27 Ağustos 2024 Salı

BAAM (YADA BİR TABANCA HİKAYESİ)

 


BAAM

 

         O Saatçi dükkânından hatırladığım bir kişi de Ahmet amcaydı. Öldü ise Allah rahmet eylesin, yaşıyorsa kulakları çınlasın. O yıllarda bile çok yaşlıydı. Yetmiş üç ya da yetmiş beş filandı. Gayet dinç ve kuvvetliydi. Hemen her işten anlardı. Berberlik, ilk yardım, araba, televizyon, saat ve aklınıza gelecek her şeyin tamiri, marangozluk. Kısaca her türlü el becerisine sahipti. Babama bu adamdan bahsettiğimde, bana şöyle dedi.

         —Bırak be oğlum. O tür adamlar hiçbir işe yaramazlar. Her işten birazcık anladıklarından, bir işi tam bilemezler. Bir meslekleri olmaz.

         Gerçekten de bu amcanın kesin bir mesleği yoktu. Yirmi yıldan fazla bir zamandan beri emekliydi. Gözleri iyi görmezdi. Bu yüzden masa ve duvar saatlerini tamir ederdi.  Cep telefonu ve telefonların alarmları, masa saatleri ve onların alarmlarını gözden düşürdü. Duvar saatleri de evin süs mobilyalarındandı. Dükkanda para için çalışmazdı. Oyalanmak için dükkana ara da bir gelirdi.

         Geçmişinde bir hapis yatmışlığı vardı. Bülent Ecevit'in 1974 affında serbest kalmıştı. Hapis cezasının sebebi de cinayetti. Sıkıcı bir öğleden sonraydı. Abbas ustanın arkadaş takımının ortalıkta olmadığı nadir günlerdendi. Ustam bir kol saatiyle uğraşıyordu. Ahmet amca ise bir duvar saati üzerinde çalışıyordu. Abbas usta, bu Ahmet amcaya laf attı.

         —Ahmet emmi, sen adamı hasımları vur deyince vurmuşun öyle mi?

         —De get lan.

         —Adamı vurman için beş bin lira almışsın öyle mi?

         —O garip kazayla vuruldu.

         —Adam mermiyle vurulmuş ne kazası?

         —Dinle o zaman.

         O zamanlar Çorum'un içinde saraççı dükkânım vardı. Milletin at arabasını falan yapıyordum. Yaptığım daha çok, tekerlerin kırılan çemberlerini yapmaktı. (Burada belirtmeliyim. Türkiye'de at arabası iyice azaldı. Kalanlarda lastik teker takıyor.) oraktı, tırpandı, ben yapıyordum. Arada ince işlerde elime geliyordu.  Bir de o devirlerde silah da yaygındı. Silah tamirine gelen çok oluyordu da, ben çoğunu yapmıyordum. Bazılarını da mecbur kalıyordum. Adam her vakit müşterim, yapmayacak mıyım?

         O adamda böyle birisiydi. Köyünün de zenginlerindendi. Bir de ona sebep o köyden de çok kişi işini bana yaptırırdı. Bir gün gene geldi. Merhabalaştık, bana tabancayı uzattı. Bir altı patlar.

         —Yapamam dedim. Ortalık karışmaya başlamıştı. Çorum'da sağ-sol, Alevi-Sünni kavgası yeni yeni başlamıştı.

         —Benim işimi yapmayacaksın da, kimin işini yapacaksın? Dedi. Doğruydu, en çok o bana para kazandırıyordu. Çaresiz boyun büktüm. Almak için elimi uzattım.

—Ver de bir bakalım, neyi var? Diye sordum.

         —Kurşun, yuvasına sıkışmış dedi.

         —Namluyla oynamayı sevmem, dedim.

         —Namluda değil yuvada dedi.

         —Ne yuvasıymış, dedim. Altıpatların topuzunu gösterdi. Elime aldım, baktım, mermilerden birisi, oraya küçük gelmiş. Silahı masaya yatırdım. Tornavidayla, topuzu gövdeden ayırdım. Topuza baktım. Mermi penseyle çıkacak değildi. Arla tarafından kavrayıp, kovanı mermiden ayırdım.  İçindeki barutu boşalttım. Kovan ayrılmıştı da, çekirdek içindeydi. Topuzu mengeneye sıkıştırdım. O da tam karşımda durdu. Masaya yaslandı, bana bakıyor. Elinde çekiç ve demir çivi var. Vurarak çekirdeği çıkaracağım. Barut boşaldı ama patlama olabilir.

         —Çekil oradan dedim.

         —Bir şey olmaz dedi.

         —Sen gene de çekil, dedim.

         —Ne çekileceğim dedi. Bende,

         —İnşallah bir şey olmaz dedim. çiviyi, çekirdeğin içine koydum. Çekiçle bir vurduydum, baam etti.bir de baktım adam vurulmuş. Taksi tuttuk, hastaneye yetiştik ama geçti. Hastanede ben kaçtım. Bir süre köyümde, yakın köylerde kaldım. Sonra yakalandım. Adamında hasımları çokmuş meğer. Mahkeme felan, inanmadılar, hapse attılar. Sonra 1974'de Ecevit'in affı ile dışarı çıktım. Sonra adamın akrabaları, dostları beni vurmaya aradı. Kaçtım Çorum'dan. Sonra kani oldular kaza olduğuna da, peşimi bıraktılar.

         Bu sözden sonra ustam, bir daha bu olayın konusunu açmadı.

(Bu hikayeyi, yıllar önce yazmıştım. Bir tabanca mermisi, bu anlatıldığı  gibi patlayabilir mi, merak ediyorum. Şimdi bana mantıksız göründü. O saatçi ustası çoktan öldü, dükkana oğlu bakıyor. Ahmet amca dediğim şahıs, otuz yıl önce yetmiş küsur yaşındaydı, şimdiye muhtemelen o da ölmüştür.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder