23 Mayıs 2022 Pazartesi

STAJ, OKULUN YERİNİ TUTMAZ

 


Pek çok öğrenciden staj şikayeti alıyorum. Bu stajla sorunu ile ilgili olarak daha önce de yazmıştım. Staj öğrenme eyleminden çok, öğrenci emeği sömürüsüdür. Bu sebeple de dünyada ve Türkiye'de öğrencilere yönelik zorunlu staj süreleri artıyor. Staj işi giderek emek sömürüsüne dönüyor.

Diğer bir sorun da, pek çok okulun laboratuvar ve işlik-atölye yerine stajı koyması, hatta yer yer dersleri de iş yerinde anlatmanın yaygınlaşması. Eskiden meslek liseleri, devasa siparişler için çalışırdı, şimdi işliklerin bir kaç basit iş için kullanılmakta. Çoğu kez bu aletler ya çalışmıyor ya da sadece eğitim için üretilmiş prototip veya maket, aletin-makinenin kendisi değil. Maketler eğitim için ilk adımdır ama sonrası için makinenin kendisi gerekir. Tıpkı simülatör ile uçağın kendisi, eğitim uçağı ile gerçek uçağın farkı gibi.

Stajda öğrenilecek şey, bir iş yeri nasıl çalışır, çalışanlar arası ilişkiler nasıl olmalıdır gibi konular olmalıdır. Asıl amacı da öğrencinin o mesleğe heves etmesi, özenmesi olmalıdır. Eskiden meslek lisesine aile zoru ile yazılan öğrenciler, stajda mesleğe aşık olurlardı, şimdi tam tersi.  Stajın üçüncü günü, ben bu işi yapmam, başka meslek seçeceğim diyorlar. Çünkü iş yerlerinde en pis işler, stajyerlere havale ediliyor. Zaten pek çok meslekte, meslek lisesinden eleman almıyorlar. Yeni meslek liselerini, yeni stajyerler için istiyorlar. O anlı-şanlı sanayi odalarının, iş insanlarının meslek lisesi, memleket meselesi diye ağıt yakmalarının altındaki amaç, bedavadan ucuza işçi çalıştırma amacıdır. O kadar bedava ki, sigortayı okul yapıyor, öğle yemeği vermemek için, mesaiyi öğleden sonra yapıyor.

Bu sömürü sadece liseler ya da meslek yüksek okulları (iki yıllıklar) ile sınırlı değil. Öğrencilerle, devlete ait bir silah fabrikasını gezmeye gitmiştik. Gayet üstün teknolojik bir fabrikaydı. Sunum yapan görevli, ilginç bir şey söyledi. Çalıştırdıkları mühendis sayısının üçte birine yakın mühendisi de, eğitim programı diye mühendislik öğrencilerini çalıştırıyorlarmış. 

Üniversitelerin çeşitli bölümlerinde, özellikle mühendislik bölümlerinde staj süreleri çoğalmış ve uzamış. Mühendis stajı bile emek sömürüsüne dönmüş. 

Bu  staj süreleri ve öğrenci sayıları o kadar artmış ki, öğrenciler staj yapacak iş yeri bulamıyor. Bu staj işi, tıpta bile bedava öğrenci emeği olmuş. Profesör diyor ki, dahiliyeyi kazanması kolay, staj zordur. sekiz kişi başlarlar, bir kişi bitirirler. Yani demek istiyor ki, biz ne kadar nöbet ya da bayram-hafta sonu nöbeti varsa, ne kadar ek iş varsa asistanlarımıza yaptırıyoruz. Asistanlar eğitimi bırakırsa da umurumuzda değil. Nasıl olsa birileri daha uzman olmak için asistanlığa geliyor. Ülkenin uzman doktora ihtiyacı var ama bunların umurunda değil. Zira böylesi, koca profesörlerin özel muayeneden aldıkları ücretler düşmeyecek. Gelişmiş ülkelerde, ülkemizdeki kadar uzmanlık, mastır, doktora eğitimlerini yarıda bırakan var mıdır? Pek çok akademisyen, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile araştırma görevlilerini, ek ders ücreti kaynağı ve mecburen ayak işlerini yaptıracak kişiler olarak görüyorlar. Bu öğrencilerin makalelerine hak etmedikleri ortak imzaları atıp, akademik geçmişlerini zenginleştiriyorlar. Sonra da çeşitli mobbinglerle, yıldırmalarla, yüksek lisans ve doktorayı bırakmasını sağlıyorlar. Böylece alanlarına çok az akademisyenden  biri oluyorlar.

Sonuçta yapılması gerekenler:

1)Okullar laboratuvarlar ve işliklerle donatılmalı, buraların kapasitesine göre öğrenci alınmalıdır.

2) Okul, staj yaptırabileceği kadar öğrenci almalı,  anlaşma yapılan işletmelerin kapanmasına karşı yedek işletmeler belirlenmelidir.

3)Öğrencilerin iş yerinde ne gibi işler yaptıkları da sık sık denetlenmelidir.

4)Üniversiteler ve tıp fakülteleri, asistanların, uzmanlık, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ve asistanların ne kadarını başarıya ulaştırdıkları ile de değerlendirilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder