Dini inancımı şahsen iki yıl önce yitirdim ve çevremde benim gibi dini inancını yitirmiş çok kişi var. Ben de kendi çapımda bu dinsizlikleri sınıflandırdım. Yalnız klasik, deizm, panteizm, panateizm, ateizm, agnostisizm gibi türlere ayırmayacağım.
Bence bir kere dinlere inanmayı bırakmışsanız, bir tanrıya inanıp, inanmadığınızın, emin olmamızın ya da şüphede olmamızın bir değeri yoktur. Sonuçta metafizik ile ilişkinizi kesmiş, din adamları sizin için önemsiz olmuştur.
Ben, insanlar neden metafizik ile bağını kopartıyor, bununla ilgili bir sınıflandırma yaptım.
Şimdi sınıflandırmaya geçeyim:
1)Marksist dinsizlik:Marks'ın meşhur sözünü hatırlayalım, din kitlelerin afyonudur. Hayatım boyunca Marks'ın bu sözünün doğruluğunu gördüm.
Aslında her din, hayatına kölelerin, fakirlerin ve kadınların dini olarak başlar. İktidara geldikçe ya da iktidarlar bu dini benimsedikçe zenginlerin, efendilerin ve erkeklerin dini olur.
Ben buna zekat ve sadaka örneğini vereceğim. Zekat, İslam'da sadece mal ile yapılan tek ibadettir. Bence de ibadetlerin en kolayı olmasına rağmen en az yapılanı ve en az sorgulananıdır.
Mal ve mülkünüzün sadece kırkta biri yani %2,5 'unu sizden daha fakir birilerine veya bazı kuruluşlara bağışlayarak bunu yapabilirsiniz.
Hatta bu fakir kişi akrabanız olabilir ve dahası pek çok İslam alimi (o ne saçma bir sıfatsa), bu damga vergisini daha da azaltır. Evin ihtiyaçlarını, şirketin ana sermayesini bunun dışında tutar.
Oysa namazı, tüm sünnetleri ile beraber ister.
İşin doğrusu İslam'ın en başında zekat öyle damga vergisi kadar değildi. Öyle olsa, Muhammed ölür ölmez müşrikler ilk iş zekat ödememek için isyan etmezdi.
Profesör Bahriye Üçok'un ve İlhan Arsel'in yazdıklarına göre aslında zekat, öyle kırkta bir değil, ihtiyaç fazlasıymış ki, kuranda da öyle yazar fakat Türkçe'de daima gönülden kopan diye yazılır.
Öte yandan Müslüman ülkelerde, hadi o kadar genellemeyelim, Türkiye'de zenginler, bu damga vergisi kadar parayı, malı, mülkü (akrabası bile olsa) fakirlere verse, Türkiye'de bu kadar yoksulluk olmazdı. Zira Türkiye'nin dolar milyarderi sayısı, nüfusu Türkiye'nin 2 katı ve ekonomisi Türkiye'nin en az 100 küsur katı büyük olan Japonya'dan 3-5 kat daha fazladır.
Ülkenin zenginleri, servetlerinin %2,5'unu bile zekat olarak verse, Türkiye'de asgari ücret en az beş bin lira olurdu.
Ha bire namaz, her ramazan oruç sorgulayanlar, zenginlere hiç zekat sorgulamadığı gibi, pek çok din adamı da, zekat ya da cerre-icar vs denen yardımlarla gayet lüks bir yaşam sürer.
Diğer bir soruyu da geçenlerde izlediğim bir konuşmada sorulan soruyu ben de kendime sordum.
Muhammed'in meşhur bir sözü vardır, işçinin terini teri kurumadan veriniz.
Bu sözü din adamları, pek sık olmasa da bu sözü söylemeyi sever ama bir grup var ki ağzına almaz.
Bunlar sendikacılardır. Hadi sol sendikacılar, Marksistliklerinde bu sözü söylemiyor, ya sağcı sendikalar?
Hani kırklarda, ellilerde sendika kurmak dinsizliktik, doksanlarda memurların sendika kurması dinsizliktir diyen sendikalar ve sendikacılar.
Bu sendikalar ne peygamberlerinin işçinin emeği ile ilgili sözlerini, ne de kul hakkı yemek ile ilgili sözlerini dikkate alırlar.
Bu sendikalar işçiler hak arasın diye değil, hak aramasın diye kurulmuştur.
Her din, önce zenginlere ver der, sonra fakirlere katlan, tahammül et.
Alevilik gibi bazı inançlar, belki bunun dışında sayılır. Bunun sebebi de Aleviliğin hep azınlık inancı olması, bir devlette egemen güç olmamasıdır. Esat ailesinin yönettiği Suriye'nin sadece %8 kadarı Alevi (Nusayri)'dir. Şu anki Baas yönetimi de geniş bir koalisyonun bir parçasıdır.
Dindar toplumlar, fakirliğe daha dayanıklı toplumlardır.
İnsanların pek dindar olmadığı batı toplumlarında şirketler ve varlıklı insanlar, fakirlere daha çok yardım yapmaktadır.
Sadakanın amacı da fakire yardım değil, fakiri yalvartmaktır.
Ben, insanlar neden metafizik ile bağını kopartıyor, bununla ilgili bir sınıflandırma yaptım.
Şimdi sınıflandırmaya geçeyim:
1)Marksist dinsizlik:Marks'ın meşhur sözünü hatırlayalım, din kitlelerin afyonudur. Hayatım boyunca Marks'ın bu sözünün doğruluğunu gördüm.
Aslında her din, hayatına kölelerin, fakirlerin ve kadınların dini olarak başlar. İktidara geldikçe ya da iktidarlar bu dini benimsedikçe zenginlerin, efendilerin ve erkeklerin dini olur.
Ben buna zekat ve sadaka örneğini vereceğim. Zekat, İslam'da sadece mal ile yapılan tek ibadettir. Bence de ibadetlerin en kolayı olmasına rağmen en az yapılanı ve en az sorgulananıdır.
Mal ve mülkünüzün sadece kırkta biri yani %2,5 'unu sizden daha fakir birilerine veya bazı kuruluşlara bağışlayarak bunu yapabilirsiniz.
Hatta bu fakir kişi akrabanız olabilir ve dahası pek çok İslam alimi (o ne saçma bir sıfatsa), bu damga vergisini daha da azaltır. Evin ihtiyaçlarını, şirketin ana sermayesini bunun dışında tutar.
Oysa namazı, tüm sünnetleri ile beraber ister.
İşin doğrusu İslam'ın en başında zekat öyle damga vergisi kadar değildi. Öyle olsa, Muhammed ölür ölmez müşrikler ilk iş zekat ödememek için isyan etmezdi.
Profesör Bahriye Üçok'un ve İlhan Arsel'in yazdıklarına göre aslında zekat, öyle kırkta bir değil, ihtiyaç fazlasıymış ki, kuranda da öyle yazar fakat Türkçe'de daima gönülden kopan diye yazılır.
Öte yandan Müslüman ülkelerde, hadi o kadar genellemeyelim, Türkiye'de zenginler, bu damga vergisi kadar parayı, malı, mülkü (akrabası bile olsa) fakirlere verse, Türkiye'de bu kadar yoksulluk olmazdı. Zira Türkiye'nin dolar milyarderi sayısı, nüfusu Türkiye'nin 2 katı ve ekonomisi Türkiye'nin en az 100 küsur katı büyük olan Japonya'dan 3-5 kat daha fazladır.
Ülkenin zenginleri, servetlerinin %2,5'unu bile zekat olarak verse, Türkiye'de asgari ücret en az beş bin lira olurdu.
Ha bire namaz, her ramazan oruç sorgulayanlar, zenginlere hiç zekat sorgulamadığı gibi, pek çok din adamı da, zekat ya da cerre-icar vs denen yardımlarla gayet lüks bir yaşam sürer.
Diğer bir soruyu da geçenlerde izlediğim bir konuşmada sorulan soruyu ben de kendime sordum.
Muhammed'in meşhur bir sözü vardır, işçinin terini teri kurumadan veriniz.
Bu sözü din adamları, pek sık olmasa da bu sözü söylemeyi sever ama bir grup var ki ağzına almaz.
Bunlar sendikacılardır. Hadi sol sendikacılar, Marksistliklerinde bu sözü söylemiyor, ya sağcı sendikalar?
Hani kırklarda, ellilerde sendika kurmak dinsizliktik, doksanlarda memurların sendika kurması dinsizliktir diyen sendikalar ve sendikacılar.
Bu sendikalar ne peygamberlerinin işçinin emeği ile ilgili sözlerini, ne de kul hakkı yemek ile ilgili sözlerini dikkate alırlar.
Bu sendikalar işçiler hak arasın diye değil, hak aramasın diye kurulmuştur.
Her din, önce zenginlere ver der, sonra fakirlere katlan, tahammül et.
Alevilik gibi bazı inançlar, belki bunun dışında sayılır. Bunun sebebi de Aleviliğin hep azınlık inancı olması, bir devlette egemen güç olmamasıdır. Esat ailesinin yönettiği Suriye'nin sadece %8 kadarı Alevi (Nusayri)'dir. Şu anki Baas yönetimi de geniş bir koalisyonun bir parçasıdır.
Dindar toplumlar, fakirliğe daha dayanıklı toplumlardır.
İnsanların pek dindar olmadığı batı toplumlarında şirketler ve varlıklı insanlar, fakirlere daha çok yardım yapmaktadır.
Sadakanın amacı da fakire yardım değil, fakiri yalvartmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder