Ülkece 15 Temmuz 2016 darbe girişimini yaşadık.
Darbe girişimi başarısız oldu ama başarılı demokrasimize başarılı olmuş kadar zarar verdi.
17-25 Aralık 2013’de ki adliye denemelerinden iki buçuk yıl sonra (2014 yılın başı olarak alırsanız, tam iki buçuk oluyor.) bu sefer 15 Temmuz ‘da askeri açıdan dendiler.
Şu günlerde bir cemaate baskın yapıldı. İlk tepkiler, Adnan hocanın arka kapıdan salıverileceğiydi.
Adnan hoca, ta seksenlerde Refah (Saadet vb) milli görüş partileri muhalefetken, milli görüşün yayın organlarında (Akit ya da o zamanlar adı ne ise. Partileri gibi gazeteleri de kapanıp, açılıp, isim değiştirip durdu) reklamlar vermiş ve milli görüşçüler dâhil tüm siyasiler üzerinde etkili olmuş bir tarikat lideridir.
Yılladır onlarca polise, mahkeme soruşturmasını atlatmıştır.
Herkesin aklındaki soru neden şimdi?
Aslında Nagehan Alçı ile çekişmesinden, operasyona hazırlık yapıldığı belli gibiydi.
Sebep şu ki Erdoğan kendisini yeterince güçlü hissediyor ve tarikatlarla mücadeleye başlayacak.
Bunu da sıra ile yapacak.
Ben buna Faşizmim korku filmi kuralı diyorum. Amerikan korku filmlerinde bir senaryo kalıbı vardır.
Bir grup genç, gitmeyin denen (genel de oraya şu tarihten beri giden, gidip de dönen olmadı gibisinden uyarı yapan bir ihtiyar da olur bu senaryo kalıbında) denen yere giderler.
Burası ıssız ve sapadır. Bunlar gençlerin umurunda bile değildir çünkü çok eğleniyorlardır.
Sonra ölümler başlar. Ölüm sırası, en sevimsizden başlar.
Bu ya esas oğlana, yanında sevgilisi varken kur yapan kızdır (genelde sarışın, uzun boylu, iri göğüslü, her daim makyajlı) ya da çok şey bilen ve herkesi tehlike karşısında uyaran gözlüklü (tercihen şişko) karakterdir.
(Bu gözlüklü şişko olgusu, Willam Golding’in Sineklerin Tanrısı romanından kalmadır) Bir an ölümler bununla bitecek gibidir ya da izleyici ilk an böyle zanneder, sebebi de bu karakterleri pek sevmemizdir.
Sonraa gerisi çorap söküğü gibi gelir. Bir ara Zenci, Japon, Latin ve benzeri ırktan birileri aptalca bir kahramanlık yaparak ölür.
Bu ölüm zinciri genelde esas oğlanla sevgilisi kalana kadar sürer.
İşte Faşizan oluşumlar da böyle hareket eder.
Tarikat silsilesinde, özellikle muhafazakâr, dindar, sağcı Türk halkı için en sevimsiz tarikat, şüphesiz A9 kanalında yarı çıplak kadınları, müzikle oynatan, mehdi olduğunu iddia eden Adnan Oktar’dır.
Adnan Hoca ya da diğer tarikatlar, Erdoğan hayatta iken bir şey yapamazlar.
Değil on beş temmuzu, kıllarını bile kımıldatamazlar.
Lakin modern çağda kutsal soy yoktur (ya da yok gibi bir şeydir).
Son kut sahibi soy, Cengiz Han’ın soyundan gelenlerdi.
Osmanlıya karşı isyanlardan sonra, gene hanedan ailesinden biri getiriliyordu çünkü Osmanlı hanedanlığı, Oğuz Kağan’ın soyundandı.
Başkası olamazdı. Modern liderler ise, karizmalarını çocuklarına aktaramıyorlar.
O muhteşem liderler ölünce, yerlerine oğulları geçemiyor (Kuzey Kore, Azerbaycan ve Suriye hariç).
Suriye’de de babadan, oğula geçiş, o da geçebilirse, kaç yıldır bitmeyen bir iç savaşa neden oldu.
Eski Yunan filozofları, tiran ile monarşi ayrımını, kişinin ailesinde saltanat soyu olup, olmadığına göre yapardı; ya da saltanatta soyunun devam edip, etmediğine göre.
Soyu, saltanat soyu olmayanlara tiran derlerdi.
Tiranlar, genelde demokrasilerden çıkar, en ufak kargaşalıkta baba figürü arayan halk, bir kahraman icat edip, onu baş tacı eder ve o kahraman da tiran olurdu.
Bu yüzden Yunan filozofları, Platon, Heraklitos , Thales ve diğerleri (Sofistler hariç) demokrasiye inanmazdı.
Diğer türlü rejimlere de monarşi derlerdi.
Bu karizmanın oğula eklenmemesi, siyasi partilerde de belirgindir.
En son Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul’un ve Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih’in siyasi başarısızlıklarını buna örnek gösterebiliriz.
Bu tabi benim kendi farazim.
Gerçek olan bu tarikatların, tıpkı FETÖ gibi, reisleri ölmesini beklemede, azıcık tökezlediğinde de atak yapacakları.
Önümüzdeki en azından bir buçuk yılda AKP’li olmanın, muhalif olmaktan daha tehlikeli olduğunu hissediyorum.
Zaten şu günlerde tutuklananlar ikiye ayrılıyor; ben masumum diyenler ve ben AKP’liyim diyenler olarak.
Şimdi asıl konumuza dönelim.
Tarikatlar, reisleri ölene kadar ona sadıktırlar ama reislerinin ondan vaz geçtiğini anlayınca da kolay teslim olmazlar.
Eski üyelerinden Ceylan Özgül’ün dediği gibi, Adnancılar, FETÖ gibi büyük ve hantal değiller, küçükler be nokta operasyonları yapabilirler.
Artı, bu küçük topluluğun önemli bir kısmı Adnan Oktar’ın mehdi olduğuna inanıyor.
Neler yapabilirler? Ergenlerin bile tercih edebileceği gibi ses ve video kayıtlarını internet ortamlarına sürebilirler ve sürmeyebilirler.
(Zira bunlar iktidarı o kadar da etkilemeyecektir, bakara-makara tutmadığına göre) Yeni bir 15 Temmuz için ordu-polis içinde örgütlü olduklarını sanmam.
Varsa da yakına onların da tutuklandığını duyarız yakında.
İç savaş uğruna muhalefet liderlerine ve muhalif isimlere saldırma ihtimalleri düşük.
Böyle bir hareketin, iktidarın elini güçlendireceği kesin gibi.
Ya da iktidarın meşruiyetini zayıflatmak için, onu muhalefete baskı yapmak için de zorlayabilirler.
Ve ya sırf mehdilerinin intikamını almak isteyebilirler.
İktidara yakın kişilere sadece suikast değil, ifşa ve itibar suikastı yapabilirler.
Diğer yandan bu mehdimizin FETÖ ile irtibatı ve herkesi tehdit ederken, birden ortadan kaybolan ve önüne geleni tehdit eden şahıs da ayrı konu.
Fetö’nün siyasi ayağı ile beraber, diğer tarikatlardaki ayağı da tam olarak ortaya çıkmamıştır daha.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder