12 Nisan 2018 Perşembe

Çocuklar Sana Emanet Filmi ve Çağan Irmak Sineması Üzerine
Bu film üzerine bir yorum yazmak için geç mi oldu bilmiyorum. Film halen de vizyonda.
Tam da sınav haftasındayız ve okulda pansiyon nöbetlerim de arka arkaya geldi. Şu anda nöbetteyim.
Hafta sonu olduğu için ortalıkta öğrenci yok ve ben işimi rahat rahat yapabiliyorum.
Salı günleri dersim yok bu dönem.
Pazartesi günü pansiyon nöbetimden çıktım ve Facebook kan gönüllüleri sayfasından bulduğum bir hastaya trombosit (sarı renkli olmakla beraber, beyaz kan denen şey) verdim ve ardından da öğleden sonra filmi izlemeye karar verdim.
Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi filmi izlemeye bir alış veriş merkezine gittim.
Malum, başka yerde sinema kalmadı. Biletimi aldım ve salona geçtim.
Hafta içi ve öğle vakti olduğu için avm ve sinema boştu, benim olduğum salon bomboştu, tek ben vardım.

Hatta bir görevli içeri girdi ve beni görünce çıktı.

Film başlamadan evvel uzun uzun reklamları izledim. Bir de bu çıktı.
Para veriyorsun bir de televizyon ya da internette izlediğinden fazla reklam izliyorsun.
Üç tane gelecek program filmi izledim ve üç filmi de izlememeye karar verdim.
Biri henüz daha yeni bitmiş Afrin operasyonunun filmiydi.
Daha Afrin merkezine girileli bir hafta olmadı, filmi geçtim, fragman görüntülerini ne zaman çektiniz?
Muhtemelen gündemden yararlanma filmi. Diğeri de absürt, yöre şiveli bolca bel altı esprili bir filmin tanıtımı.
Küfür dinlemenin nesi zevki anlamamam zaten?
Ayrıca bu tür filmler sinemada izlemesen de, televizyonda zaplasan da bir şekilde karşına çıkıyor.
Mesela Recep İvedik’in ilk 3 serisini, Hababam Sınıfı 3 buçuk ve böyle birkaç absürt filmi, Ankara-Kırıkkale otobüslerinde defalarca izledim.
Üçüncüsü de Hülya Avşar’ın filmi. Sözüm ona hayat hikâyesini anlatıyor, Türkiye güzeli seçilmesinden itibaren.
Bütün jüriyi tanıdığını ve buna rağmen boşanmış dul olarak (yarışmanın şartlarındandı o zamanlar) yarışmaya katılıp, birinci yapıldığını, ardından da basında ha bire tacı çalınan güzel diye reklamının yapıldığını anlatmıyor.
Sonra bir film çekeyim demiş, onlarca film çekmiş. En son 2004 Kalbin Zamanı ile bitiriyor filmografisini.
2004’den sonra da film yaptı ama o filmleriş yapmadığından saymıyor.
Kalabalık bir sülaleymişler de, ailede ona Terekeme derlermiş. Hani Kürt’tünüz, hep ununla övünürdün?

Tabi, çözüm süreci denen saçmalık bitti.

Sonra taklit edilmeyen tek şey samimiyettir sözü ve elinde Atatürk resmi olan bir çocuk görüntüsü.
O dediğiniz cesaret, cesaret, taklit edilmeyen tek şeydir.
O kadar reiscilikten sonra fazladan iki bilet satacağım diye Atatürkçülük iması size yakışıyor mu Hülya Hanım?
Sonra nihayet filme geçiyoruz.
Yazıyı okuyanların sözü filme getirmemi beklemesi gibi ben de filmin başlamasını bekledim.
Filmin başında ana karakter zincirlerle bağlı, elinde çekiç var.
Ege şiveli biri tepsi ile yemek getiriyor ana karaktere önce, sonra geri bas, geri bas diye bir değnekle kovalıyor.
Anlıyoruz ki final ya da finale doğru bir sahnenin bir kısmı.
Sonra tipik karakter tanıtımı ile klasik bir Çağan Irmak filmi başlıyor.
İyi eğitimli, iyi gelirli bir beyaz yakalı (iç mimar), çocuğu olmayan, çok sevilen bir eş, egede bir köyde geçirilmiş çocukluk, halen arada gelinip, gidilen akrabalar ve üzerine olmaz sa olmaz yetmişli yıllar Türkçe pop şarkı.
Bir tanesi de filmin tema müziği. İçinizden bu kız ölecek diyorsunuz, film klişesidir.

Bu kadar birbirini seven çiftten biri mutlaka ölür.

Sonra o Ege kasabasına gidiyorlar arabayla, kesin kazada ölecek diyorsun. Öyle de oluyor.
Kazanın oluş şekli, emniyet kemeri temalı kamu spotu gibi. Kazada bir de çocuk ölüyor.
Babası öfkeli falan, sonra depresyona giriyor, halüsülasyonlar görüyor.
Çağan Irmak’ın Prensesin Uykusu filminden beri sürekli kullanmayı sevdiği animasyonlar işin içine giriyor.
Adamımızı cinci kocakarıya götürüyorlar.
Buradan itibaren finale atlayacağım.
Önce şunu söyleyeyim ki, Mustafa Hakkında Her Şey filmindeki gibi olay, çocukluk suçlarına dönüyor.
Karakterimiz, hakkındaki her şey üzerine film yapılan Mustafa gibi cinayet işlemiş, bu sefer kötü adamı öldürmüş.
Kötü adamın görüntüsü belirişiz de olsa, oyuncuyu Yetkin Dikiciler. Çağan’ın Ulak filminde de kötü oyuncuydu.
Finalde görüyoruz ki cinci kadın, yani Şerif Sezer, cinci değil, şaman. Sibirya’nın bağrından gelmiş gibi bir görüntüsü var.
Dedemin İnsanlarında açıkça tüm insanlar kardeştir, hatta Türk-Kürt kardeştir mesajı veren Çağan, bu sefer titre kendine dön mesajı mı veriyor acaba diye düşündüm.
Sonra birden fark ediyorum ki adamımızın elindeki çekiç Demirci Kawa’nın çekici.
Hani acımasız Asur kıralı Dehak’ı tahtından eden Kawa. Filmde de çekiç, acımasızca kötünün kafasında patlıyor.
Öyle herkesin anlamayacağı, anlamayanların da kolay kolay yorumlayamayacağı bir mesaj bu.
Prensesin Uykusunda, Aziz’in bir sözü vardı.
Normalde masallar uyutmak için anlatılır, ben uyanman için anlatıyorum diyordu.
Uyanmak ve düşünmek lazım.
Son olarak,  bir ara izleyemediğim diğer Çağan Irmak filmlerini izleyeyim.
İnternetten baktım, 3 tane var. Bence halen en iyisi Prensesin Uykusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder