Devlet tarikatları neden istemez ve ezer diye sormaya gerek yoktur zira bu soruya sadece bir tarih ile cevap verebilirsiniz:
15 Temmuz 2016
Buna göre devlet, tarikatlara nefes aldırmamalı, hepsini ezmeli dersiniz kendi kendinize.
Oysa devlet ve diyanet tarikatları tarikatları bazen el atından, bazen de açıkça destekler.
Hatta dünyanın yek pare en büyük dini örgütü Roma Katolik kilisesi (ki bir milyarı aşan nüfusuyla, Sünni Müslümanlardan daha kalabalıktır. Bu devasa, yek pare örgüt, kardinallik denen devasa bir bürokratik örgütlenmeler aracılığı ile, ordulardan bile sıkı bir hiyerarşi ve emir komuta zinciri ile birbirine bağlıdır.) bile pek çok tarikatı kendi emri ile kurdurmuş ve Tapınak Şövalyeleri örneğinde olduğu gibi yıktırmıştır.
Papalık, pek çok tarikat kurdurmuş veya tarikatın kurulmasına izin vermiştir. Haçlı seferlerinde üç büyük askeri tarikat, bizzat Papalık tarafından kurulmuştur. Bunlar Alman Tötonlar, İtalyanSen Jan ve Fransız Tapınak şövalyeleridir. Haçlı seferleri bitince bu tarikatlardan Tötonlar, Baltık kıyılarında devlet kurmuş ve yöredeki İskandinav, Slav ve Fin topluluklarını Hristiyan yapmak için savaşmıştır. (Lapon diye bildiğimiz Samee toplumu halen Hristiyan değil, putperesttir.) Sen Jan şövalyeleri, önce Rodos, sonra Kıbrıs, en son da Malta adasına yerleşmiş, Müslümanlara karşı korsanlık ve yağma seferleri yapmıştır.
Tapınak şövalyeleri ise Fransa merkezli olarak Avrupa'da bankacılık, ticaret, tarım ve esnaflık yaparak para kazanmışlardır. Bu büyük serveti Papalık ve Fransa kralı ile paylaşmayınca da halledilmişlerdir.
Devlet ya da Papalık gibi kurumlar, tarikatlar aracılığı ile insanları kullanır.
En başta insanlar, birincil, yani senli benli ve samimi ilişkilerle daha kolay ikna olur. Bürokratik resmiyet, bir şeyleri daha detaylı sorgulamamıza sebep olur. Samimi dost ortamlarında her şeye daha kolay inanırız.
Tarikatların emir-komuta zinciri içine girmiş birey, tıpkı eğitimli bir asker gibi, emredilen işleri sorgulamadan yapmaya hazırdır.
Bütün bu yapılanlar, kutsanmış ideoloji gereği olduğundan, her türlü vahşet ve saçmalık gayet mantıklı görülür.
En son olarak da tarikatın kutsal liderine yeterince hayransanız, her dediği size gerçek görünür.
Bu sebeplerden Papalık (Vatikan) dahil devletler ve bürokratik kurumlar, özellikle istihbarat kurumları, illegal işleri için tarikatlar (daha önce dediğimiz gibi NAZİ ve Rus Kominist partisi gibi kurumlar da sosyolojik olarak tarikat kavramına girer) gibi kurumlar ile daha iyi yapar.
Lakin hem tarikatların 15 Temmuz 2016 gibi darbe girişimi, Tapınak Şövalyeleri gibi çok para kazanıp, paylaşmayabilir ve Mason locaları gibi tarikat üyelerini kollamakta ileri gidebilirler.
1980 yılına kadar Birleşik Krallık (İngiltere)'de yaklaşık her yirmi erkekten biri Mason'du ve bazı loca üyesi hakim ve savcıların biraderlerini koruduğu ortaya çıkınca önle İngiltere, sonra İtalya (özellikle meşhur P-2 Mason locası), ardından da dünya çapına bir Mason operasyonları yapıldı.
Arkasından da bir Masonluğu karalama kampanyası başladı (doğrusu her tarikat gibi pek temiz değillerdi) Arka arkaya gazeteler masonluğun iç yüzü yazı dizileri (o zamanlar gazetelerin günler, haftalar ve hatta bazen aylar süren yazı dizileri, fotoromanları ve hatta tefrika romanları olurdu.). Sözü ona dünyayı yöneten bu örgütlenme, kendisi aleyhine yayım furyasını durduramadı. Dan Brown'un roman dizisi de bu kampanyanın bir parçasıdır.
Bu seriden iki ya da üç romanı okumuştum. Dikkatimi çeken ise, Papalığa ve Katolik kilisesine toz kondurmaması idi.
Dikkat ederseniz çoluk-çocuk bile Masonlar, İlluminati ve Tapınak şövalyeleri ile ilgili bir sürü şey bilir ama Papalığın gizli örgütü Opus Dei (Tanrının İşleri)'nin adını duymamıştır bile.
Opus Dei gibi kullanılan pek çok tarikat vardır.
Devlet ya da Papalık gibi kurumlar, tarikatlar aracılığı ile insanları kullanır.
En başta insanlar, birincil, yani senli benli ve samimi ilişkilerle daha kolay ikna olur. Bürokratik resmiyet, bir şeyleri daha detaylı sorgulamamıza sebep olur. Samimi dost ortamlarında her şeye daha kolay inanırız.
Tarikatların emir-komuta zinciri içine girmiş birey, tıpkı eğitimli bir asker gibi, emredilen işleri sorgulamadan yapmaya hazırdır.
Bütün bu yapılanlar, kutsanmış ideoloji gereği olduğundan, her türlü vahşet ve saçmalık gayet mantıklı görülür.
En son olarak da tarikatın kutsal liderine yeterince hayransanız, her dediği size gerçek görünür.
Bu sebeplerden Papalık (Vatikan) dahil devletler ve bürokratik kurumlar, özellikle istihbarat kurumları, illegal işleri için tarikatlar (daha önce dediğimiz gibi NAZİ ve Rus Kominist partisi gibi kurumlar da sosyolojik olarak tarikat kavramına girer) gibi kurumlar ile daha iyi yapar.
Lakin hem tarikatların 15 Temmuz 2016 gibi darbe girişimi, Tapınak Şövalyeleri gibi çok para kazanıp, paylaşmayabilir ve Mason locaları gibi tarikat üyelerini kollamakta ileri gidebilirler.
1980 yılına kadar Birleşik Krallık (İngiltere)'de yaklaşık her yirmi erkekten biri Mason'du ve bazı loca üyesi hakim ve savcıların biraderlerini koruduğu ortaya çıkınca önle İngiltere, sonra İtalya (özellikle meşhur P-2 Mason locası), ardından da dünya çapına bir Mason operasyonları yapıldı.
Arkasından da bir Masonluğu karalama kampanyası başladı (doğrusu her tarikat gibi pek temiz değillerdi) Arka arkaya gazeteler masonluğun iç yüzü yazı dizileri (o zamanlar gazetelerin günler, haftalar ve hatta bazen aylar süren yazı dizileri, fotoromanları ve hatta tefrika romanları olurdu.). Sözü ona dünyayı yöneten bu örgütlenme, kendisi aleyhine yayım furyasını durduramadı. Dan Brown'un roman dizisi de bu kampanyanın bir parçasıdır.
Bu seriden iki ya da üç romanı okumuştum. Dikkatimi çeken ise, Papalığa ve Katolik kilisesine toz kondurmaması idi.
Dikkat ederseniz çoluk-çocuk bile Masonlar, İlluminati ve Tapınak şövalyeleri ile ilgili bir sürü şey bilir ama Papalığın gizli örgütü Opus Dei (Tanrının İşleri)'nin adını duymamıştır bile.
Opus Dei gibi kullanılan pek çok tarikat vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder