30 Nisan 2021 Cuma

SUÇLULUK DUYGUSU İLE İNSANLARI YÖNETMEK-5 BAŞARI HİKAYELERİ

 


Şu yıllarda moda bir etkinlik var, kariyer günleri. Çeşitli işlerde başarılı olmuş kişiler, rol model olsun diye okullara getiriliyorlar. Onlar da kendilerince bir şeyler anlatıyor. 

Bence bu başarı hikayelerini dinlemek, gençlere nadiren yol gösteriyor ve hatta sadece zaman kaybı. En başta yalanlar ve yanlışlarla dolu. Pek çoğu da yanlışlarla  dolu. Eski destanlar gibi (onları da anlatacağım) abartılarla dolu.

Mesela seksenli yıllar boyunca ha bire hayatım şovu yapak Sakıp Sabancı'nın babası daha on beş yaşındayken, Adana'nın en büyük pamuk tüccarıydı. Babası da öyle anlattığı kadar uzun süre pamuk hamallığı yapmamıştı. Vehbi Koç, Ankara'nın küçük bir bakkal işletmecisi değildi. Soyu Hacı Bayram Veli'ye dayanan ve o zamanlar küçük bir şehir olan Ankara'nın önemli eşraflarındandı. Bil Gates'in babası çiftçiydi ama fakir değildi.

Atatürk'ün, köylü milletin efendisidir sözünü, gelişmiş ülkeler daha çok benimsemiştir. Özellikle de A.B.D, Kanada ve Avrupa'da,  destekleme alımları, doğrudan destek ile  iyice zenginleşirler. Tam hasat zamanı gümrükleri indirip, piyasayı düşürmek ya da kullandıkları mazot, gübre ve benzeri giderlerine KDV, ÖTV ve benzeri yükler vurmak, tarlaların, otlakların dibine taş ocağı, mermer ocağı kurmak, hükumetin ne haddine? Tonlarca sütü caddelere döker, şehirler arası yolları trafiğe kapatırlar. Direnenlere karşı copla, toma ile girişmek ne hadlerine. Bir de dünyanın her yerinde kırsalın oyu daha kıymetlidir. Normalde dünyada çoğu kez ortalama elli bin insan oyu bir millet vekilliği ederken,  kırsalda bu yer yer otuz bin, hatta yirmi bine kadar düşer. Sanayileşmiş ülke çiftçisi, dünyanın geri kalanı gibi genelde ülkenin geri kalanından daha dindar ve muhafazakarken, seçmen olarak onlardan ayrılırlar. Geri kalmış ülkelerde bir kaç din adamı, tarikat lideri yüzünden aynı partilere oy verirler, oysa gelişmiş ülkelerin dinra köylüleri, çiftçileri, mazotta ÖTV'yi indirmeyi vaat eden homoseksüel, ateist ve siyahi bir adaya bile oy verirler. Yalnız o indirimi sahiden yapmak zorundasındır. Son seçimde vaat edilen memura 3600 gösterge  gibi unutturacaksın,  o politikacının ne haddine?

Gerçi Türk çiftçisinin ektiği para etse bile,  bununla kendi işini geliştirmez, anca pavyonlarda yer. Pek çoğunun da hayal, büyüyen şehirler yüzünden arazisinden imar geçmesi ve arazinin fahiş değerlenmesidir ki, bu büyük rant parası da gene pavyonlarda su gibi akar. Ben, her Türk aydınının serzenişini ben de yapacağım, köy enstitüleri kapatılmamalıydı.

Gates, üniversitede esrar kullanımından ve alkollü bir şekilde araba ile sürat yapmaktan tutuklanmış. Üstelik araba da bir Poshe'ymiş. Sevgili okurlarım, Harvard gibi üniversitelerde bursla okuyanlar, öyle alkole, esrara, partilere, eğlenceler vakit ayırmaz, hatta o meşhur sosyal kulüplerde bile çok fazla zaman harcamaz. Onlar iki ana dal diploma-derece alır, başka bölümlerden dersleri takip eder, kütüphaneden, laboratuvardan çıkmaz.

İnanmıyorsanız Türkiye'deki Koç, Bilkent gibi süper zenginlerin üniversitelerine bakın. Doksanlarda Bilkent için o lüks barlarının, diskolarının kapılarında, köpekler ve burslular giremez diye tabela asılıymış diye efsaneler dolaşırdı. Barı, diskoyu geçtim, koca koca profesörlerin, yazarların davet edildikleri etkinliklerde bile, bursluların adı nadiren geçer.

Bu başarı hikayelerinde anlatılmayan şey de hileler, dolandırmalar, katakulliler falandır. Nasıl ki mafya babalarının başarı hikayelerinde ihanetler, infazlar ve kaybedilmiş dostlar varsa,, iş adamlarının hikâyelerinde de dolandırılmış, iflas etmiş ortaklar vardır. Bunun en iyi örneği Apple'ın kurucusu Steve Jobs'dır. Kendisi bir yazılım, elektronik ve  yazılım dehası olmakla beraber, dünya ticaret tarihinin en büyük sahtekarı hatta o.ç'dur. Üniversite öğrenciliğinden itibaren arkadaşlarını projelerini çalmış, çalışanlarına zorbalık etmiş, ortaklarını dolandırdığı için bir ara kendi şirketinden kovuldu ve Pixar'ı kurdu. Aslında pek çok başarı hikayesinde benzer unsurlar vardır ama Jobs, en berbatıydı. Muhtemelen ölümünün ardından ortakları ve çalışanları bayram etmiştir.

Bu başarı hikayelerinin temel amacı genç insanları kapitalist dünyaya teşvik etmek olduğu kadar, hayatındaki yoksulluktan dolayı da kendisini suçlamasını sağlamaktır. Başarı hikayesine kanan birey, sınıfsal engellenmişliğini görmez ve kendisini suçlar.

Bu kapitalizmin icadı değildir. Orta çağın şövalye masalları da böyledir. Yahya Kemal Beyatlı'nın meşhur bin atlı akınlarda dev gibi bir orduyu yendik şiiri de, böylesi bir orta çağ destanıdır. Orta çağda fakir bir çocuğun sınıf atlaması iki yoldan olurdu, din ve ordu. Orta çağ boyunca sürekli savaşan devlet ve derebeylerin, sürekli askere ihtiyacı vardı. Şövalye hikayeleri de, muhteşem savaşım, rütbece yükselen, servet ve toprak kazanan askerlerin öyküsü anlatılır. Oysa sıradan bir askere şövalye olmak imkansıza yakın bir durumdur.

  Benzer bir durum da, evliya-ermiş hikayeleridir. İnsan bir düşünmeli,bir lokma-bir hırka yaşayan dervişlerden, bu obez şeyhlere nasıl gelindi diye. Aslında o bir lokma, bir hırka tamamen masal. Tarikatlar geçmişte de kocaman holdingdiler.  Bu evliya masalları da gençler, tarikatlarda yükselmeye heves etsin diyedir. Oysa şeyhler genelde tarikatlarını, zengin bir aileden gelme damatlarına bırakır, oğulları da ticarete atılır.

Okurlarım, özellikle sevgili gençler, TED,  Kariyer günleri ve benzeri saçmalıklardaki başarı hikayelerini izlediyseniz ya da izleyecekseniz unutun.  Başarısızlık ya da başarı için kendinizi kıyaslayacaksanız, sizinle benzer koşullarda olanları kıyaslayın. Ben de onu yapmayın. 

Kendinizi objektid değerlendirmenin başka yollarını arayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder