Atatürk’ün
Nutuk’unu, baştan sona, tam metin, hem de belgeleri ile okuyalı uzun zaman
oldu. Mesnevi hakkındaki yazım bitince, onun hakkında da bir şeyler yazmam
gerektiğini anımsadım. Onun hakkında da yazmak, Mesnevi kadar ciddi bir iş
olacak benim için.
Nutuk
bence Orhun Yazıtları ile beraber okunmalıdır. Kompozisyon yapısı, hitap tarzı,
hatta cümle kuruluşları arasında bile benzerlik vardır. Üstelik bu benzerlik,
Orhun Yazıtlarının duru Türkçesi ile Nutuk’un ağdalı Osmanlıcası arasındaki
farklara rağmen hissedilir. Bilge Kağan’ın Ey Türk budun titre kendine dön diye
başlayan hitabesi, Nutuk’ta, koca kitabın son bölümü olup, her sınıfta asılı
bulunan gençliğe hitabe olur. Her ikisinin de ana teması aynıdır. Her ne olursa
olsun, ne kadar kötü durumda olursa olsun,
devleti ve vatanı korumak. Gençliğe hitabe, iktidar sahipleri gaflet,
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler diyerek, gerektiğinde iktidara
karşı koymayı da öğütler.
Bu
açıdan gençliğe hitabe ve nutuk, dolayısı ile Atatürkçülük, diğer
ideolojilerden ayrılır. Örneğin Leninizm ya da Maoizm’de komünist partiye
bağlılık vardır. Komünist partinin, ideolojiden uzaklaşıp, uzaklaşmadığını
sorgulamak, sıradan bir gence düşmez. Ya da mollaların İslam’dan uzaklaşıp,
uzaklaşmadığını sıradan bir İranlı soramaz. Sıradan bir Nurcu, Fettullah Gülen
neden Amerika’da, Hristiyan devletin içinde yaşıyor diye soramaz. Tasavvufçular
Pencap’ta İngiliz, Senegal’de Fransız emrinde Müslüman askerleri Türklere karşı
savaşa gönderebilir. Sıradan bir mürit, şeyhini sorgulayamaz. Atatürkçülük ise,
gençleri mevcut iktidarın ihanetine karşı uyarır. Bilge Kağan ise, kağanınıza
sadık olun der. Ondan sonra hemen her Türk devletinde olduğu gibi, devlet, hanedan içi aile kavgalarından dolayı
önce ikiye bölünüyor, sonra önce Çin’e yakın olanı olmak üzere yok oluyor. Atatürk
bu gerçeği gördüğü için cumhuriyeti kurmuştur. Bunu korumayı da gençlere
bırakmıştır.
Gene
Nutuk Ve Orhun yazıtları arasındaki bir benzerlikte, iç çatışmaları kısa
keser ve birileri hakkında çok fazla kötü söz söylenmez. Atatürk’ün aleyhine
konuştuğu kişiler genelde İngiliz Muhipleri derneğinin, yüz ellilikler denen
üyeleridir. (özellikle Sait Molla) Bunun tek tük istisnaları vardır. Amerikan mandası
isteyen ve Filipinler örneği veren Halide Edip Adıvar ile o sıralar kendisine
muhalefet eden, 1. Ordu eski komutanı
Sakallı Nurettin paşadır. İlginçtir, Nutuk'ta kendisinden en fazla bahsedilen
kişidir. Kendisi Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşındaki rolünü çok
abartmış, Atatürk’te onu Nutuk’ta yerden yere vurmuştur. Bunu da yapma nedeni,
o günlerin siyasi ortamıdır.
Nutuk,
ilginç olarak savaşlara daha doğrusu savaşların çatışma kısmına çok yer vermez.
Savaşların hazırlık aşamalarına ve sonuçlarının değerlendirilmesine daha çok
yer verir. Nutuk’ta en uzun kısım ise, Atatürk’ün 27 Aralık 1919’da Ankara’ya
gelişi ile, 23 Nisan 1920’de meclisin açılması arasındaki süre. Bu sürede; son Osmanlı
Mebuslar Meclisi toplanmış, bunun için
seçimler yapılmış, meclis, Misak-ı Milliyi kabul etmiş, ertesinde İstanbul
işgal edilmiş, meclis basılmış, milletvekilleri dâhil pek çok önemli kişi Malta
adasına sürgüne gitmiş, kaçanlar Ankara’da toplanmaya başlamış, yeniden
seçimler yapılmış, büyük millet meclisi açılmıştır. Kitabın yarıya yakını bu
süreç kapsar. Atatürk’ün en önem verdiği kurum meclis olmuş ve biraz da zorla
süresini uzattığı başkomutanlık yasası dâhil tüm yasaları mebusları ikna
etmeye çalışmıştır.
Diğer
taraftan da Atatürk’ün en baştan gerçek bir devlet kurma ve kurumlarını işletme
amacında olduğunu da görüyoruz. Mesela Ali Fuat Cebesoy’u, üzerinde gerilla
kıyafetiyle ve at üstünde görüyor. Bu kafada birinin düzenli ordu kurmayacağını
anlayıp, o zamanlar albay rütbesinde olan İsmet İnönü’yü batı cephesi
komutanlığına atıyor. İnönü’nün, Şevket Süreyya Aydemir’in deyimiyle 2. Adamlık
süreci böyle başlıyor. Gene Aydemir’in aktardığı gibi Çerkez Ethem, Yozgat’ta
sinirlenip, meclisin bir kapısına İsmet
paşayı, diğerine de Mustafa Kemal paşayı asacağını söylemiştir. Meclis kurulunca da, ciddi ciddi eğitim,
sağlık, iç işleri gibi bakanlıkları kurmuştur. Bu bakanlıklar ilk başlarda
birinci meclis binasının küçük odalarında, Ankara’nın küçük binalarında da
olsa, ciddi ciddi bakanlık yapmışlardır. (Aydemir, Tek Adam).
Son
olarak Nutuk, Atatürkçü ideolojinin ana kitabı da olsa, öyle sert doktrinler, kesin
emirler vermez. Olaylar ve verilen
kararlardan, dinleyicinin (adı üstünde Nutuk, baştan sona CHP’nin 15-20 Ekim
1927 günlerinde toplanan 2. Kurultayı’nda okunmuştu) veya okuyucunun kendisinin
çıkarım yapmasını bekler. Zaten kendisi de özel notlarından birinde, sözlerim
ile bilim çelişirse, bilimi tercih ediniz demiştir. İstisna olarak son bölümde,
kurduğu cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiş, bu cumhuriyetin düşebileceği
en kötü durumu tarif ederek, bundan da beteri bile olsa, korumak için mücadele
edeceksin demiştir.
Devam niteliğinde : https://onbinkitap.blogspot.com/2019/11/nutuk-ve-orhun-yazitlari.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder