20 Aralık 2020 Pazar

UCUZ ÖĞRETMENİN (YA DA İŞÇİNİN) YAHNİSİ



 Türkiye'de özel okullar, haddinden fazla ücret alıyorlar. Aldıkları ücretleri vergi indirimleri Avrupa özel okulları ile yarışacak düzeyde. Verilen eğitim kalitesi ise o ücrete rağmen düşük.  Özeller, tamamını ele alırsak, devletin fen, sosyal bilimler ve benzeri iyi okullarını pek geçemiyor.

Türkiye'de özel sektörün gelişememesinin bence iki nedeni vardır. Birincisi biraz ayıp kaçacak ama pavyon kültürü, biti kanlanan, biraz servet biriktiren esnafın parayı pavyonlarca harcaması ve batmasıdır. Amerikalı bir yazar, ülke burjuvazisi tarihini şöyle özetlemişti: dede işi kurar, oğul işi büyütür, torun sanat tarihi (veya başka bir alanda) profesör olur. Ülkemizde ise dede işi kurar, baba pavyonda harcar, torun da eğer okursa devlet memuru olur.

İkinci sebepte ülkemiz işverenlerinin çalışanlarına kötü davranma, sık sık işten çıkarma, düşük maaş verme çabalarıdır. Diyeceksiniz ki, İngiltere, Fransa ve pek çok ülkede sanayileşme böyle başladı. Ancak hiç bir ülke, sanayileşme aşamasında Türkiye kadar beyaz yakalılarını ezmedi. Almanya'da yüz yıl önce  bile bir ara kimya mühendisi işsizi varmış.  (Mış diyorum çünkü üniversitede bize okutulan bir ders kitabında okumuştum yanılmıyorsan Profesör Amiran Kurtkan Bilgiseven'in kitaplarından biriydi, o kadarını hatırlıyorum. 1994-98 arasında, dört dersten, liseliler gibi ders kitabı olarak okumuştuk o aşırı ağdalı Osmanlıca kitaplarını ). Gene de sanayileşmiş hiç bir ülke, şu yıllar ki Türkiye kadar beyaz yakalılarını ezmiyordur. 

En başta şerh koyayım, bir sürü işsiz olması, beyaz yakalı, mavi yakalı, nitelikli ya da niteliksiz bir işçiye düşük maaş vermenizin, tehdit etmenizin, aniden kapının önüne koymanızın sebebi olamaz. Biraz sonra anlatacağım sakıncalar, mavi yakalı ve hatta niteliksiz işçiler için de geçerlidir.

En başta öğretmenlik bir şevk ve arzu işidir. Şevk ve arzu para ile satın alınmayacağı gibi, parasız da pek olmaz. Sayın özel okul sahipleri ve dershaneciler, asgari ücret bile vermediğiniz, çoğu kez sigortasını yaptırmadığınız, her sene işten çıkardığınız öğretmenlerden ne bekliyorsunuz? Doğrusu da bir şey beklemiyorsunuz. Devlet okullarından, özellikle fen liselerinden bin bir indirim ve burs vaadiyle transfer ettiğiniz son sınıf öğrencileriyle başarıyı yapay olarak arttırıyorsunuz. Bol bol devasa binalar yaparak, velilerin gözünü boyuyorsunuz. Öğrencileri özel okullara iten en büyük etken seviye belirleme sınavı sonrasında imam hatip ya da meslek lisesine gitme tehlikesi.



Dershanelerin de eski popülerliği yok. Evde, biraz da internet videoları desteği ile çalışıp,  okulun kursunu da alarak evden hazırlanan öğrenci öğrenci sayısı da hızla artıyor. 

Olay sadece öğretmenlerde ve mühendislerde bitmiyor. Özelde çalışmaktansa polis olmayı tercih eden mühendisler, iş yeri için yeni proje düşünmek veya dinlenmek yerine KPSS'ye  hazırlanan personelle bu iş olmaz. Yurt dışından iş arayan, sırf bunun için dil öğrenen elemanlarla da bu iş olmaz.

Zira verimlilik düşer.

İngiltere'de, ucuz ve sefil işçilerle bir yere kadar geldi. 1880'den sonra Almanya, İngilizler dünyanın  üçte biri veya o civarda toprağını sömürgeleştirmesine rağmen, önce demir-.çelik, sonra makine ve kimya üretiminde İngiltere'yi geçti.

Hani Almanya ve Japonya nasıl iki dünya savaşı sonrasında ayağa kalktı, hayret diyorsunuz ya, bu iki ülkenin de ortak özelliği, her zaman, Almanya daha Prusya gümrük birliği iken, diğer ülkelere göre refahı paylaşım devleti olması, işverenlerin, çalışanlarını sahiplenmesi (koruma-kollama anlamında sahiplenmesi) sayesinde olmuştur. 

Son yıllarda atanmış devlet öğretmenleri de mutsuz. 15 Temmuz kararnameleri sonrası, tarikat ya da siyasetle hiç alakası olmayan öğretmenler de işten atıldı. Alım gücü hepten düştü. Müdür-müdür yardımcısı ve eğitim bürokrasisinde ilerlemek de torpil işi, liyakat kalmadı.

Özetle kem aletle kemalat olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder