27 Ekim 2020 Salı

YIKICI YETİŞKİNLİĞE HAYIR



 Daha önce Gençliğe Saygı diye bir yazı yazmıştım. Ancak pek çok şeyi eksik yazdığımı fark ettim. Toplum olarak genç insanlara eziyet etmeyi bırakmamız gerektiği fikrindeyim. Yetişkinler olarak yaşlı olduğumuz için gereksiz yere sürekli kendimizden genç olanlardan saygı talep ediyoruz. Bir de pek çok kişi tartışmada üste çıkmak için sürekli yaşını ortaya koyuyor. Yaşlı olmak bir kişi daha bilge yapmıyor ki.

Babamın bu konuda güzel bir sözü var. Yasladıkça cahil adam daha da cahil olur, alim daha alim. Yaşını söyleyerek lafa başlayan çok kişi, babamım bu lafının doğruluğunu gördüm.

Gençleri sadece öğüt vererek, akıl vererek ezmiyoruz. Onların hayallerini de kırıyoruz. Yetişkin olarak kafamızda belli başlı meslekler var ve o meslekleri tercih etmeyenleri, hele sanat ve spora heves edenleri düpedüz aşağılıyoruz. Bize göre tıp ve hukuk başta olmak üzere mühendislik falan okunmalı. Oysa tek garanti meslek tıp kaldı gibi. Mimar, makine, inşaat mühendisi işsiz bile bir sürü var. Oysa ressam , müzisyen olmak isteyen gence ilk tepki genelde aç kalırsın oluyor. İki-üç milyon Türkün yaşadığı Almanya, seksen milyonluk Türkiye'den daha fazla futbolcu yetiştiriyor. Çünkü bize göre futbol ve diğer sporlar, meslek değil hobi ya da serseriliktir.

Oysa bu mesleği de layıkıyla yapanlar, para kazananlar var. Eniştem uzun yıllar üçüncü lig bile değil, amatör ligde, üç-otuz paraya top koşturmuş. O parayla geçinmiş ve ailesine de para vermiş. Bir kere üçüncü lige transferin ucundan dönmüş. Otuz yaşlarına doğru sakatlanınca da (hemen her alt lig futbolcusu gibi)sakatlanarak futbolu mecburen bırakmış. Sonra da abisinin izinden gidip, gümrük müşavirliği mümessili olmuş, benim kadar maaş alıyor. Sonuçta uzun yıllar sevdiği işi yapmış.

Olay sadece meslek seçimi de değil. Mesela güzel sanatlar-spor isteyen bir gence, orası için torpil (adam kayırma) lazım deyip, doğrudan heves kırmaktayız. 

Heves kırmayı sadece meslek seçiminde yapmıyoruz. Kariyer hedefinde de heves kırıyoruz. O iş alanında yüksek lisans yapmanın zorluğunu,  o gencin yeteneksizliğini anlatmaktan zevk duyarız.

İş hayatında da yeni başlayanları düşük ücretle başlatmak, tecrübe kazandırma adı altında bedava çalıştırmak modadır. İş yerinde kariyer imkanları ise patron ya da daha önce yöneticilerin akrabalıklarıyla ilgilidir.

Türkiye'de staj adı altında büyük bir emek sömürüsü var. Pek çok iş yeri, stajyerlere temizlik, getir-götür gibi yan işlerde kullanılmakta, stajyerler iş öğretilecek insanlar değil, bedavadan ucuz emek olarak görülmektedir. Bazı işletmeler stajyerlerine bir öğün yemeği bile çok görmektedir.

Öğrencilerle devletin büyük bir silah fabrikasına gitmiştik. Fabrikada altı bin mühendis çalışıyor ve iki bini stajyer. Büyük fabrikalar , özel ya da kamu, hep böyle, çalıştırdığı mühendis ve işçilerin büyük bölümü stajyer. Pek çok stajyer de göze girmek, kadroya girmek için çok çalışıyor. İşi bilenler kağıt üzerinde staj yapıyor. Sağlık meslekte çalışırken de, lise öğrencilerinin emeğinin staj diye nasıl sömürüldüğünü görmüştüm. O minicik öğrenci maaşını bile vermedikleri öğrencilere, en sorunlu hastaları bırakıp kolayca çıkıp, gidiyorlardı.

Buna bir de güvenlik soruşturması ve mülakatlar ile KPSS yolu ile atanma umutları da büyük ölçü yitmiş gençlerin en büyük umudu yurt dışına yerleşmek; korona salgını onu da kırdı.

İşe giren gençlere ne yapıyoruz, siyaset kadroları gençlere neden kapalı? Gençlik kolları başkanları bile kırklı yaşlarında birileri. Parti genel başkanları bir yana defalarca seçime girip, kaybeden adaylar bile bir sürü. Adam-akraba kayırma, partilerde bile gırla.

Artık gençlere en azından daha nazik, daha teşvik edici ve daha saygılı konuşmayı öğrenmemiz gerek. Son beş yılda umutlarını kırdığımız gençlere en azından bu kadarcık borcumuz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder