16 Ağustos 2018 Perşembe

AZINLIKLARIN SUÇLARINA DEVAM

AZINLIKLARIN SUÇLARINA DEVAM

             2: Dinsel suçlar; dini bozmak, dinde sapma ve benzeri suçlar: Azınlıklara saldırıların kökeni genelde dindir ve aynı mezhep içinde bile onlarca ayrı uygulama, alışkanlık varken, azınlıklar suçlanır. Kendileri en doğru dindir ve ötekiler kafirdir.
mezar başında zikir ile ilgili görsel sonucu          Oysa aynı mezhepte bile bir sürü fark vardır. Mesela Cengiz Aytmatov'u okurken dikkatimi çekti. Kırgızistan, Kazakistan ve Orta Asya'nın çoğu da, Türkiye halkının çoğu gibi Hanefi. Türkiye'de ne Hanefiler, ne Şafiler, ne Aleviler, cenaze namazında rükuya eğilmez, secdeye yatılmaz. Lakin işte orta Asya'da, cenaze namazında rüku var, secde var.
           Dini farklar sadece bununla sınırlı değil. Pek çok tarikat, Kuranı pek umursamadan hükümler sunmakta. Şeyhlerini ahir zaman evliyası yapmakta, müritler tövbe için şeyhlerinden izin almak zorunda vesaire...
       Üniversiteye gidene  kadar, sağcıların Alevilere öfkesinin sebebinin inanç ve ibadet olduğunu sanırdım. Üniversitede pek çok kişi, Alevi olduğumu öğrendikten sonra namaza başladı ve beni de çağırmaya başladı. Pek çoğu da namaz ya da oruçla alakası olmadığı halde, namaz kılmayan ve oruç tutmayanlarla uğraşan reislerdi. Ülkücü reislerin pek çoğu böyleydi.
       Öğretmen olup, taşraya atanınca gördüm ki faşizan nefretin dereceleri var. Bu nefret çok da inançla,  ibadetle ilgili değil. Kendi içlerindeki ateistlere, solculara hatta en rezil suç işleyenlere bile, sana nefret ettikleri gibi etmiyorlar.
mülteciler adi suçlar ile ilgili görsel sonucu        3:Adi suçlarda yoğunluk ve mültecilik: Bu, daha ziyade göçmenlerde olur. Bu yazıyı yazarken, azınlıkları ikiye ayırmaya başladım. Birincisi Kürtler gibi bölgesel azınlıklar, diğeri de Aleviler gibi tüm ülkeye yayılmış, yaygın azınlıklar. Birinci tip, yani bölgesel azınlıklar, genelde dilleri ve ırkları farklı azınlıklar olmakta, dini azınlıklar ise genelde bir kaç yörede yoğun da olsalar, tüm ülkeye yayılıyorlar. Bu genelleme, sanayileşme dolayısı ile ülke içi ve ülkeler arası göçler yüzünden belli kesinliklerini kaybetmiştir. Bir de Osmanlı devletinin Kafkasya'dan göç eden Çerkezleri, tüm ülkeye dağıtması, Kutsal Roma (Alman) imparatorluğunun Yahudileri, veba salgınından dolayı insansızlaşmış güney Polonya'ya yerleştirmesi gibi uygulamalar, bu genellemenin bilimselliğini azaltırsa bile, gerçekliğini yok etmez. 
         Devletler, azınlıkları ve göçmenleri tüm ülkeye dağıtmak ister. Çünkü bir bölgede yoğun olmak, o bölgeyi sahiplenme manasına gelebilir. Öte yandan insan sevdiği ile beraber olur atasözü gereği, insanlar, kendi özelliklerine uygun insanlarla bir arada yaşamaya meyillidir. Mesela benim akrabalarımın çoğu Dikmen semtinde, özellikle de Sokulu Mehmet Paşa caddesi civarında. Yıllar içinde pek çoğu diğer semtlere dağıldı ise de akrabalarımın çoğu bu semtte. Şehirde geçen yıllar ve sınıf atlamalar, daha ucuza başka yerlerde ev bulma imkanları bizi dağıttı.
             Gelen göçmenler, özellikle mülteci olmuş ve zorunluluktan gelmişlerse, suça yatkın olurlar. Bunun belli başlı nedenleri vardır. En başta ne varsa geride bırakmaları, bu geride bırakılan ne varsanın arasında gelenek, görenek ve ahlak da vardır, çoğu kez. Aile birlikleri ve sistemleri de o göçle bozulmuştur.
bulgaristan türkleri ile ilgili görsel sonucu          Peki Bulgaristan Türkleri neden öyle olmadı diye sorarlar. Saddam'ın önünden kaçan Kürtler'de suç işlemeden Türkiye'ye geldi. Hatta Peşmerge denen Kuzey Irak Kürtleri, halka da çok karışmayıp, bölge güvenilir olunca geri dönmüşlerdi. Her iki topluluğun da ortak özellikleri, bolca yardım görmeleri, örgütlü olamları ve kendi içlerinde kavgaları en az olmasıdır. Onları mülteci  yapan devlet, onları ayırmaksızın sürülmek zorunda bırakmıştır.
        Suriyeliler ise, herkesin herkese düşman olduğu bir iç savaştan, tamamen bir kargaşalık içinde kaçtılar. Bulgaristan Türkleri ve Kuzey Irak Kürtleri ise en azından kendi içlerinde disiplinli idi.
          Azınlıkları ve göçmenleri suça iten, ülkeye geliş şekilleri ve nedenleri ile, yaşadıkları ülkelerindeki ortamlarıdır. Aynı toplumun üyeleri, farklı ülkelerde, farklı davranmaktalar. Örneğin Afrikalı göçmenler, Avrupa'da terör estirirlerken, Türkiye'de gayet halim, selim davranmaktalar. Türkiye'de şikayetçi olduğumuz pek çok işçi ya da göçmen, Avrupa'da sorunsuzca yaşamakta.
