19 Mart 2017 Pazar

YANLIŞLAMA, DİNLER VE LİBERALİZM
            Poper üzerine düşünürken, yanlışlamanınçok da orijinal ve çok de bilimsel olmadığını fark ettim. Bu konuyu bilenler, Popper’ın evrimci olmasına rağmen felsefesinin evrime karşı en büyük silah olduğunu hatırlayacaktır. Ekşi sözlükteki bir yazıdan, böylesi bir saldırının çok da yeni olmadığını anladım. Biri şöyle diyordu. Bilim adamları yüzlerce teori geliştiriyor, binlerce deney yapıyor, on binlerce gözlem yapıyor, ama dinci tek bir yanılgı ile bilimi yok ediyor. Koca bir bilimsel tez, tek hata ile çöpe gidiyor. Dinin ise böyle bir derdi yok. Nasıl olsa her şeyi metafizik! İspat diye bir dertleri yok.
            Liberalist-kapitalist ekonominin ise böyle bir derdi yok.  Kapitalistler, darbecileri m desteklemiştir, Alman sanayicileri Nazileri mi desteklemiştir, liberalizme karşıdır bu. Nasıl düzelecektir, ekonominin gizli eli ile. Kusura bakmayın da, ekonominin gizli elinin insanlara refah sağlama ihtimali, Türklerin Turan’ı, Sosyalistlerin evrensel devrimlerini yapmaları kadar uzaktır. Kapitalim buna rağmen halen dünyaya egemendir. Çünkü kim olursan ol, köşe dönebilme imkânı sunar kişiye. Zaten dünyaya egemendir ve kendisini ispat ihtiyacı hissetmez. Dünyaya egemen olması ve buna devam etmesi, ispatıdır. 1990 yılında Rusya merkezli sosyalist-komünist bloğun çöküşü de, sosyalizme karşı kendilerince yeterli bir ispattır. Milyarlarca inananı olmasının, dinlerin doğruluk ispatı olması gibidir.
            Oysa saf Kapitlaizm, İskoçya Maliye ve Gümrük Bakanlığı yapmış Adam Simith tarafından bile uygulanmamıştır. İngiliz kumaşları, İskoç tekstil sanayini zarara sokunca, İngiliz kumaşlarına yüksek vergi getirilmiştir. Kapitalist iktisatçıların karşı çıktığı sosyal politikalar, kapitalizmin asıl kurtarıcısıdır. Fikrimce insanlık tarihinin bu aşamasından sonra devleti yok etmek bir yana, küçültmek bile imkânsızıdır. Libaralizmin arzuladığı, adliye, polis, belediye ve ordudan ibaret, geriye kalan tüm sağlık-sosyal güvenlik-altyapı, eğitim, finanas vb işlerinin özel sektör sektörün yapacağı kapitalist devlet de imkânsızdır. Bin dokuz yüz doksan ve iki bin on arasındaki seri krizler, dev şirketleri zor durumda bıraktı. Şimdilerde ceo ya da başkan denen genel müdürleri, özel uçaklarına atlayıp, Beyaz Saray’dan destek istedi. Tabi sosyal güvenliğe devlet bütçesinden para ayrılmayan A.B.D’de halk tepki gösterdi. Müdürlerin olaya tepkisi, bir sonrakine tarifeli tren seferleri ile gitmek oldu. Devletin tepkisi de o desteği, ülke içinde yatırım yapma şartı koymak oldu. Kapitalistler ise, devletin parasının devasa holdinglerin kurtarılmasına değil de, ülkede yatırım yapma şartına kafayı taktı. Oysa politikacılar da haklıydı. Ödediklerin vergilerin Tayland ya da Brezilyalılara maaş olarak gideceğini bilmek, seçmenlerin çok da hoşuna gitmeyecek gerçeklerdir.
            Bir de,  bir küçülme kararı ile on-yirmi bin işçiyi çok kolay işten çıkaran dev şirketlerin genel merkezlerinde ne biçim bir safa sürüldüğünü anlamak için, Şeytan Marka Giyer adlı romanı okumanızı tavsiye ederim.
            Kapitalist yazarlar, Keynes’in deyimi ile kapitalizmi yaşatma derdindedirler ve ideolojik ayrıntıları çok da önemsemezler. 20. Yy’da Avrupa’da işçilerin aldıkları haklar ve yüksek maaşlar, Komünizm korkusundandır. 1990’da Rus rejimi yıkılınca da o hakları geri alma çabasına girdiler.
            Kapitalistlerin halen anlamadığı şudur. Bir toplumda eşitlik değilse bile belli bir standart yoksa o toplumda özgürlük yoktur. Diyorsunuz ki devlet, özel mülke saldıranları korusun ama o insanların neden saldırdığını araştırmasın. Burada da ikiyüzlülük vardır.  İşçilerin hak mücadelesine ya da yasal sosyal güvenceye karşıyken, sadakadan yanadırlar. Hatta bu sadakanın devletin, hele ki kapitalistleri koruyan sağcı partinin yapması daha iyidir. Böylece işçileri düşük ücretle, sendikasız, sigortasız ya da sigorta bedelini de devlete, hatta işçinin kendisine ödetmeye devam ederek, düzeni sürdürebiliriz.
            Sırf iktidarda ve güçlü olduğu için kapitalizm kendisini o kadar kaptırmıştır ki, Japon asıllı Amerikan yazarı Fukuyama, tarihin sonu de demektedir. Yazıldığı dönemde meşhur olan makalesi de birinin sanını sıkılana kadar diye biter. Adını hatırlayamadığım bir yazar da Fukuyama’yı kast ederek, Osama Bin Ladin’in canı sıkıldı demişti. Şu an Amerika tek güç değil, Rusya, Çin, Hindistan ve onlarca ticari rakibi var. Eskisi gibi tam serbestlik olsun diyen iktisatçı kalmadı. Yok, Çin, çocuk işçi çalıştırıyormuş, yok Hindistan havayı kirletiyormuş diye söylenmekteler. Sanki batıda kapitalizm böyle kurulmamış.  Kapitalizm omurgasız ve omurgasızlığı ile omurgalı ideolojilere hadi yanlışla diye saldırıyor. Bunlara Atatürkçülük de dâhil.

            Bu dönemde ise kapitalizm, herkesin kapitlaist oldu bir çağa geliyor. Poper’ın Yahudi geninden dolayı korkudan kaçtığı NAZİ vahşetine yorum yapmayıp, Avrupa’yı Nazilerden kurtaran Sosyalizme laf etmemesi gibi, Kapitalizm de kendisini yıkacak bencillik ve bireysellik çağına laf etmeli. Omurgasızlığı artık dev kapitalistleri ya da kendisini dev aynasında gören kapitalistleri de vurmakta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder