21 Nisan 2018 Cumartesi

GÖNÜLSÜZCE BİR HİTLER, KAVGAM KİTABI İNCELEMESİ

1.BÖLÜM YAZMA SEBEBİM
     Önümde bir fotoğraf var. Yıl 1941, bir grup Alman çocuk, Yahudi bir kadını taşlıyor ve kovalıyor. Ari ırk masalı ile büyütülmüş çocuklar. Muhtemelen pek çoğu 4 sene sonra, son Berlin savunması için alelacele toplanan orduya katıldı. Ölmeyenler, esir oldu, esir olanlarının da yüze 90'ından fazlası köle olarak çalıştıkları Rusya-Sovyetler Birliğinde öldü. Altı buçuk milyondan fazla Alman savaş esirinden beş yüz bin kadarı, 1954'de Stalin ölünce ülkesine dönebildi. Çoğunun da anneleri, bacıları, teyzeleri falan, Sovyet askerlerinin tecavüzüne uğradı. Yaşadıkları şehirler bombardımanla dümdüz oldu.
      Şimdi bu çocuklara acımalı mıyım? Bir kaç sene öncesine kadar acırdım. Berlin'de Bir Kadın kitabını ya da Günter Gras veya Herinrich Böll'ün (veya 47'liler grubundan başka bir yazarın romanını okurken) üzülürdüm. Son bir kaç yılda yaşadıklarım ve gördüklerim bana, faşizme destek veren kitlelerin de, hatta onları iktidardan indiremeyen muhalefetin de, faşizmin suçlarına ortak olduğunu öğretti. 
        Son yıllarda garip bir akım var. Drasden bombardımanı bahanesi ile Almanlara acımak. 1945 Şubatının son günlerinde yaklaşık altmış bin insanın öldüğü bombardımana ağıtlar yakmak, internet ortamlarında, özellikle ekşisözlük'de çok moda. Teslim olmuş Hollanda'nın güzelim şehirlerine, hele de deneysel mimarinin ucubelik denecek kadar uçuk yapılarıyla dolmuş Rotterdam'a acımayıp, orta çağ Alman  kalıntıları ile dolu Drasden'e acımak, toplama kamplarında ya da Nazi bombardımanlarında ölmüş milyonlar yerine, en başından en sonuna Nazi destekçisi Drasden halkına acımak da bence Naziliktir.
           Çünkü Nazilere ya da Almanlara (veya bir şekilde faşist toplumlara) acıyanlar, aslına kendi içlerindeki faşiste acıyor, onlar için üzülüyor. Kendisi ya da kendileri de devasa ülkeler işgal etmek, sevmediği azınlıkları öldürmek istiyor. Hem de Hitler kadar vahşice yaparak. Lakin Hitler'in, Mussolini'nin, Kaddafi'nin, Saddam'ın ve onlarca diktatörün ve diktatör destekçilerinin sonuna uğramaktan korkuyorlar. Ülkelerinin bombalanıp, yıkılmasından,  esaretten, mahkemelerde hesap vermekten,  kadınlarının tecavüze uğramasından, kendi yarattıkları dehşetin kendilerine dönmesinden korkuyorlar. Sukharto yönetiminde 1965'de üç ayda beş yüz bin, bir yılda bir milyondan fazla solcu öldürenler yargılanmadıkları gibi,  aradan geçen yetmiş yıl sonra bile katliamcılar ülkede kahraman gibi görülüyor. mağdurların soylarından gelenler, siyasi haklarından mahrum,  öğretmenlik, gazetecilik gibi meslekleri yapmaları yasaklı bir halde yaşıyorlar. Üç senelik kanlı bir iç savaşta ve iç savaş sonrasında, sırf okuma yazma biliyor diye köylüleri, kilise nikahı kıymadı diye genç çiftleri katleden Franko hiç yargılanmadı. Maraş-Çorum katliamlarını yapanların çoğu ceza almadı. MOSAD, Eichman'ı ve pke çok NAZİ'yi, kulağından tutup, İsrail'e getirdi, yargıladı. Pek çok NAZİ ise hiç yargılanmadı. Hatta bazıları muhtemelen halen yaşıyor. 
      Buna rağmen NAZİ'lerin yargılanmasına üzülüyorlar, NAZİ'lerin ya da Mussolinin'nin yaptıklarını yapmak ve yaptıklarından yargılanmamak istiyorlar. Bir kısmı da olsa, zalimlerin yargılanması onları korkutuyor. Bu yüzden 12 Eylül rejimi Ülkücülerin bazılarını yargıladı ve astı, Endonezya rejimi işgal ettiği minicik Doğu Timor'u terk etti,  Franko rejimi demokrasiye geçişi yaptı vs vs.
          Dünyadaki tüm faşistler, Hitler ve Musolini'yi örnek alır, hatta sever. Biz farklı milliyetçiyiz, ithal ideoloji değiliz falan diye yalan söylerler. Giyimleri, söylemleri, jest ve mimikleri ile onları taklit ederler. Geçen yıldı galiba, dünya çapında, internet üzerinden Hitler'in doğum günün kutlayan gruba baskın yapılmıştı. İçlerinden 6 tane İsrailli Yahudi çıkmıştı. Tüm Yahudi dünyası şok olmuştu. Aslında şaşırmalarına  gerek yoktu. Onlar artık progrom denen katliam ve yağma olayları ile canlarından, mallarından olan, sürekli ülke değiştirip, vatandaşlık isteyen sefil Avrupa azınlıkları değildir. Azınlıklara haşmetle zulmeden ulus devletin çoğunluğunu oluşturan mutlu ve zengin bir kitledir. Bunların Nazizme sempati duyması, Avrupa'da yaşayan Türklerin, Avrupa'da sola, Türkiye'de sağa oy vermesi kadar normaldir.  Onlar Avrupa'da emekleri için varlıklarına katlanılan ve hor görülen göçmenler. Türkiye'de ise, üstelik sermaye sahibi ve zengin sayılabilecek kadar varlıklı, ülkenin çoğunluğu oluşturan etnik grubun bir üyesi. Avrupa'da türbanını bile çıkarmadan, Yeşillerin Ateist, Solcu ve Homoseksüel adayı için oy isterken, Türkiye'de sol, ateizmi, ibneliği yaygınlaştıracak diye yaygara koparır. Hatta Avrupa'da, belediyenin Cemevi'nin elektrik ve su parasını ödenmesini kendisi teklif eder, Türkiye'de Alevi düşmanlığı yapar. Yurt dışında grev, gösteri ve yürüyüşleri kaçırmaz, bunlar Türkiye'de olursa kıyameti kopartır. İşte Nazilik ya da Faşistlik böyle tatlı bir şeydir ki, güçlü olduğunu hisseden gurbetçi bile, Yahudi bile faşistlik yapmanın tadına varmak isteyebiliyor.
          Bütün bunların sonucu olarak, Hitler'in Kavgam adlı kitabı, son yıllarda Türkiye'de çok satılır oldu. Bu satış patlaması ilk önce 2001-2002 gibi AKP iktidarından hemen önce oldu. Bir sürü yayın evi, yeni baskılar yaptı. Uzun süre okumamakta direndim. Pek çok gencin Hitler benzeri sözler ettiğini duyduğumda ve okuduğumda (Örneğin iç savaşların ülkeyi güçlendireceği gibi saçma iddialar vs) daha da merak ettim. Kitabın baskısı, Almanya'da telifi ile ilgili meselelerden dolayı kağıt üzerinde yasak. Dolayısı ile piyasada bulunsa da, kütüphanelerde pek bulunmuyor. Böyle bir pisliğe para vermekte istemedim. Para verecek bile olsam bir kitapçıdan, ya da ödünç almaya bir kütüphaneciden bunu isteyemezdim. Derken bir akşam Olgunlar sokakta yırtılıp, atılmış olarak buldum. İtina ile birleştirdim, tamir ettim. Koca kitabın sadece 6-7 sayfası eksikti. Okumaya ve izlenimlerimi aktarmaya karar verdim.
          Aslında din ile ilgili yazı dizime devam edecektim, bu yazıyı ertelemiştim. Bir sohbet sırasında, bir kişi, Atsız hakkındaki yazıma öfkesini söyleyince, ben de bu yazıyı önceliğe almaya karar verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder