Geçen yıl, sosyal medyadan tanıştığım bir kadın aracılığıyla, Atatürkçü Birlik Grubu diye bir gruba üye olmuştum. Cuma akşamları Zoom'da toplanıyorduk. Toplantılara Faik Kurtulan başkanlık ediyor, genelde ya üyelerden biri powerpoit ile sunum yapıyor, ya da bir konuğumuz oluyorduk. Hatta o son toplantıda, Faik'le kavga edip, ayrılmasaydım, ertesi cuma sunumu ben yapacaktım. Faik Kurtulan'ın adını Aydınlık fazetesinde görünce, Doğu Perinçek ile ilgili yazımı, grubun Watssap kanalına atmıştım. (https://onbinkitap.blogspot.com/2020/09/dogu-perincek-kimdir.html) Bu öfkesini son toplantıdan önce söylemişti. Watsap gruplarında ortalığı karıştırdın diye. Bir de gene o son toplantıdan önce Faik kurtulan ve diğer üyelerle, neden sadce CHP'n,n adını vererek eleştirdiğini, diğer partileri eleştirmediğini sorarak tartışma başlatmıştım.
Biz o son toplantıya gelelim, esas giriş bu toplantıda olanlar. O gün grubun konuğu, emekli mühendis albay Öznur Yılmaz'dı. Seçimlere az bir zaman kalmıştı ve iktidar konfederasyonuna Hüda-Par'da katılmıştı. Kendisi Hüda-Par'ın ve siyasal dinin kadınlara saldırıları hakkında bir sunum yaptı. Sonra Faik Kurtulan lafa başladı ve Öznur hanım, CHP yada sol dememişken, CHP aleyhine sayıp, dökmeye başladı. CHP, HDP'ye özerklik ve tarikatlara bir sürü şey vaat etmişti Faik'e göre. Bir de her cümlesinin sonunda, videosunu atayım mı, deyip duruyordu. (Gezi'de de camide içki içmenin videosu kaç cumadır gelecek.) Ben de Faik'le kavga ettim. Önce mesajlarım engellendi, ardından toplantıdan atıldım. Watsap grubuna manifestomu verip, gruptan ayrıldım.
Siz de iktidarı savunamıyor musunuz, Faik gibi yapın, CHP'ye saldırın. Hüda-Par, kadın haklarına mı saldırıyor, Cehape'de aşk-meşk sıkandalı vardır. Apo'nun mektubu, TRT'de mi okundu, Cehape, Kürtlere özerklik verecektir. Elinizde delile gerek yoktur, daha sonra yayımlayacağınızı açıklayın, yeter. Konu yirmi yıldan beri ülkeyi yöneten iktidar ve siz onu savunamıyor musunuz, Cehapeye laf atın yeter. Zira tek muhalefet partisi cehape'dir. Mesele iktidarın kötü olması değil, cehape gelirse daha kötüsü olmasıdır. Anası-bacısı, geneleve satılmış olsa, cehape gelirse daha ucuza satar diye endişelenecek. Fırat havzası, Basra'ya kadar siyanürlenecek, memlekette tüm ormanlar satışta, emekli artık kendini geçindiremiyor (ilk atandığımda öğrencilerin neredeyse yarısının babası emekliydi), Rusya, Akkkuyu'ya nüklüer santral görünümlü askeri üs kuruyor, Amerika, parasını verdiğimiz F-35'leri vermediği gibi, F-16'ları da binbir kapütülasyonla veriyor, asgari ücretliyi bırakın, ortalama üstü gelirlilerin ev almak değil, kiralaması bile hayal oldu ama en büyük tehlike cehape. Edirne'ye Enver (paşa) gireceğine Bulgarda kalsaydı yada keşke savaşı Yunan kazansaydı demek gibi bir şey. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/05/meger-bunlar-kurtulus-savasina-da.html)
Faik Kurtulan, bu şekilde davranan tek kişi değildir. Ülkemizde her ideolojiden cehape aleyhine bir cümle vardır. Şimdi size aşağıda bir dizi cümle sıralayacağım, pek çoğunuz bu cümleyi duymuştur.
Atatürk düşmanı, Atatürk'ün partisi cehape, halka zulm etmiştir; Atatürkçü, cehape artık Atatük'ün partisi falan değildir; siyasal İslamcı, Cehape İslamın düşmanıdır; İslam karşıtı, cehape tarikatlarca yönetilmektedir; Alevici, Aleviler, cehapeye oy vermekte ama yeterince temsil edilmemektedirler; Alevi düşmanı, cehape, Alevi derneğine dönmüştür; Kürtçü, cehape Kürt isyanlarını kanla bastırmıştır; Kürt düşmanı, Kürtler batıda cehapeye oy veriyor, cehape Kürtleri koruyor; Türkçü, cehape Türk düşmanıdır; Türk düşmanı, cehape Türkçülüğün ve azınlık düşmanlığının partisidir; sosyal demokrat, cehape artık sosyal demokrat değildir, sosyalist enternasyonelden çıkarılmalıdır; sosyalist-komünist, cehape burjuva partisidir; antikomünist, cehapa komünistlerin gizli yuvasıdır. Bakın, hiç biri size yabancı gelmedi, çünkü daha önce duydunuz. Üç defa arka arkaya MHP yada İYİ parti aleyhine yazı yazarsanız, Türk düşmanı, gene aynı şekilde DEM-HDP aleyhine yazarsanız Kürt düşmanı olursunuz. Lakin rahmetsiz Engin Ardı. ve onu örnek alan yüzlerce medya yazarı gibi her yazınız cehape aleyhine olabilir, her gün böyle yazabilirsiniz. Ne CNN, ne de Türk olan bir kanal var. Tek yaptıkları (saat başı haberleri dışında) dört-beş kişi bir araya gelip, cehapeyi konuşmak. Arada evde D-SMART'tan kanalları zaplıyorum, her akşam, CNN TÜRK dışında üç kanalda daha konu cehape.
Türkiye'de sağ ve Tüsiad, 1976 1 Mayısındaki devasa kalabalık ve 1977 seçimlerinde Bülent Ecevit seçimlerinden sonra terör saldırılarını arttırmış, o zamanlar basını tam olarak kontrol edemeyen TÜSİAD, basına ilanlar vererek, CHP'nin zoraki azınlık hukümetinin düşmesini sağlamıştır. Ülkemizde suikaste giden sağcı politikacı, iş insanı falan vardır ama yazar-çizer veya akademisyen yoktur. 12 Eylül öncesi kitlesel katliamların (sadece Maraş-Çorum, Bahçelievler katliamı gibi katliamlar değil, kahvehane taramaları da benzerdir) kurbanları çoğunlukla solculardır. Buna rağmen 12 eylül medyası, önce sağ-sol kavgası diye anlattı olayı, sonra tüm suçu sola attı. (https://onbinkitap.blogspot.com/2021/06/12-eylul-un-sucluluk-duygusu-egitimi-12.html)
12 Eylülden sonra Turgut Özal ve onun medyası, rakibi gördüğü Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'ı kardeş kavası suçlamalarını yöneltti. ANAP, dört eğilimin (sosyal demokrasi, milliyetçilik, milli görüş ve merkez sağ) partisi olmakla övünüyordu. Sonuçta Demirel ve DYP, mecburen SHP ile işbirliğine gitti. (12 Eylülden sonra CHP'liler halkçı partiyi kurarken, askerlerde sosyal demokrat partiyi kurmuş, sonra bu iki parti birleşmişti CHP'nin eski genel başkanı Bülent Ecevit'de, kendi yasaklı olduğu için, karısının genel başkanlığında DSP'yi kurmuştu.) Sonuçta DYP, ve Süleyman Demirel, SHP ile koalisyon yaptı. Bunun bir nedeni de, 12 Eylül suçlarını işlememiş olmaktı. 1977 seçimlerinde Ecevit ile koalisyon yapmayan sağ partiler bloğu (Milliyetçi Cephe), Abdi İpeçi'nn cenazesinde bile el sıkışmayan Ecevit ile Demirel ve 12 Elül darbesinden önce altı ay boyunca inatla cumhurbaşkanı seçmeyen meclis, Türk milletinden özür dilemiş oluyordu. (https://onbinkitap.blogspot.com/2021/06/12-eylulun-sucluluk-duygusu-egitimi-2.html)
Medyadaki CHP düşmanlığı, 1989 yerel seçimlerinden sonra başladı. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük şehirlerin belediyelerinin kaybedilmesi, sağcılara, medya holdinglerine ve TÜSİAD'da kabus gibi geldi. Seçimlerden önce ANAP, seçmeni tehdit eden propagandalar yaptı. Derhal SHP'nin ve solun elinden büyük şehirler alınmalı ve solun iktidara gelmesi imkansız hale getirilmeliydi. Önce ANAP'a destek geri çekilip, aynı destek DYP'ye ve MHP'yeyöneltildi. ANAP'a verilen destek boşuna olacaktı. 1993 seçimlerinde görülecekti MHP-DYP'ye verilen destek de boşunaydı. 1993 seçimlerine daha sonra tekrar döneceğim.
Uzan ailesinin Star televizyonu ve diğer radyo-tv kanalları, SHP'ye sakdırmaya başladı. SHP, içten de, Deniz Baykal'ın taraftarları ile yara almaya başladı. SHP, ikide bir kongrelerle gündeme geldi. Ardından da SHP'yi ele geçirmek yerine, 12 Eylül rejiminin kapattığı CHP'yi tekrar açtı 1992'de. Sonra CHP, ayrı listelerle seçime girerek, 1995 seçimlerinde pek çok milletvekilliğini, yerel seçimlerde de İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok belediyeyi kaybetmesine sebep oldu. 1995 yılında Shp-Chp birleşti. Bu sefer de anti Baykalcılık yükselişe geçti. Bu arada İSKİ skandalı patladı. Star TV, kısa sürede İSKİ skandalı TV haline geldi. Bu skandal üzerinden tüm SHP (CHP)'li belediyelere saldırdı. Sonra bu saldırıya diğer TV kanalları ve medya da katıldı.
https://onbinkitap.blogspot.com/2017/10/doksanli-yillar-6-uzan-ailesi-ve-yesim.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/08/uzan-ailesinin-ve-genc-partinin-siyasi.html
CHP, Atatürk'ün mirası (özellikle bir ara Reisl'in diline doladığı İş Bankarı hisseleri başta olmak üzere) ve 12 Eylül öncesi mülklerini de geri alabilmek için CHP çatısı altında ve Deniz Baykal liderliğinde birleşti. Seçmen, Deniz Baykal'ı sevmediği için CHP, oy kaybetmeye devam etti. Solda en büyük oy alan parti olma özelliğini DSP'ye kaptırdı. Yüzde on barajını önce ucu ucuna geçti, sonra baraj altı ve tarihinde ilk kez meclis dışı kaldı. (1999 seçimleri) DSP, 2002 seçimlerinde, sağın tüm günahını da yüklenerek, batmak bir yana, yerin dibine girdi. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/11/turk-medyasinin-2002-harekati-akp-nasil.html)
Bu arada medyada giderek liberalleşti ve sağcılaştı. Emin Çölaşan yada Bekir Coşkun gibi ünlü köşe yazarları, uzun süre koltuklarında kaldı. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/11/aydin-dogan-kimdir.html) Ekonomi servisleri, serbest piyasa ve özelleştirme yanlıları ile doldu.
AKP iktidarı yıllarında ise ya CHP, ya biz temalı propagandalar yapıldı. 2010, yetmez ama referandumunda, CHP ile Atatürkçülük eleştirildi. Şimdilerde CHP'nin az Atatürkçülükle suçlandığına, sosyal demokrattasn, solcunda Atatürkçü olmaz diyenlere bakmayın. 2008 ile 2013 (Gezi isyanı) arasında tek Atatürkçü, CHP'lilerdi. Doğu Perinçek'in Türkçe Olimpiyatlarında şeref konuğu olduğu yıllardı. Gezi ve sonrasında 17-25 Aralık, FETÖ-AKP savaşından sonra Atatürkçülük yeniden popülerleşmeye başladı. AKP bu sefer de Alevi düşmanlığını ortaya koydu. Seçimleri kazanmak için basit bir formül uyguluyor. Tüm muhalefet CHP'de toplayıp, muhalefetin geri kalanını da muhalefete muhalefette topluyor. (https://onbinkitap.blogspot.com/2019/08/sahte-muhalefet-muhalefete-muhalefet.html)
Bir de her seçim sırasında ortaya çıkan milli otomobil, milli gemi, milli traktör (hatırlayan var mı, on liralık elektirikle, on dönüm tarla sürecekti), altın, uranyum, gümüş, doğal gaz, petrol (Hatırlar mısınız Gabar dağında çıkacaktı? İnternette, hatta televizyonlarda yayımlanan görüntülerin aslında Venezüella'da çekildiği ortaya çıkmıştı) madenleri; askerimize terörist saldırlar ve sert cevaplar (karşı saldırılar); DHKP-C'ni de bir saldırısı( https://onbinkitap.blogspot.com/2023/07/silahli-direnisin-provakasyon-olmasi.html) ; şehit cenazesinde muhalefet liderlerine saldırı; muhalefet bloğunda bölünmeler ve kavgalar; seçim gecesi belirsizlik ve korku; iktidarın yeni bir zaferi ve kapanış.
Bu seçimde de benzeri oluyor, bir farkla. Daha önceki seçimlerde iktidar bloğu, seçim öncesi nefret diline ara verir, tüm ülkenin başkanıyım havasında dolaşırdı. Bu seçimde açıkça hedef gösterme var. Buna bir de en son ANAP'ın 1989'da yaptığı, belediyeyi bize vermezseniz, kötü olur tehditleri var. Bu tehditler, 1989'da da işe yaramadığı gibi. 1989 yerel seçimleri sonrası medya ve iş dünyası önce ANAP'tan, 1995 sonrası da DYP ve Tansu Çiller'den vazgeçti.
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/07/turgut-nereye-kostu.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/08/yildirim-akbulut-ve-mesut-yilmaz.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/04/tansu-cillerin-siyasi-tarihi.html
Şimdi de benzer bir korkutma var. Hatta benzeri değil, aynısı var. 1995'de Mehmet Barlas, Sabah gazetesindeki köşesinde, İslamı anlamak diye bir yazı yazdı. Bu yazıdan sonra medya ve iş dünyası (TÜSİAD), kamu oyunu yavaş yavaş siyasal İslam'a doğru sürdü. Bu arada CHP'ye saldırlar devam etti.
Sonrasını tekrar uzun uzadıya yazmayayım. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/11/turk-medyasinin-2002-harekati-akp-nasil.html) Bugün de benzer bir siyasi-ekonomik krizle karşı karşıyayız. Bu sefer sağın kaçacak yeni bir alanı yok. MHP, majör parti olma şansını, 1995'de Alparslan Türkeş'in yanlışları başta olmak üzere defalarca tepti, red etti. İyi parti ise, seçimlere az kala masayı devirip, sonra geri dönerek tepti. CHP ile ittifakı, AKP devrilmeden bırakmamalıydı. Türkiye'de sağın, kaçacak yeni bir partisi ve ideolojisi yok. Tek çaresi, Faik Kurtulan gibi, ya CHP ya Cumhur konfederasyonu diye tehdit etmek. Üstelik buna DEM parti, İyi Parti, Zafer partisi falan da dahil.
DEM Parti değilse de, seçmeninin, seçimden sonrasını düşünmesi gereklidir. 1977 ara seçimlerini bej sıfır (beş değil, bej, CHP'nin Edirne belediyesini kaybettiği gece, Trakya aksanıyla çıkmıştır bu slogan) yenilgisinden sonra Anadolu'da Alevilere karşı progromlar oldu (Maraş-Çorum gibi). Çünkü dönemin majör partisi Adalet Partisi ve lideri Süleyman Demirel, her yerde CHP'nin oy oranını arttıran Alevileri, taşra illerinden kovmaya ve büyük şehirlere, hatta Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine dağıtmaya karar vermişti. Bu yüzden Alevilere karşı terörü, çoğu kez tüm ile yayıyordu. (https://onbinkitap.blogspot.com/2022/06/alevi-tarih-mitlerine-cevaplar-2.html)
(https://onbinkitap.blogspot.com/2022/07/suleyman-demirel-kimdir.html)
Bu seçimlerden sonra, İstanbul başta olmak üzere, belediyeleri kaybetmesine engel olacak Kürtlere karşı benzer saldırıları yapmayacağını, hatta 2015'de Beypazarı'nda yaptıklarını yapmayacaklarını nerden biliyorsunuz ve neye güveniyorsunuz. Resi, seçimlerden önce, mülakattı kaldıracağını vaat etmişti ama seçimlerden sonra hemen vazgeçti. Ben 1998'de öğretmenliğe ilk başladığımda, öğrencilerimin çoğunun babası emekliydi. Bazıları çalışmıyordu. Zor da olsa emekli maaşıyla geçim vardı. Şimdi emekli olayım, tekrar üniversite okuyayım istiyorum, emekli maaşı bana yetmeyecek, biliyorum. Et bu ülkede her zaman pahallıydı ama kemikler hayvanların payıydı yada utana-sıkıla çorbalık kemik verilirdi ücretsiz olarak. Şimdi kemikler parayla satılıyor.
Hadi, TÜSİAD'ı, tarikatları anlarım. Sol partiler ve alt sınıfları CHP'nin nesi ile tehdit ediyorlar. Dünyada tek partiler genelde kan ve şiddetli isyanlarla yıkılırken (hatta Suriye'de on küsur yıllık iç savaşa rağmen yıkılmamışken, CHP, 1946'da direndi 1950'de tek etti. Sonrasında ise (SHP dahil, hatta zorlarsan Ecevit'in DSP dahil) ortaklıkları hep kısa süreli oldu. Aslında kimse CHP iktidarından korkmuyor. Sonrasında olacaklardan korkuyor.