Faşizm o kadar güçlü propaganda yapar ki, bazen kişi, kendisine düşman olmaya başlayabilir. Bazen de ötekileşen birey, kendini saklama çabası içine girer. Pek çok kere de bulunduğu azınlık konumundan kurtulmak ister.
Konfiçyüs'ün dediği gibi, bir kölenin hayali, bir gün özgür olmaktan çok; kendisinin de bir gün köle sahibi olmasıdır. Pek çok insanda ayrıma uğrarken, bir gün kendisinin de ayrıma uğratan olacağı günlerin gelmesi hayalini kurar. Bir gün o da başkalarına karşı faşizm yapacaktır ama ne zaman?
Gurbetçi, Almanya'dan Türkiye'ye döndüğünde Alevi ve Kürt düşmanlığı yapar. Yaşadığı o ırkçı aşağılanmayı böyle telafi eder. Yahudi veya Ermeni de kendi devletini kurar, kendi devletine göç etmeye çalışır, olmazsa kendi devletini kurmaya çabalar.
Kuramazsa faşistlik yapamaya tek yolu güçlü, egemenin etnik grubundan olmak veya görünmektir.
Pek çok ünlü nazinin aslında ya da bir kaç nesil önce Yahudi olduğu iddia edilir ki, doğru olabilir.
Üniversite de okuduğum yıllarda, çok güçlüydü. Sonraki yıllarda üniversitelerde ülkücülerin gücü azaltıldı.
Bu yıllarda üniversiteler, ülkücüden geçilmezdi. Zamanla bu ülkücü ya da ülkücü geçinenlerin çoğunun Alevi, Kürt vs olduğunu öğrendim. Pek çoğunun faşistliği, üniversite zamanı ile sınırlıydı.
Bu döneme ait anlatılacak pek çok anım var. Oysa asıl anlatmam gerekeni öğretmenken yaşadım.
Arda ( gerçek adı bu, soy adını yazmayacağım) Kürt'tü, halası okulda öğretmendi, bir kuzeni de aynı okulda öğretmendi. Hem halası, hem de kız olan kuzeninin iki lafından biri, biz Kürt'üzdü. Nüfus kütüğünün olduğu ilçede HDP'nin oy oranı %90'ın üzerindeydi.
Kendisi ise ortalıkta Ülkücülük yapıyor, özellikle yatılı kalan öğrencilere (okulun üçte ikisi yatılıydı) zulüm eden teşkilatın köpekliğini yapıyordu.
Kendisi, muhtemelen evin içinde Kürtçe konuştuğu halde, benim Kürtlüğüme laf etmişti. Hatta bir kere de bana Atıl Kürt demişti.
Sonra ilçedeki Kürtlerin, daha doğrusu erkeklerinin lise yıllarında böyle yaşadıklarını öğrendim. İlçedeki yatılı okulun puanı gayet düşüktü (sonradan fen lisesi olunca yükseldi) ve ilçeden de pek çok kişi bu okulu kolayca kazanıyordu.
Okulda ise, üniversitelerden yıllar önce kaldırılan Ülkücü teşkilat yerinde duruyordu. Yeni müdür teşkilatı kaldırmak istiyordu ama bir kaç eski öğretmen koruyordu.
Biröğrencmden, aynı teşkiların daha vahşi olanının, başka bir ilçede yatılı okulda aynen durduğunu ve o ilçeden bu yüzden kaçtığını söyledi. Bu okulda ve ilçede Kürtler çok olduğundan, teşkilatta bu kadar vahşi değildi.
Kasabada Kürtler ise, lise yıllarını sırf bir kaç öğretmene yaranmak için pansiyonda kalan Kürtlere düşmanlık yapıyorlardı.
Bu duruma yabancı değildim, doksanlarda çoğu üniversitede, özellikle büyük şehirlerde olmayanlarda, benzer bir durum vardı. Üniversitelerdeki Ülkücü egemenliği nedeniyle pek çok kişi okul zamanı Ülkücü oluyordu.
Mezun olduktan sonra da benzer durumda pek çok kişiyle karşılaştım. Bazı Aleviler,sağcılardan daha sağcı oluyor, namaza-oruca Sünnilerden daha çok dikkat ediyorlardı.
Böyle kişiliksizler ya da bozuk kişilikli insanlar,, her toplumda bulunabilir. Rauf Denktaş, Kıbrıs Barış Harekatı öncesi Kıbrıs Rumları arasında, çoğu Rum ailelere damat olmuş, böylesi TÜRK UZMANLARINDAN bahseder.
Böylesi dönekler, her ötekileşmiş toplumda olabilir. Hatta Amerika'da siyahiler, böylelerine Hindistan cevizi, Kızılderililer elma derlermiş, içi başka, dışı başka renkte anlamda.
Gene bu dönekler, kendilerini inkar edenler, faşizan partilerin faşizmini inkar bahanesi olur. 6-7 Eylül olaylarının mimari Demokrat Partinin de gayrı müslüm milletvekilleri vardı ve 6-7 Eylül 1955'den sonra da oldu.
Hatta MHP'nin kurucu üyelerinden biri, Levon Debağyan adında bir Ermenidir.
Kendini inkar edenler, faşimin beşinci koludur.
Konfiçyüs'ün dediği gibi, bir kölenin hayali, bir gün özgür olmaktan çok; kendisinin de bir gün köle sahibi olmasıdır. Pek çok insanda ayrıma uğrarken, bir gün kendisinin de ayrıma uğratan olacağı günlerin gelmesi hayalini kurar. Bir gün o da başkalarına karşı faşizm yapacaktır ama ne zaman?
Gurbetçi, Almanya'dan Türkiye'ye döndüğünde Alevi ve Kürt düşmanlığı yapar. Yaşadığı o ırkçı aşağılanmayı böyle telafi eder. Yahudi veya Ermeni de kendi devletini kurar, kendi devletine göç etmeye çalışır, olmazsa kendi devletini kurmaya çabalar.
Kuramazsa faşistlik yapamaya tek yolu güçlü, egemenin etnik grubundan olmak veya görünmektir.
Pek çok ünlü nazinin aslında ya da bir kaç nesil önce Yahudi olduğu iddia edilir ki, doğru olabilir.
Üniversite de okuduğum yıllarda, çok güçlüydü. Sonraki yıllarda üniversitelerde ülkücülerin gücü azaltıldı.
Bu yıllarda üniversiteler, ülkücüden geçilmezdi. Zamanla bu ülkücü ya da ülkücü geçinenlerin çoğunun Alevi, Kürt vs olduğunu öğrendim. Pek çoğunun faşistliği, üniversite zamanı ile sınırlıydı.
Bu döneme ait anlatılacak pek çok anım var. Oysa asıl anlatmam gerekeni öğretmenken yaşadım.
Arda ( gerçek adı bu, soy adını yazmayacağım) Kürt'tü, halası okulda öğretmendi, bir kuzeni de aynı okulda öğretmendi. Hem halası, hem de kız olan kuzeninin iki lafından biri, biz Kürt'üzdü. Nüfus kütüğünün olduğu ilçede HDP'nin oy oranı %90'ın üzerindeydi.
Kendisi ise ortalıkta Ülkücülük yapıyor, özellikle yatılı kalan öğrencilere (okulun üçte ikisi yatılıydı) zulüm eden teşkilatın köpekliğini yapıyordu.
Kendisi, muhtemelen evin içinde Kürtçe konuştuğu halde, benim Kürtlüğüme laf etmişti. Hatta bir kere de bana Atıl Kürt demişti.
Sonra ilçedeki Kürtlerin, daha doğrusu erkeklerinin lise yıllarında böyle yaşadıklarını öğrendim. İlçedeki yatılı okulun puanı gayet düşüktü (sonradan fen lisesi olunca yükseldi) ve ilçeden de pek çok kişi bu okulu kolayca kazanıyordu.
Okulda ise, üniversitelerden yıllar önce kaldırılan Ülkücü teşkilat yerinde duruyordu. Yeni müdür teşkilatı kaldırmak istiyordu ama bir kaç eski öğretmen koruyordu.
Biröğrencmden, aynı teşkiların daha vahşi olanının, başka bir ilçede yatılı okulda aynen durduğunu ve o ilçeden bu yüzden kaçtığını söyledi. Bu okulda ve ilçede Kürtler çok olduğundan, teşkilatta bu kadar vahşi değildi.
Kasabada Kürtler ise, lise yıllarını sırf bir kaç öğretmene yaranmak için pansiyonda kalan Kürtlere düşmanlık yapıyorlardı.
Bu duruma yabancı değildim, doksanlarda çoğu üniversitede, özellikle büyük şehirlerde olmayanlarda, benzer bir durum vardı. Üniversitelerdeki Ülkücü egemenliği nedeniyle pek çok kişi okul zamanı Ülkücü oluyordu.
Mezun olduktan sonra da benzer durumda pek çok kişiyle karşılaştım. Bazı Aleviler,sağcılardan daha sağcı oluyor, namaza-oruca Sünnilerden daha çok dikkat ediyorlardı.
Böyle kişiliksizler ya da bozuk kişilikli insanlar,, her toplumda bulunabilir. Rauf Denktaş, Kıbrıs Barış Harekatı öncesi Kıbrıs Rumları arasında, çoğu Rum ailelere damat olmuş, böylesi TÜRK UZMANLARINDAN bahseder.
Böylesi dönekler, her ötekileşmiş toplumda olabilir. Hatta Amerika'da siyahiler, böylelerine Hindistan cevizi, Kızılderililer elma derlermiş, içi başka, dışı başka renkte anlamda.
Gene bu dönekler, kendilerini inkar edenler, faşizan partilerin faşizmini inkar bahanesi olur. 6-7 Eylül olaylarının mimari Demokrat Partinin de gayrı müslüm milletvekilleri vardı ve 6-7 Eylül 1955'den sonra da oldu.
Hatta MHP'nin kurucu üyelerinden biri, Levon Debağyan adında bir Ermenidir.
Kendini inkar edenler, faşimin beşinci koludur.