28 Şubat 2019 Perşembe

ERKEK EGEMENLİK VE ERKEKLİĞİN İSPATI

     Ülkemizde Rus klasikleri son derece popülerdir.  Hepsi de erkek olan bu yazalar, olayları hep kendi erkek bakış açısından yazarlar. Bunu Svetlana Aleksiyeviç'in iki kitabını okuduktan sonra farkına vardım.
Erkek Egemenlik ve ErkekliÄŸin Ä°spatı        Aleksiyeviç'in kendine özel bir tarzı var. Bu yüzden de 2015 Edebiyat Nobelini kazanmış. Türkçeye çevrilmiş dört kitabı var. Diğer ikisini de okuyasım var ama zaten son kitap fuarında bir sürü kitap aldım.
       Aleksiyeviç'in ilk kitabı zaten doğrudan kadın odaklıydı (adı da Kadın Yok Savaşın Yüzünde idi). Bu kitabı da (Çinko Çocuklar) Afgan-Sovyet savaşı ile ilgili ve burada da kitap bolca kadın sorunlarına değiniyor. Bu kitap ve Sovyet-Afgan savaşı ile ilgili başka bir yazı yazmak lazım.
          Bu kitaptan konuyu erkek egemenliğine bağlayacağım. Her iki kitaptan da anladığım kadarı ile Rus toplumu da, Türk toplumu gibi erkek egemen, hatta  benim koyduğum adla penis perest.
       Yalnız şu farkla ki, Ruslarda, Türlerdeki gibi kadını koruyan ve sahiplenen bir erkek anlayış yok.
        Bunun bir kaç sebebi var tabi. En başta Ruslar sürekli birileri ile savaştığından, savaşmasa bile erkeklerin çoğu askerde, bu da bir çeşit erkek kıtlığı yaratmış. Özellikle de ikinci dünya savaşı sonrasındaki yıllar boyunca.
rus gelin ile ilgili görsel sonucu        Rus erkekleri ise, Bordo ya da Paris'ten, Alaska'ya kadar işgal ettiği ülkelerde bir şekilde yerel kadınlarla ilişkiye girmiş. Erkek kıtlığından, Rus kadınları da ağır işleri yapmaya alışmış.
          Sonuçta Ruslarda bizim gibi kadını sahiplenme ve kadını koruma güdüsü yok. Biz bunu daha çocukken öğreniriz.
       Rus kadınlarının, Türk erkeği hayranlığını bu açıdan daha iyi anlıyorum. Bunu, kadın-erkek eşitliğinin yerleştiği batı ülkeleri (Alman, İngiliz, İskandinav vb) toplumların kadınları anlamaz ve üstelik rahatsız da olur.
      Bu koruma karşılıksız değildir, sahiplenme de içerir. Her canlı, koruduğu şeyi sahiplenir veya sahiplendiği şeyi korur.
      Bu sahiplenme bazen çok can sıkıcı, hatta can alıcı hale gelebilir, hem sahiplenen, hem de sahipleyen için.
      Sahiplenilir iseniz sahibinizi öyle kolay değiştiremezsiniz, sahibinize karşı gelemezsiniz.
nafaka avcısı ile ilgili görsel sonucu      Sahiplenirseniz de, o kişinin tüm sorumluluğu sizin üzerinizdedir. (Namusumsun sen benim fikri.) Tüm masrafları da size yüklenir.
      Türkiye'de pek çok kadın cinayetinin sebebi olarak, erkekliğe laf edilmesi bahane edilir. Gerçekten de Türk kadınları sen de erkek misin, erkek olsaydın şöyleydi, böyleydi demeyi sever. Zira bu şekilde erkeği sömürmek daha kolaydır. (Cömert deyip maldan etmek, yiğit deyip candan etmek)
      Muhteşem Aptal Erkekler isimli bir dönemin çok popüler olan kitabında şöyle bir olay anlatılır. Kadın, kocam hasta olana kadar onun canının yanabileceğini düşünmemiştim; diye bir ifade kullanıyor.
muhteÅŸem aptal erkekler ile ilgili görsel sonucu      Erkeklerin bir kısmı da artık bu sahiplenme yükünden, sorumluluğundan ve masrafından rahatsız. Özellikle de ömür boyu nafaka ödemekten. Artık dilimizde nafaka avcılığı diye bir terim var.
     Kadınlar, evlendikleri erkeklerden önemli bir miktar nafaka ve tazminat talebi ile ayrılıyor. Evlendikten sonra çabucak boşanan kadınların çokluğu da bunun ispatı gibi.
        Garip değil mi, Rus kadınları, Türk erkekleri ile evlenebilmek için dil öğrenme kurslarına giderken, youtube üzerinden gruplar oluştururken, Tür kızları, sanki sadece parasını istiyor.
      Mesela sadece boşanma değil, başka türlü de dul kalan kadın, eğer kendine yetecek bir emekli maaşı varsa evlenmiyor. Ya da bazı durumlarda Kaymakamlıklar, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma fonu aracılığı ile, köy ve kasabalarda kadınlara iki üç inek veriyor ve bu ineği olan kadınlar evlenmiyor. Sonra bir sebepten cüzi sakat aylığı alan kadınlar da pek evlenmeye istekli olmuyorlar.
       Buna karşın yaşı geçkin erkekler, hele boşanmış veya eşini kaybetmiş dul iseler, evlenmeye genç erkeklerden daha hevesli oluyorlar.
         Çünkü yaşlandıkça etraflarında kendilerine hizmet eden kadın (eş, kız kardeş, anne ve hatta gelin vs) kalmıyor ve kendi özbakımları ile ilgili hizmetleri yapamıyorlar.
evlenmek istemeyen erkekler ile ilgili görsel sonucu           Türk erkeği bu açıdan garip bir şekilde, sakatlanarak yetişiyor. Adama sırtında taşıtsan razı ama bir bulaşığını yıkamak, hatta bulaşığını mutfağa götürmek zul geliyor.
       Sekiz aylık kısa dönem askerliğimde beni en çok etkileyen şey, uzun dönem askerlerin on sekiz ay, yani beş yüz elli gün boyunca yataklarını jilet gibi dümdüz yapmaları ve tam beş yüz ellinci, yani teskere günü yatağı yapmadan gitmeyi kendilerine kar saymasıydı.
       Askerler, yıllarca erkek egemen toplumda ev işleri denen bir kısım özbakım işlerinin, kadınlara ait olduğunu öğrenmişlerdi. Türk erkeklerinin evlenme arzularının temelinde genelde cinsellik değil, özbakım arayışı yatar.
       Bu yüzden de gençken pek evlenmeye niyetlenmezken, (Argo tabirler evlenip, balayına gitmek yerine, eylenip alayına gitmek) yaşlandıkça evlilik arayışında oluyor. Hatta evlenme uğruna dolandırılıyor.
       Başka hangi milletin erkeği evlenme vaadiyle dolandırılır, merak ediyorum.
       Toplumumuzun sistemi aslına erkek egemenlik falan değil, erkekperestlik. Burada erkekliğini ispat etmek isteyen erkek de kadın kadar, hatta bazen kadından fazla ezilebiliyor.
        Düğün masrafları ve para kasası gibi görünmesinin yanında,  yer yer çeşitli bahaneler ile evlendikten çok sonra bile, enişte olarak hanımın  ailesi tarafından sömürülme ihtimaliniz de var. Hatta bu ihtimal bayağı gerçek.
       Bu sebeple yeni nesilde pek çok erkek, yabancı eş arayışında.  Yabancı kızlar genelde, öyle çok fazla şatafatlı düğün istemiyor. Her eşyayı sıfırdan istemiyor ya da yılda bir kere bile kullanmayacağı tabak-çanak, tencere-tava ve benzeri şeyleri istemiyor.
      Daha da iyisi yabancılar, özellikle Avrupalılar, evli çiftlere o kadar karışmıyor. Hem karışsa bile kaynana-kayınpeder falan kilometrelerce uzaktalar. Ancak Skype ve benzeri uygulamalardan görüşüyorlar.
        Türk kadınları ise, henüz yabancı erkekler ile evlenme düşüncesine hazırlıklı değil. Üstelik Türk toplumu ne kadar erkek egemen görünürse görünsün, muhtemelen hiç bir toplumun erkeği, Türk erkeği kadar koruyucu değil.
           Ayrıca toplum giderek erkek egemenlikten çıkıyor. Boşanan kadını hor görmeler, tacizi kimseye söyleyememeler giderek azalmakta. (Azalsın, iyidir)
       Buna karşın kadınlar, koruma aynen devam ediyor. O zaman da kadın, kendini koruyacağını sandığı erkekten zarar görüyor. Erkekte kendisine bakacağını sandığı kadın tarafından dolandırılıyor.
         Bu açıdan biz erkeklere düşen ise, öz bakımızın ev işleri kısmını da kısmen de olsa başarmak,  kendimizi de erkeklik diye çok kasmamaktır.
        Dünyanın en erkeği olunca bize madalya ya da başka bir şey vermiyorlar. Vay bu ne çok erkekmiş diye kızlar bizim için çıldırmayacak.
       Ülkede kadınların özgürleşmesinden bahsediyoruz ama önce erkekler kendisini özgürleştirmeli.

25 Şubat 2019 Pazartesi

Zoraki Şöhretlerden Kurtulmak

Zoraki Şöhretlerden KurtulmakZoraki Şöhretlerden Kurtulmak
Geçenlerde Mehmet Ali Birand’ın eski belgesellerine bakıyordum. Tam izlemiyordum ama öylesine bakınıyordum. Bir anda tiksinti geldi, belgesel 1978 Maraş katliamı hakkındaydı ve gayet pişkince, katliamda MHP, Ülkü Ocakları ve diğer örgütlenmeleri masum gösteriyor.
Sonra bir şey fark ettim, aynı Birand, PKK’yı da masum göstermişti. O ve dizinin dibinde televizyonculuk- öğrenen öğrencileri (Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anad vs vs) de benzer bir sunumla nerede katliam var, katilleri aklama derdine düşmüş.
birand ile ilgili görsel sonucuBaşka bir şeyi de, Birand’ın Kıbrıs ile ilgili bir kitabında garip bir ayrıntı dikkatimi çekti. Kendisi Kıbrıs’ta olanlarla ilgili olarak İngiltereyi, daha doğrusu Büyük Britanyayı hiç suçlamamış olması.
Oysa bu gün bile adada trafik soldan akıyor, hayat Sterlin üzerinden dönüyor, adanın Türkiye’den sonraki en büyük ortağı İngiltere, adaya gidenler, yerel halkın İngiliz hayranlığından şikayetçi vs vs.

      Bu şahsı sıradan bir yazarken, birden televizyon haberciliğinin yıldızı oldu.

Bol bol ııı sesleri le tutuk tutuk konuşuyor. Meslek hayatında hiç atlatma haber yapmamış, skandal ortaya çıkarmamış. Düz, vasat bir haberci iken, yabancı dili sayesinde diplomasi habercisi ve kötü diksiyonuna rağmen de televizyoncu.
hülya avÅŸar selfie filmi ile ilgili görsel sonucuBasın dünyamız böyle zorlama ünlü gazetecilerle dolu. Her dönemin adamı, her iktidarın alkışçısı, gazeteleri, televizyonları işgal etmiş aşağılık kimseler bunlar. Bunları birileri hem zorla şöhret yapıyor, hem de öyle kalmasını sağlıyor.
Hülya Avşar mesela, son on küsur yıldır jüri üyeliği dışında ne iş yapmaktadır? Neredeyse yirmi yıldır dizileri, filmleri gişe ve reytinglerde hüsrana uğramaktadır.
Onu ünlü yapan güzellik yarışmasında tüm jürinin onu tanıdığı, yıllar sonra ortaya çıktı. O çalınan taç, tacı çalınan güzel manşetleri çok önceden atılmıştı.
hülya koçyiÄŸit estetiksiz ile ilgili görsel sonucuBir başka Hülya’dan bahsedelim, Hülya Koçyiğit’ten. Kendisi ne kötü oyuncudur öyle? On iki Eylül öncesi filmlerinde Jeyan Tözüm’ün seslendirmesi de kısmen de idare eder durumdadır. Darbe sonrası filmleri ise daha berbattır. Bir de o dönem TRT’ye seri halde filmler falan çekiyordu.
Yeşilçam’ın dört yapraklı yoncasının bir yaprağı olan (Türkan Şoray, Filiz Akın ve Fatma Girik ile beraber) sayılan bu kadının bir filmini söyleyebilecek olan var mı?

        Bizim nesil TRT’de sürekli dönen filmleri ile hatırlar onu.

Genelde aldatılan zavallı genç kızdır ve koşa koşa odasına gelip yüz üstü yatağa atlayıp, ağlaması ile hatırlanır.
Başrol oyuncusu olmasının tek nedeni, kocasının film yapımcısı olmasıdır. Zaten Yeşilçam’ın kadın oyuncuları genelde film yapımcılarının eşleri ya da sevgilileridir.
İnternetin tık tuzakları vardır ya (seksi resimleri için tıklayınız, o şehirde deprem oldu, o soruyu sordu vs vs), işte onların en aptalca olanı, akraba olduğuna şaşıracağınız ünlüler ‘dir. Zaten medya üç beş patronun elinde, birbirlerini ünlü yapıp duruyorlar. Yanlış yapanı da anında harcıyorlar.
deli yürek ile ilgili görsel sonucuBiz bu zorlama şöhretleri takip etmek, tüketmek zorunda değiliz.
Ben, şahsım adına bundan kurtulmanın yolunu televizyonu terk edip, internete, özellikle de youtube’a yönelmekte buldum.
Youtube ya da diğer internet sitelerinde de  atomu parçalamayı falan öğrenmiyorum. Yer yer bayağı seviyesiz şeylerle de karşılaşıyorum.
Gene de istemediğim şeyleri, istediğim başka şeyleri izlemeyi beklemek uğruna izlemek zorunda kalmıyorum.
Televizyonlarsa başka. Deli Yürek dizisi ilk iki sezonu boyunca düşük reytinglerine rağmen yayında kaldı. Amaç bir şekilde Kurtlar Vadisi ve diğer şiddet içerikli dizilere hazırlıktı. Bu dizilerle en başta devlet şiddetini ve mafya  oluşumlarını yüceltiyordu.
imirzalıoÄŸlu milletvekili ile ilgili görsel sonucuBöyle zoraki şöhretlerle ilgili masallar anlatıyorlar. Kenan İmirzalıoğlu, benzinlikte çalışırken keşfedilmiş. Mirzaalioğulları ve İmirzalıoğlu diye iki ayrı soy adı kullanırlar. Ankara’nın Bala ilçesinin sahibidir desek, yalan söylemiş sayılmayız.
Kenan’ın  benzinlikte keşfedilmesi de, Hülya Avşar’ın tacı çalınan güzel olması kadar masaldır. Ailenin zenginliği bir yana, bir kolu CHP, diğeri de sağ partilerden olmak üzere onlarca yıldır aktif siyasettedir.
Ben diyorum ki artık internet çağındayız ve en azından haberleri internetten takip edip, muktedirin propagandasını dinlemekten-izlemekten kurtulabiliriz. Ya da sinema yerine tiyatroya gidebiliriz.
Tiyatro biletleri daha pahalı diyecekseniz ama sinemaların neredeyse tamamı alış veriş merkezi içinde, en üst katta ve yemek katının yanında. Yani oraya gittiğinizde, hele de ailece veya çift olarak gittiğinizde daha fazla harcıyorsunuz.
Bu düzenden kendimizi korumak istiyorsak, ünlülerinden de, gösterilerinden de korumalıyız ve bunun için çaba göstermeliyiz.