15 Nisan 2021 Perşembe

SUÇLULUK DUYGUSU İLE İNSANLARI YÖNETMEK- 4 ERİL FAİLLİK

 


Geçen yılın son günlerinde twitter'da  yer yerinden oynadı. Yirmi kadar kadın, Hasan Ali Toptaş başta olmak üzere bir çok yazarı tacizlikle suçladı, ifşa etti. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2021/01/twitterda-kizkardeslik-hareketi.html ) Bu olaydan sonra Hasan Ali Toptaş bir garip tweet yazdı. Özür mü, itiraf mı olduğu bu tweet, kamuoyunu sakinleştireceğine, iyice Hasan Ali Toptaş'a cephe açılmasına yol açtı.

Normalde bir suçumuz ya da kabahatimiz olduğunda, hatta başımıza bir felaket geldiğimizde ilk tepkimiz inkar etmek olur (suçlu ya da masum olalım). Psikolojide bile travmatik bir olayda ilk devre şok, ikinci devre de inkar devresidir. Eğer bir insan, suçu inkar etmiyorsa, delillendirileceğini bildiğindendir. Yani bu olayı bilmese de tahmin ediyordu. Muhtemelen inkar ettiğinde bir veya daha fazla video-foto falan gelecek,  daha beter rezil olacaktı.

Yaptığı açıklamada, kendi icadı bir kelime, daha doğrusu kelime tamlaması olay oldu; eril faillik. Şu cümleye bir bakalım:  "İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, fark etmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor" .

Özetle, ben yapmadım, pipim yaptı, ya da erkektir yapar ideolojisen sığındı. Özetle erkekliğim (eril) aktif, fazla yaklaşırsanız yaparım (fail) dedi. Bu dediğini yıllar önce doksanlar, seksenler, yetmişlerde falan deseydi, paçayı yırtardı.

Mesela 1975-80 arasında Türk sinemalarını işgal eden, bu çağda ne komedi, ne erotik  olarak izlenen ve sadece adları ilgi çeken (Dolapta Pekmez Yala Yala Bitmez, Beş Dakka'da Beşiktaş, Fırçana Bayıldım Boyacı, Bakireler Çiftliği vs) o berbat filmlerin kadın oyuncuları (Karaca Kaan, Feri Cansel, Zerrin Egeliler, Arzu Okan vs) furya bittikten sonra toplumdan ve film dünyasından dışlandılar. Pek çoğu hastalıktan ve yoksulluktan öldü. Ya aynı filmlerin erkek oyuncularına ne oldu (Bülent Kayabaş, Ali Poyrazoğlu, Aydemir Akbaş, Salih Güney vs)? Aynen işlerine devam ettiler. Çünkü onlar erkektiler ve yaparlardı.

Bu mantık, o kadının o saatte orada ne işi vardı mantığıyla aynıdır. Erkektir yapar, sen kendini koruyacaksın, çünkü pek çok din (İslam'da dahil) tanrı ya da Allah kadar, erkekliğe de tapar. Pek çok ülkede pratikte erkeklere zina ya da tecavüze ceza yoktur. Mesela meşhur recm (toprağa gömülüp, taşlanarak öldürülme) cezası çoğu kez erkeklere uygulanmaz çünkü erkekler beline, kadınlar göğsüne kadar gömülür. Sonuçta erkek kazarak kendini kurtarır, kadınınsa şansı yoktur.

Türkiye'de zina neden suç olmaktan çıktı, biliyor musunuz? Çünkü anayasal olarak kadına ve erkeğe aynı ceza verilmek  zorundaydı. Oysa ceza erkeğe altı ay, kadına altı yıl hapisti. Sonra zinanın tanımı da kadın ve erkek için farklıydı. Kadının, başka bir erkekle el ele tutuşması bile zina sayılırken; erkeğin, başka bir kadınla ve herkesin bileceği şekilde beraber yaşaması zinaydı. Sonuçta zina suçuna  eşitlik uygulanmazdı. Devletin bekçisinin koruduğu resmi genelevlere giden erkeklere mi ceza verilecekti?

Sonra uzun yıllar yürürlükte kalan, tecavüz ettikten sonra evlenip, kurtulma olayını halen isteyenler var. O olayla ilgili korkunç bir ayrıntıyı anlatayım. Hastanenin birinde bir hizmetli, bir kadını, doktorum deyip, bağlayıp, tecavüz ediyor. Sonra kadına, adamla evlenmesi teklif ediliyor. Kadın da, doktor olsaydı evlenirdim, hademeyle (o zaman hizmetlilere hademe denilirdi) evlenmem diyor. Olayın korkunçluğunu görüyor musunuz? Adamın suçu tecavüzcü olmak değil, doktor olmamak ya da kurbanını kendine uygun sosyal sınıftan seçmemek.



İslamcılar türbanı ve çarşafı da benzer sebeplerden savunmaktadır. Bir ara internette sık dolaşan bir fotoğraf vardı. Biri üzeri kağıt sarılı, diğeri de açıkta iki lolipop. Sinekler açıktaki lolipopa gidiyor. Aslında bu karikatür, kadınlardan çok erkeklere hakaret içermekte. Erkekleri cinsellik konusunda şekere saldıran sinekler olarak göstermekte. Biz de toplum olarak bunu  böyle olduğunu kabul etmişiz.

Oysa pek çok şeyi insani ve evrensel sansak da,  başka toplumları tanıdıkça, kendi toplumumuzun bir parçası olduğunu anlarız. Bazen de toplum değişir o şeyin öyle olmaması gerektiğini anlarsınız. Mesela doksanlarda, seksenlerde ve daha öncesinde kadınlar aldatılmalarına rağmen, dayak yemelerine rağmen kolay kolay boşanmazlardı. Hatta erkeklerin açtığı boşanma davalarının yıllarca sürmesi meşhurdu. Sonra doksanlar ve iki binli yıllarda  hem ekonomik krizler boşanmaları arttırdığı, hem de kadınlar baba evine maaşları ile geldiğinden, boşanmış olmak, sıradan bir durum oldu. Sonra da kadınlar aldatmaya ve dayağa katlanamaz oldu. Erkekler de öyle eskisi gibi göstere göstere zamparalık yapamaz oldu.
Geçenlerde 14 yıldır Kanada'da yaşayan bir Türk kadını, sosyal medyadaki hemcinslerine hiç tacize uğradınız mı diye sordu ve ardından da kendisi 14 yıldır hiç tacize uğramadığını yazdı. Uğramaz tabi, oralarda eril faillik ya da erkektir yapar durumu yok.
Aslında ülkemizde de öyle eril faillik yok, Rahmetli Erdal Atabek'in kitabının adı gibi Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık vardır. Köpeksiz köy bulup, değneksiz gezmek vardır. Saldırganlar, saldırdığı için suçludur, kurbanlar kışkırttığı için değil.
Son olarak bu olayda Toptaş'ı İslamcılar savunmaya çalıştı. Bir kaç ay sonra da bir kararname ile İstanbul Sözleşmesi feshedildi. Sizce tesadüf mü? Toptaş'da aslına ciddi bir şekilde geleceğin Orhan Pamuk'u olarak yetiştirilmekte idi ama artık tarihe gömüldü. Bu son açıklaması da bence bunun göstergesi oldu. 
(Buradan kışkırtılmaya bağlayacaktım ama yazı yeterince uzun oldu)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder