediz Hun'un o da yoktur. Ediz Hun'u tiyatroda izledim ve oyunculuğuna hayran kaldım. Sonra kendi kendime, filmlerinde niye böyle güzel oynamamış diye sordum.
O dönemde bile güzel ve efsane filmler çıkıyordu. Son beş yıldır ise şöyle dişe dokunur bir film yok. Gerçek bir öp filmler furyası içindeyiz. Ek olarak Cüneyt Arkın'da Dünyayı Kurtaran Adamın oğlu ve Çılgın Dershane serisi ile bu furyaya katılanlar arasında. Türk sineması tekrar seksenler sonu, doksanlar başı film yapmadığı döneme dönebilir. O zamanda tekrar sinemayı ayağa kaldıracak bir Eşkıya (filmi) bekleriz.