             Diğer yandan son yıllarda Orta Asyalı Azeri, Türkmen, Özbek vs kadınlar da, bakıcılık, tekstil işçiliği gibi legal ve yasal işlerin yanı sıra, seks işçiliği gibi illegal ve ahlaksız işler de yapmakta. Yani bu işi yapmanın çok da ırki bir durumu yok.
         Hitler'e göre muhteşem Alman halkı, süper hızlı ürediği için, geniş ülkeleri işgal edecek, oradaki halkları katledip, kendi yaşam sahasını açacaktır. Oysa savaştan sonra gelişmiş ülkeler, ekonomileri kadar hızlı büyümedi hatta nüfus yaşlandı ve azaldı.
nüfus azalması ile ilgili görsel sonucu         Bunun bir sebebi de, Hitler'in büyük çaplı savaş başlatıp, kadınları da iş hayatına katmasıdır. Aslında bunu istememişti. Her faşizan ideoloji gibi erkek egemen olmak bir yere, penisperest bir düşünce yapısına sahipti. Kadınların yeri evidir ve kadınlar mümkünse bol bol doğurup, ırkın dünyaya egemen olmasını sağlamaktır. Savaş yayılıp, erkeklerin tamamı asker olunca, savaş esirleri de her işe yetmez, yetse de kritik işlere gelemez, kadınlar da yaygın olarak işçi olmaya başlamıştır.                  Kitabında nüfus artışını durduran Fransızlarla alay eder. Savaştan sonra Almanlar, Fransızlardan beter olmuştur. Nüfus azalmasının tek sebebi çalışan kadınlar olmadığı gibi, en büyük sebebi de çalışan kadınla değildir. Nitekim Japonya'da kadınların çalışma oranı, kendi kadar sanayileşmiş diğer ülkelere göre) düşük olduğu halde neredeyse otuz yıldır korkunç denebilecek şekilde nüfusu azalıyor.
        Bu konu ile ilgili ayrıca daha uzun bir yazı yazmalı. Sonuçta bu gün dünyanın üçte biri nüfusun azaldığı  ülkelerde yaşamakta. Gelişmiş ülkeler hali hazırda sürekli olarak işçiye ihtiyaç duyuyor. Çte yandan da kendisine doğru gelecek insan hücumundan da korkuyor.
      Hitler'de Yahudilerin  Almanya ve diğer orta Avrupa ülkelerine önce mülteci olarak geldiklerini belirtir. Yahudileri, Polonya'ya ilk yerleştiren de Silezya ve Pomeranya'nın Alman derebeyleridir. Ona göre artan nüfusla bütün Avrupa, ari ırkın yaşam sahası olacaktır.
       Bu günlerde ise mültecilere karşı istemem, yan cebime koy tavrı ile yaklaşmaktalar. Ben son yıllardaki iç savaşları, mülteci üretsin diye kışkırttığını düşünmekteyim. Daha bu gün bir haber gördüm. Bir Ezidi kadın, kendisine işkence eden İŞİD elemanını Almanya'da mülteci olarak görmüş, ceza verdiremeyince Irak'a geri dönmüş.
         Mültecileri, 1961-72 arasında Almanya'nın Türk işçilerini çağırması gibi davet edip, en azından işçinin kendisi için bir konut ayırmıyorsun, iğrenç mülteci kamplarını ayırıyorsun. Almanya gibi bir ülkeye mülteciler deniz ve kara yolu ile süzüle süzüle gelmekte çünkü kolay kolay vize alamadığından, uçarak gelse bile geldiği yere geri gönderilmektedir.
ezidi ile ilgili görsel sonucu        Pek çoğu Türkiye, Libya gibi henüz Avrupa birliği üyesi olmamış ülkede bekler ve orada çalışıp, insan tüccarlarına kaptıracak paralarını kazanmakla ömür tüketirler. Sonra bir kısmı Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi güney Avrupa'da, henüz o müreffeh kuzey ülkelerine henüz çok uzak yerlerde takılı kalırlar. Mesela izlediğim bir habere göre Yunanistan'a gelen mülteciler, eğer iade edilmezlerse, yüzde seksen oranında Yunanistan'da kalmakta, ucuz işçilik ve fuhuş yapmakta.
          Almanya ya da İsveç'e gidince de cennete düşmüyorsunuz. Afgan'ın biri, gönüllü hemşirelik yapan bir Alman kıza tecavüz edip, öldürüyor. Sonra ülkedeki mülteci kamplardaki tüm Afganları toplayıp, geri gönderiyor. Aralarında biri ile röportaj yapıyorlar.  Adam üç yıldır Almanya'da ve vergi levhası olan bir işletme sahibi. Üç yıldan beri de mülteci kampında yaşamakta ve üç yılın sonunda memlekete geri gönderilmekte.
          Yani mülteciler tam gelişmekte olan ülkelerin aradığı göçmen. Beğenmezsen kabul etme, gönder, yıllarca mülteci yap, haklarını azalt, örgütsüz, köklerinden kopmuş ve asimile olmaya meyilli.
        Azınlıkların adi suçlarından daha önce de bahsetmiştim, burada özet geçiyorum. Bütün Romanların (Çingene de denir)suçları Cosa Nostra ya da Ndrangeta gibi İtalyan suç örgütlerinin tozu eder mi?
       
         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder